"Şov"!

Şov kimi insanların kendilerinden emin olmak ve iyi hissetmek için mutlaka bir izleyici kitlesine ihtiyaç duyması sonucu ortaya çıkan durum ya da yemek, içmek, uyumak gibi temel fizyolojik ihtiyaçları karşılarken bile kendini gösterme eylemi olarak açıklanıyor. Ortaya koyana da şovmen deniliyor.

24 Ocak1980 Ekonomik Kararları ve onun uygulanmasının güvencesi olan 12 Eylül 1980 darbesi Türk insanının DNA'sının mutasyona uğradığı dönemin başlangıcı...

İzleyen yıllarda değişim-dönüşüm adı altında sunulan ve tüketimi çılgınlık derecesinde körükleyen adımlar ardı sıra atıldı.

Bugün gelinen noktada;

İnternet, facebook, akıllı telefon ve ardı sıra sosyal medya denilen haberleşme sistemlerinin bir bir devreye girmesiyle herkes fotoğrafçı ve çektiklerinin paylaşımı da günlük yaşamımızın vazgeçilmezi oldu.

Kuşkusuz bunun psikiyatrik bir açıklaması vardır.

Normal bir şey değil çünkü. Onun için işi ehline yani psikiyatri hekimlerine bırakalım.

Biz işin bazen güldüren, bazen dezenforme eden, bazen eğlendiren, nadiren de enforme eden yönüne bakalım.

Geçenlerde İsveç'ten Türkiye'ye bir hasta getirilmesi haberini ve o sırada operasyona dair AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı'nın görüntülü demecini izlerken nedense aklıma geldi "şov"un tam olarak ne anlama geldiğine bakmak.

Aslına bakılırsa hastanın getirilmesi normal bir olay...

70'li yılların başında duyardık Almanya'daki gurbetçilerden.

"Amcamgilin  gelini Hanife'nin annesi Melahat Hanım geçenlerde hastalandıydı. Tee Almanya'dan özel uçakla gelip götürdüler".

Henüz medya (!) yokken gazetelere bile haber olmaz, çaylı pastalı ev günlerinde ve kahvehanelerde konuşulurdu böyle şeyler.

Ama şimdi eline fırsat geçirmeye görsün tepeden ayağa herkes durumu renkli ve cafcaflı bir "şov"a dönüştürüyor.

Türkiye "show" kelimesiyle ilk kez TV'lerin batılı anlamdaki ilk talk-show programı olan Rüstem Batum Show ile  tanıştı. Formatı biraz yurt dışından araklama duran, ama daha sonra diğer yerli programlara esin kaynağı olmuş başarılı geyik programıydı.

Sunucusu Rüstem Batum'un donuk yüzü ve soğuk gülümsemesi şu anda 40'lı ve sonrası yaşlarını sürenlerin hala gözünün önündedir.

Ama o programın formatı öyleydi. Adına da "show" denilirdi.

Daha sonra bizim Gemlik'in de havasını solumuş suyunu içmiş Beyazıt Öztürk "Beyaz Show" adıyla güzel ve hoş eğlence programlarıyla buluşturdu TV izleyicisini.

Onu diğerleri izledi.

Ya şimdi ciddi haber kanallarında "şov" olduğu açık seçik belli hareketler haber diye sunuluyor.

Anlı şanlı profesörler, sanatçılar, siyasetçiler, gazeteciler önlerine konulan format çerçevesinde "şov" yapıyorlar.

Moda gibi sahneye konulan "şov"lar da dönemsel olarak çeşitlilik gösteriyor.

Bu aralar ise "işinin ehli bilim adamlarını ve kamuoyunu bilinçlendirmeyi görev sorumluluğu olarak addetmiş TV programlarını tenzih ederek yazıyorum Corona Show'lara tanıklık ediyoruz.

Yazıya noktayı bir duyuruyla koyalım;

"Sahneye konulmayı bekleyen sıradaki 'şov' pek yakında TV'lerde..."