Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün üretim alanlarımızı talancılardan, zeytinimizi vahşi kapitalistlerin acımasızca saldırılarından korumak için çıkarılmasını sağlayıp armağan ettiği Zeytincilik Yasası’nın sayısıdır 3573…
Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Yasa; zeytinlik alanlarda ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez hükmünü düzenler. Yine buralarda yapılacak her tür faaliyeti Tarım Bakanlığı’nın iznine bağlar ve hatta Tarım Bakanlığı izin verse dahi “kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez” diye de net hüküm koyar. Yetmez bir de Tarım Bakanlığı’nın izninin yanı sıra, kesin zaruret görülmeyen zeytin ağaçlarını kesen veya söken kişilere uygulanmak üzere bir idari para cezası öngörür.
Tarım…
Köylerden kente göçüş…
Dolayısıyla genç nüfusun azalması…
İthalata ön açan tarım politikasızlığı…
Tarlada kalan, dereye dökülen hasat…
Derken kendine dahi yetemeyen bir ülke olduk…
Şimdi de “tarımda tam bağımlı nasıl olunuruz?” onun zemini hazırlanıyor.
Üç beş gözü dönmüşün para hırsını tatmin etmek oradan da kendisine rant devşirmek isteyenler barışın, sevginin, özgürlüğün sembolü zeytin ağaçlarını maden aramak için kurban edecekler.
Umurbey’deki Mehmet Amca’nın Kumla’daki Tenzile Teyze’nin zeytinini kesip yerine beton yığanlar, şimdi de Maden Yasası’nı 16’ncı, Zeytin Yasası’nı ise 11’nci kez değiştirerek Mahmut Dayı’nın, Kadriye Hala’nın zeytinliklerinin altını oyacaklar.
Yasa değişikliğini öneren eksik akıl, avını üfleyen fare misali zeytin üreticisine de söz de teselli vererek taşıyarak koruyacağız diyor.
Topraktan, üründen bihaber bre gafiller siz bilmez misiniz ki Gemlik Umurbey’de yetişen zeytinle Ayvalık Küçükköy’de hasat edilen zeytinin tadı da boyutu da niteliği de bir değildir.
Çünkü zeytine lezzet veren sadece toprak değil bölgesel iklimdir…
Arazinin eğimidir. Rüzgardır…Nemdir…
Neymiş efendim zeytin bahçelerinin altında altın kömür vs. zengin maden yatakları varmış…
Hadi ordan…
Siz kimi kandırıyorsunuz.
Sanki yöre köylüsü, zeytin üreticisi bilmiyor madenlerin ömrünün rezervleri kadar olduğunu...
Zeytin neredeyse bin yıla erişen yaşıyla kuşaktan kuşağa aş oluyor, iş oluyor, bereket oluyor…
Ayak oyunları ve FETÖ destekli organize bir kumpasla görevinden alınan Fatih Mehmet Güler önce doğup büyüdüğü köy olan Umurbey’e kattığı değerle adını duyurmuş sonra da 2009 yılında yapılan yerel seçimlerde zeytinin başkenti Gemlik’e Belediye Başkanı seçilmişti.

İşte O Fatih Mehmet Güler kısa süreli çalışma döneminde rant yaratmak için üzerinde oluşan baskılara rağmen bir karış zeytinliği imara açmadığı gibi destek vererek Zeytin’in kitabının yazılmasına önayak olmuş.
Önsözüne düşürdüğü şu satırlarla da zeytin üreticisini şöyle tarif etmiş;
“Bizler, kutsal bir meyveyi yetiştirebilme uğruna her gün zeytinliklere emeğini veren zeytin üreticisi. Çoluk çocuğunun nafakasından keserek zeytinliğine gözü gibi bakan, söz konusu zeytinliği olduğunda her türlü zorluğa katlanan zeytin üreticisi… Sabırlı, kanaatkar, elindeki son lokmayı bile paylaşan zeytin üreticisi… Sabahın köründe çoluk çocuk, yaşlı genç, kadın erkek, yollara düşüp yağmur, kar, soğuk, çamur demeden zeytinini toplamaya giden zeytin üreticisi…
Büyük bir emek vererek zahmetle topladıkları zeytinleri gece yarılarına kadar evlerinde seçen zeytin üreticisi… Bütün bu çabalarının sonucunda emeğinin karşılığını alamayınca, 'seneye Allah Kerim' diyen zeytin üreticisi…”
İçine doldurduğu maddelerin içine zeytine ihaneti de ekleyip torba yasa çıkarmaya kalkışanlar…
Bu denli meşakkatli üretim sürecinin sonunda ürün elde eden ya da edemeyen zeytin üreticisini köylüyü, çiftçiyi, doğa severleri SİT alanlarına, birinci sınıf tarım arazilerine, su havzalarına, turizm ve arkeoloji bölgelerine sahip çıkıyor diye vatan haini ilan ediyorlar.
O da yetmiyor, torba yasanın görüşüldüğü halkın meclisine sokmuyorlar.
Konu çok derin…
Dönüyor dolaşıyor gözünü dolar bürümüş tacirlere dayanıyor.
Yazıyı Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Miyase İlknur’un tespit ve sorusuyla bitirelim;
“Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ihracatından elde ettiği gelir yıllık 476 milyon dolar,
Turizm sektörünün geliri 61 milyon dolar.
Peki madencilikteki gelirimiz?
Sadece 6,5 milyon dolar.
Şimdi söyleyin bakalım vatanını seven kim, vatan haini kim?”