SON DAKİKA
Hava Durumu

Türküm, doğruyum, çalışkanım!

Yazının Giriş Tarihi: 17.03.2021 11:35
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.03.2021 11:35

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığının, okullarda Öğrenci Andı'nın okunması ile ilgili yönetmelik maddesinin 2013 yılındaki iptalinin kaldırılmasına karar veren Danıştay 8. Dairesi'nin 2018 yılındaki kararını bozdu. Bundan böyle (12 Mart 2021 itibarıyla) okullarda artık Andımız okunmayacak.

Karar sonrası görülüyor ki, ülke gündemini birkaç gün işgal edecek nur topu gibi yeni bir 'atışma ve sataşma' konumuz hasıl olmuştur. İki gündür bütün televizyonlarda, sosyal medyada ilkokul öğrencilerine okutulan Andımız'ın kaldırılması kararı -tartışılıyor demiyorum- konuşuluyor.

Doğrusu, öyle bir düzende yaşıyoruz ki, bir konuyu herhangi bir siyasi etki, baskı ve dayatma olmadan, kendi bağlamında, özgürce ele alıp tartışmanın imkanı yok. Ülkede demokrasi yok, özgürlük yok, adalet yok. Siyasi yelpazenin en uç noktada yer alan, "Türk-İslam sentezli" baskıcı faşizan aşırı sağ ideoloji mensubu bir azınlık tarafından yönetiliyoruz. Devlet yönetiminde bir tarafta yüksek mahkeme kararıyla "irticai eylemlerin odağı" olduğu tescillenmiş bir parti; diğer yanda, hakkındaki suç isnatlarından dolayı hakkında açılan davaların zaman aşımı nedeniyle düştüğü, "uç" milliyetçiliğin temsilcisi bir parti.

Dini ve etnik kimlik siyasetinin belirleyici olduğu ve toplumun kimlik duygularına hitap edilerek yönlendirildiği bu ortamda ne söylerseniz söyleyin, kulaklar sağır; kimse sizi duymuyor, Sözleriniz, kin ve öfke dolu duygu duvarlarına çarparak geriye dönüyor ve sizi vuruyor. Burada gerçeği ve doğruyu arayışın bir hükmü yoktur. Tartışamazsınız bile. Yine de biz meseleyi anlamaya çalışalım.

Tabii olarak herkes konuya kendi ideolojik zaviyesinden bakıyor. AKP Genel Başkanı'nın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun kararına yaklaşımı şöyle:

"... Metin yazarı tartışmalı bir isim olan doktor Reşit Galip'ti. Galip Türkçe ezan zulmünün de yazarlarındandı". (08.10.2013 Milliyet) "... Ben Türk'üm ama Türkçü değilim. O başka bir şey, o başka bir şey. Irkçılık bizim dinimizde yasaklanmıştır. Her etnik unsur, kendi etnik unsuruyla iftihar edebilir. Sizin Türkçülük yapma hakkınız varsa benim Kürt vatandaşımın da Kürtçülük yapmak hakkı doğar. Asla bunu ırkçılık yapma boyutuna taşımayalım. Bunu yaptığınız anda ayrımcılık yapmış olursunuz. AK Parti olarak bu yanlışa düşmedik."  (08.10.2013 Milliyet).

Bir de iktidarın küçük ortağı MHP Genel Başkanı'nın, konuya ilişkin ifadelerine bakalım:

"... Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun Türk'üm demekten rahatsızlığı hüsran verici bir çarpıklıktır. ... Kaldı ki Öğrenci Andımızın okullarda okutulmasına engel çıkarmak, hukuken set çekmek haysiyetli ve demokratik bir tavır olamayacaktır. HDP'li bölücülerin fezlekelerinin TBMM'ye gönderilip milli dayanışma şuurunun çelikleştiği bugünlerde Öğrenci Andı kararı pimi çekilmiş bir bombadır. Danıştay bu yanlıştan dönmeli, Türk milletinin tarihi hasletleriyle, çiğnetilmeyecek emanetleriyle oynamaya teşebbüsten vazgeçmelidir." (15/03/2021Sözcü)

Görülüyor ki AKP, Andımızı ırkçı bir metin olarak değerlendiriliyor ve konuya dini ekseninde, İslamcı ideoloji hassasiyetiyle yaklaşıyor. Kararı savunurken, kritik cümle, "ırkçılığın dinde yasak olması" ve Andımızın yazarı Reşit Galip'in. "Türkçe ezan zulmünün" de yazarı olmasıdır. Analaşılan o ki, Reşit Galip ezanı Türkçe okutturmasa ve ırkçılık dinde yasak olmasa bir sorun yok. Merak edilen ise, şayet Andımız, "Bismillahirrahmanirrahim" ile başlayarak dini içerikle devam etseydi, diğer dini anlayışına mensup yurttaşlara karşı bir ayırımcılık yapıldığı söylenecek miydi acaba?

AKP İktidarının hedefi mevcut andımızın yerine, ileride, dini söylemler içeren bir metinin, öğrencilere okutulmak istenmesi olduğunu söylemek çok önyargılı bir yorum olmayacaktır. Çünkü münferit de olsa bazı okullarda çocuklara dini içerikli and okutulduğunu ve bir yaptırımla karşılaşmadığını biliyoruz. Esas hedefin Cumhuriyetin değerleriyle hesaplaşmak olduğu hususunda hiç kuşku yoktur.

MHP Genel Başkanı ise konuyu "Türklük" vurgusuyla değerlendiriyor ve karara karşı çıkıyor. Her ikisinde de toplumu bütünüyle kuşatan bir değerlendirme yok. Diğer siyasi patilere gelince ne yazık ki, konuya samimi kanaatlerine göre değil, aktüel siyasette yarar sağlayıp, sağlamayacağı açısından ele almaktadırlar.

Konunun tarihsel arka planınına göz atmak gerekirse, görülecektir ki Andımızın kabul edildiği yıllar Cumhuriyetin ilk yıllarıdır (1933). Dağılan ve yıkılan bir imparatorluğun ardından, emperyalist işgalden kurtarılan topraklarda bir ulus devlet yaratma çabası vardır. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir, tanımıyla etnik kökenine bakılmaksızın bütün yurttaşları "Türk Ulusu" nun bir ferdi olarak Türk sayılmaktaydı.

Bu dönemde Batılıların sürekli aşağıladığı, hatta Osmanlı'nın bile kendisine yakıştıramadığı ve dilini bile konuşmaktan imtina ettiği Türk'e, ulus bilinci kazandırmak ve özgüven yaratmak için bazı söylemlerin kullanıldığını görüyoruz. Ancak çoğu kez bu söylemlerde ölçü öyle kaçırılmış ki, iş kafatası ölçümü gibi saçma sapan ırkçı bir yaklaşıma kadar vardırılmıştı.

Ulus devletin temelini, millet olarak Türk'lüğe, dini olarak da Sünni Hanefi İslam inancına oturtan anlayış, bütün etnik kimlikleri kapsayan bir ulus olma hedefinden uzaklaşarak, zaman içinde "Türk-İslam sentezi" devlet anlayışının egemen olmasına yol açtı. Diğer dini inanç ve etnik kimlikler yok sayıldı ve baskı altına alındı. Cumhuriyetin eşit yurttaşlık hedefi zedelendi.

Bugün, Andımız'ı oluşturan metnin bu haliyle toplumun bütün unsurlarının duygularına hitap ettiğini söylemek zordur. Zira "Her topluluğun kendi etnik unsuruyla iftihar edebilmesi gerekir". (RTE, adı geçen konuşma) İnsanlara zorla kimlik dayatamazsınız. Onları mecburi bir ritüele zorlamak ancak dikta yönetimlerinde olur.

Bir kere bu gibi konuların üzerinde konuşulamayan birer 'tabu' olmaktan çıkartılması gerekiyor. Bunun için fikirlerin özgürce ifade edilebildiği demokratik bir ortama ihtiyaç vardır.  Konu tartışılırken siyasi bir grubun çıkarlarına hizmet edecek tarzda değil, toplumun tümünün hassasiyetlerini gözetecek bir şekilde ele alınmalıdır.

Demek ki konuyu, yurttaşların sahip olduğu ideoloji, din ve etnik aidiyetlerine göre ayrıştıran değil; tasada, kıvançta ve ülküde birliği pekiştirecek, eşit yurttaşlık hassasiyetiyle ele almak gerekiyor.

Daha önceleri Andımız 1972 ve 1994 yıllarında değiştirildi. Eğer amaç üzüm yemekse; yani gaye, laikliğe aykırı ve Cumhuriyet değerlerinin aşıdırılması ya da ırkçı bir yaklaşımla kendilerini farklı dini ve etnik kimlikle ifade eden yurttaşlarımızın kimliklerinin yok edilmesi değil ise, Andımız, bu ülkenin yetiştirdiği çok yetkin yurtsever edebiyatçılarımız tarafından Cumhuriyetin tüm yurttaşlarının duygu dünyasına hitap edecek şekilde yeniden neden düzenlenmesin...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.