SON DAKİKA
Hava Durumu

Seçim ittifakı yerine 'Demokrasi İttifakı'

Yazının Giriş Tarihi: 28.04.2021 00:40
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.04.2021 00:40

Ülkede yönetim krizi arttıkça erken seçim, ittifaklar ve muhalefetin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusundaki tartışmalar da alevleniyor.

2017'de yapılan Anayasa değişikliği ile getirilen "Türk Tipi" Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhurbaşkanı seçilebilmek için yüzde 50+1 oranında bir oyu zorunlu kılmıştı.

Türkiye'deki seçmen davranışı ve eğilimleri itibariyle genel oy dağılımındaki sağ/sol oyların yaklaşık olarak yüzde 65/35 oranı şeklinde tezahür etmesi, Cumhurbaşkanının seçilme koşullarını yasalaştırılırken AKP'nin, sağ oyların kendi partisinde temerküz edeceği varsayımıyla hareket etmesine yol açmıştı. Böylelikle AKP, yurttaşların 'seçme ve seçilme' haklarına dokunmadan seçimleri rahatlıkla kazanacak ve iktidarını sürekli olarak devam ettirebilecek bir konumda olacaktı.

Siyasi iktidarın bu öngörüsünün gerçekleşme olasılığı vardı. Ancak, AKP, MHP, BBP ve VP'nin oluşturduğuTürk-İslam sentezi anlayışına dayalı, ırkçı milliyetçi-sağ iktidar blogunun (Cumhur İttifakı) yürüklükteki anayasayı 'fiilen' askıya alması ve demokrasi dışı otoriter bir rejime yönelmesi, kendi partileri içinde var olma ve siyaset yapma olanağı bulamayan AKP ve MHP içindeki muhalif siyasetçilerle, diğer muhalefet partilerini, otoriter rejim karşısında birlikte hareket etme ve aralarında ittifak yapma arayışına mecbur etti. Böylece, muhafazakâr ve dindar sağ oyların yekpare olarak iktidar partisinde toplanacağı tezi çöktü. AKP, Siyasal İslamcı marjinal bir parti olarak gerçek kimliğiyle baş başa kaldı.

Muhalefetin, AKP-MHP iktidar blogu karşısında ilk ittifak arayışı, 2017'deki Anayasa değişikliğine karşı, CHP'nin başını çektiği "hayır" bileşilenleri olarak ortaya çıktı. 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde ise ittifak CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'nin oluşturduğu "millet ittifakı" olarak gerçekleşti. Bir 'seçim ittifakı' olarak ortaya çıkan Millet İttifakı'na HDP dışarıdan destek verdi.

AKP, 7 Haziran 2015'te Meclis çoğunluğunu kaybettiği milletvekili genel seçimlerinin ardından, ikinci en büyük seçim yenilgisini, 31 Mart Yerel Seçimlerinde Millet İttifakı karşısında aldı. Yerel seçimlerde kilit rol oynayan HDP, bir yandan hükümetin kayyum politikalarını yerle bir ederek, Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgedeki belediyelerin neredeyse tamamını alırken, öte yandan ülkenin geri kalanında tek adamcı otoriter sisteme karşı demokrasinin yanında yer alarak 'Millet İttifakı' adaylarını desteklemek suretiyle, büyük şehirlerdeki yerel yönetimlerin neredeyse tamamında Millet İttifakı (özellikle CHP'nin) adaylarının kazanmasını sağladı.

AKP iktidarının yasa ve hukuk tanımazlığı, seçim şaibeleri, YSK'nin seçim yolsuzluğuna alet edilmesi, seçimler sonrası silahlı grupların sokaklarda ateş ederek korku salması ve 31 Mart İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin tanınmaması saray rejiminin, seçimleri kaybetse bile iktidarını gönüllü olarak devretmeyebileceğine ilişkin kuşkuları ortaya koymaktadır. Anlaşılıyor ki AKP, iktidarda kalabilmek için her türlü yola başvurabilecektir.

AKP-MHP iktidar blogunun, toplumun da dikkatinden kaçmayan ve her geçen gün artan orandaki daha otoriter, daha güvenlikçi ve daha anti demokratik uygulamaları karşısında CHP'nin, sadece sağ partilerle birlikte oluşturmak istediği bir 'seçim ittifakı' ile başarılı olma şansı yoktur.

'Seçim ittifakı' sadece seçimlerde başarılı olmaya ve adayların seçimleri kazanmasına odaklı bir ittifak modelidir. İttifak paydaşları arasında ilke ve amaç birliği yoktur. Seçim sonrasında her parti veya aday kendi yolunu çizer. Oysa devletle bütünleşmiş ve sık sık hukuk dışına çıkan iktidar blogu karşısında, ortak ilke ve amaçları olan daha nitelikli bir muhalefet birlikteliğine ihtiyaç vardır.

Oluşturulması gereken ittifak sadece iktidarı ve RTE'yi demokratik seçimlerle alaşağı etmeyi amaçlayan değil; aynı zamanda, tamamıyla ortadan kaldırılan demokrasiyi ve laik sosyal hukuk devletini daha ileri bir düzeyde yeniden tesis etmeyi amaçlayan, yepyeni bir toplum sözleşmesi (Anayasa) yapmayı hedefine koyan bir ittifak modeli olmalıdır. Aksi halde ittifak, bir şekilde seçim kazansa bile, iktidarda kalması çok zor olacak ve kısa sürede başarısızlık kaçınılmaz olacaktır.

Ortada "şu parti, bu grup"tan ziyade bugün bütün demokrasi güçleri açısından bir varlık-yokluk sorunu söz konusudur. AKP iktidarın bütün propaganda aygıtları ve arkasına aldığı devlet kurumlarının gücüyle saldırılarına devam ederken, kimsenin tek başına bu saldırıların karşısında durabilmesi mümkün değildir. Geleceği kurtarmanın yolu demokrasi güçlerinin bir arada olmasından geçiyor.

Amaçlarını gerçekleştirmek için silahlı yöntem kullanan ve bunları destekleyenler, ırkçı-milliyetçiler ve dinci-şeriatçı yapılar haricindeki 'laik demokratik cumhuriyet' ve 'ortak vatan' prensiplerinde uzlaşabilen ve demokrasi isteyen tüm kesimler, anti demokratik otoriter yönetim karşısında 'Demokrasi İttifakı' içinde yer almalıdır.

Başarılı olabilmek için yan yana mücadele etmek isteyen tüm partiler, toplumsal muhalefet, emek örgütleri, kadın hareketleri, gençlik hareketleri ve çevre hareketleri gibi tüm toplumsal dinamiklerin ittifaka dahil edilmesi gerekir.

Bugün bir 'Demokrasi İttifakı' oluşturmanın toplumsal koşulları her zamankinden daha elverişlidir. Saray iktidarının politikaları iflas etmiştir. Derinleşen iktisadi krizin yanı sıra ülke yönetim kriziyle baş başadır. Cumhur İttifakı'na olan toplumsal destek hızla erimektedir. İktidarın yalanları, muhalefeti teröristlikle, darbecilikle suçlaması prim yapmıyor. Artık AKP'ye oy veren yurttaşlar bile iktidara olan tepkilerini sokaklarda açıkça dile getirmeye başlamışlardır.

Muhalefet partileri, artan toplumsal muhalefet düzeyinin oldukça gerisindedir. Hala halkın arzuladığı demokratik mücadele ve birlik görüntüsünü verebilmiş değillerdir.

Sağ partiler toplumsal tabanlarını kaybetmemek veya halkın artan memnuniyetsizliği nedeniyle AKP'den kopması muhtemel seçmenlerden aslan payını kapabilmek gayesiyle, güya "devletin âlî menfaatleri" adına, gerektiğinde iktidarın arkasına hizalanmaktan ve onlarla ortak bir dil kullanmaktan geri durmuyorlar.

Millet İttifakı'nın HDP'ye yaklaşımına gelince; bu parti, ne vazgeçilebilen ne de elinden tutulabilen bir parti konumundadır.

Bilinmeli ki HDP'yi, HDP'nin temsil ettiği kesimleri dışlayan hiçbir ittifakın başarılı olma şansı yoktur. Bu tarihsel olarak da böyledir. Dinci, ırkçı-milliyetçi yapıların HDP'yi şeytanlaştıran ve ötekileştiren anlayışına prim verilmesi, halklarımızın birlikte yaşama iradesine ve "demokratik cumhuriyet" ülküsüne karşı bir saldırı mahiyetindedir.

HDP ve HDP'nin temsil ettiği kesimler yok sayılarak kurulacak ittifak, AKP'den kitlesel kopuşla bir seçim başarısı elde etse bile, kurulacak iktidarın demokratikliğinden, istikrarından ve sürdürülebilirliğinden bahsetmek mümkün değildir.

Türkiye siyasetinin en önemli aktörlerinden biri olarak HDP'nin de üzerine düşen görevler vardır. Kendisi hakkında oluşturulan/oluşmuş algıyı yıkacak daha net bir tavır ortaya koyması gerekmektedir. Kendisinin, Türkiye siyasetinin 'vesayet altında' olmayan bağımsız bir öznesi olduğunu daha anlaşılır biçimde vurgulamalıdır. Oy dağılımına göre kilit parti olma sebebiyle, sadece bir 'mecburiyet' söylemi üzerinden arzu edilen sonuç elde edilemez. Demokrasi için her kesimin birbirine ihtiyacı olduğu unutulmamalı.

Muhalefet cephesinin amiral gemisi, ana muhalefet partisi olması hasebiyle CHP'dir. CHP sağ söylemler kullanarak, "sağ-sol kalmadı" gibi sözler sarf ederek veya sadece sağ partilerle bir araya gelerek, saray iktidarı karşısında güçlü bir birlik oluşturamaz. Muhalefetin, özellikle ana muhalefet partisinin, ne derler kaygısını bir kenara bırakması, cesaretli bir demokratik atılım yapmasına ihtiyaç vardır.

İttifak çalışmalarında bu ülkenin solcularına, yurtseverlerine ve sosyalistlerine deyim yerindeyse "çantada keklik" muamelesi yapılması, ittifakın halkın gerçeklerinden ve ilerici sol dinamizmden yoksun kalmasına; sağın karşısında yine sadece 'sağ' seçenekten başka bir seçenek olmadığı algısına yol açmaktadır.

CHP yönetiminin, en geniş  katılımlı 'demokrasi ittifakı' yerine sadece sağ partilerle bir ittifaka yönelmesi ve sol'u ittifakın dışında bırakması halinde, bir sol seçenek olarak yeni bir 'ittifak' oluşturmak zaruri hale gelebilir. Böyle bir ittifakın kurulması halinde ilke ve hedeflerinin ne olacağı, seçimlerde takınacağı tutum, ittifak bileşenlerince kararlaştırılacaktır.

Halklarımızın mutluluğu için, demokrasi, barış, özgürlük ve adalet için, doğasıyla yaşanılabilir demokratik bir Türkiye için uzlaşmaya ve birlik olmaya ihtiyacımız vardır.

Siyasette değişmez, mutlak doğrular yoktur. Polemiğe meydan vermeden samimi eleştiri ve özeleştirilerin, demokrasi paydaşlarının kendilerini geliştirmesine, geçmişten dersler çıkararak aralarında güven tesis etmesine katkı sunacaktır.

Farklılıkların zenginlik sayılarak ve halkın çıkarlarında uzlaşarak ortak akılla, ortak bir yol bulunabilmesi; demokrasi dışı saray yönetimine karşı en geniş 'Demokrasi İttifakı' oluşturulması ortak hedefimiz olmalı.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.