SON DAKİKA
Hava Durumu

İYİ Parti ne yapmak istiyor?

Yazının Giriş Tarihi: 26.12.2022 16:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.12.2022 16:32

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının CHP'ye geçmiş olmasını bir türlü hazmedemeyen AKP İktidarı, Başkan Ekrem İmamoğlu’nu "topal ördek" konumuna getirmeye çalışmakla yetinmeyip, onu siyasi yasaklı hale getirmek için de elinden geleni yapmaktadır.

YSK üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle açılan davada İmamoğlu’na 2 yıl, 7 ay, 15 gün hapis cezası verilerek siyaset yasağı getirilmiştir. Mahkeme tarafından verilen bu kararın anlamı, kayyum atanan diğer belediyelerde olduğu gibi, İmamoğlu'nun ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmesi ve İstanbul'daki milyonlarca yurttaşın siyasi temsilcisi olarak kendi belediye başkanını seçme hakkının elinden alınmasıdır.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen cezanın arkasında, İBB’nin lojistik imkânlarını kullanmak, adrese teslim ihaleler yoluyla İBB’nin parasını kendi yandaşlarına aktarmak ve 2023’te yapılacak seçimlerde Belediyenin bütün olanaklarını seçimleri kazanmak amacıyla seferber etme isteği vardır.

Görülüyor ki siyasi iktidar, iktidarda kalabilmek adına gözünü karartmıştır. Öyle ki, muhalefete olağan dışı bir baskı uygulayacak ve akla hayale gelmeyecek araçlarla hamleler yapacaktır.

Önümüzdeki süreçte iktidarın neler yapacağı bellidir. Asıl önemli olan buna karşı muhalefetin nasıl bir tavır takınacağıdır. Muhalefetin birlikte sergileyeceği kararlı tutum, iktidarın bu hamlelerini boşa çıkartabilir.

Şu ana kadar olanlara bakılırsa, muhalefet, iktidarın saldırılarına karşı güçlü bir karşı duruş sergileyememiş; kamuoyunu heyecanlandıran umut verici bir atılım yapamamıştır. Muhalif toplumsal kesimlerin uyanışı, birçok siyasi partiden daha ileridedir. Altılı Masa’daki siyasi partiler, daracık ideolojik çıkarlar peşinde koşan dağınık bir görünüm sergilemektedirler. Muhalefet partilerinin yaptığı bunca toplantı ve görüşmelerden henüz somut bir hükümet programı ve bu programın nasıl uygulanacağı ile ilgili bir görev dağılımı ortaya çıkmamıştır.

Altılı Masa’daki muhalefet partilerinin, toplumda heyecan yaratan başlangıçtaki 'samimi' birliktelikleri, iş, aday belirlenmesi ve ‘iktidar paylaşımı görüşmelerine gelince, yerini cumhurbaşkanı adaylığı üzerinden kamuoyu önünde yürütülen polemiklere bırakmıştır. Bu polemik, esas olarak İYİ Parti ile CHP arasında yaşanmaktadır. Özellikle İYİ Parti’nin, 'Altılı Masa'nın kurucusu Kemal Kılıçdaroğlu'nun olası cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı peşinen açık bir tutum alması ve İYİ Partililerin, CHP ve lideri Kılıçdaroğlu ile ilgili kamuoyu önünde sarf ettikleri ifadeler, iki parti arasında soğukluk yaratıyor.

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanlığına aday gösterilmeleri halinde, başkanlıklarını yaptıkları İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinden birisinin yeniden iktidarın eline geçmesine, dolayısıyla seçimlerdeki en önemli stratejik avantajlarından birisinin kaybedilmesine yol açacağını bile bile, adı geçen belediye başkanları, genel başkanlarına rağmen cumhurbaşkanlığına aday olmayacaklarını belirtmek suretiyle bu yolu kapatmıyor.

Demokrasinin tesisi için bir araya gelen liderler, projelerini uygulayacak kendi aralarından bir cumhurbaşkanı adayı çıkartamayıp, adaylık için dışarıdan birini aramaları, ortaya koydukları projelerinin güvenilirliğini de sorgulanır duruma getiriyor.

Meral Akşener’in, cumhurbaşkanı adaylığı için Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun adları zikredilince, “masaya gelirse evet deriz"; ancak Kılıçdaroğlu'nun adı sorulunca “kazanacak aday” vurgusunu yapması, adalet yürüyüşünden başlamak üzere, Millet İttifakı ve Altılı Masa’nın kurulmasını sağlayarak muhalefetin birlikteliğini büyük fedakârlıklarla ilmek ilmek ören Kılıçdaroğlu için her halde çok incitici bir davranış olsa gerek.

Her biri CHP'li olan ve adları olası cumhurbaşkanı adayları arasında geçen Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, ne amaçla yaptırıldığı belirsiz anketler yoluyla birbiriyle yarıştırılıyor; kamuoyu nezdinde ‘kazanamaz’ algısı yaratılarak, Kılıçdaroğlu’nun adaylıktan vazgeçirilmesi hedefleniyor.

İYİ Partililer kendilerinin kilit parti olduğu, kamuoyu yoklamalarında, oy desteğinin CHP'den daha fazla artış gösterdiği varsayımı ve özgüveniyle hareket ediyor. Ekrem İmamoğlu’na verilen cezaya kamuoyunun verdiği tepkiden doğan fırsatı da değerlendiren Meral Akşener, kamuoyuna, asıl muhalefetin liderliğinin kendisinde olduğu izlenimini yansıtıyor.

İYİ Parti ile CHP arasında yaşanan sorunun, basit bir iletişim sorunu olmadığı anlaşılıyor. Sorunun temeli çok ince siyasi hesaplara dayanıyor. İYİ Parti'nin, CHP Genel Başkanı'nın cumhurbaşkanı adaylığına yaklaşımı ve izlediği politikalara bakarak şu sonuçları çıkartmak mümkün.

- Cumhurbaşkanlığı seçimlerine sağdan veya sağa yakın bir adayla gitmek

- Muhalefet blogunun içinde CHP'nin fikri ağırlığını olabildiğince azaltmak

- Her ne şart altında ve ne amaçla olursa olsun, HDP ile bir diyalog içine girmemek

- Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP'den destek isteme yerine, bu açığı Cumhur İttifakı’ndan hoşnut olmayan seçmenlerden gelecek oylarla kapatmak

- Ve nihai hedef olarak da sağ siyasal İslamcı AKP iktidarına karşı, CHP'nin de içinde olacağı milliyetçi sağ bir iktidar seçeneği yaratmak

İYİ Parti, Alevi inancına sahip sosyal demokrat birinin cumhurbaşkanı olmasına sıcak bakmıyor; muhalefetin iktidara gelmesi halinde, yönetimde sosyal demokrat bir partinin ağırlığının oluşmasını istemiyor. Bunun için seçimlere, kendisinin belirleyici olacağı, sağdan ya da sağa daha yakın bir adayla gidilecek; sağ iktidara karşı, yine sağ bir iktidar seçeneği kombinasyonu ile halkın karşısına çıkılacak. Bunun sağlanması için de uzlaşı adına CHP’den her türlü taviz kopartılacak. Muhtemel bir iktidar değişikliğinde, yani sağ iktidarın alternatifi yine sağ bir iktidar olacak.

İşte Altılı Masa'daki sağ partilerin, özellikle İYİ Parti'nin arzuladığı şey budur.

Peki, İYİ Parti'nin bu stratejisinin başarı şansı nedir?

Kanaatimce bu strateji birkaç açıdan başarısızlığa mahkûmdur.

- Birincisi, böyle bir hükümet kombinasyonunu CHP'ye kabul ettirmek çok zordur. Aksi durumda, CHP seçmenini hayal kırıklığına uğratacak ve seçmenlerin hatırı sayılır bir kısmı ve Sosyalist Sol seçmen büyük bir ihtimalle sandığa gitmeyecektir. 

- İkincisi, HDP seçmeninin desteğini almadan, sadece Cumhur ittifakı seçmenlerinden gelecek oylarla seçimleri kazanmaları neredeyse olanaksızdır.

- Üçüncüsü, İstanbul ya da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarından birisinin cumhurbaşkanı adayı olması halinde, bu belediyeler AKP'nin eline geçecek; bu belediyelerin büyük olanakları, seçimlerde AKP lehine sonuna kadar kullanılacaktır. (Yargı marifetiyle başkanların görevden alınabileceği ifade edilse bile bunun seçmen nezdinde yaratacağı mağduriyet algısının muhalefet lehine sonuç doğurma ihtimali daha yüksek olacağı için bu argüman geçerli değildir.)

Sonuç olarak, mevcut iktidardan kurtulma adına CHP bir şekilde ikna edilse bile, İYİ Parti'nin, sağ iktidarın alternatifi olarak yine sağ bir iktidar seçeneği yaratma stratejisinin, AKP karşısında başarılı olma şansı yoktur. Kaldı ki, Cumhur İttifakı iktidarına karşı oluşacak bir sağ iktidarın, ülkenin demokratikleşmesine, iç barışına, halkın yoksulluktan kurtulmasına, mafya ve tarikatlardan arınmasına hiçbir katkısının olmayacağı açıktır.

Meral Akşener’in, partisini merkez sağda konumlandırmak istediği şeklindeki kamuoyundaki varsayım, parti yönetim kademelerindeki ülkücü- milliyetçi kadroların ağırlığı nedeniyle hayat bulmamıştır. Sergilediği politik tutum, Cumhur İttifakı partilerinden bir farkının olmadığını göstermektedir.

Görüldüğü gibi, İYİ Parti ile CHP arasındaki sorun salt cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden yaşanan bir sorun değildir.

21. Yüzyıl'da, Alevi inancına sahip bir yurttaşın Türkiye Cumhuriyet’inin cumhurbaşkanı seçilemeyeceğinin bazı siyasilerce gündeme getirilmesi utanç vericidir. Aleviler, Kürtler gibi toplumun farklı kesimlerini adeta yok sayan, ayırımcı ve ötekileştirici tavır içinde olanların, kadınlara yönelik şiddeti önlemeyi hedefleyen İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasını destekleyenlerin ve laikliği savunanlara “azgın azınlık” diyenlerin, demokrasi taleplerinde ne kadar samimi olduklarını aslında net bir şekilde görüyoruz.

İYİ Parti’nin mevcut tutumunu sürdürmesi halinde, Cumhur İttifakı’nın Altılı Masa muhalefet blogunu dağıtmak için çok fazla çaba harcamasına gerek kalmayacaktır. Bu durumda, belki de her partinin kendi adayı ile seçimlere gitme ihtimali vardır ki, bu takdirde muhalefetin her hangi bir adayının, cumhurbaşkanı seçimini kazanma şansı çok düşüktür. Böyle bir olasılık, bütün partilerin birbiriyle rekabet etmesine, dolayısıyla adayların, Cumhur İttifakı adayı için, deyim yerindeyse ‘kolay yutulur bir lokma’ haline gelmesine yol açacaktır.

Liderlerin aralarında uzlaşarak kendi içlerinden ortak bir cumhurbaşkanı adayı belirlemeleri hâlâ mümkündür. Bunun için en uygun aday, ittifakın doğal lideri konumundaki Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Altılı Masa partileri bu şekilde ortak bir cumhurbaşkanı adayı belirler, insan hak ve özgürlüklerine dayalı laik, demokratik, sosyal hukuk devletine geçişi önceleyen bir hükümet programıyla halkın karşısına çıkarlarsa, ülkemizdeki bu koşullarda muhalefetin 2023 Seçimlerini kazanmaması için bir sebep kalmaz.

Siyasal İslamcı ve aşırı milliyetçi sağ paradigmaları aşamayan ve kapsayıcı toplumcu demokratik değerlerle uzlaşmaya yanaşmayanlar, yaşanacak seçim yenilgisinden de, demokratik cumhuriyet değerlerinin tamamiyle yok edilmesinden de tarih önünde sorumlu olacaklardır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.