SON DAKİKA
Hava Durumu

Yazmak lazım cancağzım!

Yazının Giriş Tarihi: 21.10.2021 23:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.10.2021 23:38

Erkan Solmaz'ın "Diğer Ülke Vatandaşı" kitabının imza gününde Şenol Gül bir kitap uzattı bana. "Okuyacağım ama elimdeki kitap bitince." dedim. Önce Erkan Solmaz'ın insanı zaman zaman ürküten, zaman zaman üzen, zaman zaman da hınzır hınzır ya da tatlı tatlı gülümseten öykülerden oluşan kitabını bitirdim. Sonra da sıradaki Ahmet Ümit'in Kayıp Tanrılar Ülkesi kitabını. 

Ahmet Ümit'in kitabını bitirince Şenol Gül'ün verdiği kitabı aldım elime. Babası Selim Gül'e ait olan "Efendi'nin Kızı, Babamın Evleri, Hestir ve Uçak" kitabını okurken, yazmanın ve arkada belge bırakmanın önemini bir kez daha anladım.

Köy Enstitüleri ile değişen bir hayat

Şenol'un babası Selim Gül, Artvin'in Kaptahor Köyündeki çocukluğunu, okumak için köyünden çıkışını, Köy Enstitüsü günlerini, evliliğini, öğretmenliğini, ev sahibi oluşunu, çocuklarını yetiştirdiği günleri bir bir yazarak bir kitap haline getirmiş ve gelecek kuşaklara çok kıymetli bir miras bırakmış.

Kitabı okurken o günleri adeta ben de yaşadım. Öyle sıcak, öyle samimi, öyle içtendi anlatım.

Ülkenin savaş sonrası manzarası, eğitimde verilen büyük mücadele, Köy Enstitüleri'nde eğitim gören çocukların değişen çehresi ile değişen ve gelişen ülke, azim, çalışkanlık, irade ve Cumhuriyet ruhu resmigeçit yaptı zihnimde.

Ailesine düşkün, öğrencilerini de ailesinin bir ferdi gibi gören, bizim dönemlerimizin öğretmenlerinden biriydi o.

Kitabın arka kapağında Selim öğretmenin evlatları Yücel, Şenol, Osman ve Ayşe tarafından yazılan not, Selim öğretmenin ve sevgili eşi Ayser Hanım'ın tüm o zorluklara boşuna katlanmadıklarını anlatıyordu.

Şenol'un sosyal medya hesabından aile fotoğraflarına baktım sonra. Her şey tam da yazıldığı gibiydi. 

Her şey çok değerliydi, çok güzeldi...

Köy Enstitüsü'nde bir genç kız

Birkaç yıl önce Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği'nin Bursa buluşmasına annesi Kadriye Yeşilyaprak ile katılan Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak da bana "Arifiye Köy Enstitülü Annemle Damla Söyleşiler" kitabını imzalamıştı. Annesi ile röportaj tadında söyleşiler yapan Binnur Hanım bu damla söyleşileri toplamış ve kitaplaştırmış. 

Kadriye hanım, Köy Enstitüsü ile değişen hayatını, yatılı okul anılarını, arkadaşlıklarını, ilk öğretmenlik günlerini, evliliğini, 33 yıl süren meslek hayatını, değişen düzen ile büyük bir saldırıya maruz kalan, sonrasında da kapatılan Köy Enstitüleri'ni anlatmış. Kitap oluşurken bu anılara fotoğraflar da eşlik etmiş.

O kitabı okurken de, Selim Gül'ün babasının kitabını okurken de iyi ki yazmışlar dedim hep. 

İyi ki yazmışlar ve hem ailelerine hem de ülkelerine yazılı bir eser bırakmışlar.

Malum söz uçar yazı kalır. 

Söz kulaktan kulağa, nesilden nesile geçerken değişir, gerçeklikten uzaklaşır.

Yazı ise hep sağlamdır.

Kitaplar bize yüzyıllar öncesinden konuşur...

Şimdi-Geçmiş-Gelecek

İnsan çocukken ve büyürken 'şimdi'yi yaşayıp 'gelecek'i düşünüyor. Geçmişini hiç merak etmiyor. Anne baba yaşanmışlıkları anlatmaya çalışsa da ilgilenmiyor. Yaş kemale erip, çocukluk bitip, gelecek de gelince, geçmişe çeviriyor gözlerini. Kendisine kurulan hayatın meşakkatlerini, anne babasının ilk gençliğini, soyunu kökünü merak ediyor. 

Lakin o gün geldiğinde, geçmiş günlerin canlı tanıkları ya bu dünyadan göçmüş, ya geçmişi artık eskisi kadar iyi hatırlamıyor ya da artık eskisi kadar önemsemiyor oluyorlar. 

Anne babanın, büyükanne büyükbabanın, yakın akrabaların dimağları henüz gençken sorulmayan sorular, bugün sorulduğunda cevap alınamıyor. 

O yüzden akıl yerinde ve anılar henüz silinmemişken o günleri bir yerlere yazmak lazım.

***

Anı kitaplarının ardından kitaplığımdaki Lemanser Sükan'ın "Memleket Yollarında 1-2" kitaplarını, Zeki Baştürk'ün "Yaşamdan Yansımalar" kitabını, İ. Hakkı Tonguç'un "Eğitim Yolu ile Canlandırılacak Köy" kitabını çıkartıp koydum önüme.

Sedef Kabaş'ın Muazzez İlmiye Çığ ile yaptığı sohbetlerden oluşan "Muazzam Muazzez" kitabı da göz kırptı karşıdan. "Bir kez daha okuyacağım seni, söz!" dedim ona.

Bu kitaplarda hepsi (Tonguç'un kitabını kişisel anı kitabı dışında tutuyorum.) kendini, kendi geçmişini, kendi yaşadığı günleri anlatıyorduysa da, esas anlattıkları bir dönemdi, bir ülkenin tarihiydi.

Zaten, tarih tarih kitaplarından öğrenilmez, romanlardan, anı kitaplarından öğrenilir denmez miydi?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.