Şair şiirini yazar da, okuyamaz her zaman...
Yüreğindeki kelimeler kaleminden kağıda kolay damlar belki, lakin okumaya kalksa yakalayamaz o duyguyu yazdığı zamanki gibi. Bazen de şiiri sahibinden başkası layıkıyla okuyamaz.
Yazmak başkadır, okumak başka.
Ha bir de, yazılanı içinden okursan başka, dışından okursan başka.
Yazmaya benzemez okumak.
Kendine has bir ses rengi ister, uzun şiirde tükenmeyecek bir nefes ister, arada es verip derin bir nefes alış ister, dolanmayan kıvrak bir dil ister, en çok da okuduğu dizeleri hissedebilecek hassas bir ruh ister.
Hissedebilecek ki kendisini dinleyenlere de o hissi hissettirebilsin.
***
Şiir kitabı karıştırmayalı epey zaman olmuştu. Epey zamandır bir şiir dinletisine katılmamıştım.
Yıldırım Bayezid Inner Wheel Kulübü ile Erguvan Gönüllüleri tarafından sunulacak olan 'Kadın Şiir Dinletisi'ne davet edildiğimde seve seve gideceğimi düşündüm hemen. Gün gelince gittim de.
İzzet Boğa tarafından üç bölüm olarak hazırlanan program Kadın Haftası kapsamında gerçekleşiyordu ve konusu da kadındı elbet. Şiirler, Şehit Annelerine ve Şiddet Gören Kadınlara ithaf ediliyordu.
Bu gece "Çocuk ve Kadın", "Anadolu ve Kadın", "Kent ve Kadın" şiirlerle anlatılacaktı.
Şiirleri seslendirerek onlara can verecek olan Büşra Tomaç, Fulya Parlamış, Gülçin Ermutlu, İlay Yılmazlar, Pelin Kaleoğlu ve Sanem Çetiner sahnede yerlerini aldılar ve hafifçe duyulan müzikler eşliğinde okumaya başladılar şiirleri.
Nazım Hikmet'ten, Ahmet Arif'ten, Edip Cansever'den, Sabahattin Ali'den, Gülten Akın'dan, Haydar Ergülen'den, Refik Durbaş'tan, Hasan Hüseyin Korkmazgil'den, Necati Cumalı'dan, Salah Birsel'den, Didem Madak'tan, Nahil Ulvi Akgün'den, Ahmet Oktay'dan, A. Kadir'den, Oktay Rıfat'tan, Blaga Dimitrova'dan ve Arif Damar'dan şiirler seçilmişti program için.
Nazım Hikmet'in "Hoş geldin bebek, yaşama sırası sende" dizeleriyle başladı şiirler okunmaya, "Adiloş Bebenin Ninnisi" ile devam etti. Bebeler büyüdü, kadın oldu ve Kadınlar, Analar, Suskunlar, Tezgahtar Kızlar, Küçük Hanımlar, Yoldaki Yalnız Kadın derken tüm o kadınlar sırasıyla geçti sahneden. En son Nazım'ın Hoşçakal şiiri ile veda etti kadınlar izleyiciye.
Okuyucuların, oturdukları yerden seslendirdikleri şiirlere sesleriyle kattıkları anlam, beden dilleri ve yüz ifadeleri ile dinletiyi teatral bir havada izledik program boyu. Çok zaman solo idi şiirler. Bazen de ikili, üçlü okuma ile seslendirildiler. Seçilen şiirlerdeki anlam bütünlüğü, her şiire uygun seçilen müzikler, programın akıcılığı, seslendirenlerin dikkati, ciddiyetleri ve özgüvenleri biz izleyicileri etkilemedi desek yalan olur.
Belli ki kadınlar şiire gönül vermiş, en önemlisi de şiir okumaya emek vermişlerdi.
Böyle bir program başka nasıl ortaya çıkardı ki?
***
Eve gelince o şiirleri tek tek okudum kendi başıma sessizce. Sesim şiirleri bozsun istemedim. Her dizeyi ta içimde seslendirdim. Şiir yazılan kadınları, kadına şiir yazan adamları, şiir yazan kadınları, kadına şiir yazdıran adamları, şiire konu olan şiirsel kadınlığı ve naif insanlığı bir kez daha sevdim.
Belki bu yazıyı okuyanlar da bu şiirleri benim gibi sessizce okumak isterler diye, o gece okunan şiirleri derledim ve aşağıda gördüğünüz üzere şiir isimlerini tıklanabilir hale getirdim.
Nazım Hikmet Hoşgeldin Bebek
Ahmet Arif Adiloş Bebenin Ninnisi
Gülten Akın Sesli Ağıt
Sabahattin Ali "Öksüz Kız" Masalı
Oktay Rıfat Fadik ile Kuş
Hasan Hüseyin Korkmazgil Kadınlar
Ahmet Oktay Ulukışla'da Saat Beş
Arif Damar Analar
Gülten Akın Kadın Olanın Türküsü
Ahmet Arif Suskun
Refik Durbaş Dokumada Çalışan Kızlar
Refik Durbaş Tezgahtar Kızlar
Blaga Dimitrova Yoldaki Yalnız Kadın
Haydar Ergülen Eylül
Ahmet Oktay İş
A. Kadir Cibali
Nahil Ulvi Akgün Küçük Hanımlar
Salah Birsel Kamer Hanım
Necati Cumalı Emine
Didem Madak Enkaz Kaldırma Çalışmaları
Edip Cansever Çoğullama
Nazım Hikmet Hoşçakal
***
Gece boyu hissettiklerimi yazımın sonunda söylemek isterim şimdi.
İzzet Boğa ve altı kadın arkadaşım; yıllar sonra bana tekrar şiir dinlettiğiniz için, yıllar sonra bana tekrar şiir okuttuğunuz için, yıllar sonra şiiri bana geri verdiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Haydar Ergülen'ün şiirinden alıntıladığım ve yazıma başlık yaptığım cümlenin şiiri ile veda edelim o zaman:
EYLÜL / Haydar Ergülen
Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan
(Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim)
"Yazın bittiği her yerde söylenir"se
kadının gittiği de her yerde söylenir
kadın gittiği her yerde şiir diye söylenir:
Kadının gittiği yazın bittiğidir, her yerde
yaz biter kadın giderse, bunun sonu şiirdir,
yazın sonu şiirdir, şiirdir aşkın sonu...
Şehir her semtiyle yazın peşine düşse
yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,
yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir
eylülün semtine kadar böyle gidilir
bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda
kadın tarafından terk edildi o söylenceye:
Bütün oğullar anneyi bir şiire terk eder!
O kadın beni terkederse şair olurum
oğul olduğum kadın sakın beni terketme,
şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider
Bütün kadınlar şiiri bir kadına terk eder!
Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği ONKODAY’ın kurulduğu 1997 yılından itibaren yaptığı çalışmaları anlatan “Son Yaprağın Resmini Yapmak” isimli belgesel filminin galası 21 Ekim 2025 akşamı Konak Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Film gösterimi öncesinde konuşan Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği ONKODA
Bir telefon manyağım var der bayan dinozor bay dinozora. "Hepiniz yok olacaksınız!" deyip deyip kapatıyor! Dinozor çağında telefon mu varmış demeyin. Varmış işte! Dinozorların dünya sahnesinden silinmesinden altmış beş milyon, telefonun icadından yaklaşık elli yıl sonra doğmuş bir dinozor olarak b
Bursa’nın Tarihî İpek Fabrikaları Çocukluğu Bursa’da geçmiş olanlar ipek böceğini, dut ağaçlarını, ipek böceğinin dut yaprağı yerken çıkardığı kırt kırt seslerini, satılmaya gelen küfeler dolusu kozayı, kozayı ve kozaklığı iyi bilir. Koza Han’da şemsiyeler altında kahve içenlerin ise ne kadarı koza
Keşiş Dağına Uludağ adının veren, sonra da Uludağ soyadını alan Dr. Osman Şevki Uludağ’ı, dağa adını verişinin 100. yılında, Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi Başkanlığı ile Arşiv Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Bursa Kent Müzesi’nde izlenime açılan “Uludağ 100 Yaşı
Kocası henüz ölmüş genç bir ressam olan Catherine (Susanna Karolina Faesch) Weldon'ın, New York'tan Dakota Kızılderili yerleşim bölgesine sadece Oturan Boğa'nın portresini yapmak için gelişini ve Kızılderililerin topraklarının ellerinden nasıl acımasızca ve hileyle alınışını anlatan "Kadın Önden Yür
'Sosyal medyanın çöplüğe dönüştüğü günlerde yazdığım Sosyal Medya Çöplüğü başlıklı yazımın üzerinden geçen on yılın ardından sosyal medya adeta, kanalizasyon sisteminin olmadığı günlerde evlerin bahçelerine açılan, ağzı açık bir lağım çukuruna dönüştü. Pis kokulu, pis görüntülü, üzerinde uçuşan sin
Orhan Pamuk'un "Kafamda Bir Tuhaflık" kitabında anlattığı boza satıcısı Mevlut Karataş’ın kafası gibi bu ara kafam. Tuhaf, karışık, bomboş, dopdolu, sersem, dikkatli, dikkatsiz, sisli, bulutlu, berrak, ağlak, umutsuz, üzgün, neşeli... Bir garip... Bir değişik... Hangi Çinli "Tuhaf zamanlarda yaşaya