SON DAKİKA
Hava Durumu

'Çağdaş Eğitim'e gönül verenler

Yazının Giriş Tarihi: 08.03.2020 14:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.03.2020 14:38

Neredeyse 100 yıllık tarihi olan ülkemizde yerine tam oturamayan, her gelen siyasi iktidar tarafından, hâtta ülkeyi yıllardır yöneten aynı iktidar tarafından bir o yana bir bu yana çekiştirilen, hâlâ daha nasıl yapılacağına bir türlü karar verilemeyen konulardan en önemlisi "EĞİTİM".

Eğitim eskisi gibi 5+3+3 mü olsa, yoksa 4+4+4 mü olsa, müfredatta sayısala mı yoksa sözele mi ağırlık verilse, yoksa bilimi bir tarafa bırakıp dinî eğitime mi yönelinse, kültür sanat konularından çalınıp başka derslere mi eklense, sınıfta kalma olsa mı olmasa mı, müzik-resim-beden eğitiminde "gereksizce" zaman harcanmasa mı, sosyoloji, psikoloji, mantık ve felsefe dersleri hiç olmasa mı, dersler boş geçiyor olsa da öğretmenler atansa mı atanmasa mı, nasıl yapılsa edilse de çocuklar "kendi istediğimiz şekle" bürünse çalışmaları ülkeyi çok yordu.
Oysa formül basitti.
2 x 2 = 4
Yani, "Tevhîd-i Tedrîsât".
Yani, "Öğretim Birliği Yasası"...

Çağdaş Eğitim Kooperatifi - ÇEK
23 aydın tarafından 25 Temmuz 1995 tarihinde kurulan ÇEK, Atatürk ilke ve devrimleri ile laik Türkiye Cumhuriyeti'nin her gün biraz daha yıpratıldığı, "Anayasa", "Milli Eğitim Temel Yasası" ve "Öğretim Birliği Yasası"nın göz ardı edildiği, çağ dışı eğitim veren okul ve kursların çoğaldığı, devlet olanaklarının yetersiz kaldığı, farklı amaçlar için kullanıldığı ve yanlış yönlendirildiği bir ortamda, topluma karşı duyduğu sorumluluk duygusu ile "Her şeyin temelinde eğitimin yattığına" inananlar tarafından "imece" geleneği üzerinden gidilerek kuruldu.

Türk toplumunun "İmece" geleneğine, yardımlaşmaya ve dayanışmaya uygun olması, demokratik işleyişin, öz denetimin her an yapılabilmesi, alınacak tüm kararlarda her üyenin "bir oy hakkı" ile "eşit temsil" edilmesi nedeniyle "Kooperatif" modeli seçildi.

Türkiye'nin ilk ve tek eğitim kooperatifi olan ÇEK, çeşitli mesleklerden ve siyasi görüşlerden, hiçbir beklenti içinde olmaksızın, sadece "eğitim için harcanan çabanın verdiği mutlulukla yetinen" bireylerin oluşturduğu özgün bir örgütlenme modeli.

Kuruluşuna ve devamlılığına katkı koyanlara kâr payı dağıtmayan Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nde elde edilen artı değerler; burslara, yatırımlara, sosyal sorumluluk projelerine, çalışanların özlük haklarının iyileştirilmesine aktarılıyor. ÇEK tam bir sosyal kooperatif, çünkü kamu yararı için çalışıyor.

ÇEK, ÇEK(İ)mece, ÇEKirgem, ÇEKsanat ve Kır Çiçekleri Okusun Diye sosyal sorumluluk projeleri ile sosyal ve kültürel alanlarda da çalışmalar yapıyor.
Bursa'da Özel 3 Mart Beşevler Anaokulu, Özel 3 Mart Azizoğlu İlkokulu, Özel 3 Mart Ortaokulu, Özel 3 Mart Anadolu Lisesi, Özel 3 Mart Halil Güleç Fen Lisesi olan ÇEK'in hedefi "üniversite" kurmak.

ÇEK'in ayrıca, orta öğrenim öğrencileri için Güler-Osman Köseoğlu Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdu, üniversite öğrencileri için de Görükle Yükseköğrenim Öğrenci Yurdu var.
Görüldüğü üzere; Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin tüm eğitim kurumları isimlerini 3 Mart'tan alıyor. Bunda amaç bu anlamlı günün akıllarda kalması ve unutulmaması. 

ÇEK ne der?
14. Çek Ödülleri töreni gecesinde açılış konuşmasını yapan ÇEK Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar, çağdaş insanların sesi olarak yaptı konuşmasını.
96. yılını kutladığımız 3 Mart'ın önemine değinerek başladı sözlerine.

                                                                        Buğra Küçükkayalar

Küçükkayalar'ın konuşmasından bazı pasajları kendi sözleriyle paylaşmak isterim:
"3 Mart 1924 yılında kabul edilen Eğitim Birliği Yasası, laikliğin, bilimsel eğitimin, ulusallaşmanın, modernleşmenin, çağdaşlaşmanın ve Atatürk Devrimleri'nin temelinin atıldığı tarihin adıdır. Hukuk ve bilim din kurallarının baskısından ve egemenliğinden kurtarıldı. Dogmalar yerini akıl ve bilime bıraktı.

2020 Türkiyesine baktığımızda hukuk, adalet, özgürlükler, kültür, sanat, eğitim, fırsat eşitliği ve benzeri konularda yerimizde saydığımız, hâtta daha da geriye gittiğimiz bir gerçek.
Devlet okullarında, özel okullara göre sınıflarda çok daha fazla sayıda öğrenci var. Öğrenci başına yapılan harcama çok az. Eğitim kalitemiz ve teknolojik gelişmişliğimiz yeterli değil. Matematik ve Türkçe okur yazarlığımız iyi değil. Eğitimi hükümet politikası olmaktan çıkartıp devlet politikası haline getirmeliyiz. Ezberci ve sınav odaklı eğitim yerine, düşünen, sorgulayan, spor ve sanatla yoğrularak sosyalleşmiş, takım çalışmasına yatkın, tasarımcı, yaratıcı, proje üretici bireyler yetiştirmeliyiz.

Ülkemizde en fazla göz ardı edilen konulardan birisi de pedagoji, yani eğitim bilimidir. Eğitimin bilimi yapılmadan nitelikli bir eğitim modeli oluşturmak mümkün değildir. 
Öğretmenleri sürekli iyileştirme çalışmaları yapmalıyız. Ara eleman yetiştiren meslek okullarına yönelmeli, sanayi ile işbirliği yapmalıyız. Açılmış ve açılacak olan teknik, imam hatip, sanat, kültür ve spor okullarının müfredat içeriğini çağımıza ve ülkemizin gereksinimlerine uygun hale getirmeliyiz.

İmam hatip okullarını bir meslek okulu olarak görmeliyiz. Eğitim sistemimizde dinsel öğretilerin kişisel olması, kişilerin vicdanına bırakılması gerekliliğinden ve iyi ahlâklı, temiz, çalışkan ve dürüst bireyler yetiştirmek amaçlı olduğunu belirtmeliyiz. Dini eğitimi siyasallaştırmamalı, zorlamamalı, tek hedef yapmamalı ve bilimsellikle hiçbir şekilde kıyaslamamalıyız. Okullar arasındaki donanım ve eğitim dengesizliğine en kısa zamanda çözüm bulmalı, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamalıyız. 

Sosyal kooperatifçilik yapısı altında, kâr amacı gütmeyen yapılanmalarla kırsala kadar uzanabilmenin önünü açmalı, devletten ve diğer sosyal oluşumlardan destek ve teşvik sağlamalıyız.

Üniversitelerin özerkliğini önemsemeli, atama ve yönetimlerinde, bilimsellikten ve liyakattan sapmamalıyız. 
Eğitimin geri kaldığı ülkelerde toplumsal ilerleme ve gelişmenin gerçekleşmesi olanaksızdır. 
Sanatçılarımıza, yazarlarımıza ve gazetecilerimize gereken değer verilmeli.
Karşıt düşüncede olanların fikirlerine dayanabilmeli, doğruyu bulmak için dinlemeyi öğrenmeliyiz. Ortak paydalarda buluşabilmeliyiz. Hoşgörülü olmayı bırakmamalıyız. Kadınlarımıza çağ dışı uygulamalarda bulunulmasını önlemeliyiz. Tüm çocuklarımızı, özellikle de kızlarımızı mutlaka okutmalı, onlara iş olanakları sunmalıyız."

Konuşmasına "Biz öğrencilerimizi geleceğe hazırlıyoruz." sözleriyle devam eden Küçükkayalar, eğitimdeki geliştirici çalışmalarını anlattı. Eğitim yerleşkelerindeki okulların çatılarına yerleştirilen güneş panelleri ile güneş enerjisinden yararlandıklarını, anaokulu yerleşkesindeki ekolojik tarım uygulama projelerini anlatırken doğayla iç içe yaşamayı öğrenen nesiller yetiştirmeyi hedeflediklerini gördüm. 

Bursa dışında Çanakkale, İzmir ve Mersin'de faaliyet gösteren üç ÇEK daha bulunduğunu belirten Küçükkayalar, hedeflerinin ÇEK'lerin tanınması ve sayılarının artması olduğunu söyledi.

ÇEK'lerin sayısını yediye çıkartarak birliğin oluşmasını sağlayacaklarının altını çizdi.

14. Çek Ödülleri
ÇEK her yıl, Eğitim Birliği Yasası'nın kabul edildiği tarih olan 3 Mart tarihinde eğitime katkı koyan kişilere "Eğitim Ödülleri" dağıtıyor. Bu yıl on dördüncüsü düzenlenen Çek Ödülleri'nde, bu yıldan itibaren "Eğitim", "Teşvik" ve "Hizmet" dallarında ödül verileceği duyuruldu. 
Ödül töreni Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleşti.

Çağdaş, bilimsel, laik, demokratik ve eğitim konularında toplumu bilinçlendirmeyi ve Öğretim Birliği ilkelerine sahip çıkmayı görev edinen Çağdaş Eğitim Kooperatifi ödülleri, "eğitim konularına çaba harcayan ve özveride bulunanları onurlandırmak ve topluma tanıtmak" amacıyla veriliyor.

Bu yıl, 'Eğitim'de Prof.Dr. İoanna Kuçuradi ve Prof.Dr. Ebru Aktan Acar, 'Hizmet'te BUİKAD, 'Teşvik'te Osman Canik ödüle layık görüldü.
Rahatsızlığından dolayı törene katılamayan Prof. Dr. İoanna Kuçuradi kendisini izleyenlere barkovizyondan seslendi. Prof. Dr Ulviye Özer kendisini ziyaret ederek plaketini takdim etmiş ve Kuçuardi'nin teşekkür konuşmasının kaydı yapılmış.

                                                                           Prof. Dr. İoanna Kuçuradi

"Bir çocuk açsa onu eğitemezsiniz"
İoanna Kuçuardi yaptığı konuşmasında, "Ben insan hakları üzerine çalışıyorum, insan haklarının korunabilmesi için laikliğin şart olduğunu düşünüyorum. Laiklik de tek başına yetmez, Hitler rejimi de laikti. Kamu yaşamında insan haklarının belirleyici olmasını istiyorsak, kamunun düzenlenmesi, işletilmesi, hukukun oluşturulmasında kültürel normların belirlememesi gerekiyor. Bugün en önemli ihtiyacımız devletin teşkilatlanmasının ve işletilmesinin insan haklarına göre yapılması. Bir çocuk açsa onu eğitemezsiniz." dedi.

                                                                Prof. Dr. Ebru Aktan Acar

"Çocuğu merkeze aldığımız bir eğitim programımız var"
Ebru Aktan Acar, "Bir ülkenin refahı ve huzur eğitim seviyesiyle bağlantılı. Eğitim sadece devlete bırakılamaz. 2008 yılında Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nde başlattığımız proje, "Çok Amaçlı Erken Çocukluk Eğitim Merkezi" ÇABA ile biz de sizler gibi çabalayan birçok kişiyle birlikte eğitime katkı sağlamaya çalışıyoruz. Çocuğu merkeze aldığımız bir eğitim programımız var." dedi.

                                                             Oya Eroğlu - BUİKAD

"Onurlu Ödül"

Oya Eroğlu, "140 üyesiyle iş hayatındaki kadının sayısını arttırmayı hedefleyen Bursa İş Kadınları ve Yöneticileri Derneği BUİKAD olarak, daha aydınlık bir gelecek için mücadele eden ÇEK'ten bu ödülü almak büyük onur." dedi.

                                                                               Osman Canik

"Aydın insanlar temel taşlarıdır"

Osman Canik, "Bizlerin, yurdumuz ve dünya insanları için yapabileceği en iyi şeyin eğitime destek olmak olduğunu düşünüyorum. Aydın insanlar daha barışçıl ve daha iyi bir dünya için temel taşlarıdır. Bizim kalkınmamız için üç alan var. Birincisi, eğitilebilir genç nüfusumuz. İkincisi modern ve teknolojik tarım. Üçüncüsü turizm. Ben olgunluk zamanımı eğitimi desteklemek için kullanıyorum." dedi.

Ben ve ÇEK
2013 yılından bu yana Çağdaş Eğitim Kooperatifi ÇEK'in çalışmalarını takip ediyor, elimden geldiğince çalışmalarını anlatmaya ve tanıtmaya gayret ediyorum. Çağdaş eğitime gönül veren çağdaş insanları hayranlıkla izliyorum. Onların özverili çalışmalarına şahitlik ediyor, çorbada benim tuzum da yazılarımla olsun diyorum.
Şimdiye dek ÇEK ile ilgili yazdığım yazıları şöyle bir taradım da, bakın neler çıktı karşıma:

'ÇEK'e destek yurtseverlik görevidir
İlmek ilmek dokuyup, zincir zincir büyüteceğiz
İmece'nin adı ÇEK olmuş
91. Yılında Öğretim Birliği Yasası ve ÇEK ödülleri
Çiçek gibi kızlara 5 yıldızlı yurt
ÇEK, Feyzioğlu, eğitim, ülke, gelecek ve dahası
Çağdaş çocukların çağdaş yuvası
Geleceğe imza atan adam...
Baharın müjdecisi Kır Çiçekleri
Orada Duruverdi Zaman  
Atatürk Bizim Bütünümüzdür 
Umudun Senfonisi Hiç Bitmez
Sabahattin Ali'nin yalnızlığı ilk değil
Anladığımızı severiz biz...
Zafer Akıncı bu kez ÇEK'in konuğuydu

Özel Okul Kaosu
Her köşe başında açılan apartmandan bozma, bahçesi dahi olmayan özel okullara mahkûm edilen çocuklar ile 3 Mart kurumlarında eğitim alan çocukları mukayese edince, eğitimde fırsat eşitliğinin önemini ve ÇEK'lerin neden çoğalması gerektiğini anlıyor insan.
Devlet okullarının pek çoğu maalesef ki her konuda yetersiz durumda. Isınmalarını ve temizliklerini kendileri sağlamak zorunda kalıyorlar, çünkü devletin verdiği destek hiçbirisine yetmiyor.
Her özel okul da özel değil. Parası neyse verelim mantığında olan aileler çocuklarını özel okula gönderiyorlar fakat okulun verdiği eğitim ile pek ilgilenmiyorlar. Pek çoğu da mahallede açılan imam hatip okulunda okumak zorunda kalmamak için özel okula kaçıyor.
Buğra Küçükkayalar'ın dediği gibi, imam hatipler meslek liseleridir. Mesleğini imamlık olarak seçmek isteyenlerin gideceği okullardır. Zorunlu tutulamaz.
Tornacı olmak istemeyen bir çocuğu tornacılık eğitimi veren bir okula gitmeye zorlayabilir misiniz?
Bu da aynısı...

Hem esir, hem sefil
"Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder." der Atamız. 
Esir ve sefil olmak istemiyoruz değil mi?

GÖRÇEK

Ödül töreninin ardından sanatçı Sunay Akın, "Görçek" isimli gösterisi ile bizleri yine büyüledi.

Bildiğimizin bin katı kadar bilmediğimiz vardı. Sunay Akın bilmediklerimizi yine gözlerimizin önüne serdi. 
Farklı pencerelerden bakabilmeyi, farklı sesleri duyabilmeyi, iyi bir orkestra olabilmeyi, Osmanlı ile Osmanlıspor'u karıştırmamak gerektiğini, ülkelerin hafızası olan müzelerin önemini, hafızasını kaybeden ülkelerin Alzheimer (Şu anda hafıza sildirme yapıldığının farkındayız değil mi?) olacağını, bir ülkenin geleceğinin bir çocuğun hayallerinde olduğunu, nota bilmenin önemini anlattı.

Bilginin ışığında, bel altı şakalar yapmadan, kötü sözler kullanmadan güldürdü bizleri.
Daha önce izlediğim ve Yaaaaa! başlığı ile yazdığım gösteriden bir pasaj ile nihayetlendirelim yazıyı. 

"Nota bileceksin!"

Satranç oyuncusu gibi öngörüsü vardır Atatürk'ün. Kültür politikası vardır. Diline, tarihine ve coğrafyasına sahip olsun ister Türk halkı. O yüzden Ankara Üniversitesi'nde, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ni kurar. Yıllar ve yıllar sonrasını gören iyi bir satranç oyuncusudur o.

Anadolu sazından orkestraya getirir sözü sonra. "Elindeki enstrüman ne olursa olsun nota bileceksin. Orkestraya nota bilmeyenleri almayacaksın." der. Ülkede herkesin farklı söyleminin olmasını farklı enstrümanlara benzetir. Lakin her enstrüman çalan orkestraya (yönetime) girecekse eğer nota bilmelidir!

Çağdaş eğitime gönül verenler, nota bilenler ve geleceği görenlerdir. 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.