SON DAKİKA
Hava Durumu

Seçime doğru Kürt kartı açıldı !!

Yazının Giriş Tarihi: 10.06.2014 02:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.06.2014 02:10

Bayrak her ülkenin "ulusal hassasiyetidir", iyi "kullanırsanız" iyi bir siyaset malzemesi haline gelebilir. Sonuçta görüyoruz ki bu günlerde "fena sayılmayacak bir ustalıkta" kullanıma sokuldu.

Yıllardır süren Kürt sorunu ekseninde "bayrak hassasiyetini" aslında yeni yaşamıyoruz. Tanıklığımız çoktur bu tabloya.

Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi "bir kez daha", "yine ve yeniden", "bildik argümanlarla" bu "politik hezeyanlar" yeniden devreye alındı.

Mesele biraz sıradan aslında, Tayyip Erdoğan'ın "Kürt düşmanlığı" üzerinden oy toplama ve bu oyları kendi "başkanlık sistemi" için konsolide etme meselesi gibi görünüyor. Bu "atak" anlaşılabilirdi, herkes pek bir "çoştu!" Ben bunu anlayamadım.

Niye peki ? Korkarım; Tayyip Erdoğan "politik hezeyanları" hareketlendirdi ve biz de harekete geçtik. Durum yalın haliyle bu aslında.

Çünkü bir düşünün hafızanızı zorlayın, hatırlayamadınızsa girin arşiv görüntülere bakın.

AKP'nin Kazlıçeşme mitingi sonrası Türk bayrakları yerlerdeydi ve temizlik görevlileri tarafından süpürülüyordu. AKP bayrakları ile birlikte Türk bayrakları üzerinde oturuluyor, namaz kılınıyordu.

Bu kadar çok duyarlılık gösterilmemişti bu görüntülere. Ben fazlaca bir tepkiye tanık olmadım. Bugün çok hassas olan milliyetçi-ulusalcı arkadaşlar konu "AKP-bayrak" olunca anladığım kadarıyla pek hassas değillerdi o günlerde. İnsan sormadan edemiyor, gerçekten hassasiyetler neredeydi ?

Ahali sanırım, "miting hali yahu olur o kadar, orada seccade bulamadılar ya da yere serecek kilim ve minder de yoktu, ne yapsınlar" hoşgörüsündeydi. Doğal bence de bu hoşgörü sınırları. Sorun yok yani.

İnanmıyorsanız AKP Kazlıçeşme mitingi sonrası bayrak görüntülerine arşivden bir kez daha girin ve bakın....

Sonra derin bir nefes alalım ve bir kez daha düşünelim.

Ne oluyor? Bizi nasıl bir duygu ve düşmanlığa zorluyorlar ve neden?

Neden acaba?

Anlıyoruz ki sorun sadece bayrak hassasiyeti değil. Bayrakla yanyana anılan gruplara hassasiyet daha bir öne çıkıyor. Konu "AKP-bayrak" olunca daha hoşgörülü, "Kürtler-bayrak" olunca daha öfkeli olabiliyoruz. Demek ki tek hassasiyet tek başına bayrak değil.

Bu bilindiği için bu gerilim ortamları da çok rahat oluşturulabiliyor.

Lice'de başladı gerilim memleketin her tarafına yaygınlaştı birkaç günde

Bence gerilimin hedefi belli oldu. Cumhurbaşkanlığı, sonrasında "Başkanlık" hesabı yapan Erdoğan'ın oyları belli ki anketlerden çıkmıyor.

Biraz oy "konsolide" etmek gerekli...

Hedef oylar belli, "milliyetçi ve ulusalcı" oylar. Mümkünse zaten alınan "Kürt oylarını da" korumak gerekli.

Bugünden bakınca hesap tutuyor gibi.

Milliyetçi ve ulusal hassasiyetler ve dolayısyla oylar tamamen Erdoğan'ın istediği gibi "duygusal olarak hareketlendi"...

Ortalık Türk bayrağını alarak sokaklara koşan, bayraklı mesajlar yayınlayan yani bir şekliyle hassasiyet ifade eden kurum, kişi, siyasal oluşumdan birbirine benzer mail ve mesajlardan geçilmiyor...

Şimdi belli ki önümüzdeki günlerde Tayyip Erdoğan memleketin en önemli milliyetçi, ulusalcı aktörü olarak oynamaya da başlayacaktır...Yeter ki oylar gelsin... Hesaplar ve oluşturulan atmosfer karşılık bulsun....

Lice'de bayrağı indiren kişi her kim ise, bu "oy devşirmede" rolünü bence güzel oynadı...

Bu ne kadar gaza gelme hali böyle... Bu arada Soma, taşeronlaşma, Gezi, iş kazaları, HES'ler, kar hırsı, yolsuzluk, bakan çocuklarının zenginleşmesi gibi gündemler ne kadar arkaya itildi değil mi?

Yani "mesele bayrağımızsa geri kalan teferruattır" düsturu bir güzel çalışmaya başladı...

KÜRT KARTI

Anlaşılan o ki, Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru Hakan Fidan-Yalçın Akdoğan ve Abdullah Öcalan kartları masaya açtılar. Tayyip Erdoğan da "hırsı" doğrultusunda ilerliyor. 

Erdoğan bir tür "su kayağı" yapıyor ve bildiği bir şey var, duracak olursa düşeceği.

Hakan Fidan ise görüşmeleri yürütüyor ve hangi adımın neleri doğuracağını, güçler dengesini, provokasyonları, bunların sonuçlarını, şiddetin ne zaman nasıl kullanılması gerektiğini hesaplıyor. Tüm bunları hesaplayabilecek bir formatta yetişmiş ve öylesi bir kurumda görev yapıyor.

Aynı durum Abdullah Öcalan için de söylenebilir.

Yalçın Akdoğan ise tüm "hesabın" siyasal sonuçlarını toplamak için ekranlardan ayrılmıyor. Anlatıyor da anlatıyor.

Sonuçta Kürt sorununda "açılım süreci" epey bir süredir tıkanmıştı.

Geçen sürede AKP Gezi Direnişini bahane ederek adım atmayacağını göstermiş ve sonrasında da yerel seçimlere kadar durumu oyalamıştı.

AKP bir şeyi çok iyi biliyor PKK artık şiddet ortamına/ savaşa/ silaha geri dönemez. Geri dönmeyi düşünse bile toplumsal karşılığı çok zayıf olur. Şiddetten uzaklaşmış bir ortamın konforuna herkes çok alıştı.

Nereden biliyorum? Bir ay önce ailece Diyarbakır, Batman, Siirt, Mardin, Urfa'yı kapsayan bir gezi yaptık. Orada gözlemlerimiz hep bu yönde oldu.

Hakan Fidan bunu görüyor. Bu nedenle "çocukları dağa kaçırılan anneler" gündemi oluştu birdenbire.

PKK/BDP/KCK bu hamleyi açıklamakta çok zorlandı.

Kürt hareketi de gündemi değiştirecek ve yeniden psikolojik üstünlüğü ele alacak hamlesini yaptı. "Karakollar tartışması" alevlendi. İki genç kurşunlanarak öldürüldü. Sokaklar bir anda ısındı.

AKP ve Tayyip Erdoğan'ın istediği ortam da oluştu.

Gezi, Soma, HES'ler yolsuzluklar nedeniyle sokakları dolduran "özgürlük talepleri" sokakları terkedecek, her türden milliyetçi/ulusalcı unsurlar sokağı dolduracak.

Kürt, Türk ayrışması derinleşecek, ve Tayyip Erdoğan daha fazla nefes alma fırsatı bulacak. 

Batı'da tepkiler milliyetçi/ulusalcı bir eksene oturup, "Kürt düşmanlığı" ve PKK karşıtlığı üzerinden yaşandığında AKP karşıtlığı gündemin gerisinde kalacak. Hatta AKP tabanı MHP'ye rol kaptırmamak için bayrakla sokakları doldurursa şaşırmamak gerekir.

Şimdi önümüzde iki seçenek var.

Ya, Tayyip Erdoğan "başkan" olsun diye, sadece o böyle arzuladı diye çıkacağız sokağa Türk-Kürt, Alevi-Sünni, her kim varsa işte birbirini ötekileştiren, düşmanlaştıran boğazlayacağız birbirimizi. Boğazlaşacağız ve Tayyip Erdoğan Tokat'ta olduğu gibi bunu çok takdir edecek. Son kişi kalana kadar kıracağız birbirimizi...

Ya da; her ülkenin değeri olan bayrağı "yukarı taşırken", yanına bir bayrak daha ekleyeceğiz.

O bayrak da barış, kardeşlik, özgürlük, eşitlik bayrağı olacak.

Eminim ki onun umrunda değil. O, "Başkan" olmak istiyor!

Biz barış içinde, kardeşçe yaşamak....

Tercih bizim... 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.