SON DAKİKA
Hava Durumu

PKK, BDP ile arasına mesafe koyar mı?

Yazının Giriş Tarihi: 02.10.2012 00:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.10.2012 00:12

Kongrede Başbakan'ın konuşması ile ilgili günler öncesinden büyük bir "merak ortamı" yaratıldı.

Kongre sonrası, Başbakan'ın konuşmasına yine aynı medya tarafından "güzellemeler" sıralandı.

Duygu yüklü, kapsayıcı, hedefleri olan, vizyonu olan bir konuşma olduğu yazıldı, çizildi. Hatta bazıları ileri giderek "manifesto gibi konuşma" benzetmeleri yaptı.

Medyanın "güzelleme yapmak zorunluluğunu" bir kenara bırakarak şöyle objektif değerlendirelim.

Ne dedi Allah aşkına Başbakan.

Bence hiçbir şey söylemedi.

Kongre ortamının atmosferinden etkilenerek "ağlayanları" anlamak mümkün. Ama siyasi analizler açısından bakınca tam bir fiyasko.

Kongre öncesi Başbakan üç gün üst üste değişik TV programlarına katıldı. Belli ki özel seçilmiş gazetecilerin "çanak sorularına" paldır-küldür cevaplar verdi.

Kongrede ise muhtemelen cama bakarak yaptığı konuşması da bu açıklamalarına uyumlu bir içerikte derli-toplu ve yüksek sesli bir tekrardan öteye geçmedi.

Şiirle başladı konuşmasına, şiir üstüne şiir okudu ama konuşması şiirleri dışında hiçte edebi sayılmazdı, hatta şairane hiç değildi.

Medya bu konuşmanın nesini "güzelliyor" anlamadım.

Kimsenin yaşam tarzına karışmayacaklarmış! Hadi canım.

Çoğunluğun azınlığa hükmetmesine karşılarmış! Hadi canım.

Alpaslan'dan başlayarak, Osmanlı padişahlarına uzanan, yakın tarih açısından Mustafa Kemal'den başlayarak, Menderes-Özal-Erbakan'a uzanan bir kapsayıcılık gösterisine Erbakan'ın gazetesi Erbakan'ın sözüyle manşetten yanıt verdi " Hadi ordan".

Başbakan'ın kongre konuşması beni hiç şaşırtmadı. Ülkenin ana sorunlarına ( Kürt sorunu, Suriye krizi, ekonomik dengeler) teğet geçti.

Bol bol hamaset yaptı.

Sadece kendisinin gelecek siyasi projeleri ile ilgili ip uçlarını vermiş oldu, o kadar yani.

"Veda değil de bu molada yine milletimizin hizmetinde farklı unvanlarla olacağız" diyerek "Başkanlığına" imalar yapmış oldu.

Cumhurbaşkanı Gül'ü ve belli ki "Cemaati" hedef alarak "hiç kimse aramıza nifak sokamaz" diye özel bir vurgu yaparak Gül ve "Cemaate" açıktan "hodri meydan" demiş oldu.

Bu meseleler de ülkenin gündemi değil şüphesiz. Kendi aralarındaki "itiş-kakış" meseleleri.

Bunlar dışında anlamlı bir şey söylemedi aslında. Bir de anlaşılmaz şekilde bol bol CHP ile uğraştı.

Kongreye katılan yabancı konuklar eğer Türkiye siyasetine hakim değillerse "CHP'yi iktidar, AKP'yi muhalefet" sanacak kadar uzun bir CHP uğraşması oldu bu.

Bir de anladık ki hedef 2023'ten 2071'e revize edilmiş. Sanırım bu 2071 revizyonuda bir tür MHP oylarına talip olma durumu.

Açıkçası ben biraz da ilkokul çocuklarına dağıtılan sütlerden, okullardaki tabletlerden, özel hastanelere gidebilme durumundan, duble yolardan ve hızlı trenlerden, TOKİ türünden "icraatın içinden" göndermeleri yapar diye beklemiştim, yanıldım.

Galiba bu aralar "icraatlarda her şey yolunda değil."

Kongreden önce dolaştığı TV kanallarında en çok üzerinde durduğu konulardan birisi Kürt meselesi oldu. Kongreye Barzani'yi davet ederek bu vurguyu güçlendirdi.

Bence kongrenin en komik durumu da Barzani anons edilirken yaşandı. Barzani anons edilirken Başbakan salona girdi ve güçlü bir slogan yükseldi. "Türkiye seninle gurur duyuyor".

Barzani bu sloganı üzerine alınınca ortaya tuhaf bir durum çıktı.

Oysa belli ki bu slogan Başbakan için yükselmişti.

Ertesi gün gazetelerde bu sloganı Barzani'ye yakıştıranların olması da ayrı bir tuhaflık.

Ama esas tuhaflık Başbakan'ın Kürt meselesindeki açıklamaları ve konuşmaları.

Kongreden önce üç gün bunun alt yapısını yaptı.

"Terörle mücadele, siyasetle müzakere" söyleminden "müzakere olabilir, Öcalan'la olabilir ama BDP ile olmaz" konseptine geçmiş oldu.

Dolayısıyla AKP, PKK ile elbet yine görüşebilir ama BDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kalkacak ve Meclis'ten atacağız türünden bir karışıklık başlamış oldu. Yani anlaşılan BDP'yi "dövecekler" PKK'yı muhatap alacaklar.

Bu tuhaf taktiğe Selahattin Demirtaş ilginç bir yanıt vermiş oldu ve ben de bu yanıtı başlığa taşıdım. "Korkarım yakında da PKK'ye, BDP ile aranıza mesafe koymazsanız sizinle görüşmem diyecek!" dedi Demirtaş.

Sonuçta bu kadar güzellemeler dizilen, övgüler yapılan kongre "tek adam kongresi" biçiminde yapıldı ve bitti.

Bir parti kongresinde gerek yapılanları savunma gerekse politikaların bir kısmının eleştirilmesi türünden başkaca hiçbir konuşmanın yapılmadığı bir siyasi parti kongresi de yapmak mümkünmüş.

Çok demokratik yani.

Bir de "tek adam" tarafından yapılmış parti organları seçimini oylayıp kongre kapatıldı.

Seçilenlerin bir "teşekkür konuşmasına" bile ihtiyaç hissedilmedi.

Parti kadroları yenilendi!

Cumhurbaşkanı ve "cemaate" karşı "arazi temizliği" yapılmış oldu.

HAS Parti ve DP araziden ayıklandı, "içeri alındı".

Böylece başkanlık sistemi ve cumhurbaşkanlığı seçimi için Gül ve "Cemaat" "zayıflatılmış" oldu.

TBMM açılışında tutuklu milletvekilleri üzerinden yapılan polemik Recep Tayip Erdoğan- Gül, Fetullah Gülen gerilimini hissedilir hale getirmiş oldu.

Yani şu önümüzdeki iki yılda ne olacak bakacağız.

Sonuçta AKP kongresinden bizlere ne kaldı?

Bence doğalgaz ve elektrik zamları.

Allah emekçilere sabır versin!
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.