SON DAKİKA
Hava Durumu

HAS Parti tamam, işlem sırası BBP'de

Yazının Giriş Tarihi: 16.07.2012 10:57
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.07.2012 10:57

En çok destek toplayan görüş,  "Tayip Bey sonrası AKP'nin başına Numan Kurtulmuş geçecek" rivayeti.

Öyle ya R.Tayip Erdoğan önümüzdeki dönemde becerebilirse, koşulları uydurabilirse "Başkanlık Sistemi"nin başkanı olacak, mümkün olmazsa da Cumhurbaşkanı olacak. Peki arkası ne olacak? Soru bu.

Davutoğlu ismi çok konuşuluyordu. Olmadı. Suriye krizinde Davutoğlu "stratejik derinliklere" bir daldı, çıkamadı. Prestij diplerde. Artık kendisinden "Başbakan olmaz" görüşü yaygın görüş haline geldi.

Bu durumda biraz akademisyen, biraz karizmatik, biraz sempatik, biraz da "taban tutabilecek" yeni bir figüre ihtiyaç var görüşleri yaygınlaştı ve tüm adresler N. Kurtulmuş'a çıktı. Yorumlar hep bu yönde oldu. Ben bu yorumlara hiç katılmıyorum. Mevzu bence daha "derin" görüşlerimi yazacağım .

Ama kendi görüşlerime geçmeden bir noktaya dikkat çekmek isterim. Kimse HAS Parti kurulurken N. Kurtulmuş'un kurduğu "Firavunlaşmayacağız, Karunlaşmayacağız" cümlelerini pek fazla hatırlamadı. Sadece HAS Parti'nin "toplumsal vicdanında" karşılığı olan sevgili hocalarım Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ve sevgili Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan itirazda bulundu.

Bu iki tıp doktoru öylesine değerlidir ki, öylesine vicdan sahibidirler ki, öylesine demokrat ve toplumsal sorunlara duyarlıdırlar ki "sol cenahın" HAS Parti'ye belli bir "sempati" içerisinde olmalarını sağlayan mesleki ve politik tutumları ile hep ayrı bir yerde dururlar.

Bu "ilhak" halini her ikisi de kabul edemedi ve istifa ettiler. Onurlu bir davranış.

Bekaroğlu, basın toplantısında şunları söyledi:

"1 Kasım 2010'da burada bir grup vicdanlı insan Halkın Sesi Partisi'nde bir araya geldi. Adaletsizliğe birlikte mücadele edeceğine söz verdiler. Tarihi bir sözdü bu. Biz 1 Kasım 2010'dan bu yana iyiye doğru giden bir şey göremiyoruz. Hak taleplerine kulak tıkıyor. Tekçiliğe, kendine demokratlığa dönüyor. Akan kan durmadı. Kürtlerin, dindarların sorunu yerinde duruyor. 12 Eylül, 28 Şubat darbeleri savsaklanıyor. Bu ülkede hala üniversite ve memur sınavı yapılamıyor. Cezaevlerinde insanlar yanıyor. TOKİ'nin dere içinde yaptığı evlerde çocuklar boğuluyor. Kibir kuleleri gökte yükseliyor. İşçi emekli esnaf kan ağlıyor. Hala milyonlarca işsiz var. İnsanlar köleleştiriliyor. Şu anda 1 milyonun üzerinde mevsimlik işçi kamyon kasalarında perişan vaziyettedir.AKP'nin hükümet olduğu 10 yıllık dönemde Irak'ta 1 milyon insan öldü. Libya'da ölenlerin sayısı 100 bini geçti. Suriye iç savaşa sürükleniyor. Ne oldu? Ne değişti? Bir daha söylüyoruz. Halkın Sesi Partisi'ni oluşturan koşullar hala duruyor. İki yıl önce bunları söyleyen Numan Kurtulmuş şimdi ne oluyor da AKP'ye geçiyor?"

Bekaroğlu Hoca'ya cevap verir gibi olmayayım ama izin verirseniz buradan kendi değerlendirmeme geçeyim.

T. ERDOĞAN SAHAYI TEMİZLİYOR.

Bence bu HAS Parti "operasyonunun" arka planında AKP-F. Gülen Cemaati arasındaki "gerilimlerin" büyük rolü vardır. Hatta en önemli neden budur.

Anlaşılması açısından sıralayarak gidersek.

1- Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen Hareketi'nin yakın bir süreçte AKP'ye desteğini tamamen çekebileceğini hissediyor. Çünkü; aralarındaki çelişkiler artık "uzlaşmaz" bir noktaya doğru gidiyor. Erdoğan'ın , Gülen Hareketi'ne yönelik bakışınının uzun bir süre önce değiştiğine dair bir çok emare mevcuttu. Erdoğan, Gülen Hareketi'ni önündeki engellerden biri olarak görmeye başlamıştı. Hatta kendi kontrolu dışında yapılan bazı işlerin gerek ulusal düzeyde gerekse de uluslar arası ölçekte AKP'yi zor durumda bıraktığını ifade ediyordu.

7 Şubat'ta patlayan MİT krizi sonrası yaşadığı öfkeyi hatırlayalım. Yakın çevresine, "Hakan Fidan'ı almaya çalışmasalardı, yine bir şey demezdim. Ama Hakan Fidan'ı almaya çalışmak, beni almak demektir" ifadesini kullandığı söylenir. Bu ifadenin daha yumuşak şekli kamuoyuna "gelin beni tutuklayın" biçiminde yansımıştı.

Yine Ahmet Şık ve Nedim Şener tutuklamaları ve Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklamalarındaki rahatsızlık cümlelerini hatırlayalım. "Bu dalgalar hepimizi yutar".

2- Numan Kurtulmuş ile Süleyman Soylu'nun AKP'ye katılacaklarına ilişkin iddialar seçim öncesi başladı ve seçim sonrası gündemden düştü. Ta ki; bir ay öncesine kadar. Bir ay önce yapılan AKP MKYK toplantısından basına sızdırılan bilgilere göre, Kurtulmuş ile Soylu'nun AKP'ye katılmaları bu toplantıda ele alındı. Erdoğan, kurmaylarına fikrini sordu. AKP MKYK toplantısında konuşulanları basına sızdıranlar, F. Gülen Hareketi'ne yakın isimlerdi. AKP içinde siyaset yapan F. Gülen Hareketi'ne yakın isimler, Kurtulmuş'un ismini polemik malzemesi haline getirerek projeyi engellemeye çalıştı.

Gülen Hareketi'ne yakınlığıyla bilinen Hüseyin Çelik, gazetecilerin sorusu üzerine yaptığı açıklamada, Numan Kurtulmuş'a adeta "Gelme" dedi. Çelik, Numan Kurtulmuş'un AKP'ye yönelik ''eleştirileri'' hakkında özür dilemesi gerektiğini söyledi. Yaşanacak bir ayrışmada, Gülen Hareketi'nin saflarını tercih etmek zorunda kalacak olan Hüseyin Çelik, bu tavrıyla yakın olduğu Hareket'in politikasını yürüttü. Ancak; gücü de nefesi de buna yetmedi!

3- Recep Tayyip Erdoğan, Kurtulmuş'u AKP'ye neden almak, Hüseyin Çelik ve Gülen Hareketi ise bunu neden engellemek istiyor?

4- MİT Krizi, gazeteci tutuklamaları, Özel Yetkili Mahkemeler değişikliği, İlker Başbuğ ayrılığı ve benzer birçok neden Erdoğan ile F. Gülen Hareketi arasında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını gösteriyor. Erdoğan, bu yüzden, yeni ittifaklar kuruyor ve bir anlamda sahayı temizliyor. Başbakan Erdoğan, bunun en önemli adımı olarak da Kurtulmuş ile Süleyman Soylu'yu partisinin bünyesine katarak yapıyor. Erdoğan biliyor ki; Hareket AKP'den koptuğunda, mutlaka destekleyeceği bir parti arayışına girecektir.

Kurtulmuş'un başında olduğu HAS Parti'nin Hareket ile ittifak yapması, Erdoğan'ı zora sokabilir. HAS Parti, para, kitle ve medya desteğiyle kısa sürede alternatif haline gelebilir. Erdoğan, bu tehlikeyi sezdiği ve Hareket ile Kurtulmuş arasında yakınlaşma olabileceğini gördüğü için, Kurtulmuş'u bünyesine alarak "arazinin bir kısmını temizledi". Kurtulmuş, Başbakan Erdoğan'ın ayağına giderek, liderlik iddiasını tamamen sıfırladı. Büyük umutlarla kurulan ancak, son seçimde sadece 374 bin oy alan HAS Parti, o görüşmeden sonra AKP'ye fiilen olmasa da ''ruhen'' katılmış oldu.

5- Diğer yandan Kurtulmuş'un AKP ile "gönül bağı" yeni değil, eskidir. Kurtulmuş, Saadet Partisi Genel Başkanı iken; AKP'lilerin telkinleriyle Necmettin Erbakan'dan koparak HAS Parti'yi kurmuştur. AKP medyası da "Hoca"nın gücünü bölmek için, Kurtulmuş'a sınırsız destek vermiştir. Kurtulmuş, rolünü tamamladığı için, şimdi gerçek yuvasına dönüyor. Ama gücünü kaybetmiş ve sakatlanmış bir halde.

6- Erdoğan'ın tavrı kuşkusuz sadece Gülen'e yönelik değil. Bilindiği üzere, Başbakan Erdoğan'ın Abdullah Gül ile yaşayacağı bir Cumhurbaşkanlığı "krizi" olacak. İkilinin yolları, önümüzdeki yıllar içinde yeniden kesişecek. Her iki isim de Cumhurbaşkanlığı koltuğunu istiyor. Erdoğan'ın sadece Cumhurbaşkanlığı değil, Başkanlık koltuğunu istediği de biliniyor. Erdoğan bu yüzden, tek bir oyun dahi önemli olduğunu düşünüyor. Milliyetçilerin gönlünü fethedecek olan icraatler yapması, Bahçelievler katliamı hükümlülerinin serbest kalmasını sağlayacak olan yasal düzenlemenin jet hızıyla geçmesi boşuna değil. Üstelik; Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, bu düzenleminin bizzat Başbakan'ın emriyle yapıldığını medyaya açıkladı. Böylece, milliyetçi oyların yedeklenmesi planı yeniden devreye sokulmuş oldu. BDP'nin Diyarbakır mitinginin "gaza ve suya" boğulması boşuna değil yani.

7- Erdoğan, bu amaçlarla sadece HAS Parti gibi marjinal partileri yedeklemekle yetinmiyor. Siyasi kulislerde BBP'nin de AKP'ye katılacağı konuşuluyor. Bunun başkanlığın zeminini yaratacak olan "iki partili sistem in ayaklarını oluşturmak için yapıldığı ise gün gibi ortada duruyor. Bence Erdoğan'ın adı geçen parti ve kişileri "etki alanına alması"nın bir sebebi de Abdullah Gül'ün "zeminini boşaltmak". Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde karşı karşıya geleceği Gül'ün "kitle tabanı"nı kendi safına çekerek muhtemel rakibinin hareket alanını kısıtlıyor. Bir düşünsenize; Gül'e destek verecek olan BBP ve HAS Parti Erdoğan'ın yanında. Başbakan Erdoğan, Kurtulmuş ve Soylu'yu da (sırada o da var) partisine katarak, hem Gül'ün hem de Gülen Hareketi'nin oyun alanını daraltıyor. Bu durumda, Gül ve Gülen Hareketi'nin bir araya gelerek yeni bir ittifak yapması kaçınılmaz görünüyor.

Bence durum budur.

Tayyip Erdoğan, önümüzdeki aylarda yaşanacak olan siyasal dalgalanmalara karşı yeni ittifaklar kurarak önlem alıyor. Cumhurbaşkanlığı makamına çıkmayı başardığı taktirde, AKP'nin iktidarda ve kendi denetiminde kalması için çaba gösteren Erdoğan'ın hesapları tutacak mı hep birlikte göreceğiz.

Tabii; Gül ve Gülen Hareketi buna hangi hamleyle karşılık vereceğini de...

Bir de bizim ne yapacağımızı....
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.