SON DAKİKA
Hava Durumu

'Gezi'de mizah ya da 'mizah'ın gezisi

Yazının Giriş Tarihi: 13.06.2013 06:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.06.2013 06:51

Biraz önce Başbakan partisine bağlı belediye başkanları toplantısını bitirdi. Ben de dinledim. Gerilimi yükseltiyor Başbakan. Yaşanan bunca zalimliğin analizini şimdi yapacak değilim. Belli ki bu olup biteni daha çok konuşacağız.

Başbakan'ın sona eren konuşmasından benim anladığım tek şey; Başbakan yaşanan bu "kendisine karşı direnişin" nedenlerini hiç anlamamış. Belki de yanılıyorum, anlamış ama gerçekleri çarpıtarak, hatta "camide içki içtiler, başörtülülere saldırdılar" türünden yalanlarla "iktidarını korumaya çalışıyor".

Meselenin anahtar kelimlerinden birisi belli ki "tek adamlık hevesleri".

Park mı yıkılacak? Başbakan karar veriyor. Kışla mı dikilecek? Başbakan karar veriyor. Köprü mü geçilecek? Başbakan karar veriyor. Hava alanı mı yapılacak? Başbakan karar veriyor. Kanal mı açılacak?Başbakan karar veriyor. Kadınlar kaç çocuk doğuracak? Sayısına Başbakan karar veriyor.

Genç kuşak nasıl yetişecek, ne okuyacak, ne giyecek, ne içecek, ne yiyecek, nasıl yaşayacak, arkadaşları kim olacak? Hepsine Başbakan karar veriyor. Karar vermesi yetmiyor bir de topluma şekil veriyor.

Eeee ....birikti, birikti, birikti her şey ve "patladı".

Başbakan'ın bugünkü konuşmasını dinledim. Meseleyi hiç anlamamış çok belli. Ya da anlamışta "kendi lehine çevirecek" ucuz hamleler peşinde.

Bu direnişin en önemli özelliği, gazlar, joplar, dayaklar, saldırılar arasında direnişin "sevimli yüzü" oldu. Mizah, zalimliğe direndi.

Başbakan'ın biraz önce biten konuşmasını mizah haber kanalı olan ZAYTUNG, önceden hissedip yazmıştı. Aynen böyle konuştu. İşte o konuşma :

"Her şey önceden planlanmış..." diye başladı Başbakan.

Sonra devam etti:

"Değerli kardeşlerim, 28 Şubat'ı planlayanların, onun öncesinde merhum Özal'ı zehirleyen, hadi en iyi ihtimalle fazla kilo aldırarak kalp krizi geçirmesine sebep olanların bu Gezi Parkı işini tezgahladıklarını biz çok iyi biliyoruz. Bu sefer her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüşler...

500 tane çevreci parkta eylem yapsın, polis onlara ağır müdahalede bulunup çadırlarını yaksın, ertesi gün kalabalık daha da büyüsün, polis şiddetini daha da artırsın, işler iyice zıvanadan çıksın, 3 kişi ölüp 4000 kişi yaralansın, o arada ben sert konuşup hiç geri adım atmayayım, eylemciler iyice kontrolden çıksın, benim dışımda kim varsa, Cumhurbaşkanı, Bülent Arınç falan ılımlı mesajlar versin, Vali'm özür dilesin, ben daha da sertleşip partiden adam toplayayım... Bunlar hep bizim hizmetlerimizi çekemeyenlerin planlı programlı işleri değerli kardeşlerim... Ama biz bu oyuna gelmeyiz... Haa eğer bizim bu oyuna gelmememizi de planlamışlarsa bir durur düşünür o zaman belki oyuna da gelebiliriz. Bunları hep göreceksiniz önümüzdeki günlerde...

Sevgili arkadaşlar, biliyorsunuz bizim kuyumuzu kazmak için hazırda bekleyen bazı medya kuruluşları da var. Epeydir bunları susturduk sanıyorduk ama meğer bize komplo kurmak için kendileri susmuşlar. Onlar da bu oyunun bir parçası, onun da duyumlarını aldık... Hem bize sansürcü yaftası vurdurmak için bilerek olayları yayınlamayan bu 28 Şubat artıklarını hem de CNN, BBC gibi onların yurt dışındaki işbirlikçilerini yakında bir bir açıklayacağız. Ey Le Monde, ey Daily Telegraph diyeceğiz gel bakalım buraya, hesap ver bu millete!"

Erdoğan, Gezi Parkı eylemcilerinin iç yüzünü de şu sözlerle aktardı:

"Benim söylerken yüreğim sızlıyor ama söylemek zorundayım, çok afedersiniz bunlar Türk Bayrağının üzerinde çift kale maç yapmışlar, maçtan sonra da bayrağımızı dev kazanlarda iyice pişirip hep birlikte yemişler değerli arkadaşlar. İşte bunların vatan sevgisi bu kadar! Yoldan geçen ayık vatandaşlara zorla bira içirmeye çalıştıkları haberleri geliyor. Bunlar bu zihniyette insanlar. Adam belki antibiyotik kullanıyor bile diyemeyecek bir insafsızlık bu karşılaştığımız...
Koca şehirde biliyorsunuz Talcid bırakmadılar Talcid... Bugün benim emeklim, benim çalışanım gidip istediği hastanede muayene olabiliyor ama eczaneye gidip mide ilacını alamıyor... Zaten halihazırda midesi ekşimiş bu vatandaşlara İstanbul'da değişik noktalarda zorla kısır yedirildiğine ilişkin bilgiler var. Hepsinin kim olduğu ne yaptığı tek tek elimizde...

"Güya çevreci olan bu arkadaşlara biz dedik ki, Taksim'den sökeceğimiz her bir ağacın yerine Çatalca civarında belediyemizin tahsis edeceği bir araziye 10 tane fidan dikelim. Mesele Gezi Parkı'ysa oradaki ormanın adını da Gezi Parkı yaparız. Çatalca'ya bugün saat başı otobüs kalkıyor, orman havası almak isteyen atlasın gitsin. Ama yooook ona da hayır dediler.

Görüyorsunuz bunların derdi ağaç mağaç değil değerli kardeşlerim. Bunların derdi tembellik. İlla şehrin ortasında ağaç olsun ben de yerimden kıpırdamayayım diyorlar. Açık konuşayım ben böyle uyuşuk nesil de istemiyorum...

Bir husus daha var onun da altını çizmek istiyorum. Hala diyorlar ki oraya AVM yapılacak. Biz ondan vazgeçtiğimizi zaten söyledik. Açık konuşayım oraya ne yapılacağı çok da önemli değil bu saatten sonra. Kışla olur, müze olur, öyle kaba inşaat bile olur. Yeter ki bir beton dikilsin, harç atılsın, mis gibi çimento kokusu gelsin. İşte ben artık bunun mücadelesini veriyorum sizler için. Bu kardeşinize bu yüzden saldırıyorlar..."

İnanın bu ahvalde bir şeydi. Belli ki Başbakan bu başkaldırının nedenlerini hiç anlamamış ya da anlamış ama "manipüle etmeye çalışıyor". Her şey tamam ama toplumu kutuplaştıracak yalanlar çok ayıp.

Dur bakalım nereye varacağız. Bu polis şiddeti ve şiddet tehditleri altında.

Yaşayıp, göreceğiz.
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.