SON DAKİKA
Hava Durumu

Fitrenizi kime vereceksiniz?

Yazının Giriş Tarihi: 27.07.2011 00:18
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.07.2011 00:18

Malum Ramazan ayı ile birlikte toplumda "merhamet katsayısı" her zaman bir yükselme gösterir. Çok anlaşılır ve iyi bir haldir bu durum. Neden tüm yıla yayılmaz diye düşünsem de, iyi yanını öne çıkarırım her daim.

Yoksullara ayni yardım, erzak yardımı, kitlesel iftar yemekleri, devreye giren Belediye, Vakıf, Cemaat faaliyetleri artar bu aylarda.

Yoksulların yüzü biraz daha güler bu aylarda. İyi olur, güzel olur bu "vicdana gelme hali". Daha bir hatırlanır "komşusu açken,tok yatan bizden değildir" sözleri.

Ramazan eğlencelerini, sokak kumpanyalarını, gece etkinliklerini bir kenara bırakırsak ben Ramazan aylarının en çok bu yönünü seviyorum.

Kuşkusuz ki bilirim, yoksullukla mücadele sadece "Ramazan vicdanı" ile çözülemez.

En azından teorik olarak farkındayım. Yoksulluk ve işsizlik ile ilgili çözüm yollarında en önemli adım sosyal politikalarda saklıdır. Mesele tüm yıla yayılacak şekilde alt gelir grupları ile ilgili düzenlemeler yapabilmektir elbette.

Bu düzenlemeler ise ancak sol politikalarla mümkün olabilir.

Sağ liberal politikaların sonuçları her zaman gelir dağılımında bir dengesizlikle sonuçlanır ve içeriğinde yoksulluğu çözmek gibi bir niyet taşımaz.

Sadece bizde değil dünyanın tüm coğrafyasında böyledir bu durum.

Bu nedenle kabuğu muhafazakarlıkla kaplanmış içi ince bıyık liberal yaklaşımlarla doldurulmuş AKP Hükümeti'nin bu sorunların çözümüne yönelmesini beklemiyorum elbette.

Onlar yoksullukla ilgili adımları "sadaka dağıtmak" ve hızla "sosyal devleti" "sadaka devleti"ne çevirecek bir süreci yürüterek mesafe alıyorlar.

Yoksullara ise tevekkül kültürü yaygınlaştırıyorlar her geçen gün.

Önerileri "itiraz etme, şükret" düzeyini aşamıyor hiç bir zaman.

Ama olsun. İktidarları boyunca yarattıkları yeni zenginlerin en "vicdanlı" dönemleri Ramazan ayı oluyor.

Ramazan ayında hayırseverlikleri daha bir artıyor. En azından ben böyle gözlüyorum. Bu durum toplumsal dengeleri yoksullar adına tamponluyor şüphesiz.

SENDİKAL HAYATTA YENİ BİR DÖNEM, ÇIĞIR AÇILIYOR

Ben bu yaşıma kadar sendikaları, üyelerinin ekonomik-özlük haklarını geliştirmek için mücadele eden kurumlar olarakta düşünürdüm hep.

Bir kısmının bu hak arama mücadelesinde fazlaca "gönülsüz" olduğunu atlamıyorum elbette.

Sendikal hareketlerin/sendikal mücadelenin gün geçtikçe zayıflamasında bu davranış biçimlerinin ve sendikaların yönetim kademelerine çöreklenmiş "sendika patronlarının" payınıda biliyoruz elbette.

Ama anlatmak istediğim bu değil kuşkusuz. Bunlar zaten biliniyor.

En azından sendikalar şimdiye kadar "gönülsüz,isteksizde" olsa muhattablarından bir "hak" talebinde bulunurdu. En azından talep ediyormuş gibi bir görüntü yaratırdı. Çok basit bir kazanım sağladıkların da bu kazanımları çok büyük bir başarı gibi pazarlarlardı. Bunlara alışkınız hepimiz.

Ama anlatmak istediğim bu değil.

AKP hükümeti ile birlikte bu sendikalarda bir tuhaflaştı.

Daha doğrusu AKP'nin kendi güdümünde yarattığı sendikalar bir tuhaflaştı. Sendikal terminolojiye dünya da eşi benzeri görülmemiş katkılar sunmaya başladılar.

Bu katkı elbette AKP eliyle yürütülen "sürdürülebilir yoksulluk" yaklaşımına da çok uygun.

Basına yansıdı duymuşsunuzdur mutlaka.

Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu (HAKSEN) tarafından bir araştırma yapılıyor. Yapılan araştırma sonucunda, 657 sayılı Yasanın 4/C maddesine göre çalışan geçici personele fitre verilebileceği tespit ediliyor

HAKSEN tarafından yapılan araştırmada, Diyanet İşleri Başkanlığınca 2011 yılında belirlenen fitre miktarı ile 4-C'li personelin aylık ortalama geliri baz alınıyor.

Bu araştırma kamuoyu ile paylaşılıyor ve bir açıklama yapılıyor.

Açıklamada, Türkiye'nin sosyo-ekonomik durumu ve bir kişinin günlük asgari gıda ihtiyacını göz önünde bulunduran Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 2011 yılı Ramazan ayından 2012 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar en düşük sadaka-i fıtır miktarını 7.5 TL olarak tespit ettiği ifade edilerek, "Ayrıca alınan kararda, bu miktarın, asgari miktar olduğu, sadaka-i fıtır da verilecek meblağ konusunda bir üst sınırın olmadığı belirtilmiştir" deniliyor.

Yani "alt limite takılmayın daha fazlasınını da vermeniz mümkündür" deniliyor.

Yılın 11 ayı aylık ödenen ilköğretim mezunu bir 4/C'linin 2011 yılı aylık ortalama gelirinin 806 TL olarak hesaplandığı araştırmaya göre de Ramazan ayında Din İşleri Yüksek Kurulu'nun belirlediği günlük 7.5 TL baz alındığında dört kişilik bir 4/C'li ailesinin Ramazan ayındaki gıda harcamasına 870 TL ayırması gerektiği sonucuna ulaşılıyor.

Aylık gelirinin tamamı dahi gıda harcamasına yetmeyen 4/C'linin, kira, ulaşım, haberleşme, elektrik, su gibi temel harcamalarını ise ancak borçlanarak karşılayabileceği hesaplanıyor.

Bu nedenle, 4/C'li personele fitre verilmesinde dini açıdan hiçbir sakınca bulunmadığı sendikamız tarafından fetva ediliyor,açık açık belirtiliyor.

Yani Ramazan ayında verilecek fitrelerin 4/C'li çalışanlara verilmesi gibi bir talep dillendirilerek ciddi bir sendikal mücadele yürütülüyor.

Gerçi bu "ekonomik iyileştirme" girişimini almayan bazı 4-C'li çalışanlar itiraz ediyorlar ama o kadarıda önemli değil. Bozguncu her yerde bozguncudur.

Mesela 4/C'ye karşı mücadele eden TEKEL işçilerinden bir kadın emekçi bu yöntemi benimsemiyor,tepki gösteriyor. Diyor ki "Bu durum AKP'nin sadaka kültürünün geldiği noktadır. Direnerek, mücadele ederek emeğinin hakkını almak yerine sadaka istemek son derece aşağalayıcı bir şey. Sendikaya da pes diyorum. Bir sendika gelinen noktayı gösterme konusunda dahi emeğiyle çalışan insanları böyle aşağılayıcı bir açıklamada bulunmamalıydı" şeklinde açıklama yapıyor.

Diğer bir TEKEL'in eski işçisi ise, "Tayyip Bey belli bir zümre dışında kamu çalışanlarını aşağılanacak duruma getirdi. Biz kesinlikle bunu hak etmiyoruz. Geçinemiyoruz. Hakkımız olan ücretlerin bizlere verilmesini istiyoruz. Artık sabrımızı taştı. Arkadaşlarla geçenlerde konuştuk. Bizler onurlu insanlarız, sadaka istemeyecek değiliz, direnerek hakkımızı sonuna kadar arayacağız" diye konuşuyor.

4-C'li çalışmaya karşı mücadele eden ve şuan Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir okulda 4-C'li olarak çalışan başka bir emekçi "4-C'li çalışanlara eğitim durumumuza göre ücret alıyorlar. Yılda 11 ay çalışıyor gösterildiğimizden de eğitim seviyesi ilkokul düzeyinde olan arkadaşların aylığı 700-750 civarında bulunuyor. Anlayacağınız geçinemiyoruz. Borç harç içinde yaşıyoruz. Ancak kesinlikle bize sadaka verilmesini kabul etmeyiz. Biz alınan haklarımızın geri verilmesini istiyoruz. İnsanca yaşamak istiyoruz. Onların zaten anlayışı sadaka kültürü, biz bunu kabul etmeyiz" şeklinde konuşuyor.

Ne diyeyim şimdi?
Böyle hükümete böyle yandaş sendika işte.
"sosyal devleti" "sadaka devletine" çevirmek için sendikal desteğide bir kenara not ediyordur tarih.

Onlar seçimi kazandı! Ama biliyoruz ki ülkemizdeki yoksular, emekçiler, dezavantajlı kesimler, işsizler, gençler, kadınlar, inanç mağdurları, kimlik mağdurları, evsizler-barksızlar, emekliler, tarım işçileri, dar durumdaki esnaflar ve bil cümle mağdur şimdilik kaybetti gibi görünüyor.
Belli ki emekten yana,özgürlükçü ve mücadeleci heyetleri çok iş bekliyor çok.
Hadi hayırlısı....
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.