SON DAKİKA
Hava Durumu

Çok olmadığımız kesin...

Yazının Giriş Tarihi: 25.12.2012 02:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.12.2012 02:05

Gerçi bir Başbakan'ın kendi ülkesinde bir savaş ordusuyla ilerlemesi biraz tuhaf ama etkileyici. AKP iktidarı ile birlikte yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, orduyu, medyayı ele geçiren Başbakan'ın, şu memlekette ele geçiremeyeceği mevziler de varmış demek ki. ODTÜ bunlardan birisi.

Bu nedenle; 3600 polis, 105 koruma aracı, 20 zırhlı araç ve 8 TOMA Başbakanı korumuş olmalı.

Kime karşı?

Demokratik haklarını kullanarak, basın açıklaması yapmak isteyen ODTÜ'lü öğrencilere karşı. Bu nedenle olsa gerek, 3600 polis, 105 koruma aracı, 20 zırhlı araç ve 8 TOMA aracı 1000 üniversite öğrencisinin gazla, jopla, panzerle bir güzel "yuvasını yaptı".

Yine de Başbakan çok kızdı.

Dedi ki : "Kusura bakmayın biz de öğrencilik yaptık, taşla sopayla öğrencilik yapmadık. Biz hayırlı bir gençlik olarak yetiştik."

Ama kusura bakıyoruz. Taş, sopa elbet çok sevimsiz aletler. Ama Başbakan ve ağabeylerin 1968'de ABD'nin 6. Filosunu, devrimci gençlere karşı müdafaa etmek için Kanlı Pazar'larda taş, sopa ve hatta affedersiniz ama bıçak filan da kullanmışlardı hatırlatmak isterim ve kusura bakarım. Tarih bunları bir yere not etti fotoğrafları ile birlikte.

12 Eylül'de yani "Akıncılar" döneminde "sotaya yatmış" hallerini de biz hatırlarız, ne kadar hayırlı gençlerdi, biliriz.

Yine de Başbakan çok kızdı.

Dedi ki: "Ey ODTÜ'nün hocaları, sizin yetiştirdiğiniz öğrenciler bunlarsa Türkiye batmıştır!"
Başbakan yukarıdaki laflarını ettiği DEİK toplantısında bir yandan da dedi ki: "Ne olur birbirinizi sevin, sevilelim, sevelim."

Ne diyeyim şimdi. Yaa sabır!

Gerçi mesaj hemen alındı. Peşpeşe değişik üniversitelerden ODTÜ'yü kınayan açıklamalar yağmaya başladı.

"Hizaya girenler", "hizayı bozmadıklarını" hatırlattılar ve bir güzel kınadılar. (Şimdilik Uludağ Üniversitesinden ses yok, bakalım ne yapacaklar)

Kınadılar kınamasına ama ne acı ki, hiç biri 3600 polis, 105 koruma aracı, 20 zırhlı araç ve 8 TOMA aracı ile öğrencilere uygulanan şiddetten bahsetmedi, bahsedemedi. Normal kabul edildi durum. "Üniversite öğrencisi isen haddini bileceksin, bilmezsen dayağını, gazını yiyip oturacaksın. Kural bu.." denildi.

Kısaca ODTÜ'de öğrencilere "savaş hali" yaşatıldı, Suriye öncesi prova gibi.

Bizim yerel basında "tık" yok. Haber değeri bile yok. Sanırısınız yaşanmamış böyle bir durum. Gönüllü bir hizaya girme, gönüllü bir ayağını denk alma hali yaşanmaya devam ediyor belli ki. Mesaj alınmış yani.

Yerel medyamızın her yanı "tren gelir, hoş gelir" haberleri ile dolmuş taşmış.

DEMİŞ OLDULAR...

Duyarlı sandığımız yazarlarımıza - Yüksel Baysal, Özlem Buğday Yağmur, Cennet Cankılıç- bir "hatırlatma" yapınca da tuhaf bir taaruz başladı.

ODTÜ'de öğrencilere karşı uygulanan polis terörü konu olmadı ama benim yazdıklarım üzerinden verdi veriştirdi yazarlarımız.

Ben dedim ki , "3600 polis, 105 koruma aracı, 20 zırhlı araç ve 8 TOMA aracı, öğrencilere gazlı, joplu saldırı..."

Cennet dedi ki, " öğrenciler yerlere sessizce yatıp, ölü takliti yapıp, etraflarını tebeşirle çizselerdi, daha iyi olurdu...."

Ben dedim ki; "dünyanın her demokratik ülkesinde protesto ve gösteri yapma hakkı var, bu tahamülsüzlük niye, uyarmadan saldırı niye? Bunun adı faşizmdir..."

Yüksel Baysal dedi ki; "ama okulun camları kırılmış, ben protestoya katılır ama camların kırılmasına katılmazdım...bu arada Fethullah hareketinin okulları iyidir, MHP ehlilleştirilmiştir...."

Ben dedim ki; " bunun adı ileri demokrasi falan değil, muhalefeti ezme, yoketme, eziyet etme, göz dağı verme halidir.... Bırakın bu Bülent Arınç güzellemelerini memleketin haline bakın..."

Özlem dedi ki; "gazetecilere laf söyleme, haddini bildiririz. Hem sen niye CHP İl Başkanlığına aday olup, bir de seçimi kazanamadın bakayım, car car konuşup-yazıp durma, canımızı sıkma...."

Derdim ODTÜ'de yaşananları unutup meseleyi "kişiselleştirmek" değil ama, arkadaşlarımızın yazdıkları yazıların altındaki okuyucu yorumlarına baktım ve durdum.

Şu güzel kentimizin ne kadar güzide sağ figürü varsa, yazar arkadaşlarımıza övgüler yağdırmışlar. Benim haddimi ne güzel bildirdiklerine dair övgüler sıralamışlar.

Benim için mesele bitti ve durdum. Zaten devam etmekte anlamsız.

Ben ODTÜ'de yaşanan polis terörünü konuşmaya çalışıyorum, onlar beni tartışmaya çalışıyor.
Uzatmak anlamsız.

Yazılanlardan anladım ki CHP'ye destek vermem ve hatta son il kongresinde aday olmam bile dert olmuş, eleştiri malzemesi olmuş.

Kısaca değerlendirmiştim aslında bu adaylığı. Demiştim ki : "Biz -arkadaşlarımla birlikte- eşitlik,özgürlük,kardeşlik ve barış siyaseti CHP'de ne kadar karşılık buluyor? Bu karşılık ne kadar güçlü? İl kongresinde ölçmüş olduk. Anladık ki şimdilik bu kadarmış. Yoksa "siyaset esnaflarının" karşısında kaybedebileceğimizi başından biliyorduk."

Ben ODTÜ, polis terörü diyorum, yazar arkadaşlarımızın ortak noktası "eee CHP'ye destek veriyorsun, makam mevki arıyorsun" oluyor. Anlıyorum ki başka tellerden konuşuyoruz.

Neyse buna da şükür! İhale, çıkar vs türünden ayıplı bir şeyimi bulamamışlar "politik tarzımı" kantara çıkarmışlar.

Bu nedenle artık burada duralım.

Derdimi CHP İl Kongresi'nde aday tanıtım konuşması için hazırladığım ancak sürenin uzaması nedeniyle kısa kestiğim konuşmamda okuyamadığım Nevzat Çelik'in şiiri ile anlatarak bitirmeye çalışayım.

İtirazın İki Şartı

çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye'de kürt olacağız
kürtler de ermeni
ermeniler de süryani
gidip almanya'da türk olacağız
hollanda'da surinamlı
fransa'da cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zencide mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı
çiçeklerden kamelya olacağız
az kolumuzun tarafında
solda olacağız
bu itirazın ilk şartı

solda da az olacağız
devrimi çoğaltırken çünkü
bir başka devrime hızla azalacağız

bu da itirazın ikinci şartı

Bu yazının dipnotu: AKP'nin ODTÜ'de estirdiği polis terörüne karşı, onurlu, yürekli, cesur ve umudumuz olan ODTÜ öğrencilerinin yanında olacağız. Bu da itirazın üçüncü şartı.
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.