SON DAKİKA
Hava Durumu

Aynı sularda ikinci kez yıkananlar

Yazının Giriş Tarihi: 30.11.2012 01:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.11.2012 01:20

Etkili bir klipti. Hem melodik ritmi, hem folklorik tadı, hem mesaj dokusu epey etki yarattı.

Hatta seçim sonuçlarında bu klibin bir kaç puan arttırmak yönünde "iş yaptığını" söyleyenler oldu.

"Aynı dağın ezgisiyiz, aynı bağın üzümüyüz, yazımız bir, kışımız bir" türünden bir şeydi. Sonunda da "haydi biii daha, haydi biii daha" diye bitiyordu.

Şimdilerde Tayyip Erdoğan'ın son "sertlik" hallerini izledikçe, benim aklıma bu klip geliyor.

AKP devlet oldu. Kendinden öncekileri tekrarlamaya başladı. Haydi bir daha! Haydi bir daha ! tonundan.

Bunun en somut örneği sanırım BDP'li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için yapılan girişim.

Sol liberaller ve liberaller bir kez daha yanıldı. Aslında AKP özgürlükçü değilmiş! Aslında AKP'nin demokratikleşme gibi bir derdi yokmuş.

Aslında AKP başta Kürt sorunu olmak üzere toplumda gerilim noktaları taşıyan sorunları çözmek için bir niyet taşımıyormuş. Bütün değişim, özgürlük, bireysel haklar meselesi "devlet olana kadarmış". Devlet olunca tıpkı kendinden öncekiler gibi "benzer mekanizmaları" çalıştırmaya başlamak için beklemiş. Artık o mekanizmalar çalışıyor.

Tıpkı Çiller-Ağar dönemi gibi, tıpkı 12 Eylül dönemi gibi.

Bu arada klip dönmeye devam ediyor. Son bölüm yankılanıyor.

Haydi biiii daha,biii daha, biii daha...

Hatırlayalım o zaman. Meğer "aynı dağın ezgisi, aynı bağın üzümüymüş" Çiller-Ağar ve Tayyip Erdoğan.

Hatırlayalım bir zamanlar, önce binlerce köy boşaltılmış, binlerce kişi tutuklanmış, Kürt işadamları kaçırılıp öldürülmüş, şiddetin dozu arttırılmış ve en sonunda seçilmiş DEP'li milletvekilleri parlamentodan - boyunlarından tutularak, araçlara bindirilmiş - atılmıştı.

Toplumun "milliyetçi hezeyanları" okşanmış. Ancak Kürt sorunu çözülememişti. Bırakın çözülmesini daha da derinleştirilmişti.

Meğer "aynı dağın ezgisi, aynı bağın üzümüymüş" bunlar.

Bugünlerde "haydi biii daha, haydi biii daha" diyerek aynı klip dönüyor.

Sayıları onbinleri bulan tutuklu Kürt politikacı, belediye başkanı, meclis üyesi, akademisyen, gazeteci, tıp öğrencisi, hukukçu ve aydın KCK davalarından cezaevinde. Şiddetin ve "şiddet dilinin" dozu artmış durumda. Sıra BDP'li vekillerin "parlamentodan atılma" sürecinde.

Yani konsept bir kez daha değişti.

"Bırakın dağı-silahı, parlamentoya gelin ve taleplerinizi burada savunun" konseptinden, "bırakın parlamentoyu, sizi ancak dağ-silah paklar" konseptine geçti Tayyip Erdoğan.

Sessizce şarkısını mırıldanarak... haydi biii daha, bii daha, biii daha...

Nihayet BDP'li 10 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasını öngören fezleke, Başbakanlık tarafından TBMM Başkanlığı'na sunuldu.

Konuyla ilgili son noktayı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç koydu. "BDP'liler bilerek suç işlediler, cezasız kalmamalı" dedi.

Mübarek hem parlamenter, hem hakim, hem savcı.

FEZLEKELER VE CHP

Bir süredir siyasi gündemler konusunda "tutarlılık" sorunu yaşayan CHP, fezlekeler noktasında bence doğru bir noktada durmayı becerebiliyor.

"Eğer dokunulmazlıklar kalkacaksa, fezlekelerin tümü gündeme alınsın, sadece kürsü dokunulmazlığı korunsun" diyen CHP haksızmı yani?

Bakar mısınız TBMM'de bekleyen fezlekelerin niteliğine.

AKP hakkındaki fezlekelerde, görevi kötüye kullanma, sahtecilik, yolsuzluk gibi konularda tam 66 fezleke bulunuyor. İşte o fezlekelerden bazıları:

Abdülkadir Aksu: Özel evrakta sahtecilik. Siyasi Partiler Kanunu'na muhalefet.

İdris Naim Şahin: İhaleye fesat karıştırmak. Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak. İhaleye fesat karıştırmak (4 kez), hizmet nedeni ile emniyeti suistimal, güveni kötüye kullanma.

Veysel Eroğlu: Görevi kötüye kullanmak. İhtisalen nitelikli zimmet, sahte belge düzenlemek, ihaleye fesat karıştırmak. 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasına Dair Yasaya muhalefet.

Recep Tayyip Erdoğan: Suçu ve suçluyu övmek. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek. Zimmet. Kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık. Resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik. Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak. Görevi ihmal.

Feyzullah Kıyılık: Görevi ihmal (işyerinin mevzuata aykırı faaliyet göstermesine göz yummak suretiyle çalışanlarının slikozis hastalığına yakalanmasına sebebiyet vermek.

Mustafa Öztürk: İhtisalen nitelikli zimmet. Sahte belge düzenlemek. İhaleye fesat karıştırmak. 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasına Dair Yasaya muhalefet.

Ömer Dinçer: İhtisalen nitelikli zimmet. Sahte belge düzenlemek. İhaleye fesat karıştırmak. 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasına Dair Yasaya muhalefet.

Önder Matlı: Biyogüvenlik Kanunu'na muhalefet (GDO'lu ürünleri ithal, üretme veya çevreye bırakma)

BDP'li vekillerin bazılarının fezlekeleri

Selahattin Demirtaş: Hakkında tam 46 fezleke var. Bu fezlekelerin tamamı "örgüt propagandası", "suçluyu övmek" gibi iddialar taşıyor.

Ayla Akat: Hakkında tam 64 fezleke var. Bu fezlekeler de "örgüt propagandası", "suçluyu övmek", "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüş" gibi iddialardan oluşuyor.

Ahmet Türk: Hakkında tam 26 fezleke var. Kürt siyasetçilerin tamamında görülen kopyala-yapıştır fezlekelerden 26'sı da Türk hakkında.

Altan Tan: Hakkında 12 fezleke var. Suçlamalar yine aynı: "örgüt propagandası", "suçluyu övmek", kanuna aykırı toplantı ve yürüyüş...

Genel olarak bakınca BDP'li vekillerin fezlekeleri "Kürt sorunu" etrafında dönen "siyasal suçlamalar".

AKP'li vekillerin fezlekeleri ise "adli suçlamalar"dan oluşuyor.

Biliyoruz ki siyasal suçlamalar siyasal atmosfere göre çoğu zaman suç olmaktan çıkıyor.

Adnan Menderes, Deniz Gezmiş için kim bugünlerde suçlama dili kullanabilir ki? Ama aynı şekilde Kenan Evren bugünlerde yargılanabilmekte. Oysa "adli suçlamalar" her dönem yargılama değeri taşıyor.

Eğer fezlekeler gündeme gelecekse, AKP fezlekelerini unutmak haksızlık olmaz mı?

NE FAYDASI VAR?

BDP'yi kapatmaya, milletvekilli dokunulmazlıklarının kaldırılmasına heves ve niyet etmenin politik iklimi ve kamuoyu kolayca oluşturulabilir.

Şemdinli'de, PKK militanlarıyla BDP milletvekillerinin kucaklaşmaları bu girişimlere gerekçe yapılabilir ve kamuoyunda karşılık bulabilir.

Ancak gerçekçi olur mu? sorun çözmeye yarar mı? Bir faydasının olmayacağı çok açık değil mi?

Ortada olağanüstü, umulmadık bir fotoğraf yok aslında. Kürt siyasetinin legal partilerinin hiçbiri PKK ile aralarında mesafe olduğunu, ayrı düşünüp ayrı davrandıklarını söylemediler ki şimdiye kadar. Niye şaşırıyor herkes, niye üzülüyor, niye kırılıyor anlamakta güç aslında.

Bundan dolayı milletvekillikleri düşürülüp içeri atılanlar olmadı mı? Oldu.

Ardı ardına kurulan ve artık bir çırpıda isimlerini hatırlamadığımız Kürt siyaseti partilerinin hangisi PKK'den ayrı, onun yaklaşım ve yöntemlerini eleştirdiğini söyledi ki?

PKK, BDP, KCK, gibi kısaltmalar ve İmralı, Kandil Kürt siyaseti ile ilgili bir bütünün parçaları değil midir aslında? Üstelik bu yeni bir şey değildir ve herkes bilir. Bilir de kabul etmek istemez o ayrı tabiii...

Silahla, zindanla, parti kapatmalarla bir şey elde edemiyoruz. Bunları defalarca ve yıllarca yaşayarak gördük, öğrendik.

O zaman Tayyip Erdoğan'ın bu "haydi biii daha, biii daha" şarkısına ek yapması gerekmez mi?

"Aynı sularda bir kez daha yıkanıyoruz" diye bir ekleme önümüzdeki seçimlerin şarkısına katkı olabilir.

Ama Kürt sorununun çözümüne çok açık ki, bir faydası olmaz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.