SON DAKİKA
Hava Durumu

Şeyma'lar ülkesi!

Yazının Giriş Tarihi: 08.02.2020 15:57
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.02.2020 15:57

Gazete haber okumaktan, Tv izlemekten, tanıdıklarımıza hatır sormaktan korkar olduk. Ya hastalık, ya ölüm, ya batık işler, geçim derdi, taciz, cinayet, sağlıksız, mutsuz sözler.

Duyduklarımız, okuduklarımız çoğunluk bunlar.

Kaynar kazanın içinde diri kalmaya çalışan ıstakozlar gibiyiz. Arada bir usta aşçılar kapağımızı açıp bakıyorlar hala ölmedik mi diye! Tam yenilir yutulur kıvama ne zaman geleceğiz bekliyoruz hepimiz. Çünkü hala arada sesini çıkaran, inleyenler var sesimizin kesilmesini bekleyenlerin sabrını taşıran.

Memleketçe kafayı yedik hatta dibini de arkamızdan ağlamasın diye kalan son lokmamızla bir güzel sıyırdık. Kelimenin tam anlamına tekabül edecek biçimde sıyırdık. Ne mutlu Türküm diyene!

"Ankara'nın Çubuk ilçesinde Harun Yıldız (51), erkek arkadaşı olduğunu öğrendiği lise öğrencisi kızı Şeyma Yıldız'ı (17) tabanca ile ateş ederek öldürdü. Harun Yıldız, olayın ardından polise teslim oldu. Suçunu itiraf eden Harun Yıldız tutuklanarak cezaevine gönderildi."

Bu nasıl bir durum olarak ele alınmalıdır şimdi? Tarihsel, sosyolojik, psikolojik, ekonomik, jeolojik, her alandaki bilimsel bakışlarla baksak bile bir türlü algılayamadığım cümleler okuyorum. Felsefe öğretmeni olmakla, anne olmakla, insan olmaya çalışan bir ölümlü özne olmakla bakıyorum. Anlamaya çalıştığım yetiştirilme tarzı, bilinçsizlik, yobazlık, muhafazakârlık, kavramlara yüklenen anlamların boşluğu bir cevap olmuyor içime. İnsanın babası bir çocuğun katili olmamalı. Daha en başında bir insan bir insanın katili olmamalı. Ölümün kendi gelişi, süreci, beklenişi, nereden geleceği belli olmayışı olur da insan insana ölümü getirişi bu olmamalı.

Ne demiş Orhan Kemal,

"İnsanın gâvuru, Müslümanı olmuyor arkadaş.

İnsanın insanı, insan oluyor!"

İnsan insana sevgi getirebilir ancak. Başka türlüsü yakışmaz. Bunu nasıl bilemiyoruz bunu anlamak mümkün değil. Bir evladı sevmekten daha güçlü nasıl olabilir o uyduruk namus öğretileri? Doğa dışında pek çok şey insanın kurgusudur. Bu tür kavramların bilgisel olmayan temellere dayanması bunları doğuruyor. Babası öldürmeseydi belki de Şeyma şimdi çok sevmiş olduğu o genç tarafından öldürülecekti. Şaşırmayız nasılsa.

Kızı, eşi, sevgilisi, bir insan değil de sahip olduğu nesne gözüyle bakıldığı sürece bu haberleri daha çok okuruz biz. Erkekler ve kadınlar aynı toprakta, aynı güneşin altında, aynı yağmurlarla yetişirken bunca düşmanlık nasıl gelişiyor?

Katil kendini öldürür aslında, yalancının başkasını değil gerçekte kendini kandırmışlığının farkında olmadan söylediği yalanlar gibi. Kişi ne yaparsa kendine yapar. Öldüren kendi insanlığını öldürür.

"A.Y. isimli bir vatandaş, Hatay Valiliği önünde 'Çocuklarım aç' diyerek kendini yaktı. İşsizlik nedeniyle bunalıma girdiği öğrenilen vatandaşa, polis tarafından yangın tüpleri ile müdahale edildi."

Daha fazla okuyamıyor içim...

Ne insana yaraşır yaşayabiliyoruz ne de insan gibi ölebiliyoruz.

İnsanların biyolojik olarak ölmelerini engelleyemesek de - ki bilim bunun için dahi çalışırken-sevgisizlikten ölmemelerini sağlamak yerine bunca nefretin kusmuklarından yok oluyorken dünyanın yüz karası haline geldik. Ölümün de yakışanı, insanca olanı olmalı.

Ölümlere üzülürken Ece Ayhan'nın

"Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında

Bir teneffüs daha yaşasaydı

Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür

Devlet dersinde öldürülmüştür." şiiri geliyor aklıma.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.