SON DAKİKA
Hava Durumu

Benim çocukluk arkadaşım kayıp

Yazının Giriş Tarihi: 17.12.2019 11:18
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.12.2019 11:18

"Neredeysen çık" diyorum içimden. Sayıyorum 1,2,3... Meğer yedisi okunmuş bile. "Benim dağ gibi kardeşlerim var." diye gururlandığı kardeşi Handan'ı, Funda'yı arıyorum Sevim teyzeyle Adnan amca nasıllar diye merak ederek. Meğer oyun bitmiş yediye varmadan ve ben inanmayı kabul etmeden hayat oyununa devam ederken.

Hep saklandığın yerdesin biliyorum. Aliye anneannenin Kangırlı'daki o küçük evindesin. Duyar duymaz geldim. Yoktun. Seni seven herkeste vardın oysa başka biçimlerde. Hastalığımı ilk duyduğunda "Ben dururken sana ne oluyor?" diyerek dostluğunu başka biçimlerde dile getirmiştin şakacıktan kızarak. Çünkü hiç kızmaz her zaman gülümsetecek bir şeyler bulurdun gönül kırmadan. Israrla Çanakkale'ye yerleşmedigime kızar ve benim tedavim icin doktorlarımdan uzak kalmamak isteğime de bir sürü fırça atardın yine şakadan. 

Genellikle erken uyuduğumu bile bile gece arayıp şu bitmek bilmeyen memleket meselelerini konuşmak için aradığında felsefeden edebiyata nasıl geçerdi, o sana uykumu böldüğün için kızarken bilmezdim. Ben de sana şakacıktan kızardım. Çünkü iyi adamdın Salim. Herkes seni Başol bilir oysa.

Yakışıklı Adnan amcanın Almanya'ya gidişleri, sizin lojman balkonunda kasalarla yığılı duran Kangırlı elmaları, Sevim teyzenin esprili her daim pozitif halleri, Handan'ın titizliği, Funda'nın kırılan oyuncakları... Her karesi hala aklımda. Senin o hep isteyip çekmeyi bitiremediğin güzel filmler gibi.

Hayat filmmiş meğer sonradan anlıyor insan. Her yaz adaya gelip dönerken muhakkak bizi karşılayıp uğurlamalarını, dostluğunu, içtenliğini, kardeşliğini, oğlun Tonguç için ne kadar iyi baba olduğunu, kardeşlerin ve ailen için beyni bilgilerle, kalbi sevgiyle dolu karelerle adadaki Namık usta filmlerinden bıraktığını biliyor musun? "Oscar alıcam." derdin hep. Sevenlerin çoktu Salim hepsinden o ödülü çoktan aldın zaten. Ama film bitti. "Gelecek hafta bu sinemada..." yok artık.

Bu yaz Carl Sagan okurken bana vermek istemiş, "sen bitir ada dönüşü alırım senden" diyerek unutulup gitmişti kitap. Keşke alsaydım diyorum içimden. Ama en sevindiğim şey bu film bitmeden önce sevgili kardeşlerin, damatlarınla bize uğrayıp görüşmemiz. Son kezmiş meğer bilmedim.

Zaten hayat hep bilemediklerimizden, anlayamadıklarımızdan, yaşayıp da sonradan şaşırdıklarımızdan ibaretmiş. Sen o filmi çekmeyecektin Salim. Hem çok üzülüyorum hem çok kızıyorum sana. Kendine bu kadar acımasız, tüm sevdiklerine cömertçe paylaştığın sevgiyi kendine göstermediğin ve sağlığına hiç özenmediğin için. Hepimizin içinde başrolde sen ve bir türlü sonunu getiremediğimiz film şeritleri bıraktın.

Yazdığım öyküleri bilirdin. Ve bizim kapı komşu çocukluğumuz için yazdığım öykünün sonu biraz da çocukluğumun sonuymuş meğer. Bilemedim. Ve radyo tiyatrosunun jeneriği, hepimiz heyecanla sonunda neler olacağını merak ederken "Yarın akşam aynı saatte" diyen etkileyici tok ses kulağımıza çarpıyor. Oturduğumuz yerde öylece kalmışız. Hepimiz tiyatronun yarattığı atmosferin esiriyiz o an.

Annem "Hadi kalkın toparlanın" diyor. "Sevim teyzenle Adnan amcanlar çay içmeye gelecekler." Maşingaya bir odun daha atıyor babam. Fırındaki patatesler iyice kızarmış. Çay demlenmek üzere. Kapı çalınıyor. Koşarak açıyorum. Karşı komşumuz Adnan amcayla Sevim teyze karşımda...

Birden üşüyorum. Yağmur damlaları sırtımı çoktan ıslatmaya başlamış bile. "Abla, radyoyu alacak mısın? Epeydir bakıyorsun da alıcı gibi" diyor eskici. "Evet, evet. Tabii, mutlaka alacağım. Almayı çok istiyorum" diyorum sevinerek. Yağmur artıyor. Şimşek, Efektör Korkmaz Çakar'ı aratmayacak şiddetiyle çakmaya başlıyor."

O maşinga seni uğurlamaya Kangırlı'ya geldiğimde yanıyordu. Fırında patates ve sen yoktun sadece. Sevim teyzeye, Adnan amcaya, Handan'a, Funda'ya baktım. Çocukluğum yanan maşinganın içindeydi...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.