SON DAKİKA
Hava Durumu

Emek ve insan hakları ihlalinde mevsimlik tarım işçileri

Bursa Su Kolektifi üyesi Figen Ovat, mevsimlik tarım işçilerinin geri dönüşlerinin başladığı nisan ayında her yıl yaşadıkları sorunları hatırlatmak için yazı kaleme aldı. Ovat, yazısında mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı emek ihlallerini anlattı.

Haber Giriş Tarihi: 05.04.2023 22:06
Haber Güncellenme Tarihi: 06.04.2023 12:22
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Emek ve insan hakları ihlalinde mevsimlik tarım işçileri

Figen OVAT

Mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı emek ve insan hakları ihlali boyutuyla karşı karşıya kaldıkları sömürü düzenine sessiz kalmanız mümkün değildir. Türkiye'de dezavantajlı/kırılgan gruplar içerisinde en fazla hak gaspına uğrayan ve can kayıplarının yaşandığı çalışma alanı mevsimlik tarım işçiliğidir.

Mevsimlik tarım işçilerinin sosyal güvenceleri yok. Örgütsüzler ve ağır çalışma koşullarıyla 1950’de kırdan kente başlayan göç olgusu içerisinde topraksızlaştırma, zorunlu göç gibi nedenlerle günümüzde de tarımsal üretimde kalıcı olarak yarı aç yarı tok bir şekilde yaşam mücadelesi vermektedirler.

BURSA’NIN 4 İLÇESİNDE MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİ

Mevsimlik tarım işçilerinin göç haritasındaki iller arasında Bursa da var. Bursa Tabip Odası’nın 2010 yılından başlayıp 2021 yılına kadar kamuoyuyla paylaştığı, en son yayınladığı Mevsimlik Tarım İşçilerinin Yaşam Koşulları Değerlendirme Raporu’nda Bursa’nın Karacabey, Mustafakemalpaşa, Yenişehir ve İnegöl ilçelerine nisan ayında gelen gezici mevsimlik tarım işçilerinin kasım ayına kadar kaldıkları bilinmekle beraber sayılarının 15 bine ulaştığını varsayıyor.

Son yıllarda savaş ve güvenlik politikaları nedeniyle ülkemize gelen mülteci ve göçmen işçileri de düşünürsek bu sayı katlanarak artacağa benziyor.

YILLARDIR AYNI SORUNLAR DEVAM EDİYOR

Emek ve ekoloji bütünselliği kapsamında geçtiğimiz yılın ekim ayının başında Yenişehir ilçesinde birkaç noktada Kürt tarım işçileri ve Arap tarım işçilerinin yaşam koşullarını yakından görmek amacıyla kaldıkları çadır alanlarını ziyaret ettik. Yıllardır aynı sorunlar devam ediyor.

Naylonla örtülmüş yırtık brandalı çadırlar, çadırların yakınlarına kurulan derme çatma tuvaletler, suya erişim olmaması suyun taşıma işleminde kimyasal madde ihtiva eden bidonlarla yapıldığını Arap tarım işçilerinin çadırlarında gözlemlemiştik.

Çadırlarda özel alanların olmayışı, mutfağın olmayışı, en temel sağlık hizmetlerinden yararlanılmaması, hijyen koşullarının olmaması, özellikle de öğrenim çağındaki çocukların eğitim hakkından mahrum bırakılması gibi birçok sorunun öbeğinde var olan bir alan. Barınma hakkının, sağlık hakkının olmadığı bu alanda kadın işçilerin ve çocuk işçilerinin yaşam yükünü anlatmak çok kolay olmasa gerek.

KADIN İŞÇİLERİN ÜCRETLERİ BABALARINA VEYA KOCALARINA VERİLİYOR

Kadın işçiler, tarlada gün boyu çalışmak zorunda kalıyor. Çadıra ulaştığında gece yarısına kadar devam eden çamaşır ve bulaşık yıkamak, yemek yapmak, çocuklara banyo yaptırma, çamaşır yıkama su taşımak, temizlik işlerini üstleniyorlar.

Üstelik kadının emek gücü erkeğe aittir. Yani emeğinin karşılığında hak ettiği ücreti görünmezdir.

Sömürünün bir tarafı olan aracılar (çavuş, dayı başı) tarafından kadınların ücretleri toplu olarak babalarına veya kocalarına ödeniyor. Mevsimlik tarım işçisi kadınlar, kız çocuklar ve erkek çocuklar günlük ücretlerini kendileri alamazlar. Günlük ücretleri erkek işçilerin aldıkları meblağdan daha azdır.

Ataerki kapitalizmin kadınların üzerindeki tahakkümü ve kontrol altında tutmalarıyla onların, üretim sürecine etkilerinin hiçleştirilmesi bağımlı çalışma ilişkilerine tabi bırakılmalarına neden olmaktadır. Bu nedenle kapitalist sömürü düzeninde ucuz işgücünün öznesi konumundadırlar. Kapitalizm ve ataerkinin çıkarlarının ortaklaşması sonucu kız çocuklarına annelerinin kaderini dayatıyor.

Kız çocukları çadır içinde, tarlada, bahçede kardeşlerine bakmak, odun taşımak hasta ve yaşlı bakım gibi yüklerle baş başa bırakılıyorlar. İradeleri yok sayılan kız çocukları eğitim hakkından geri kalıyor. Sermaye düzenine güvencesiz ucuz işgücü olmanın yanı sıra erk egemen sistemde her türlü istismara açık hale getiriliyorlar.

Türkiye’de 14 yaş altı çocukların kanunen çalıştırılması yasaktır. TÜİK verilerine göre, 14 yaş altı 146 bin çocuğun çalıştırılmaktadır. İSİG Meclisi on yılda 14 yaş ve altında çalışan en az 210 çocuğun hayatını kaybettiğini tespit etmiştir.

SÖMÜRÜNÜN DİĞER BİR TARAFI ARACILAR

Mevsimlik tarım işçiliğinde sömürünün bir tarafı da aracılardır. (Çavuş, dayı başı) Aracılar, işçilerle işverenler doğrudan bir iş ilişkisi olmayan durumda işçilere iş, işverenlere de işçi sağlayan kişilerdir.

Gündelik yevmiye usulüyle güvencesiz ve kayıt dışı çalıştırılan mevsimlik tarım işçileri ellerine günlük geçen brüt ücretin yol ücreti ve çavuş payı adı altında kesilen haraçlar; çavuşa bağımlı olarak çadır kamp alanlarında kalan işçilerden elektrik ve su parası için kesinti adı altında toplanan haraçlar; İşçilerin su ve elektriğin tüketim kısmını göremediklerini bu durumlara itiraz ettiklerinde de elektriksiz kalma durumuyla karşılaştıklarını söylemişlerdi. İşçilerin kendi aktarımlarından anladığımız kadarıyla çavuşların kısa zaman sürecinde zenginleşerek lüks araçlara bindiklerini ve çadırlarda kalmadıklarını ifade etmişlerdi.

Yine bulundukları alanların yakınlarında ev tutmak isteyen işçilere ev sahibiyle çavuşların ittifakı sonucu kira konusunda da sömürüldüklerini ifade etmişlerdi. Elbette mevsimlik tarım işçileri çavuşlar tarafından sömürüldüklerinin farkındalar. Sömürünün devamlığının işçilerin aracılara bağımlılıktan kaynaklı olma hali yani işçiye itiraz etme hakkının bırakılmadığı işçiyi çaresizliğe sürüklediği çalışma düzeninden kaynaklanıyor.

MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİ GENELGESİ

2017 yılında başbakanlık tarafından çıkarılan Mevsimlik Tarım İşçileri Genelgesi ile mevsimlik tarım işçilerinin yaşam koşullarındaki sorunların giderilmesine dair ilgili kurum ve kuruluşları görevlendirilmesi ortadayken genelge ve yönetmeliklere dayanılarak hazırlanan eylem planları uygulanmaktan öte raflara kaldırılıyor.

Geçtiğimiz yılın kasım ayında İŞKUR önünde Mevsimlik Tarım İşçileri Genelgesi uygulansın talebiyle bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Basın açıklaması sonrasında İŞKUR’a bilgi edinme kapsamında aracılar ile İŞKUR’un denetim yetkilerine dair sorular içeren dilekçe verdik. Gelen cevapta sorumluluk üstlenmekten uzak, tabiri yerindeyse top çevirmekten öteye gidemediğini anlamış olduk.

‘İNSAN DEĞERİ SEÇİMDEN SEÇİMEDİR’

Nisan ayındayız, gezici mevsimlik tarım işçileri için göç vakti geldi. Her koşulda mevsimlik tarım işçilerinin yaşadıkları sömürü ve yaşam koşullarındaki olumsuzlukların giderilmesi konusunda ilgili kurum ve kuruluşlara görevlerini hatırlatarak mevsimlik tarım işçilerinin sesi olmaya devam edeceğiz.

Bu sene ülkenin gündeminde deprem, sel, barınma, zamlar, kadınlara yönelik şiddet ve kadın kazanımlarına saldırı, pahalılık ve yoksulluğun gölgesinde 14 Mayıs’ta yapılacak seçim var.

Kürt tarım işçilerinin çadırından bir işçinin sözleri o gün yüreğimize kazınmıştı: “İnsan değeri altın gibi değil. Altının değeri günlük oynayabiliyor. İnsanın değeri ise seçimden seçimedir. Bir günlük seçim için bir oy için cumhurun başı da bize gelebilir ama o değer seçimden sonra sıfırlanıyor.”

Kadını, emeği, doğayı ve de emekçinin yaşam koşulları üzerinden çözüm odaklı ve gerçekçi politikalar üretmek siyasilerin ilk önceliği olmalıdır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.