SON DAKİKA
Hava Durumu

'Şehir Hastanesi'ne ulaşım için harcanan o para ile 600 yataklı 3 hastane yapılırdı'

CHP'den Bursa milletvekili aday adayı olan Prof. Dr. Kayıhan Pala, Bursa Şehir Hastanesi'ne ulaşım için BursaRay'a harcanan 2 milyar lira ile kent merkezinde üç tane 600 yataklı devlet hastanesi yapılmasının mümkün olduğunu söyledi. Pala, kent içindeki kamu hastaneleri kapatılırken, özel hastanelerin sürekli arttığına dikkat çekti.

Haber Giriş Tarihi: 25.03.2023 22:42
Haber Güncellenme Tarihi: 26.03.2023 00:20
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
'Şehir Hastanesi'ne ulaşım için harcanan o para ile 600 yataklı 3 hastane yapılırdı'

CHP Bursa Milletvekili aday adayı olan Prof. Dr. Kayıhan Pala, CHP Bursa İl Binasında düzenlediği basın toplantısı ile açıklamalarda bulundu. Eşi Şafak Baba Pala ve kalabalık bir partili grubunun katıldığı toplantıda alanı olan sağlık ve çeşitli konulara ilişkin önemli açıklamalar yapan Pala, Bursa Şehir Hastanesi'ne ulaşım için inşaatı devam eden BursaRay hattına harcanan 2 milyar lira ile kent merkezinde üç tane 600 yataklı devlet hastanesi yapılmasının mümkün olduğunu söyledi. Pala, kamu hastanesi ulaşımı zor olan şehir dışına yapılırken, kent merkezinde özel hastanelerin çoğaldığına dikkat çekti.

Milletvekili aday adayı olmak için, geçtiğimiz hafta Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndaki görevinden emekli olarak ayrıldığını belirten Prof. Dr. Pala, ülkemizde yaşanan eşitsizliklere ve hak ihlallerine karşı bilim insanı ve yaşam hakkı savunucusu olarak katıldığı toplumsal mücadeleyi, 2018 yılında CHP üyesi olarak siyasi alana da taşıma kararı aldığını hatırlattı.

Geçen beş yılda üniversitede ve meslek örgütündeki görevlerine ek olarak CHP'de çeşitli görevler üstlendiğini belirten Pala, "Yurttaşı olmaktan onur duyduğum güzel ülkemin, karşı karşıya bırakıldığı sorunların bir türlü çözülememesinden, hatta bu sorunların giderek artmasından büyük üzüntü ve öfke duyuyorum. Deprem sonrasında, yerin altından sesleri gelen sevdiklerini, yıkılmış binalardan kurtaramayan kişilerin çaresizliklerini derinden hissediyorum. Bir babanın, gövdesinin büyük bir bölümü enkazın altında kalarak yaşamını yitiren evladının elini saatler boyunca bırakamaması, yüreğimde derin bir iz bıraktı" dedi.

Türkiye'nin gerçek gündemleri

Türkiye’nin 2023 yılında gerçek gündeminin; işsizlik, geçim zorlukları, gelir dağılımı adaletsizliği, insan hakları ihlalleri, gençlerin gelecek kaygısı, kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, yüksek enflasyon, derin yoksulluk, erken ölümler, kamunun kötü yönetimi, eğitimde fırsat eşitsizliği, sağlık hizmetlerine erişim zorlukları, hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, hayvan hakları ihlalleri ve hayatın hemen her alanındaki eşitsizlikler gibi bir türlü çözülmeyen sorunlarından oluştuğunun altını çizen Kayıhan Pala, şunları kaydetti:

"Nüfusumuzun büyük çoğunluğu, yalnızca barınma ve beslenme gibi temel gereksinimlerini karşılayabilmek telaşı içerisinde. Sosyal yaşamına ayırabileceği kaynağı ya yok ya çok sınırlı. Neden böyle, neden böyle oldu? 1980’den sonra benimsenen neoliberal ekonomi politikalarıyla, emeğin milli gelirden aldığı pay azaldı, eğitimde fırsat eşitliği ortadan kalktı, sağlık hak olmaktan çıkartıldı; eğitim ve sağlık ticareti yapılabilen bir meta haline dönüştürüldü. AKP Hükümetleri ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi, devleti, yurttaşlarının refahı, huzuru ve mutluluğu için çalışan bir kamu örgütü olarak değil, sermayenin bir aygıtı olarak ticari bir şirket gibi yönetmeye yöneldi. Sosyal devlet yaklaşımı, her ne kadar Anayasada halen yazıyor olsa da ortadan kaldırıldı.

Küresel kapitalizmin ‘Küreselleşme’ adıyla 24 Ocak 1980 kararlarıyla kendisine Türkiye’de geniş bir alan açması ve 12 Eylül 1980 asker darbesiyle neoliberal ekonomi politikalarına karşı çıkabilecek işçi sınıfı örgütlenmesinin kırılması, emeğiyle geçinenleri derinden etkiledi. Emekçilerin milli gelirden aldığı pay yıllar içerisinde giderek geriledi. AKP iktidarında 2016’da yüzde 36,3 olan emeğin milli gelirden aldığı pay, 2022’nin son çeyreğinde yüzde 25,2’ye kadar azaldı1. Bu yaklaşık 10 puanlık azalma nedeniyle emekçilerin yalnızca son 2,5 yıldaki hesaplanan kaybı, emekçi başına 3 bin doların üzerindedir. Türkiye’de AKP’nin ekonomi politikalarıyla emek sömürüsü arttı, işçi sınıfı yoksullaştı.

Sağlık alanı da içinde olmak üzere hayatın hemen her alanındaki şiddet, insan hakları ihlalleri, gelir dağılımı adaletsizliğinin artışı, hukukun üstünlüğü ilkesinden uzaklaşılması, despotik emek rejimleri, düşünce özgürlüğünün baskılanması gibi karşı karşıya kaldığımız konular, güzel ülkemizin bir yurttaşı olarak hepimizi güvensiz hissettiriyor. Bilim ve sanat her geçen gün değersizleştiriliyor. Biliyorsunuz, her ikisi de değer verilmediği yerde barınmaz.

'Deprem için yeterli hazırlık yapılmıyor'

Öte yandan, iklim krizi gibi küresel bir gündem ve başta deprem olmak üzere, olağandışı durumlara hazırlıksız olmamız nedeniyle afete dönüşen doğa olayları var. Depremin olacağı öngörüldüğü halde risk azaltılmıyor (Örneğin Bursa’da bir özel hastanenin fay hattı üzerinde olduğu söyleniyor), yeterli hazırlık yapılmıyor, zamanında ve etkili müdahale yapılamıyor, toparlanma süreci de sancılı; afeti yaşayanlar uzun yıllar boyunca başta barınma olmak üzere pek çok sorunla karşı karşıya kalıyor.

Türkiye'de çevresel kirlilikler yüzünden her yıl 50 binin üzerinde insanın erken öldüğü tahmin ediliyor. Başta hava kirliliği olmak üzere, çevresel kirlilikler sağlıklı bir çevrede yaşam hakkımızı tehdit ediyor. Bu bağlamda Bursa özellikle öne çıkıyor. Yaptığımız araştırmaların bulgularına göre Bursa’da her yıl üç bine yakın insan, yalnızca hava kirliliği nedeniyle hayatını erken kaybediyor.

Evliya Çelebi’nin ‘Velhasıl sudan ibarettir’ dediği kent, Bursa, artık su yoksulu; hem su kaynakları yetersiz hem yer altı ve yer üstü suları kirli. Çarpık kentleşme, ekolojik tahribat, yoğun trafik, kent kimliğinin belirsizliği, eğitimde ve sağlıkta kamu tesislerinin yetersizliği gibi Bursa’da pek çok sorunumuz var. Kent aynen Türkiye gibi, kötü yönetiliyor.

Bursa’da 50’nin üzerinde okulun depreme dayanıksız olduğu ve bunlardan bazıları için yıkım kararı alındığı biliniyor. Ancak boşaltılan okulların yerine kısa sürede yeni okul yapılmadığı için, öğrenciler ve öğretmenler iki okul bir arada kalabalık sınıflarda eğitim yapmak zorunda kalıyor. Bu arada İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan ihalelerle ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları gündemden düşmüyor. Yılda 15-20 kez kullanılacak stadyum kent merkezine yapılırken, 7/24 hizmet sunacak şehir hastanesi şehir dışına yapılıyor.

'Kent içindeki kamu hastaneleri kapatılıyor, özel hastaneler açılıyor'

Kamu-özel ortaklığı yöntemiyle yapılan ve işletilen 1355 yataklı Bursa Şehir Hastanesinin kamuya çok yüksek maliyetinin yanı sıra; hastaneye BursaRay’ın götürülebilmesi için 2021’de yaklaşık 2 milyar TL tutarında bir ihale yapılıyor. Aynı tarihte bu para ile kent merkezinde üç tane 600 yataklı devlet hastanesi yaptırmak mümkündü. Ancak mevcut iktidar, Muradiye Devlet Hastanesi gibi kent merkezindeki devlet hastanelerini kapatmayı tercih ediyor. İktidar milletvekillerinin kent merkezinde ortağı olduğu özel hastanelerin sayısı ise her geçen yıl artıyor…

Ülkemizin ve yaşadığımız kent Bursa’nın daha pek çok sorunu var. Umutsuzluğa yer yok, Edip Cansever’in dediği gibi umudu dürtüp, umutsuzluğu yatıştırma zamanı şimdi. O çocuklar büyüdü ve dünyayı düzeltecek elleri var artık.

14 Mayıs’ta bu düzeni birlikte değiştireceğiz. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olacak ve TBMM’de 360’ın üzerinde milletvekili ile güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişi hep birlikte gerçekleştireceğiz.

Çoğulcu demokrasi, insan hak ve özgürlükleri ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine inşa edilecek yeni anayasa ile hukuk devleti ve haklar toplumu hedefine ulaşacak, sevdiklerimizle huzur ve mutluluk içerisinde yaşamaya adım atacağız.

Etnik köken, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, politik ya da diğer görüş, ulusal ya da sosyal köken, mal sahipliği, doğum ya da sakatlık, yaş, medeni durum, aile durumu, cinsel yönelim ve toplumsal
cinsiyet kimliği, sağlık durumu, yaşanılan yer, ekonomik ve sosyal durum gibi her türlü ayrımcılığı reddedeceğiz.

Demokrasimizi saydamlık ve hesap verebilirlikle güçlendirecek, kamu kaynaklarını kamu yararı gözeterek kullanacağız. Kamu yönetiminde liyakati esas alacağız. Her şeyin fiyatının bilindiği ama hiçbir şeyin değerinin bilinmediği bu çağı kapatıp; insancıl, hak temelli, eşitlik, adalet, özgürlük ve dayanışmayı kapsayan bir değerler manzumesi yaratacağız.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin devamı olarak kurulmuş Cumhuriyet Halk Partisi’nin tüzüğünün 2. Maddesinde yer alan 'insan hakları, hukukun üstünlüğü, özgürlük, eşitlik, dayanışma, barışçı ve adil bir dünya, emeğin yüceliği, gönenç, doğanın ve çevrenin korunması, çoğulcu ve katılımcı demokrasi' değerlerinin savunulmasına hep birlikte katkı koyacağız.

Çocuklarımızın tüm farklılıklara saygı gösterilen, herkesin eşit yurttaş olduğu bir Türkiye’de yaşamaları için bıkmadan, usanmadan uğraş vereceğiz."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.