SON DAKİKA
Hava Durumu

Özel'den Kılıçdaroğlu'na tepki: Artık bizi kimse yenilgiye alıştıramayacak!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin 39’uncu Olağan Kurultayı'nın ikinci gününde yaptığı konuşmada, "Bu kurultay partimizin muhalefetteki son kurultayıdır. 40. kurultay iktidardaki ilk kurultayımız olacak" ifadelerini kullandı.

Haber Giriş Tarihi: 29.11.2025 16:59
Haber Güncellenme Tarihi: 29.11.2025 17:35
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Özel'den Kılıçdaroğlu'na tepki: Artık bizi kimse yenilgiye alıştıramayacak!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin 39. Olağan Kurultayı'nın ikinci günündeki konuşmasında, yayınladığı son video ve bugün Sabah Gazetesi'ne yaptığı açıklamalarla parti tabanının da tepkisini çeken eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na göndermede bulundu. Özel, "Bu parti bizi sokaklardan, meydanlardan koparmak isteyenlerden arınacak. CHP arınacaksa bizi eskiye döndürmek isteyenlerden arınacak. Artık kimse bizi yenilgiye alıştıramayacak!" dedi. Özel, verdiği yeni çözüm süreci mesajında da, "Tüm meselenin ‘olmazsa olmaz’ denilerek İmralı’ya gitmeme noktasına sıkıştırılması doğru olmadı. Siyaset dayatmalarla değil, milletin rızasını alarak yapılır, o yüzden partimizin aldığı karar yıkıcı değil yapıcıdır" diye konuştu.

T24'ten Ceren Bayar'ın haberine göre, CHP’nin ‘Şimdi iktidar zamanı’ sloganıyla düzenlediği 39’uncu Olağan Kurultayı'nın ikinci gününde CHP lideri Özel, salona eşi Didem Özel ile giriş yaptı. Programda ilk olarak Almanya Başbakan Yardımcısı, Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Eş Genel Başkanı Lars Klingbeil'in mesajı ve CHP'nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun yapay zeka ile hazırlanmış kurultay mesajı videosu sinevizyondan izletildi. Öte yandan kurultayda Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994’te başlayan hikayesinin anlatıldığı ‘Dünün mağduru, bugünün zalimi’ cümleleriyle başlayan videosu salonda izletilip, Erdoğan'ın görüntüleri ekrana yansıyınca izleyiciler yuhaladı. İkinci kez yuhalama olunca kurultayın davetlileri arasında yer alan AKP’den Mustafa Elitaş ve beraberindeki heyet salonu terk etti.

Özel: "Bütün gayretlerin boşa düştüğü noktaya geldik"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kurultay salonuna gelerek oy kullandı. Oyunu kullandıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özgür Özel, bundan önce olağanüstü şartlarda, ‘yargı darbelerini püskürtmek’ için iki olağanüstü kurultay yapmak durumunda kaldıklarını söyledi. Yaz aylarından itibaren mahallelerden başlayarak delegeleri belirlediklerini hatırlatan Özgür Özel, “Bu salonda gördüğünüz bütün delegelerimiz Türkiye'de 2 milyon üyemizin mahallede kullandığı oylarla başlayarak buraya kadar seçildiler” dedi. Özel, “31 Mart seçimini kazanmamız ve CHP belediyeciliğinin CHP'ye iktidara yürüdüğünün görülmesi ile partimizi hedef alan o süreci sakatlamaya çalışan bütün gayretlerin boşa düştüğü bir noktaya geldik” diye konuştu.

"Bunları Türkiye’nin yaşamaması gerekiyordu"

Özel, şöyle devam etti:

“Bunları Türkiye'nin yaşamaması gerekiyordu hepimiz için can sıkıcı bir durum ama CHP açısından bu süreçlerden biz alnımızın akıyla, birbirimizle olan geçmişteki tüm rekabetleri bir yana bırakarak, önceki dönem delegelerimizin bütünleşmesi ile, İstanbul delegelerimizin bütünleşmesi ile hep bir arada omuz omuza durmasıyla bu süreçleri atlattık.”

CHP’nin savaş meydanında kurulduğunu ifade eden Özel, “Partinin bunlara pabuç bırakmayacağını biz biliyorduk da dosta da, olmayana da gösterdik. Bugün bizim açımızdan yeni bir başlangıçtır. Bu yeni başlangıçta bizimle mertçe rekabet etmek isteyen herkesle rekabete hazırız. Bizi hala daha yıldırmaya çalışıyorlarsa, soruyorlarsa ‘nasılsınız’ diye; biz bildiğiniz gibiyiz. Biraz daha ustalaştık taşı kırmakta, dostu düşmanı birbirinden ayırmakta." diye konuştu.

Özel'in kurultayın ikinci gününde yaptığı konuşmasından satır başları şöyle:

"İki yıl sonra yine omuz omuza, yürek yüreğe aynı salondayız. İki yılda kara kışlardan, dar yollardan geçtik. Bize ömür biçenler oldu. dayanamazlar, dağılırlar, vazgeçerler, teslim olacaklar dediler ama yine buradayız, ayaktayız. Bin kere korkuya boğdular zamanı, yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz. Hepiniz CHP'nin muhalefetteki son kurultayına hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Bugün kim olduğumuzu hatırlama ve unutanlara hatırlatma günüdür. CHP, Kuva-yi Milliye'den doğmuştur. İlk delegelerimiz Sivas kongresinin kahraman delegeleridir. CHP Türkiye'ye sandığı getiren partidir. Bu parti yıllarca iktidar olmasa bile demokrasi fikrinden bir milim sapmayan partidir. Partimiz ağır bedeller ödemiştir. 12 Eylül'ün ardından da bir anka kuşu gibi küllerinden doğmayı başarmıştır.

"İki yıldır her günümüz birlikte mücadeleyle geçiyor"

Hepiniz CHP'nin muhalefetteki son kurultayına hoş geldiniz. İki yıldır her günümüz birlikte mücadeleyle geçiyor. Geçtiğimiz iki yılın hesabını sizlere verme günüdür. Tarihin o dönüm noktasındaki kurultayımızda mertçe yarıştık. Kurultayımızın ardından dört ayda ilk seçimlerimize hazırlandık. Kadınlara, gençlere, bilime güvenerek yola çıktık. Dar vakte tam 106 yerel seçim mitingi sığdırdık. Örgütümüze güvendik. Söz verdiğimiz gibi ilk seçimde 47 yıl sonra partimizi Türkiye'nin birinci partisi yaptık. Yüzde 25 olan oyumuzu 10 ay sonra ittifak olmadan yüzde 38'e çıkardık. Alınamaz denen yerleri, ilçeleri, şehirleri kazandık. O gece 411 belediye başkanlığı ile nüfusun yüzde 85'ine hizmet etme imkanı yakaladık.

"Ankara'da oturmadık, bize istikamet çizenlere teslim olmadık"

Yerel seçimlerden sonra da durmadık. İllerimizi dolaştık. 21 halk buluşması gerçekleştirdik. halkımızı meydanlara tekrar ısındırdık. 9 ayrı tematik miting yaptık. Sosyalist Enternasyonal başkan yardımcılığı görevini üstlendik. 11 ülkeye toplamda 20 ziyaret gerçekleştirdik. 19 Mart'tan sonra darbeye karşı direniş evresine geçtik. 255 günde 72 eylemde toplamda 11 milyon yurttaşımızla meydanlarda buluştuk. 2 yılda 62 ilde 208 kez meydanlara dolmadık, meydanlardan hep birlikte oturduk. Ankara'da oturmadık. Bize istikamet çizenlere de teslim olmadık. Millet merkezli siyasette milleti de bu siyasete kattık.

Baba ocağına katılımları artıracağımıza söz vermiştim. İki sene önce 1.2 milyon olan üye sayımızı tam 2 milyona ulaştırdık. Aylar süren çalışmalar sonucunda 81 il başkanımızın büyük emekleriyle tüzüğümüzü yaptık. Neredeyse oy birliğiyle kabul ederek yürürlüğe koyduk. Gençlerin ve kadınların önünü daha da açtık.

"CHP'nin İstanbul'daki baba ocağına kayyım atadılar, 5 bin polisle saldırdılar"

9 Eylül'de kapatılan partimizin yeniden kurulduğu güne atfen 4-9 Eylül kurtuluş haftamızı bu sene yine coşkuyla kutladık. Ve içinde programımızı yeniden tartıştık. Varsın olsun. Ekranı ikiye böldüler. CHP'nin İstanbul'daki baba ocağına kayyım atadılar, 5 bin polisle saldırdılar. Bunu tam da programımızı hep birlikte bu kurultaya yollayacağımız 8 Eylül günü yaptılar. Bize yapılan her provokasyona ve saldırıya, bizi pozitif gündemden başka gündemlere çekmeye inat sesi yükselttiğimiz gün de oldu ama sözü yükselterek bu milletin karşısında kararlılık ve metanetle durduk.

Sizden gelen talepleri de görerek son metne son gün, son komisyonda dahil doğru önerileri ekleyerek metni buraya getirdik. Burada yapılan tartışmalardan sonra oy birliği ile programımızı hazırladık. Bundan sonra CHP bu salondan şimdi iktidar zamanı diyerek ayrılmaya, iktidara yürümeye hazırdır.

"Bu kurultay partimizin muhalefetteki son kurultayıdır!"

Verdiğimiz değişim sözünün altını tüm bu adımlarımızla doldurduk. Şimdi kadroları, tüzüğü, parti programı yenilenmiş bir parti olarak geleceğe yürüyoruz. Biz yenilgiyle tanışmayan bir kadroyuz. Tarih önünde söz veriyorum. Bu kurultay partimizin muhalefetteki son kurultayıdır. 40. kurultay iktidardaki ilk kurultayımız olacak. Artık iktidar zamanıdır, şimdi iktidar zamanıdır!

"Düşman olmadan siyaset yapamayacaklarını o günden belli ettiler"

Birinci parti olmanın sorumluluğu ile siyasetin yönünü milletin sorunlarına çevirmek için çabaladık. Biz normali bu dedik, adı normalleşme kaldı. Daha önce bayramda seyranda bizi aramayanları seçmenlerine hürmeten biz aradık. Şehit cenazesinde selam vermeyenlere selam verdik. Anıtkabir'de yüzümüze bakmayanlara misafir olduk, misafir ettik. Bu ülkede kutuplaştırmayı bitirmek istedik. Bu tutumumuz vatandaşlardan büyük bir destek gördü. Ne olduysa olanlar da bunlardan sonra oldu. CHP'yi her ay biraz daha iyi noktada görenler, 'Bu süreci bitirin hatta onlara bitirtin' dediler. Kutuplaşmaya döndüler. Düşman olmadan siyaset yapamayacaklarını o günden belli ettiler.

SGK borçları üzerinden belediyelerimizin gelirlerini kesmek istediler, bakanlara canlı yayında silkeleyin talimatı verdiler. Tayyip Bey bizimle siyasi rekabet edemeyeceğini anladı. Kendisine de partisine de artık güvenmiyordu. İşte o yüzden hiçbir partide olmayan dördüncü bir kolu kurdu. Ve AK Parti yargı kollarının başına anayasaya aykırı olarak bir bakan yardımcısını, bir siyasi kişiliği İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı sıfatıyla atadı. Çünkü onun artık bizimle siyasi rekabet edecek takati yoktur.

"Tayyip Bey'in tek güvendiği AK Parti'nin yargı kolları"

AK Parti'nin bu örgütle mücadele etmeye cesareti yoktu. Tayyip Bey'in tek güvendiği AK Parti'nin yargı kollarıdır. AK Parti yargı kolları kurulduktan sonra saldırılar başladı. İlk kez 30 Ekim 2024'te Esenyurt Belediye Başkanımız sevgili Ahmet Özer'i tutukladılar. Türkiye'nin en büyük ilçesine Esenyurt'a kayyım atadılar. Erken seçim istediğimiz için ve artık bu yapılanların yani Esenyurt'ta başlayan, Beşiktaş'la devam eden ve adım adım bir darbe pratiğinin işlediğini gördüğümüz süreçte bunu bir savaş ilanı kabul ettik. 'Bundan sonra ne yapacaksınız?' diye değerli basın mensupları sorduğunda savaş ilan ettiler. Biz masada oturuyorduk, masanın altından balta çektiler. 'Savaş ilan edilen, saldırıya uğrayan kimse; yapı, parti ne yaparsa bundan sonra yapacağız, mücadele edeceğiz' dedik.

"Millet erken seçim isterken onlar darbe hazırlığını erkene çektiler"

Erken seçim istedik. Erken seçimin adayı erken belirlenir diyerek yola çıktık. 23 Mart'ta ön seçimle adayımızı belirleyemeyeceğimizi ilan ettik. İşte o zaman daha da paniklediler. Millet erken seçim isterken onlar darbe hazırlığını erkene çektiler. Ekrem Başkanımızın ön seçim başvurusu yaptığı günden bir gün sonra 22 Şubat'ta 31 yıllık diplomasına soruşturma açtılar. 19 Mart günü fakültenin yönetim kurulu toplanacaktı. Fakülte yönetimini bu hukuksuz bu akıl almaz karara ikna edememişlerdi. Bu yüzden işi üniversitede çöp toplatmak, ring seferlerini düzenlemek olan üniversite yönetim kurulunu yetkisiz olduğu halde topladılar ve diplomayı siyasi atamalarla kendilerinden yaptıkları üniversite yönetim kuruluna diploma iptali yaptılar.

Ön seçime beş gün kala bir iftar zamanında bu yetkisiz kurul diplomayı iptal etti. O kadar korkuyorlardı ki diplomayı iptal etmekle yetinmediler. İptalden saatler sonra bir sahur vaktinde Ekrem Başkan'ımızın evine yüzlerce polisle baskın yaptılar. Tepedeki bir kişi üç savcı, üç hakim, üç gizli tanıkla bu milletin hafızasından hiçbir zaman silinmeyecek bir darbeye kalkıştılar.

"Darbeciler bu kez postalla tankla değil, üzerlerindeki cübbeleriyle geldi"

Darbeciler bu kez postalla, tankla değil üzerlerindeki cübbeleriyle geldiler. Sonra herkes sussun, kimse tepki göstermesin istediler. Gösterileri yasakladılar. Meydanları ablukaya aldılar. Otobüsleri durdurdular, metroları kapattılar, köprüleri kaldırdılar, vapurları bağladılar. Her şeyi hesap ettiler ama milleti hesap edemediler. Cumhuriyet Halk Partililer Vatan Emniyet'in önünde, öğrenciler Beyazıt Meydanı'nda toplandı. İki tarafta da seçtiğine sahip çıkmak için sandığa sahip çıkmak için, iradesine ve geleceğine sahip çıkmak için önlerine konulan barikatları aştılar ve Saraçhane'de buluştular.

Yedi gün, yedi gece aynı meydanda aynı otobüsün üstünde aynı mikrofondan yükselen sesimize güç verdiler. Darbecilere geçit vermediler. Onları Saraçhane'den püskürttüler. Saraçhane'deki 7 gün, 7 gece süren ve ilk gece ne olacaksa bu gece olacak dediğimiz ve 1000 kişi bile toplanamaz dedikleri önlemlere rağmen 110 bin kişiyle toplanıp 23'ü akşamı Saraçhane'de 1 milyon 200 bin kişi olan ve darbeyi püskürten, o gün orada olmasa da kendi memleketinden, ilinden, ilçesinden bu mücadeleye yüreğini koyanlara selam olsun, helal olsun!

Dört günlük gözaltı süresini 23 Mart'ta ön seçime denk getirmişlerdi. Dediler ki 'Aday gözaltındayken ön seçimi yapamazlar.' Ama bu hesapları tutmadı. Sandığı koyduk. Sandığın yanına dayanışma sandıklarını da koyduk. Milletimizi davet ettik. Ve 2 milyon üyesi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin yanına koyduğu dayanışma sandıklarına 15,5 milyon vatandaşımız koştu, geldi, oylarını kullandı. En genci 18, en yaşlısı 104 yaşındaydı. Elbette 6 yaşında çizdiği resmini sandığa atanlar da vardı. Karnında üç aylık bebeğiyle gelen de oldu. iki elinde iki bastonuyla merdivenleri tırmanan da. Biz onlara 'Gelin, seçin, tarihe geçin' demiştik. Geldiler, seçtiler, tarihe geçtiler. Hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum.

"Ekrem İmamoğlu adayımızdır; A planımız da B planımız da Z planımız da budur!"

Bugün adayımızın metrodaki sesinden, duvardaki resminden, sosyal medyadaki hesabından bile korkuyorlar. Onlara buradan bir kez daha söylüyorum: Ekrem İmamoğlu adayımızdır. A planımız da, B planımız da, Z planımız da budur. Onunla mücadelenin meşru yolu sandıkta yarışmaktır. Ekrem İmamoğlu milletin adayıdır. Saray'ın adayı kimse, kendisine güveniyorsa meydana çıkmalıdır. Ekrem İmamoğlu'nu alt edeceksen millete güveneceksin, karşısına çıkacaksın. Hodri meydan yargı kollarına değil, teşkilatına güveneceksin. Ben örgütüme güveniyorum. Ben milletime güveniyorum. Adayım burada, örgütüm burada. Sandık nerede? Hodri meydan! Getirin sandığı, millet versin kararını.

Bugün 15 belediye başkanımız ve yol arkadaşımız tutukludur. Her birinin değerli aileleri, eşler, çocuklar, anneler babalar bu salondadır. Bize emanettir, millete emanettir. Yalanlar, iftiralar attılar. Yalana, iftiraya doymadılar. Tam 237 gün sonra iddianame yazabildiler ama attıkları sekiz aydır tartıştırdıkları yalanların iddianamede arkasında duramadılar, iddianameye o yalanları yazamadılar, bizi yargılayacakları iddianamede bu aziz milletin vicdanında kendileri yargılanır oldular. Çünkü millet günün mağdurlarının nasıl zalim olduğunu gördü. Sayın Erdoğan da bu gerçekleri görünce rahatsız oluyor ve anlatamıyorsunuz diyor. Gazetecilere, basın mensuplarına, yandaş basına yükleniyor, zorluyor. Ama bir yalan bir doğrunun karşısında, bir iftira bir hakikatin karşısında ne kadar dayanabilir ki? Çok rahatsız olduğu o videoyu, genel istek üzerine milletimize bir kez daha arz ediyorum. Tüm vatandaşlarımızın vicdanına sesleniyorum. Bu kadar yalan, bu kadar iftira, bu kadar kul hakkı olur mu? Rahmetli Erbakan’ın dediği gibi ömür boyu alınları secdeden kalkmasa bu vebali ödeyemezler.

"Çıtını çıkaranı Silivri’ye atıyorlar, kaşını oynatanın malına mülküne çöküyorlar"

Bu ülke elbet çok kara kışlar, çok zor zamanlar gördü. Ama hiçbir dönem bu dönemin gaddarlığı ile yarışamaz. Soruyorum, kim inandığını özgürce dile getirebiliyor? Çıtını çıkaranı Silivri’ye atıyorlar, kaşını oynatanın malına mülküne çöküyorlar. ‘Acaba’ diyenin kulağını çekiyorlar, sonra ortalıkta bir daha görünmüyor. Gazeteciler tutuklanırken onların arkadaşları susuyor. Sanatçılar ip gibi sabahın köründe sıraya dizilip haysiyetleriyle oynanırken, diğer meslektaşları konuşmuyor. Siyasetçilere, iş insanlarına, sivil toplum temsilcilerine kelepçe vurulurken, diğerleri ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ diyor.

Gün; bu kara düzene itiraz etme günüdür. Ya o pijamayla evinde oturup sıranın sana gelmesini bekleyeceksin ya da meydanlara çıkıp bizimle birlikte bu darbeyi püskürteceksin. Evde, elinde kumandasıyla oturan, pijamalıya sesleniyorum. Ya meydanlara çıkacaksın, bu darbeyle yüzleşeceksin, nereye davet ediliyorsan oraya güç vereceksin, itiraz edeceksin, sandığı, Cumhuriyet’i kurtaracaksın. Ya da sonra hiç hayıflanmayacaksın. Meydanlar bizimdir, sokaklar bizimdir, mücadele bizimdir, Türkiye hepimizindir. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.

"Sivil darbenin asıl hedefi Atatürk’ün eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’dir"

Hangi partiden olursa olsun tüm yurttaşlarımıza sesleniyorum, 19 Mart bir sivil darbedir. Görünen hedefi Atatürk’ün iki büyük eserinden biri olan CHP olsa da asıl hedefi Atatürk’ün diğer eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Sandık olmazsa Cumhuriyet olmaz. Demokrasi olmazsa Cumhuriyet olmaz. Adalet olmazsa, hukuk olmazsa Cumhuriyet olmaz. DEM Parti’nin Eş Genel Başkanlarının hapse atılması da, Zafer Partisi Genel Başkanı'nın hapse atılması da 19 Mart darbesi bir bütün olarak siyaset kurumunu, halkın seçme, seçtikleri tarafından yönetilme hakkını hedef almaktır. İşte tam bu nedenle biz bir mevzi olarak partimizi değil, bir cephe olarak demokratik siyaseti savunuyoruz. Herkesi de bizi değil, kendi varlıklarını ve çok partili rekabeti savunmaya davet ediyoruz. Herkesi canı istediğinde ‘Şu parti kapatılsın, kapatmıyorsa Anayasa Mahkemesi de kapatılsın’ diyenlerin demokratlığını hatırlamaya davet ediyorum. Bir Stockholm Sendromu’na kapılmamaya, dün elinden zor kurtulduğumuz cellatımıza aşık olmamaya davet ediyorum. Meydanların susmadan haykırdığı gibi; kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.

“Özgür gelecek” pankartının hikâyesini anlattı

Şu göreyim bakayım o ‘Özgür Gelecek’i bir şey anlatacağım. Bu iki sene önce kurultayın bu gününde, burada Manisa’dan gelen delegasyonun açtığı ‘Özgür Gelecek’ pankartıdır. Bu pankarta herkes iyi baksın. Bu pankart salondan en son çıkan Gömeç Gençlik Kolları. Gömeç Gençlik Kolları hatıra olarak bu pankartı almış. Gömeç‘te Belediye Başkanımızı kutlama ziyaretine gittiğimde bu pankartla beni karşıladılar. Bu pankart Gömeç’te hatıra olarak saklanıyor. Bu pankart değişim kurultayında Manisa’nın sürprizi olarak karşıma çıkmıştı, sonra Gömeç’te karşıma çıktı. Sonra İstanbul Büyükşehir iddianamesinde karşıma çıktı. İBB iddianamesi der ki, “'Özgür Gelecek’ pankartı açmak suretiyle bunu önceden planladıkları anlaşılıyor.'

İBB iddianamesi der ki, “‘Özgür Gelecek’ pankartı açıldığında hep bir ağızdan ‘Güzel günler göreceğiz, güneşli günler’ diyerek ülkede iktidarı devralacaklarını, salona girdiğinde ‘Güzel günler göreceğiz’ diyerek ülkenin yönetimini değiştireceklerini ve ülkeye örgütün belirlediği Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı yapmayı planladıkları anlaşılıyor.” Buradan o iddianameyi yazana, yazdıranlara söylüyorum. Ne sandınız ya? Güzel günler gelecek, bu kötü günler bitecek. Güzel günler gelecek, güneşli günler. Hep birlikte o güzel günlere geleceğiz. ‘Özgür Gelecek’ dedik, geldik işte. Buradayım. Seçim olacak, bu millet görev verecek, Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olacak. Buradayız, karşınızdayız. Cesareti olan çıksın karşımıza.

"Biz müesses nizamın çarkına çomak soktuk"

Müesses nizam kendi siyaset kurgusu bozulmasın istiyor. Bu kurguda da CHP’ye de bir yer tarif ediyor. Kimi ‘derin devlet’ diyor, kimi ‘devlet aklı’ diyerek bu düzeni savunuyor. Bir avuç insanın menfaatine derin kılıflar uyduruluyor. ‘Bugünün müesses nizamı nedir?’ diye sorarsanız, AK Parti iktidarının 23 yılda kurduğu kara düzenin ta kendisidir. Artık bu müesses nizamın çıkarları ile milletin çıkarları birbirinden ayrışmış, birbiriyle karşıt hale gelmiştir. Bu düzende birileri zengin, birileri fakirdir. Birileri güvende, birileri güvende değildir. Birileri eşit, birileri daha az eşittir. Çünkü müesses nizamın çarkı 86 milyon millet değil, kurdukları düzeni güvende tutmak için dönmektedir. İşte biz bu müesses nizamın çarkına çomak soktuk arkadaşlar, çomak soktuk.

"Kılıçdaroğlu'na "arınma" cevabı

Müesses nizamla mücadeleden dönüş yoktur. Dönüşü olmayan bu yolda korkanlara da yer yoktur. Müesses nizamla işbirlikçi olanlara, kara düzenin sesi olanlara, örgütlerin vermediği görevleri başka kapıda arayanlara yer yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi arınacaksa işte bu anlayıştan aranacaktır. Bizi yüzde 25’e hapsetmek isteyenlerden sokaklardan ve meydanlardan koparmak isteyenlerden arınacaktır. Çünkü bu parti artık seçim gecesi ışıkları erkenden söndüren, üyelerinin gözyaşı döktüğü bir parti olmayacak. Bu parti, kadın kollarının seçim akşamı tülbenti sirkeye basıp başına bağladığı bir parti olmayacak, bu parti, gençlik kollarının, ışığı sönmeden kendi evine gidemediği, boynu bükük sokakta beklediği, babası ‘Ne oldu seçim’ deyince yere bakan gençlik kollarının partisi olmayacak. CHP arınacaksa bizi eskiye döndürmek isteyenlerden arınacak. Artık kimse bizi yenilgiye alıştıramayacak. Ya müesses nizamın paslı zincirleri bu milleti saracak ya da bu millet bizimle birlikte zincirlerinden kurtulacak.”

"Tüm meselenin İmralı’ya gitmeme noktasına sıkıştırılması doğru olmadı"

Bugün milletten korkanlar, ‘Kürt sorunu’ demekten de korkanlardır. Birileri bırakın Kürt sorununu, Kürtlerin varlığını bile inkar ederken hala Kürtlerin seçtiği belediyelere kayyım atarken, siyasetçilerin Genel Başkanları, Eş Genel Başkanları, belediye başkanlarını hapislerde tutarken Cumhuriyet Halk Partisi kararlılıkla bu sorunun demokratik yöntemlerle çözümünü savunmuştur. Biz, DEM Parti ile görüştüğümüz için terörist ilan edilirken duruşundan milim sapmayan, yeri geldiğinde de Kürtlere, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit yurttaşı olduğunuzu hissedeceksiniz’ diye vaatte bulunmaktan korkmayan bir partiyiz.

Büyük bir Türkiye İttifakı, bizim hayalimiz ve idealimizdir. Bu anlayışla bu sorunun demokratik yollardan çözülmesi için Meclis’te komisyon kurma önerisini de dile getiren partiyiz. Ve bunların hepsini son seçimleri kazanmış, Türkiye’nin birinci partisi olmanın gücü ve sorumluluğu ile yapıyoruz. Türkiye’nin demokratik geleceğine cesaretle liderlik edeceğiz. ‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.’ Biz bu vatanın her köşesine barış, huzur ve refah sözü veriyoruz.

Gelinen aşamada komisyon 18 toplantı yapmıştır. Ama hala belediyelerde, millet iradesinin üstünde atadıkları kayyımlar bulunmaktadır. Hala Kürtlerin belediye meclislerine girmesini suç sayan, Kent Uzlaşısı adı altında utanç davalarından insanlar hapis yatmaktadır. Hala seçilmiş siyasetçiler hapistedir. Hala Anayasa Mahkemesi kararları, AİHM kararları uygulanmamaktadır. Bunlar çözülmeden, tüm meselenin ‘olmazsa olmaz’ denilerek İmralı’ya gitmeme noktasına sıkıştırılması doğru olmamıştır. Siyaset dayatmalarla değil, milletin rızasını alarak yapılır. O yüzden partimizin aldığı karar yıkıcı değil yapıcıdır. Çünkü menzil barışsa istikamet samimiyettir.”

"Terörsüz ve demokratik Türkiye’yi mutlaka inşa edeceğiz"

Meclise sunduğumuz 29 maddelik çözüm önerilerimizi meydanlarda ve komisyonda savunmaya devam edeceğiz. Biz, varlığını bir düşmana borçlu olan, düşmanı olmadan var olamayan bir parti değiliz. Yurtta, bölgede, dünyada barışı, kardeşliği ve refahı savunuyoruz. Biz, düşman aramıyoruz. Bizim liderliğimiz, düşmanlığın değil barışın liderliğidir. İçinde bulunduğumuz Orta Doğu coğrafyası, uzun yıllar çatışmaların, savaşın ve acının dinmediği bir coğrafyadır. Buna yüz çeviremeyiz. Yok sayamayız. Körfez Savaşı bizi nasıl etkilediyse, Suriye Savaşı da Türkiye’nin ekonomik ve sosyal iklimini derinden etkilemiştir. Gazze’deki soykırım hepimizin ağlatmıştır, ayağa kaldırmıştır. Türkiye’nin huzuru ve refahı, bölgenin barış ve düzeni için kritiktir, olmazsa olmazdır. Türkiye’nin demokrasi ve sosyal birikimi Orta Doğu’daki tüm kimlikler ve inançlar için huzur ve refah sağlayacak güce sahiptir. Bu öncülüğü yapabilmek ise ancak kendi toplumsal barışını, demokrasi ve adaletini sağlamış bir Türkiye ile mümkündür. Herkes suni tartışmalardan vazgeçip hedefe odaklanmalıdır. Biz, terörsüz ve demokratik Türkiye’yi mutlaka inşa edeceğiz. Türkiye’yi içine kapatan, toplumu birbirine düşüren, siyaseti tarihe gömmeye, bölgemizde barışı, kardeşliği, ülkemizde de huzuru, eşitliği ve refahı sağlayacak yeni bir dönemi başlatmaya geliyoruz.

“Elbette zor zamanlardan geçiyoruz, geçeceğiz. En ağır bedelleri ödedik, ödüyoruz, ödeyeceğiz. Ben sizlere ilk seçime kadar güzel günler vadetmiyorum. Ben size iktidara gül bahçesinden geçerek gitmeyi vadetmiyorum. Ben size acıya katlanmayı ama teslim olmamayı vadediyorum. Ben size mücadele vadediyorum. Ben size 100 yıl önce olduğu gibi gerekirse ölümü göze almayı, ama işgale teslim olmamayı vadediyorum. Ve tüm mücadelenin sonunda size iktidar vadediyorum, iktidar vadediyorum. Ben size onur, ben size haysiyet ve cesaret vadediyorum. Ben sizin gözlerinizde o cesareti görüyorum. Ben size bakınca bu zaferi birlikte kazanacağımız yol arkadaşlarımı görüyorum. Benimle birlikte yürümeye var mısınız? Benimle birlikte yürümeye var mısınız? Var mısınız? Var mısınız? O zaman o zaman haydi bakalım gençler, yürüyelim arkadaşlar.”

AKP heyeti salonu terk etti

Kurultayın davetlileri arasında AKP’den Mustafa Elitaş ve beraberindeki heyet de vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1994’te başlayan hikayesinin anlatıldığı ‘Dünün mağduru, bugünün zalimi’ cümleleriyle başlayan video salonda izletilip, Erdoğan'ın görüntüleri ekrana yansıyınca izleyiciler yuhaladı. İkinci kez yuhalama olunca Elitaş ve beraberindeki heyet salonu terk etti.

İmamoğlu’nun videosu izletildi: Ülkemiz büyük bir yol ayrımında

Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP’nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun videosu izletildi.

"Demokratik seçimlerden vazgeçmeye çalışıyor olabilirler"

'Türkiye’nin zorlu bir kavşağa yanaştığına' dikkat çeken İmamoğlu, “19 Mart 2024’ten beri yaşadıklarımız, iktidardakilerin kendilerinden başkasının seçimleri kazanmasını engellemek için her yola başvurabileceklerini gösteriyor. Türkiye’yi, iktidarların demokratik seçimler yoluyla değiştiği bir ülke olmaktan çıkarmaya çalışıyor olabilirler. Böyle bir eşikteyiz” dedi.

"Ülkemiz Meclis’ten değil Saray’dan yönetiliyor"

CHP’nin sorumluluğunun büyük, yükünün ağır olduğunu kaydeden İmamoğlu, şunları söyledi:

“Kurucusu olduğumuz Cumhuriyetimiz, banisi olduğumuz demokrasimiz hayati sorunlarla boğuşuyor. Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin temeli Meclisimiz felç edilmiş halde. Ülkemiz Meclisten değil, danışmanlarla doldurulmuş saraydan yönetiliyor. Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü prensipleri askıda. Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı sarayın emrinde. Medya tek tip, fikir hürriyeti yok. Ağzını açan Silivri’ye kapatılıyor. Televizyon kanallarına el konuluyor. Bağımsız gazetecilik faaliyeti yürüten kişiler asılsız suçlamalarla karşı karşıya kalıyor. Demokrasimiz gibi ekonomimiz de çöküyor.”

"İşin şakası yok, ülkemiz gerçek bir yol ayrımında"

Türkiye’de demokrasi ve ekonominin çöktüğüne dikkat çeken İmamoğlu, dünyanın da büyük bir dönüşümden geçtiğini hatırlattı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan uluslararası düzenin de değiştiğini kaydeden İmamoğlu, “Cumhuriyetimiz ve Demokrasimiz bu kadar büyük sorunlarla boğuşurken, dünyada yaşanan bu ekonomik ve teknolojik dönüşümü yakalamamız imkansız. Değişen uluslararası düzende ülkemize yakışan bir yer bulmamız mümkün değil. Daha kötüsü, bu ekonomik ve teknolojik dönüşümü yakalayamazsak, ülkemizi değişen uluslararası düzene hazırlayamazsak, Cumhuriyetimizin ve Demokrasimizin sorunları daha da büyüyecek. İşin şakası yok. Ülkemiz gerçek bir yol ayrımında” diye konuştu.

"Reform hamlesini ancak biz yapabiliriz"

Büyük bir reform hamlesine ihtiyaç olduğunu kaydeden İmamoğlu, “Bugünkü iktidarla bu mümkün değil. Sorunlarımızın kaynağıyla sorunlarımızı çözmemiz imkansız. Ülkemizin kuvvetle ihtiyaç duyduğu reform hamlesini ancak biz yapabiliriz. Ancak CHP ülkenin makus talihini yüzyıl önce olduğu gibi değiştirebilir. Türkiye ancak CHP iktidarında, Cumhuriyet’i kurarken yaptığımız gibi bir reform hamlesi yapabilir” dedi.

"CHP’yi herkesin evi haline getirdik"

“Cumhuriyet Halk Partisini Türkiye’nin her yerinden insanlarımızın umutla baktığı bir parti haline getirdik” diyen İmamoğlu, “Cumhuriyet Halk Partisini Türkün, Kürdün, Alevinin, Sünninin, dindarın, sekülerin, gencin yaşlının, herkesin partisi yaptık. CHP bugün Türkiye’nin birinci partisiyse CHP’yi herkesin evi haline getirdiğimiz içindir. Kimsenin inancıyla, diliyle, kılığıyla kıyafetiyle, yaşam tarzıyla bir sorunumuz olmadığı ve bunu milletimize samimiyetle gösterdiğimiz için birinci partiyiz. Herkesi makbul, her vatandaşımızı muteber bildiğimiz için birinci partiyiz. Kutuplaştırmadığımız, kucaklaştığımız için birinci partiyiz” ifadelerini kullandı.

"Değişim aşısı tuttu"

CHP’de değişim aşısının tuttuğunu, CHP’nin değiştiğini ve değişmeye devam edeceğini kaydeden İmamoğlu, “Şimdi siz dışarıda biz hapiste hepimizin önünde bir görev var. Daha çok vatandaşımıza CHP’nin herkesin evi olduğunu anlatmalıyız. Daha çok vatandaşımızı Türkiye’yi CHP’nin daha iyi yöneteceğine ikna etmeliyiz. Kurultayımızı tamamladıktan sonra seçimlere kadar hiçbirimize dur durak yok” dedi.

İmamoğlu, “CHP’nin kimsenin diliyle inancıyla, yaşam tarzıyla derdinin olmadığını, CHP’nin Türkün de Kürdün de, Sünninin de Alevinin de, dindarın da sekülerin de partisi olduğunu anlatalım” ifadelerini kullandı.

"CHP çözüm sürecinin yanındadır, tamamlanana kadar yanında olacaktır"

İmamoğlu, devam eden çözüm süreci ve Kürt sorununa ilişkin mesajlar da verdi ve şunları söyledi:

“CHP Terörsüz ve Demokratik Türkiye adıyla yürütülen çözüm sürecinin yanındadır, tamamlanana kadar da yanında olacaktır. Ama kendi bildiğince, kendi üslubunca. CHP Kürt sorununun demokratik, kapsayıcı, ciddi ve şeffaf bir biçimde çözümünden yanadır. CHP silahların bırakılması ve Kürt sorununun Meclis zemininde, eşit vatandaşlık ve kardeşlik prensipleriyle çözümü için elinden geleni yapmaya devam edecektir.”

SPD Eş Genel Başkanı Lars Klingbeil'in mesajı sinevizyondan izletildi

CHP lideri Özgür Özel ve eşi Didem Özel'in salona girişinin ardından Almanya Başbakan Yardımcısı, Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Eş Genel Başkanı Lars Klingbeil'in mesajı sinevizyondan izletildi. Klingbeil, İmamoğlu ve tüm tutuklu belediye başkanlarının serbest bırakılması çağrısı yaptı.

Kurultayda Gezi davası hükümlüsü Tayfun Kahraman, tutuklu Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney ve Eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin'in de mesajları okundu.

Tayfun Kahraman'dan CHP kurultayına mesaj: İster içeride ister dışarıda olalım, Cumhuriyet'in muhafızı olmaya devam edeceğiz!

Hikmet Çetin'den CHP kurultayına mesaj: Cumhuriyet Halk Partisi şafak operasyonlarıyla teslim alınacak bir parti değildir!

CHP'nin tutuklu Belediye Başkanı İnan Güney'den kurultaya mesaj: Bedel ödüyoruz çünkü iktidarı değiştirecek güç bizde!

"Zindanlarda tutsak edilen belediye başkanlarımıza selam gönderiyoruz"

Tutuklu belediye başkanlarının ismi tek tek anons edildi, kurultay katılımcıları her isimden sonra salondakiler ‘Burada’ diye karşılık verdi. Tüm isimler anons edildikten sonra ‘Zindanlarda tutsak edilen belediye başkanlarımıza selam gönderiyoruz’ denildi.

Devasa pankartlar açıldı

Kurultaya özel devasa boyutlarda birçok pankart hazırlandı. Üzerinde "Doğru Duvar Yıkılmaz" yazan graffiti pankartta İmamoğlu ve Yavaş, Özel'in iki yanında resmedilirken CHP Gençlik Kolları'nın hazırladığı, İmamoğlu ve Özel'in meşalelerle vatandaşları arkasına alarak Anıtkabir'den yürüdüğü pankart da tribünlerin üzerinde açıldı.

Genel Başkan seçimi yapılacak kurultay salonuna ‘Güçlü Yurttaş’, ‘Güvenli Gelecek’, ‘Kazanan Türkiye’ pankartları asıldı. Salonda ayrıca tutuklu belediye başkanlarının fotoğraflarının bulunduğu bir pankart da yer aldı.

Kurultayda Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın resimlerinin olduğu “Doğru duvar yıkılmaz” pankartı asıldı. (Kaynak: T24)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.