AK Partili Hüseyin Çelik'ten iktidara sert çıkış: Yargı giyotin gibi çalışıyor
AK Partili Hüseyin Çelik'ten iktidara sert çıkış: Yargı giyotin gibi çalışıyor
Eski Milli Eğitim ve Kültür Bakanlarından Hüseyin Çelik, AK Parti'nin kuruluş amaç ve programından saptığını ileri sürerek 15 Temmuz sonrası süreçte yargının giyotin gibi kullanıldığını söyledi. Çelik, "Kendi militan yargımızı oluşturduk. Bu yargı falan değil, bir çeşit İstiklal Mahkemesi" dedi. Çelik, Öcalan ve Kürt sorunu ile ilgili gelişmelere de dikkat çekerek, "Sayın Bahçeli ve Erdoğan o kadar zikzaklar çizdiler ki; bu saatten sonra söylediklerine açıkçası güvenemiyorum, itimat edemiyorum." diye konuştu.
Haber Giriş Tarihi: 30.01.2025 11:42
Haber Güncellenme Tarihi: 31.01.2025 22:12
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
İktidarın yargıyı bir sopa gibi kullandığı soruşturma, gözaltı ve tutuklamalara hergün yenileri eklenirken AK Parti'nin kurucuları arasında yer alan eski Milli Eğitim ve Kültür Bakanlarından Hüseyin Çelik, önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti'nin kuruluş amaç ve programından saptığını söyleyen Çelik, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası süreçte yargının giyotin gibi kullanıldığını dile getirdi. Çelik, "Bu ülke gerçekten bir hukuk devleti değildir. Kendi militan yargımızı oluşturduk. Bir parti eğer devlet partisi oldu mu, kendi sonunu hazırlamış demektir. Bunu AK Parti’nin ileri gelenlerin şapkayı önlerine alıp düşünmesi lazım" dedi.
YouTube'dan yayın yapan KHK TV'den gazeteci Ahmet Erkan'a konuşan AK Parti Kurucular Kurulu Üyesi ve parti programını yazan 10 kişilik ekipte bulunan Hüseyin Çelik, "Şu anda parti devletleşmiştir, devlet de partileşmiştir. Bu ülke gerçekten bir hukuk devleti değil. Kendi militan yargımızı oluşturduk. 15 Temmuz Yargısı diye Türkiye’de bir yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil. Bu bir çeşit İstiklal Mahkemeleri nasıl ki giyotin gibi çalıştıysa 15 Temmuz Yargısı da maalesef giyotin gibi çalışıyor" ifadelerini kullandı.
Hüseyin Çelik'in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
'Geçmişte mazlum olan bugün zalimleşmişse bu korkunç bir şey'
"Biz yargının bağımsızlığından söz ediyoruz. Sadece kağıt üzerinde yazıp kendimizi kandırıyoruz. Ne yazık ki biz de kendi militan yargımızı oluşturduk. Yani geçmişte kendisi mazlum olan ama bugün gücü eline aldıktan sonra eğer birileri zalim kesilmişse bu korkunç bir şeydir.
Şimdi 100 bin kişinin ölümünden, 100 bin kişinin hayatından sorumlu tutulan Abdullah Öcalan eğer çıkacaksa Türkiye’de cezaevlerinde siyasi olarak bir tek Allah’ın kulunun kalmaması lazım. Şimdi siz 80 yaşında ve tekerlekli sandalyeye bağlı olan en az 10 tane kronik hastalığı olan Melek İpek’i cezaevinde bırakacaksınız. Ama Abdullah Öcalan’ı serbest bırakacaksınız veya umut hakkı diye onu getireceksiniz. Bu yenilir, yutulur bir şey değil. Bu kabul edilemez.
İltisak kelimesi bizim hukuki hiçbir metnimizde yer almayan, tamamen gayri hukuki, gayri insani bir ifadedir. Böyle bir şey olamaz. Cezalandırılan sadece bu KHK’lılar olmadı. Onların çoluk çocuğu da cezalandırıldı. Maalesef Türkiye’deki İslami gruplar da, İslami cemaatler de, tarikatlar da kendi menfaatlerine bir halel gelmediği sürece başkalarına yapılan haksızlıkları sineye çekiyorlar. Onları görmezden geliyorlar.
15 Temmuz yargısı diye bir yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil, bu bir çeşit İstiklal Mahkemeleri falan neyse. Bu 15 Temmuz yargısı da maalesef öyle işliyor. İstiklal Mahkemelerinde savunma hakkı var mıydı? İstiklal Mahkemeleri nasıl ki giyotin gibi çalıştıysa 15 Temmuz Yargısı da maalesef giyotin gibi çalışıyor. İnsanlara savunma hakkı vermeden şunun bunun ve bir amirin efendim bu da şucudur demesiyle bana göre bu da iltisaklıdır. Yani bir insanın suçu sübuta ermeden gerçekten o insanların suçlu olduğu ortaya çıkmadan o insanlara ceza verilmez.
Ben mesela Milli Eğitim Bakanlığım esnasında bana yargının yaptığı eza ve cefayı Firavun Musa’ya yapmamıştır. Peki, ne oldu? Biz geldik şimdi iktidar olduk, iktidarı iyice ele geçirdik. Öyle bir şey olmalıydı ki, biz öyle bir yargı sistemi kurmalıydık ki gayrimüslimi de, dindarı da, dinsizi de, ateisti de bütün insanlar gerçek manada adaletle muhatap olsalardı. Gerçek adaleti iliklerine kadar hissetmeleri gerekiyordu bizim yönetimimizde. Ama ne oldu şimdi? Maalesef ki maalesef söylüyorum, bizde Kemalist yargı vardı. AK Parti’nin özellikle dediğim gibi son 10 yıllık iktidarında ne yazık ki biz de kendi militan yargımızı oluşturduk.
'Bağımsız yargı masal gibi geliyor'
Bağımsız yargı falan artık bana çok masal gibi geliyor. Maalesef yok böyle bir şey. Olup bitenleri hepimiz görüyoruz. Ve şey adına da üzülüyorum ben, yani muhafazakârlık adına. Çünkü İslam dininin, İslam’ın ve İslamcılığın kullanılması da bu işin farklı bir boyutu. Herhangi bir sıradan insanlar her şeyi yapabilirler. Ama sabahtan akşama kadar Allah, Muhammed, ayet, hadis, din, iman, Allah, Kur’an, kitap diyen insanların bu tür yanlışlıkların içerisinde olması İslamiyet’e de çok büyük bir zarar veriyor. Sadece Müslümanlara zarar vermiyor. İslamiyet’in bizatihi kendisine de zarar veriyor.
AK Parti kurulurken, AK Parti milletin partisi olarak kuruldu. Ama şu anda parti devletleşmiş de devlette partileşmiştir. Bu facia bu. Bir parti de eğer devlet partisi oldu mu, kendi sonunu hazırlamış demektir. Bunu AK Parti’nin ileri gelenlerin şapkayı önlerine alıp düşünmesi lazım.
'Bahçeli ve Erdoğan'ın söylediklerine güvenmiyorum'
Kürt meselesinde yaşanan gel-gitler, sabah böyle, akşam böyle şeklindeki politikalar maalesef bu işin cılkını çıkardı ve ben bu tavrı ve çözüm yöntemlerini doğru bulmuyorum. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Devlet Bahçeli yani Cumhur İttifakı’nın iki bileşeni ve iki lideri o kadar çok zikzaklar çizdiler ki dolayısıyla bu saatten sonra söylediklerine açıkçası güvenemiyorum, itimat edemiyorum. Sayın Bahçeli tuttu meydanlarda ip attı, bunu alın asın dedi. Daha düne kadar 'DEM Parti derhal kapatılmalıdır' dedi. Eğer kapanmıyorsa Anayasa Mahkemesi kapanmalıdır dedi. Bunları diyen Bahçeli şimdi de efendim çıkıp diyor ki Abdullah Öcalan gelsin, işte umut hakkından yararlansın, Meclis'te konuşsun falan. Doğrusunu isterseniz ben tabii Türkiye’de bir barış olsun mu? Evet. Kürt meselesi çözülsün mü? Evet. Türklerin ve Kürtlerin bin yıllık kardeşliğinin devam etmesi gerekiyor mu? Evet. Yüzde 100 evet. Tereddütsüz evet. Ancak Abdullah Öcalan gelsin, yani bu PKK’nın terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan gelsin, Meclis'te konuşsun. Ama diyelim ki ona sempati duyan Selahattin Demirtaş hapiste çürümeye devam etsin. Ahmet Türk ona sempati duyduğu için alınsın belediyeden, yani azledilsin, yerine kayım tayin edilsin. Veya Akdeniz Belediye Başkanı azledilsin, yerine kayyum tayin edilsin. Fakat bu terör örgütünün lideri çıksın hapishaneden, gelsin mecliste konuşsun. Bunları çok tutarlı bulmuyorum.
'Karanlıkların sonu sabahın aydınlığıdır'
Hayatımın hiçbir döneminde karamsar olmadım. Ve karamsarlığın ruhuma hakim olmasına müsaade etmedim. Ben çünkü Allah’tan ümidini kesmeyen bir kulum. Çünkü Allah’tan ümidinizi keserseniz siz o zaman kulluğunuzda da sıkıntı var demektir. Elbette karanlıklar vardır. Elbette kış vardır. Kışın sonu bahardır. Karanlıkların sonu sabahın aydınlığıdır. Kıyamete kadar devam etmiş bir yanlışlık ve zulüm yoktur. Ben bizim ülkemizin de hukuk açısından, insan hakları açısından, özellikle demokrasi açısından daha iyi günler göreceğine şahsen inanıyorum ve bu inancımı sürdürmek istiyorum. Efendim dediğim gibi yani ister KHK’lı, ister şu veya bu şekilde mağdur olmuş insanlar hukuk içerisinde, meşruiyet zemininde illegaliteye kaçmadan, şiddete bulaşmadan, yeni bir yanlışa tevessül etmeden hukuk zemininde haklarını aramaları gerekir. Bundan başka yeryüzünde henüz bulunmuş bir yol ve yöntem yok."
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
AK Partili Hüseyin Çelik'ten iktidara sert çıkış: Yargı giyotin gibi çalışıyor
Eski Milli Eğitim ve Kültür Bakanlarından Hüseyin Çelik, AK Parti'nin kuruluş amaç ve programından saptığını ileri sürerek 15 Temmuz sonrası süreçte yargının giyotin gibi kullanıldığını söyledi. Çelik, "Kendi militan yargımızı oluşturduk. Bu yargı falan değil, bir çeşit İstiklal Mahkemesi" dedi. Çelik, Öcalan ve Kürt sorunu ile ilgili gelişmelere de dikkat çekerek, "Sayın Bahçeli ve Erdoğan o kadar zikzaklar çizdiler ki; bu saatten sonra söylediklerine açıkçası güvenemiyorum, itimat edemiyorum." diye konuştu.
İktidarın yargıyı bir sopa gibi kullandığı soruşturma, gözaltı ve tutuklamalara hergün yenileri eklenirken AK Parti'nin kurucuları arasında yer alan eski Milli Eğitim ve Kültür Bakanlarından Hüseyin Çelik, önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti'nin kuruluş amaç ve programından saptığını söyleyen Çelik, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası süreçte yargının giyotin gibi kullanıldığını dile getirdi. Çelik, "Bu ülke gerçekten bir hukuk devleti değildir. Kendi militan yargımızı oluşturduk. Bir parti eğer devlet partisi oldu mu, kendi sonunu hazırlamış demektir. Bunu AK Parti’nin ileri gelenlerin şapkayı önlerine alıp düşünmesi lazım" dedi.
YouTube'dan yayın yapan KHK TV'den gazeteci Ahmet Erkan'a konuşan AK Parti Kurucular Kurulu Üyesi ve parti programını yazan 10 kişilik ekipte bulunan Hüseyin Çelik, "Şu anda parti devletleşmiştir, devlet de partileşmiştir. Bu ülke gerçekten bir hukuk devleti değil. Kendi militan yargımızı oluşturduk. 15 Temmuz Yargısı diye Türkiye’de bir yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil. Bu bir çeşit İstiklal Mahkemeleri nasıl ki giyotin gibi çalıştıysa 15 Temmuz Yargısı da maalesef giyotin gibi çalışıyor" ifadelerini kullandı.
Hüseyin Çelik'in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
'Geçmişte mazlum olan bugün zalimleşmişse bu korkunç bir şey'
"Biz yargının bağımsızlığından söz ediyoruz. Sadece kağıt üzerinde yazıp kendimizi kandırıyoruz. Ne yazık ki biz de kendi militan yargımızı oluşturduk. Yani geçmişte kendisi mazlum olan ama bugün gücü eline aldıktan sonra eğer birileri zalim kesilmişse bu korkunç bir şeydir.
Şimdi 100 bin kişinin ölümünden, 100 bin kişinin hayatından sorumlu tutulan Abdullah Öcalan eğer çıkacaksa Türkiye’de cezaevlerinde siyasi olarak bir tek Allah’ın kulunun kalmaması lazım. Şimdi siz 80 yaşında ve tekerlekli sandalyeye bağlı olan en az 10 tane kronik hastalığı olan Melek İpek’i cezaevinde bırakacaksınız. Ama Abdullah Öcalan’ı serbest bırakacaksınız veya umut hakkı diye onu getireceksiniz. Bu yenilir, yutulur bir şey değil. Bu kabul edilemez.
İltisak kelimesi bizim hukuki hiçbir metnimizde yer almayan, tamamen gayri hukuki, gayri insani bir ifadedir. Böyle bir şey olamaz. Cezalandırılan sadece bu KHK’lılar olmadı. Onların çoluk çocuğu da cezalandırıldı. Maalesef Türkiye’deki İslami gruplar da, İslami cemaatler de, tarikatlar da kendi menfaatlerine bir halel gelmediği sürece başkalarına yapılan haksızlıkları sineye çekiyorlar. Onları görmezden geliyorlar.
15 Temmuz yargısı diye bir yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil, bu bir çeşit İstiklal Mahkemeleri falan neyse. Bu 15 Temmuz yargısı da maalesef öyle işliyor. İstiklal Mahkemelerinde savunma hakkı var mıydı? İstiklal Mahkemeleri nasıl ki giyotin gibi çalıştıysa 15 Temmuz Yargısı da maalesef giyotin gibi çalışıyor. İnsanlara savunma hakkı vermeden şunun bunun ve bir amirin efendim bu da şucudur demesiyle bana göre bu da iltisaklıdır. Yani bir insanın suçu sübuta ermeden gerçekten o insanların suçlu olduğu ortaya çıkmadan o insanlara ceza verilmez.
Ben mesela Milli Eğitim Bakanlığım esnasında bana yargının yaptığı eza ve cefayı Firavun Musa’ya yapmamıştır. Peki, ne oldu? Biz geldik şimdi iktidar olduk, iktidarı iyice ele geçirdik. Öyle bir şey olmalıydı ki, biz öyle bir yargı sistemi kurmalıydık ki gayrimüslimi de, dindarı da, dinsizi de, ateisti de bütün insanlar gerçek manada adaletle muhatap olsalardı. Gerçek adaleti iliklerine kadar hissetmeleri gerekiyordu bizim yönetimimizde. Ama ne oldu şimdi? Maalesef ki maalesef söylüyorum, bizde Kemalist yargı vardı. AK Parti’nin özellikle dediğim gibi son 10 yıllık iktidarında ne yazık ki biz de kendi militan yargımızı oluşturduk.
'Bağımsız yargı masal gibi geliyor'
Bağımsız yargı falan artık bana çok masal gibi geliyor. Maalesef yok böyle bir şey. Olup bitenleri hepimiz görüyoruz. Ve şey adına da üzülüyorum ben, yani muhafazakârlık adına. Çünkü İslam dininin, İslam’ın ve İslamcılığın kullanılması da bu işin farklı bir boyutu. Herhangi bir sıradan insanlar her şeyi yapabilirler. Ama sabahtan akşama kadar Allah, Muhammed, ayet, hadis, din, iman, Allah, Kur’an, kitap diyen insanların bu tür yanlışlıkların içerisinde olması İslamiyet’e de çok büyük bir zarar veriyor. Sadece Müslümanlara zarar vermiyor. İslamiyet’in bizatihi kendisine de zarar veriyor.
AK Parti kurulurken, AK Parti milletin partisi olarak kuruldu. Ama şu anda parti devletleşmiş de devlette partileşmiştir. Bu facia bu. Bir parti de eğer devlet partisi oldu mu, kendi sonunu hazırlamış demektir. Bunu AK Parti’nin ileri gelenlerin şapkayı önlerine alıp düşünmesi lazım.
'Bahçeli ve Erdoğan'ın söylediklerine güvenmiyorum'
Kürt meselesinde yaşanan gel-gitler, sabah böyle, akşam böyle şeklindeki politikalar maalesef bu işin cılkını çıkardı ve ben bu tavrı ve çözüm yöntemlerini doğru bulmuyorum. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Devlet Bahçeli yani Cumhur İttifakı’nın iki bileşeni ve iki lideri o kadar çok zikzaklar çizdiler ki dolayısıyla bu saatten sonra söylediklerine açıkçası güvenemiyorum, itimat edemiyorum. Sayın Bahçeli tuttu meydanlarda ip attı, bunu alın asın dedi. Daha düne kadar 'DEM Parti derhal kapatılmalıdır' dedi. Eğer kapanmıyorsa Anayasa Mahkemesi kapanmalıdır dedi. Bunları diyen Bahçeli şimdi de efendim çıkıp diyor ki Abdullah Öcalan gelsin, işte umut hakkından yararlansın, Meclis'te konuşsun falan. Doğrusunu isterseniz ben tabii Türkiye’de bir barış olsun mu? Evet. Kürt meselesi çözülsün mü? Evet. Türklerin ve Kürtlerin bin yıllık kardeşliğinin devam etmesi gerekiyor mu? Evet. Yüzde 100 evet. Tereddütsüz evet. Ancak Abdullah Öcalan gelsin, yani bu PKK’nın terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan gelsin, Meclis'te konuşsun. Ama diyelim ki ona sempati duyan Selahattin Demirtaş hapiste çürümeye devam etsin. Ahmet Türk ona sempati duyduğu için alınsın belediyeden, yani azledilsin, yerine kayım tayin edilsin. Veya Akdeniz Belediye Başkanı azledilsin, yerine kayyum tayin edilsin. Fakat bu terör örgütünün lideri çıksın hapishaneden, gelsin mecliste konuşsun. Bunları çok tutarlı bulmuyorum.
'Karanlıkların sonu sabahın aydınlığıdır'
Hayatımın hiçbir döneminde karamsar olmadım. Ve karamsarlığın ruhuma hakim olmasına müsaade etmedim. Ben çünkü Allah’tan ümidini kesmeyen bir kulum. Çünkü Allah’tan ümidinizi keserseniz siz o zaman kulluğunuzda da sıkıntı var demektir. Elbette karanlıklar vardır. Elbette kış vardır. Kışın sonu bahardır. Karanlıkların sonu sabahın aydınlığıdır. Kıyamete kadar devam etmiş bir yanlışlık ve zulüm yoktur. Ben bizim ülkemizin de hukuk açısından, insan hakları açısından, özellikle demokrasi açısından daha iyi günler göreceğine şahsen inanıyorum ve bu inancımı sürdürmek istiyorum. Efendim dediğim gibi yani ister KHK’lı, ister şu veya bu şekilde mağdur olmuş insanlar hukuk içerisinde, meşruiyet zemininde illegaliteye kaçmadan, şiddete bulaşmadan, yeni bir yanlışa tevessül etmeden hukuk zemininde haklarını aramaları gerekir. Bundan başka yeryüzünde henüz bulunmuş bir yol ve yöntem yok."
En Çok Okunan Haberler