SON DAKİKA

Ahu Özyurt: Gazete tirajı kadar takipçim var

TV ekranlarının deneyimli ismi Ahu Özyurt, 2 yıllık ayrılığın ardından CNN Türk'e dönüş sürecini, Soner Yalçın'ın mektubu ile ilgili iddiaları, Habertürk'teki "gurur kırıcı" ayrılığın perde arkasını ve sosyal medyanın gücünü nasıl keşfettiğini anlattı...

Haber Giriş Tarihi: 22.08.2011 22:06
Haber Güncellenme Tarihi: 22.08.2011 22:06
Kaynak: Haber Merkezi
Ahu Özyurt: Gazete tirajı kadar takipçim var

TV ekranlarının deneyimli kadın yüzlerinden gazeteci Ahu Özyurt, 2 yıllık ayrılığın ardından, kendi tabiri ile 'evine' yani CNN Türk'e geri döndü.

2009 yılında CNN Türk ve Milliyet'in Washington Temsilciğinden ani bir kararla ayrılan Özyurt için o günden bu güne ne değişti? Ekranın deneyimli ismi ile, CNN Türk'e dönüş sürecinin yanı sıra bunun öncesinde yaşadığı tartışmalı Habertürk ve Bloomberg HT ayrılığını, gönüllü olarak CHP'de yaptığı basın danışmanlığı görevi sonrası ortaya çıkan 'gazetecinin tarafsızlığı' tartışmasını ve sosyal medyanın gazetecilere sağladığı avantajlı gücü Mercek'e anlattı.

İşte, Meral Gemici'nin yaptığı o röportaj

Öncelikle 2009 yılında, CNN Türk'ten ayrılışınızla başlayalım isterseniz. O dönemde kanaldan neden ayrılmıştınız?

Yani o açıkçası birazcık da hızlı ilerleyen bir süreç oldu. Çok da ayrılmaya niyetli olmadığım bir dönemdi, Washington'da 2 sene kadar geçirmiştim. Benim hesaplarıma göre 2 sene daha kalabilecek şekilde kendimi ayarlamıştım. Ama CNN Türk'e de Milliyet'e de daha farklı şeyler yapmak istiyordum o dönemde. Bunları birazcık da konuşmak istedim. Grubun biraz sıkıntılı bir dönemiydi, yöneticilere fazla ulaşamadığımız bir dönemdi. Zor bir dönemdi grup için de. Ve o dönemde açıkçası sanki özellikle CNN Türk açısından, önceliklerin değiştiği hissiyatına kapılmıştım. Kırıp dökmeden yolları ayırmak, çok daha iyi olur bu dönemde diye düşünmüştüm. Yeni bir şey denemek, Türkiye'ye dönebiliyorsam biraz daha iyi şartlarla dönmek istiyordum. Siyaseten de çok ilginç bir döneme giriliyordu.. İşte açılımın falan ilk başladığı günlerdi. Doğal olarak ben de biraz daha sıcak haberin yakınında olmak için Türkiye'ye dönmek istedim. Çok da gerilmeden, tartışmadan etmeden ayrıldık. Biraz da onun için evime dönüş olduğum için mutluyum. O kapıların bana hala açık olduğunu görmek beni mutlu etti.

"ÇOK DAHA HUZURLU BİR CNN TURK BULDUM"

Şimdi ise tekrar CNN Türk'e döndünüz, değişen ne oldu?

Yani aslında hep aklımdaydı ama çok da imkan olan bir durum yok gibiydi. Sonradan bir ihtiyaç olabileceğini fark ettim ve ben Ferhat Bey'le temasa geçmek istedim, sadece fikirlerimi söylemek için. Hani 'şuraya şunu koyabilirsiniz, buraya bunu yaparsanız güzel olur' diye. Bunun sonrasında kendisi ve Barış Tünay, kanalın CEO'su, bunu biraz daha genişletmek ve görüşmeleri biraz daha derinleştirmek istediler. Uzun bir süreye yayıldı. Bir noktada hatta, sağ olsunlar, Arzun Hanım ve Aydın Bey de haberdar oldular ve onların onayı ve sevgisi devreye girdi. Bu da iyi oldu. Bıraktığımda biraz daha gergin bir CNN Türk vardı. Şimdi çok daha huzurlu ve biz gitsek bile taşları oynamamış bir CNN Türk buldum.

Ardından Habertürk'e geçtiniz. Bu nasıl bir deneyimdi sizin için. Ciner Grubu'nda ne kadar süre çalıştınız?

Ciner Grubunda bir sene kadar çalıştım. Bunun ilk altı ayı hatta 5 ayı kadarı Habertürk'teydi. 1 Ocak itibariyle de Didem Ciner'in ricasıyla Bloomberg'in kuruluş aşamasında yer almak için Bloomberg HT'ye geçtim. İkisi de benim için verimliydi. Hani ortalıklara dökülen, yazılan çizilen ufak tefek tartışmalar dışında orda da çok sevdiğim arkadaşlarım vardı. Daha önce çalıştığım kurumlardan dostlarım vardı. Hani, Fatih Altaylı, Murat Bardakçı gibi isimlerle yan yana çalışmak önemlidir. Sonra, hala benim bilmediğim nedenlerden ötürü, kurumdan ayrılmam gerekti .O esrar perdesi benim için hiç kalkmadı. Çok uzun bir süre de kalkmayacak herhalde.

"GURURUMUN KIRILDIĞINI HİSSETTİM"

Size de sürpriz oldu bu ayrılık herhalde?

Evet çok büyük sürpriz oldu. Ve daha önce hiç şahit olmadığım bir şekilde bana deklare edilince çok daha şaşırtıcı oldu. Benim çalıştığım diğer kurumlarla hep dostça ve karşılıklı anlayış içerisinde ayrılmışızdır. Yani izin isterim, tazminatları yakarım ve öyle giderim. Onun için de bütün kurumlarda nesreyse hala dostlarım ve arkadaşlarım var. İlk defa burada açıkçası gururumun kırıldığını hissettim. Çok da severek kuruluş aşamasına emek verdiğim bir kurumdu. Çok sevdiğim insanlarla çok mutlu çalışıyordum. Birden bire, hala daha anlayamadığım bir sebeple yolumuzu ayırmamız gerekti. Varmış her işte bir hayır demek lazım.

Bu ayrılık konusunda Yiğit Bulut'un adı geçti çok sık. Bu doğru mu? Asıl sebep neydi sizce?

Yiğit ile biz haber kavgası etmiş olabiliriz ama ondan sonra bir üç ay daha beraber çalıştık. Ayrılma sürecimde Yiğit Bulut'un etkisi olduğunu hiç düşünmedim. Sanmıyorum açıkçası ve bu benim şahsi kanaatim ama daha yukarılarda etkisi olmuşsa bilemem. Ben kendisiyle daha sonra da çalıştım. Ardından, Bloomberg'e geçtikten sonra da karşılaştım. Benim pozisyonumda birisinin görevden çıkarılması için daha yukarıda bir irade gerekiyordu ve anladığım kadarıyla da öyle oldu.

Daha sonra sizin için daha pasif bir dönem başladı medyada. Bu süreçte neler yaptınız?

Yani şöyle, internette yazmaya başladım Gazeteport'ta. Yavuz Semerci ile Açıl Sezen bana sitenin kapılarını açtılar. Önce yöneticilik yap dediler, daha sonra yazmaya devam edeceğimi söyledim. Huffington Post'ta da yazmaya başladım ki oraya zaten ABD'de iken de yazıyordum. Amerika'da seçimler devam ederken yazmaya başlamıştım. Ama Türkiye'ye döndükten sonra da Türkiye özelinde yazılar yazmaya başladım. Oradayken daha çok yerel siyaset üzerine yazılar yazıyorduk veya katkıda bulunuyorduk makalelere. Buraya gelince Türkiye özelinde bazı şeyler yazma şansım oldu. İşte Dünya Kupası Basketbol finalleri, Türk dış politikası, zaman zaman hükümetin tartışmalı uygulamaları gibi...

"GAZETEPORT'TA YAZMAM MÜMKÜN OLMAYABİLİR"

Peki Gazeteport'ta yazmaya devam edecek misiniz?

Gazeteport'ta bu hafta belki bir yazı daha yazarım ama sonra herhalde CNN Türk'ün kurumsal anlayışı gereği yazmam çok mümkün olmayabilir. Ferhat Bey bana "Cnnturk.com'da yazmanı tercih ederim" dedi. Herhalde onu yapacağım. Belki kısmet olursa, bir de hayalimde gazetede yazmak var. O da önümüzdeki dönemin hedefleri arasında.

Bir de bu dönemde CHP'nin basın bürosunda görev yaptınız. Bu hatta bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu görevi yapmaya nasıl karar verdiniz?

Şimdi bu açıkçası gönüllü yapılmış bir işti. Yani profesyonel, maaşla yapılmış bir iş değildi. Partinin değişim sürecinde en azından bütün o kaotik, yeni kurultaylar, yeni yönetimler sürecinde medya gözüyle içeriye ne kadar katkıda bulunabiliriz diye düşündüm ve sağ olsun genel başkan da hayır demedi. Verebildiğimiz kadar gazeteci perspektifinden şeytanın avukatlığını yaparak 'ben gazeteci olsam şu söylediğinizi basmam' diyecek kadar açık bir katkıda bulunmaya gayret ettim. Ama tabi kampanya süreci başladıktan sonra bu işin daha profesyonelleri girdi devreye.

Daha sonra bu göreviniz sona erdi sanıyoruz. Bu sizin kendiniz mi ayrıldınız?

E biraz öyle oldu. Zaten gerek de kalmadı. Benim esas olarak yaptığım, Kemal Bey'in seyehatleri öncesi, yerel basınla temas kurmaktı. Erzurum'a mı gidiyor, Sakarya'ya mı gidiyor, ziyaret öncesi oradaki muhabir arkadaşlarımızı arıyorduk. Hani işte ne konuşuluyor, şehrin önemli meseleleri nelerdir, programa sizleri nasıl yerleştirebiliriz gibi konularla ilgileniyordum. Benim açımdan çok öğreticiydi ve mesleğime en yakın işi yaptığımı düşünüyordum o süreçte ve bu gönüllü bir şeydi. Zaten hepi topu 4 aylık bir şeydi. Biraz, dernekte çalışmış gibi hissettim kendimi. Sonra zaten milletvekilliği seçimi başlayınca, adaylar belli olunca profesyonel bir ajans bütün bu operasyonları devraldı ve bize gerek kalmadı.

"KAFADAN HERKESİ YANDAŞ BASIN KATEGORİSİNE KOYMANIN YANLIŞ OLDUĞUNU FARKETTİM"

Bir de konunun gazetecilik açısından taraflılık-tarafsızlık boyutu gündeme geldi. Bu ne kadar zarar verdi size?

Belki benim tarafsızlığıma başta bir miktar zarar vermiş olabilir ama o dengeyi korumaya gayret ettim. Özellikle, partinin karşısında diye bilinen medya gruplarından arkadaşlarla veya partiye sert baktığını tahmin ettiğimiz bazı yayın gruplarıyla gazeteciliği konuşarak, hani onların perspektifini almaya gayret ettim. O noktada kendim de muhalif kalabildim. Şu sürecin bana en büyük katkısı muhtemelen işte Elif Çakır gibi arkadaşlarımın olmasıdır. Yani CHP'ye çok sıcak olduğunu sanmadığınız bir yığın insanla ya da tahmin etmediğiniz bir yığın insanın fikirlerini öğrenme ve konuşma şansım oldu. Benim için en büyük katkı budur. Yani, kafadan herkesi yandaş basın gibi bir kategoriye koymanın doğru olmadığını fark ettim. Onların hem nüanslarını hem fikirlerinin çok değerli olduğunu öğrendim. Benim için çok değerli bunlar. Ve bunun bedeli biraz kredibilite kaybıysa ben bunu telafi ederim ama kazandığım dostluklar benim için çok önemli bu dönemde.

Yine bir dönem isminiz, Soner Yalçın'ın bir mektubu ile anıldı. Odatv ve Halk TV birleşmesi ile oluşturulacak yeni bir yapılanmada bulunacağınız yönünde haberler çıktı. Bu doğru muydu? Siz bu yapılanmanın neresindeydiniz?

Şimdi ben o mektubu hiç görmedim. Bir akşam telefonda, Sayın Şamil Tayyar ve Ahmet Kekeç konuşurlarken adımın geçtiği söylendi. Belgenin tamamı konusunda en ufak bir fikrim yok. Ama Soner benim 15 yıllık arkadaşım, hala da arkadaşım. Ve yaptıklarının ne olduğu konusunda hala daha çok ciddi bir muğlaklık var. Adaletin önünde kendisini aklayacağına eminim. Ve arkadaşım olarak da kalacak. Ben onun bir el koyma sürecine dahil olduğunu sanmıyorum. Tamamen ticari olarak boşta duran bir frekansı satın almak niyetiyle bazı girişimler yaptığını biliyordum. Maddi perspektifi de düşünerek yapmıştı. Ama beni çok az kısmına dahil ettiğini biliyordum. Bu görüşmelerin pek çoğundan benim haberim yoktu. Sadece niyeti olduğunu biliyordum ve bu niyet de yasa dışı bir niyet değildir açıkçası. Orada bir suç işlediğine inanmıyorum Soner'in. Bu dönem de adı biraz gündemden uzak tutuluyor ama Türkiye'nin iyi araştırmacılarındandır. Ben ondan çok şey öğrendim.

"ESRA ELÖNÜ'NÜN DE DAVET EDİLEBİLECEĞİ BİR KANALDAN BAHSEDİYORDU"

Nasıl bir kanaldı üzerinde konuşulan?

Kafasında hep rahmetli Ufuk Güldemir'in kurduğu gibi bir kanal kurma fikri vardı. Özgürce tartışılan, herkesin çıktığı, hem sağ hem sol perspektiften entelektüellerin geldiği; yani İsmet Özel'in de geldiği, Pınar Türenç'in de program yaptığı, Mehmet Tezkan'ın da program yaptığı bir kanal projesi vardı. Bunun da suç olduğunu sanmıyorum ben. Yani herkese kapıları açık olan, mesela Esra Elönü'nün de davet edilebileceği bir kanaldan bahsediyordu. Bu kadar, yasakları olmayan bir yer kurmak istiyordu. Ama bu tabi, bazı basın grupları tarafından çok kötü suiistimal edildi ve bazı yazarlar kendisine çok haksız yere saldırdılar. Onlar da arkadaşlarım benim ama yanlış davrandıklarını düşünüyorum.

"GAZETE TİRAJI KADAR TAKİPÇİM VAR BENİM"

Bu haberlerle anılmak mesleki olarak size zarar verdi mi?

Yani zarardan kastın ne olduğuna bakmak lazım. Ben gazeteciliği hala olabildiğince kendi başıma yapmaya çalışıyorum. Hani kağıt üzerinde full time bir işim yok ama sosyal paylaşım ağlarında 70 bin takipçim var. Yani gazete tirajı kadar takipçim var benim. Bir şeyi yanlış yazdığımda beni düzelten insanlar var ve bunların pek çoğu sıradan okuyucular. Yani eleştirme hakkına da sahipler beni her zaman. Ben birazcık daha hani, tabiri caizse o fildişi kulelerden indim ve gerçek hayatın içinde bu işin nasıl yapıldığını anlamaya çalıştım. Bunu yaparak da kredibilitemi geri aldığımı düşünüyorum. Doğru soru sorarak, herkese eşit yanıt hakkı vermeye çalışarak bunu sanal ortamda da yapsanız alıcısı oluyor bir noktada.

Hazır konu açılmışken sosyal medyaya da değinmek isterim. Sosyal medya gazeteciler için avantajlı bir alan mı oldu? Bir de gazeteci sosyal medyada her şeyi yazabilir mi?


Evet avantajlı bir alan, çünkü çok farklı haber kaynaklarım oluştu. Normalde ben bir TV kanalında ya da gazetede yazıyor olsaydım, konuşma şansı bulamayacağım bir yığın insandan bir yığın bilgi gelmeye başladı. Ve bu çok hızlı bir alan, tüketim hızı ayrı ama resmi de bütünleyen bir alan haline gelmeye başladı. Ama her zaman gaza gelme ihtimali var, onun için çok dikkatli olmak gerekiyor sosyal medyada.

Bana göre her kurumun guideline (yönerge) dediğimiz gibi bir kuralının olması gerekiyor. Ben mesela temiz ve düzgün Türkçe kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Bazı arkadaşlar sokak Türkçesiyle yazıyorlar oraya, bunun doğru olmadığını düşünüyorum.

İkincisi, bir kurumu temsil ediyorsanız, o kurumun konfirme etmediği bilgiyi paylaşma veya yayma hakkımız olmamalı. Yani ben önümüzdeki haftadan itibaren yazdığımda, oraya yazdığımda muhtemelen CNN Türk kimliğimle yazıyor olacağım. Ve mesela cnnturk.com'un haberlerini yayma konusunda daha rahatım ama başka bir kanalın haberini retweet edebilir miyim çok emin değilim. Muhtemelen de edemem. Her kurum, BBC de başta olmak üzere belli politikalar belirliyor, belli kurallar koymaya başlıyor yavaş yavaş. Önümüzdeki dönemde daha çok göreceğiz bunu.

"TÜRKİYE, KONUŞAN KELLE DEDİĞİMİZ GAZETECİLİKTEN ZARAR GÖRMEYE BAŞLADI"

NTV'deki son dönem yapılandırmalar çerçevesinde, sizden kısa bir medya değerlendirmesi alabilir miyiz?

NTV'nin bir prime time kanal yapma fikri aslında çok yeni bir fikir değil. Ben orada çalışırken de sevgili Cem Aydın'ın ve Ferit beyin düşündüğü şeyler arasındaydı. NTV ilk kurulduğu gibi, düz haber veren ve muhabir ağırlıklı,bir sistem oturtacaklar. Daha çok haber ve muhabir göreceğiz muhtemelen ama daha az tartışma programı, daha az yoruma açık programlar göreceğiz. Bu bir politika değişikliği neresinden baksanız ve bir patronaj tercihi.

Bir risk alıyorlar ama muhtemelen hesabını yapmışlardır. Aslında şöyle naçizane söylemem gereken bir şey var. Türkiye birkaç kaç senedir bu, İngilizce tabiriyle 'talking heads' yani konuşan kelleler, tartışan kelleler dediğimiz gazetecilikten zarar görmeye başladı. Bunun, belki bu sene biraz daha geri plana çekildiğini göreceğiz. Ekranda bağıran çağıran adamların sayısı azalacak çünkü hassas bir döneme giriyor Türkiye. Bu, Amerika'da da böyle 2-3 sene filan yapılabilmiş bir şey. Fox News'un başlattığı bir yöntemdir bu, Bush yönetimi döneminde başladı. Zamanla tutmadığını fark edip geri döndüler. Türkiye'de de benim gördüğüm kadarıyla izleyicinin biraz daha geleneksel taleplerine geri döneceğiz. İlginç bir dönem olacak ama hassas bir dönem olacak. Onun için herkesin biraz daha iyi gazetecilik, temiz, manipülasyondan uzak gazetecilik yapması gereken bir dönem olacak.

CNN Türk'te yeni dönemde tam olarak göreviniz nedir? Görev ve sorumluluk alanınızda neler değişti? Ekranda olacak mısınız? Aktif görevinize ne zaman başlayacaksınız?


Şimdi herhalde, Ağustos'un son haftası, Eylül'ün ilk haftası itibariyle artık full time başlamış olurum göreve. Yeni yayın dönemi, kanalın yanılmıyorsam Eylül ortasında başlıyor. Benim görevim şu an belli; içeride haber yazan bir kadroyu yönetiyorum. Küçük de olsa haber yazan editoryal kadronun başındayım ama ekranda görmek konusunda konuşulan birkaç seçenek var anladığım kadarıyla. Bu belki bir, haftalık program olabilir ama bunu daha kesinleştirmedik. Ben, bir süre daha mutfakta çalışma fikrine hazırım. Herhalde bir noktada ekranda görünürüz ama Ekim gibi falan muhtemelen.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Evime döndüğüm için çok mutluyum, bunu söylemek istiyorum. Yeni dönemde kanalın iyi haberciliğini biraz daha görünür yapacağız. Şunu da ekleyeyim. Mesela her an herkes TV karşısında değil ama insanların iphone'u var, iPad'i var, Blackberry'si var. İçeride üretilen haberlerin herkese aynı süratte ulaşması için uğraşacağım, çünkü hakikten sosyal medya dediğimiz şey bunun için var. Daha çok haber daha çok bilgi. Ve bilginin, herkese daha demokratik şekilde ulaşması gerekiyor. Ve ben bunun için uğraşacağım.

www.medyaloji.net 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursaport.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.