SON DAKİKA
Hava Durumu

Büyükaşık'ın 2'nci romanı 'Tragedyayı Oynarken' 2'nci baskısında

Öğretmen- yazar Erinç Büyükaşık'ın ikinci romanı “Tragedyayı Oynarken” ülkenin yaşadığı deprem felaketi ardından kaleme alınmış “Hatay” özelinde bir felaket romanı.

Haber Giriş Tarihi: 26.12.2023 22:36
Haber Güncellenme Tarihi: 26.12.2023 22:36
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Büyükaşık'ın 2'nci romanı 'Tragedyayı Oynarken' 2'nci baskısında

Öğretmen- yazar Erinç Büyükaşık'ın ikinci romanı “Tragedyayı Oynarken” kitabının tanıtımını Savaş Ünlü şöyle yapıyor:

"Çocuğa ne verirsen onu alırsın, sözünün en somut örneğidir Erinç Büyükaşık. Eğitimci olan aile bireylerinden kitabı, okumayı, düşünmeyi, sorgulamayı gördü. Çocukluk dönemi 80'li yıllar, televizyon da sokak oyunları da ilgi alanı olmadı. Kitapların büyülü, insanı sarıveren dünyası ilgisini çekiyordu. Elini attığında hemen hemen çoğu kitaba ulaşma olanağı vardı, o olanağı geri çevirmedi.  Çocukluk döneminde başlayan yolculuğu sürüyor. Yükselen değerler onun için bir hiçti. Gördüğünün, tanık olduğunun peşindeydi. Öyküler, romanlar yazmak, onun da ötesinde bolca okumak. Dergi çıkarmaya ne dersiniz, onu da başarıyla gerçekleştiriyor günümüzde. Erinç Büyükaşık'ın yükselen değerleri de günümüzde birer masala dönüşen, dönüştürülmeye çalışılan şeyler...

Cortazar, Marquez, Atay, Borges gibi ustaların iyi bir okuru olmak için edebiyatın enginlerinde kulaç atmaya başladı. Çok şey edindi o ve onlar gibi ustalardan. Modernist, serbest dolayımlı anlatımın çekici girdabına kaptırdı kendini. Yazdığı öyküler bunun somut kanıtıdır. Öykülerinde yaratıcı buluşlara açık olmasını savunduğunu iyi bir okuyucu kesinlikle kaçırmaz.

Bu açıdan atmosfer, anlatıcı, izlek adına ülke, coğrafya, kent, mahalle, ev gibi mekanlar kadar distopyayı da kapsayan bir anlatı evreni kurmayı başardığına tanık oluyorsunuz. Belki de yaşadığımız coğrafyaların distopya alametlerini her gün başka çelişkiler, paradigmalar ve felaketlerle yaşaması da bunun nedeni. Otokrasi, bireyin kuşatılmışlığı, ötekileştirilen kalabalıklar, hukukun yok sayıldığı olaylar dizisi, kıyımlar kendi başına bir distopya da sayılabilir ülkemizde bir yandan da. Burada sözü fazla uzatmayalım. Yazar Büyükaşık'ın “Hep Uzak”, “Sınırlar Kapalı, “Dehlizler ve Rüyalar” gibi öykü kitaplarını okuyun. Satırların dehlizlerinde bakın neler çıkacak karşınıza...

Gelelim başarılı öykücünün yeni çıkan ikinci romanına. Kentli, beyaz yakalı bir kahraman olan Murat Ka’nın  kafkaesk bir yorumla “Joseph Ka” göndermesi eşliğinde metropol-taşra gerilimini yüklendiği ilk romanı “Murat Ka’nın Çoğul Tarihi” ardından Erinç Büyükaşık ikinci romanı “Tragedyayı Oynarken”i. Yazarın ilk romanından farklı olarak “Tragedyayı Oynarken” ülkenin yaşadığı deprem felaketi ardından kaleme alınmış “Hatay” özelinde bir felaket romanı. İlk roman “Murat Ka’nın Çoğul Tarihi”nde Erinç Büyükaşık, yayımlanmış öykülerinin de belirgin bir izleği sayılabilecek “kadın”sık hallerini işlerken yeni romanı felaketin izdüşümlerini “unutmak ve bellek” kavramları eşliğinde irdeliyor.

Murat Ka’nın Çoğul Tarihi’nde  bir cinayetin “anımsattıkları” izinde taşranın “kadın”a dair boğucu ve öldürücü “ hali yansıtırken kahramanın geçmişiyle yüzleşmesi, kadınlık, erkeklik halleri, Gezi eylemlerine kadar uzanan bir süreci de yansıtıyor. Romanın izleğini özetleyen bir soru ışığında beliriyor bu çatı üstelik. Bu soru özetle Esma’nın Katilleri Nerede?” biçiminde özetlenebilir.

Tragedyayı Oynarken’in ortaya çıkışı bir felaketin ardından yazarın da yaşadığı travmalar ardı sıra ortaya çıktı. Hatay’ın günlerce yaşadığı çaresizliği akrabaları ve dostları çerçevesinde gözlemlemek ve kentteki depremzedelerin çığlıklar, öfke romanın ana hatlarını da oluşturuyor. Bir tragedyayı tüm acımasızlığıyla oynayan bir kentin öyküsünü kaleme alırken tanıdığı insanların felaketin sonrasındaki öykülerini fazlasıyla içselleştirmek zorunda kalan yazar, şu soruları da sorduruyor okura. Bugün hâlâ yıkımın toplumsal travmaları sürerken bir kenti ve ülkeyi ayağa kaldırmak ve belleği diri tutmak mümkün mü? Unutkanlıklarımızı yargılayarak atılabilecek bu adımı Berlin’den Hatay’a uzanan yolculuğun yıkıntıların altında kalan anıları da işiterek gerçekleştiriyor yazar. Ayşen, Ahmet, Arif, Nezahat ve kitabın diğer kahramanların köye ve taşraya yolculuk bağlamında “unutma”ya dair korkular içinde olması bu “tragedya”nın içindeki kolektif travmalarında bir nevi tragedyavari sahnelerini de zorunlu kılıyor roman dahilinde.

Öyküde gerçekliği yalnızca kahramanın dolayımsız tanıklıkları olarak görmeyen yazarın teknik olarak yaratıcı, buluşlara açık olduğunu da söylemek mümkün. Bu açıdan atmosfer, anlatıcı, izlek adına ülke, coğrafya, kent, mahalle, ev gibi mekanlar kadar distopyayı da kapsayan bir anlatı evreni de kuruyor Büyükaşık kendi yazı serüveninde. Belki de yaşadığımız coğrafyaların distopya alametlerini her gün başka çelişkiler, paradigmalar ve felaketlerle yaşaması da bunun nedeni. Otokrasi, bireyin kuşatılmışlığı, ötekileştirilen kalabalıklar, hukukun yok sayıldığı toplumsal olaylar dizisi, kıyımlar kendi başına bir distopya da sayılabilir ülkemizde bu açıdan da. “Kediye Dokunma”  isimli öykü kitabında da bu açıdan tam da sözünü ettiğimiz “distopik” öykülerle okurunu karşılayan yazar; savaş, ölüm, cinayet, küresel bir cezaevi gerçeğimiz  izinde kara öykünün peşi sıra öyküsel yolculuğunu ortaya koyuyor.

Olağanın izinde olağandışılık veya anomaliyi metnin içinde gezdiren, "vicdanı” ve “farkındalık”ı  ana izlek olarak benimseyen yazarın yeni romanı “Tragedyayı Oynarken”de  deprem gerçekliğinin izinde bir kentin yıkımına dair tanıklıkları, Murat Ka’nın geçmişiyle yüzleşmesinde “Kırmızı Pazartesi”nde karşımıza çıkan toplumsal olarak suça ortaklık dahilinde görebiliyor. Romanın bu açıdan kahramanı çerçevesinde şu değerlendirmeyi yapabilmek de mümkün. Roman kahramanımız, Almanya’dan babasının “alzheimer” hastalığı nedeniyle dönmek durumunda kaldığında depremle yüzleşiyor roman boyunca. Depreme dışardan bakmak yerine deprem bölgesindeki çelişkiler, yıkımları tanıklıktan çıkarak “depremzede”nin yaşadığı çıkmazlar ve psikolojiyle çözümlemeye çalışan bir roman kahramanına dönüşüyor giderek. Hatay’ın, yok olan  bir kentin, hem geçmişi hem de belirsiz geleceği tam da “alzheimer”, “hafıza”, “unutmamak” kavramları ve olguları ışığında karşımıza çıkıyor nihayetinde."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.