SON DAKİKA
Hava Durumu

Bursa Uludağ Üniversitesi'nde Emek ve Dayanışma Şenliği yürüyüşü

Bursa Uludağ Üniversitesi öğrencilerinden oluşan grup ile Bursa Gençlik Dayanışması 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü öncesi Görükle Kampusü'nde yürüyüş ve dayanışma şenliği düzenledi. Yapılan açıklamada, gençlerin bozuk düzenin izleyicisi olmayacağı, susmayıp alanlarda olmaya devam edeceği belirtildi.

Haber Giriş Tarihi: 30.04.2025 16:34
Haber Güncellenme Tarihi: 01.05.2025 02:15
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Bursa Uludağ Üniversitesi'nde Emek ve Dayanışma Şenliği yürüyüşü

PELİN AKDEMİR / BURSAPORT

Bursa Uludağ Üniversitesi öğrencilerinden oluşan grup ile Bursa Gençlik Dayanışması, üniversitenin Görükle Kampusü'ndeki Kredi ve Yurtlar Kurumu önünde saat 16.00'da toplanarak yemekhane yakınındaki forum alanına yürüyüş gerçekleştirdi.

Yürüyüş güzergahı konusunda polis ile kısa süreli yaşanan tartışma sonucunda üniversite öğrencileri, belirledikleri güzergahtan forum alanına yürüyüşlerini gerçekleştirdi.

Üniversite güvenlik görevlileri ile polisin güvenlik önlemi aldığı yürüyüşte öğrenciler, "Yaşasın öğrenci dayanışması", "İşçi gençlik el ele genel greve", "Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz", "ODTÜ'ye selam, direnişe devam", "Özgür, bilimsel, laik, demokratik eğitim" şeklinde sloganlar attılar.

Forum alanına varan öğrenciler burada saloganlar eşliğinde bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. Açıklamada, gençlerin bozuk düzenin izleyicisi olmayacağı, alanlarda olmaya devam edeceği belirtilerek, gösteriler sırasında gözaltına alınan, tutuklanan öğrencilerin serbest bırakılması istendi.

Ülkenin dört bir yanının yıllardır iktidarın gerici politikalarıyla yoksulluğa, geleceksizliğe ve eşitsizliğe mahkûm edildiği dile getirilen açıklamada, "Halkın farklı kesimlerini birbirine düşman eden, bizleri niteliksiz eğitim ve güvencesiz çalışma koşullarıyla karanlık bir geleceğe sürükleyen bu yeni rejimin sahipleri, gençliğin bu rezil düzene sessizce boyun eğeceğini sandılar." denildi.

'Bu bozuk düzenin izleyicisi olmayacağız'

"Ancak İstanbul Üniversitesi’nden sıra arkadaşlarımız barikatları aşarak, ODTÜ’lü dostlarımız akademik boykotla üniversitelileri ayağa çağırarak bizlere, bu bozuk düzenin izleyicisi olmayacağımızı bir kez daha hatırlattı. Yıllardır içimizde biriken öfke, yan yana gelişlerimizle taleplere dönüştü; mücadelemizi örerek ülkenin dört bir yanında büyüttü. İstanbul Üniversitesi yönetimi tarafından İmamoğlu’nun diplomasının iptali kararı üniversitelerin yönetimlerinin özerk yapıda olmadığı, iktidarın arka bahçesi olarak düzenlendiğini en yakından görmemizi sağladı." ifadelerine yer verilen açıklama şöyle:

'Eğitim politikaları bu ülkenin gençliğine karşı bir saldırıdır'

"Liyakatten uzak, kadroları yandaşlarla dolduran, öğretmen adaylarını oyalayan ve öğrencileri belirsizliğe mahkûm eden eğitim politikaları bu ülkenin gençliğine karşı bir saldırıdır. Eleştirel düşünceyi bastırmaya çalışan bu sistem, gençleri yurtdışına kaçmak zorunda bırakırken, biz başka bir eğitimin ve yaşamın mümkün olduğunu söylüyoruz. Türkiye’nin eğitimi özerk, laik ve demokratik olmalı; hiçbir gencin zihni siyasi propagandaya teslim edilmemelidir.

Hükümetin baskı ve korku politikalarına karşı gençlik susmuyor. Bu şenlik, susturulmak istenen seslerin birlikte yükseldiği, karanlığa karşı dayanışmanın ve direnişin büyütüldüğü bir alandır. Çünkü biz, baskıya boyun eğmeyecek, özgür ve eşit bir gelecek için birlikte mücadele edeceğiz.

'Adalet bağımsızlığını yitirdi, her itiraz susturulmak isteniyor'

Ankara’daki 'Gençlik Yürüyor, Geleceğine Sahip Çıkıyor' eylemini destekliyor, gözaltına alınan öğrencilerin serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Anayasal haklara rağmen yürüyüş hakkının keyfi gerekçelerle sınırlandırılması, hukukun iktidarın elinde araçsallaştığını gösteriyor. Adalet bağımsızlığını yitirmiş, iktidarın baskı politikaları her itirazı susturmaya yönelmiştir. Biz bu baskının karşısında, gençliğin yanında ve dayanışma içindeyiz.

'Geçim sıkıntısı had safhada, ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz'

Bugün Türkiye’de, barınma krizi ve artan fiyatlar nedeniyle temel ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorluk çekiyoruz. Yurtlar yetersiz, yemekhanelerdeki porsiyonlar küçülüyor, fiyatlar yükseliyor. Geçim sıkıntısı nedeniyle zorla işçi olmak zorunda bırakılıyoruz. Düşük maaşlar, güvencesiz çalışma koşulları ve uzun saatler boyunca ağır işlerde çalışıyoruz. Patronlar, kar hırsıyla insanları sömürürken, devlet de onların yanında yer alarak işçilerin haklarını yok sayıyor. İşçilerin hayatını kaybetmesine, kötü koşullara rağmen patronların kar hırsına karşı ses çıkarmak ve hesap sormak suç değildir, aksine adaletin sağlanması için yapılması gereken bir sorumluluktur.

'Bedenimize ilişkin haklarımızı yok sayıyorlar'

Kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak kamusal alanda var olma, görünür olma ve birlikte yaşama taleplerimiz sistematik baskılarla bastırılmak isteniyor. Güvenli alan taleplerimiz yok sayılıyor, yaşam alanlarımız daraltılıyor, bizi eve kapatmaya, sesimizi kısmaya çalışıyorlar. Sokakta, evde, işyerinde ve sağlık sisteminde bedenlerimiz sürekli denetim altında tutuluyor. Kadın cinayetleri cezasızlıkla beslenirken, trans cinayetleri görmezden geliniyor; yaşamlarımız her geçen gün daha da güvencesiz hale getiriliyor. Devletin ve medyanın yönlendirdiği doğum politikalarıyla bedenlerimiz üzerindeki kontrol arttırılırken, 'normal doğum' baskısı ya da üreme odaklı sağlık söylemleri beden hakkımızı yok sayıyor. Hizbullahçıların ve iktidarın yasa tasarısı diyerek sunmaya çalıştığı nefret politikaları giydiğimiz kıyafetten kullandığımız isme, ifade ettiğimiz kimlikten yaşamak istediğimiz ilişkiye kadar her alanda müdahalelerle karşı karşıya bırakıyor bizi. Bedenimize, kimliğimize, yönelimimize, doğurma ya da doğurmama kararımıza, yaşama biçimimize karışılmasına izin vermiyoruz! Bu baskılar karşısında direnen her birimiz, yaşamın kendisine sahip çıkıyoruz. Bu mücadele sadece var olma mücadelesi değil; özgür, eşit, şiddetsiz ve onurlu bir yaşamın inşasıdır. Bedenlerimiz, kimliklerimiz bizim ve bizler hep birlikte yan yanayız. Haklarımızdan vazgeçmiyoruz!

'Gençlik susmayacak, alanlarda olmaya devam edeceğiz'

23 yıldır bu ülkeyi karanlığa sürükleyen baskı politikalarını kabul etmiyoruz. Bursa'dan, Ankara'ya; üniversitelerden, sokaklara kadar özgürlüğü savunan gençlik susmayacak. Bizden çaldıkları hayatı kurmak için dayanışmayı büyütmeye, işçi sınıfının örgütlü ve birikimli direniş deneyimiyle alanlarda olmaya devam edeceğiz. Gençlik ve işçi sınıfının mücadelesi birbirinden farklı taleplerle hareket etse de, mücadelenin yükseldiği dönemlerde iki ağacın kökleri hep birbirine bağlanmıştır.
Gençler olarak atölyelerimizde, sınıflarımızda, bölümlerimizde alın terini savunan işçilerin birliğinden örnek alarak haklarımızı savunmak üzere birlikteliklerimizi kurmalı, var olan birlikteliklerimizi güçlendirmeliyiz. Özgürce ürettiğimiz, eğitim aldığımız, kendi siyasetimizi yapabildiğimiz ve dolayısıyla toplumsal yaşamın özgür, hayattaki istek ve arzularını karşılayabilen bir parçası olarak yer alabilmemiz; işçiler için iş cinayetlerinin, yoğun mesailerin karşısında insanca yaşanacak çalışma ve yaşam koşullarını kazanmaya giden aynı yola çıkıyor.

Bu sebeple şenliğimiz; karanlığa karşı direnişin, sömürüye karşı eşitliğin, baskıya karşı özgürlüğün şenliğidir. Bu şenlik, susturulmak istenenlerin neşeyle, müzikle, mücadeleyle bir araya gelişidir. Bu şenlik yönetim mekanizmalarında söz hakkı almak istediğimiz, gerçekçi taleplerimizin 1 Mayıs alanlarına taşınmasının ilk adımıdır. Bu şenlik bahar şenliklerini kazanabilmemiz için istekli olduğumuzun göstergesidir. Bu şenlik yıllardır bir kuşağın dayanışmadan yoksun olmasıyla nitelendirilmesine inat emeğin ve dayanışmanın şenliğidir.

'Anayasal haklar, özgürlükler ihlal ediliyor'

Türkiye’de anayasal haklar ve özgürlükler açıkça ihlal ediliyor. Demokratik protesto hakkını kullanan öğrenciler polis şiddetine -işkenceye- , gözaltılara -çıplak aramaya- ve tutuklamalara maruz bırakılıyor. 1886'daki Haymarket'te meydana gelen '8 saat çalışma' direnişinin, günümüzde temsili olarak 1 Mayıs'ta kutladığımız anma gününe ve ayrıca milli bayram statüsünde olmasına rağmen; 1 Mayıs'a çağrı yapan arkadaşlarımızın gözaltına alınması, anayasaya ve hukukumuza aykırıdır. 1 Mayıs Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi bayramıdır, çağrı yapanlar suçlu değildir ve gözaltılar hukuksuzdur.

Ve şimdi, sesimizi daha da yükseltme zamanı... Tüm kampüslerden, yurtlardan, sokaklardan gelen bu sesi 1 Mayıs alanlarında buluşturuyoruz. Bilimsel eğitim, güvenli kampüs, öğrenci temsilcilikleri ve yaşanılabilir bir dünya için herkesi 1 Mayıs’a, omuz omuza yürümeye çağırıyoruz.
Çünkü biz biliyoruz: Gelecek, direnenlerin olacak! 'Başka bir dünya mümkün.' "

Basın açıklamasının ardından üniversite yetkililerinin şenliğin devam edemeyeceğini söylemesi üzerine öğrenciler duruma tepki gösterdi. Yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlanması üzerine öğrenciler; Yusuf Ulcay'ın rektörlüğü döneminde Eğitim Bir Sen'in de olumsuz propagandasının etkisiyle iptal edilen Bahar Şenlikleri'ne gönderme yaparak, "Bir Başka Şenlik Mümkün" sloganıyla atölyeler, konuşmalar, tiyatro ve müzik gösterileri gerçekleştirdiler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.