'Türkiye’de eğitimin geleceği; Çocuk yoksulluğu ve okul terkleri'
'Türkiye’de eğitimin geleceği; Çocuk yoksulluğu ve okul terkleri'
Veli-Der raporuna göre, Türkiye’de çocuk işçiliği ve okul terkleri artıyor. Yoksulluk, yüksek eğitim maliyetleri ve yönetmelik değişiklikleri, 2024-2025 eğitim yılında eğitimde ciddi eşitsizliklere neden oluyor.
Haber Giriş Tarihi: 09.09.2024 16:25
Haber Güncellenme Tarihi: 10.09.2024 00:16
Kaynak:
bursaport.com
https://www.bursaport.com
Öğrenci Veli Derneği’nin (Veli-Der) hazırladığı 2024-2025 eğitim-öğretim yılı raporu, Türkiye'de artan yoksulluk ve deprem gibi faktörlerin, çocuk işçiliği ve okul terklerinde önemli artışlara yol açacağını ortaya koyuyor. Veli-Der tarafından hazırlanan raporun tamamı şöyle:
"Salgında ve sonrasında artan yoksulluk ve depremle çocuklarımız için kamusal eğitim hakkı, ücretsiz okul yemeği için gerekli önlemler alınmazsa çocuklarımızın fiziksel, akademik gelişiminde ciddi bir gerileme olacağı, okul terklerinin artacağı, “çocuk işçiliğinin”, çocuk yaşta evliliklerin artacağı, çocukların köktenci yapıların hedefi haline geleceği bilimsel bir gerçekti. Bizim ülkemizde hepsi yaşandı.
*Salgın öncesi MESEM’lerdeki öğrenci sayısı 160 bin iken bu sayı bir buçuk milyona yaklaşan (1 milyon 264 bin) bir rakama ulaştı. Nisan 2022 verilerinde MESEM’lerdeki 18 yaş altı öğrencilerin oranı yüzde 46’ydı. Yoksulluktan kaynaklı 9.10.11. sınıfta asgari ücretin üçte birini,12. sınıfta asgari ücretin yarısını alabilmek için çocuklarımız akın akın okullarını terk ediyor.
*İş Kanunu’na göre 15 yaşından küçük çocukların ağır işlerde çalışması yasak iken “çocuk işçiliği” MESEM eliyle 14’e düşürüldü ve çocuklarımız metal fabrikaları gibi çok tehlikeli iş yerlerinde bile çalışmak zorunda bırakılıyor. Son 7 ayda MESEM’li 8 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını kaybetti.
*Gerçeği örtme aracı haline gelen TÜİK verilerinde dahi 5-17 yaş arasında 720 bin çocuk işçi olarak çalıştırılıyor.
*MEB’in açıkladığı son verilerde okulda olması gereken 2 milyonu aşkın çocuk (2 milyon 9 bin 480) örgün eğitim dışında.
*TÜİK 2022 verilerine göre üç çocuktan biri (yüzde 35,3) açlık riskiyle karşı karşıya. Eurostat 2021 verilerine göre ülkemizde çocuklarımızın yüzde 45,2’si açlığı, yetersiz beslenmeyi yaşıyor. PISA 2022 raporunda “Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?” sorusuna öğrencilerin verdiği cevapla Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 19,2 ile son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu.
Finlandiya’dan Çad’a, Almanya, Fransa, Çin’den Kamboçya’ya 418 milyon çocuk ücretsiz okul yemeği hakkına ulaşabiliyorken kamuda tasarruf gerekçesiyle seçim öncesi söz verildiği halde ülkemizde ilk vazgeçilen çocuklarımız, çocuklarımızın ücretsiz okul yemeği hakkı oldu.
Okul yemeği, çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli gıdaya erişimini, akademik başarısını, okula hazırlığını artırmanın yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek, özel eğitime ihtiyaç duyan ve dezavantajlı tüm çocukların eğitime erişimini sağlamak gibi birçok önemli işlevi yerine getirmektedir. Aynı zamanda, çocuklarımızın okuldan kopmaması için en temel kamusal önlemlerden biridir. Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’nun bir parçası olarak bugün bir kez daha MEB’i ve siyasi iktidarı kamusal sorumluluklarını yerine getirmeye, okul öncesinden itibaren çocuklarımıza bir öğün ücretsiz okul yemeği ve ücretsiz su uygulamasını hayata geçirmeye çağırıyoruz.
ARTAN YOKSULLUK EN ÇOK ÇOCUKLARIMIZI VURUYOR! KAMUSAL EĞİTİM İÇİN YETERLİ BÜTÇE!
Ülkemizde halkın yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştığı ve ekonomik krizin her geçen gün arttığı tabloda yoksulluk en çok çocuklarımızı etkiliyor.
*Özel okullaşma ülke tarihinin en yüksek oranına yüzde 24’e ulaştı. Özel okullarla kamu okulları arasındaki eşitsizlik her geçen gün artıyor. Eğitimin paralı hale getirilmesiyle kamu okulları arasındaki eşitsizlik te derinleşiyor.
*OECD raporunda Türkiye’deki kamu okulları için yarı-özel ifadesi kullanılıyor. Türkiye’de Anayasa’daki “Temel eğitimin ilk kademesi olan ilk öğretim, öğrenim çağındaki kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve temel ve orta eğitim Devlet okullarında parasızdır.” maddesine rağmen okullardan bağış adı altında toplanan kalemler başta olmak üzere okul yemeğinden, servislere, okul giderlerine verilen ücretlerle ülkemizde parasız, kamusal eğitimin olmadığı belirtiliyor.
*Gıda enflasyonu OECD ortalamasında 2023’te yıllık yüzde 7 artarken, aynı oran Türkiye’de 2023 için yüzde 72 oldu. Yoksulluk arttıkça çocuklar gıdaya erişemiyor, yetersiz beslenme çocukların fiziksel gelişimini, akademik başarısını olumsuz etkiliyor.
*TÜİK tarafından 29 Ocak 2024 tarihinde Gelir Dağılımı İstatistikleri (2023) yayımlandı. En zengin yüzde 5’lik grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 5’in 31 katı! En zengin yüzde 10’luk grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 10’un 15 katı! Artan eşitsizlik en çok çocukları etkiliyor
*TÜİK verilerine göre eğitim harcamaları yüzde 120 artış gösterdi. Öğrencilerin temel kırtasiye harcamaları yüzde 71,9, giyim harcamaları yüzde 62,5, okula başlama masrafı yüzde 64,9 arttı. Gerçek artışın ise bu verilerin çok daha üzerinde olduğunu biz veliler fazlasıyla yaşıyor ve biliyoruz. Bir okul çantasının dolması ve okul kıyafeti bir öğrenci için en az 2500-3000 TL’ye ulaşmıştır.
*Servis ücretleri de zamlandı. Üç büyükşehirde Ankara’da yüzde 40, İzmir’de yüzde 20, İstanbul’da olarak açıklandı. 2024-2025 öğretim yılı için yapılan zamla 0-3 km. arası en kısa mesafe yaklaşık 17 bin lira oldu. Yine bir öğrencinin günlük beslenme gideri –ki bu rakam sağlıklı beslenmeyi ifade etmemektedir- en az 100 liradır. Bir çocuğun yalnızca beslenme ve ulaşım gideri aylık en az 4000 TL’ye ulaşmıştır.
*Ayrıca MEB her sene okullarda para toplanmadığını açıklasa da biz veliler bu açıklamanın hiçbir gerçekliği olmadığını biliyor ve yaşıyoruz. Bağış adı altında kayıt parası, aidat, okul kırtasiye, fotokopi gideri vb. isimler adı altında okullarda para toplanmaya devam edilmektedir. Kamu okulları da paralı hale getirilmiştir.
Tüm bu rakamlar, bilgiler ışığında ülkemizde eğitimin parasız olduğunu söylemek mümkün mü?
Yoksulluk, açlık sınırı altında geliri olan tüm ebeveynlerin, ailelerin çocuklarına maddi eğitim desteği verilmeli, eğitime acilen yeterli bütçe ayrılmalıdır.
OKUL TERKLERİ 2 MİLYONU AŞARAK TÜRKİYE TARİHİNİN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ULAŞTI!
Yoksulluğun, eşitsizliğin artışı; parasız, kamusal eğitim için gerekli önlemlerin alınmadığı, yeterli bütçenin eğitime aktarılmadığı koşullarda okul terki artışı bilimsel bir gerçek. Okullarından ayrılan lise çağındaki öğrenci sayısı 2 milyon 9 bin 480’e ulaştı. Açık öğretim ortaokuluna giden öğrencilerin tüm öğrencilere oranı ise bir önceki yıla göre 3,2’den 6,1’e yükseldi. Bu sayılar buzdağının görünen yüzü bile değil. MEB okul terkinde yaşanan gerçek sayıları gizlemek için her türlü yönteme başvuruyor.
*Okullulaşma verilerinde okula kayıt durumu esas alınıyor. Çocuğun okula kayıt olması ise devamsızlık, eğitimden erken ayrılma göstergeleri olmadan okula devam etme göstergesi olamaz.
*Verilerde yaşa göre değil kademelere göre net okullulaşma oranı kullanılıyor. Bu oran üzerinden eğitim dışındaki çocuklar tespit edilemez.
*2022-23/2023-2024 eğitim yılı için yaşa göre ayrıştırılmış veriler yayınlanmadı.
*2020 yılına kadar düzenli olarak paylaşılan farklı kademeler ve program türleri için devamsızlık göstergesi, 2021, 2022, 2023 yıllarında paylaşılmadı. MEB’in 2024 yılı Bütçe Teklifi’nde bu verilere yer verilmedi.
Oysa ki yalnızca salgın öncesi 2019’da genel ortaöğretimde yüzde 25,1 olan devamsızlık oranı, mesleki ve teknik ortaöğretimde yüzde 40,7’ye kadar çıkıyordu.
Ayrıca çocukların kamusal eğitim hakkından sorumlu olan MEB, çocukların okul dışına çıkışını teşvik için art arda yönetmelikler yayınlıyor.
8 Eylül 2023 yönetmeliğiyle;
*9. sınıfta başarısızlık nedeniyle sınıf tekrarına kalan öğrencilerin kayıtları açıköğretim kurumlarına ek olarak mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) alınabileceği,
*Deprem bölgesinde bazı il ve ilçelerdeki geçici barınma merkezlerinde ikamet eden ve taşıma yolu ile eğitim hizmeti alan öğrencilerin açık liseye geçebileceği,
*Hafızlık eğitimi alan çocukların örgün eğitim dışına çıkabileceğini yönetmelik eliyle düzenledi.
13 Ağustos 2024 ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle;
*Özel eğitim gereksinimi olan, örgün eğitim kurumlarında okuma hakkını kaybeden, sınıf tekrarına kalan, bulunduğu il/ilçede gidebileceği okul türü bulunmayan, ortaokul mezunu olup tercih yapmadığı için bir okula yerleşemeyen, devamsız olan, hafızlık eğitimi alan, anne veya babası vefat eden, hakkında koruma kararı verilen …. Çocuklar açıköğretim liselerine geçiş yapabilirler, denilerek çocukların okul dışına çıkması yönetmelik eliyle düzenlendi.
Çocukların okul dışına çıkışını hızlandıracak bu yönetmelikler geri çekilmeli, başta ücretsiz okul yemeği, çocuklara düzenli burs, maddi eğitim desteği olmak üzere kamusal önlemler hayata geçirilmelidir.
ÇOCUKLARIMIZIN UCUZ İŞGÜCÜ HALİNE GETİRİLMESİNE SON VERİLMELİDİR!
Yoksulluktan, eşitsizlikten, gelecek kaygısından kaynaklı Mesleki Eğitim Merkezlerindeki (MESEM) öğrenci sayısı 1 milyon 246 bine ulaştı. MESEM’lerde 9.10.11 sınıftaki öğrencilere asgari ücretin üçte biri,12. sınıfta asgari ücretin yarısı veriliyor. Bu ücretler kamu kaynaklarından karşılanarak çocuklar bedava iş gücü haline getiriliyor. Yoksulluktan kaynaklı çocukların eğitimle bağı koparılıyor, MESEM’lere mecbur bırakılıyor. Son 8 Ayda 8 çocuk MESEM’lerde iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
Mart 2024’te mesleki eğitimde istihdam odaklı yeni program açıklandı. Açıklanan programla ilk adım atıldı ve geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen eğitim öğretim yılı açılışında Milli Eğitim bakanı 4 yeni okul modelinin uygulanacağını açıkladı. Bölge, ihtisas, sektör içi ve sektöre entegre olmak üzere 4 yeni okul programı ile bölge okullarının, sektör içi okulların (meslek liselerinin) işletmelerin yoğun olduğu yerlerde, organize sanayi bölgelerinin içinde açılacağı, sayılarının artışı için kamu kaynakları ile teşviklerin artırılacağı ve pansiyonlu, yatılı olacağı açıklandı. Büyük işletmelerin içinde açılacak sektör içi okullarda, çocukların 9. ve 10. sınıfta işletmenin içinde açılmış okullarda eğitim alacaklarını, 11 ve 12. sınıfta ise eğitimle hiçbir bağları kalmayacağını ve işletmelerde çalıştırılacakları açıklandı. Sektör dışı okullar da işletmelerle bağı kurularak faaliyet yürütülecek.
Bu yeni okul modelleri ile çocukların eğitimle bağının kopacağı, çocuk yaşta işçiliğin daha da fazla artacağı açık bir gerçek. İşletmelerin, organize sanayi bölgelerinin içindeki okullarda da aynı MESEM’lerde olduğu gibi iş cinayetlerinin, yaralanmaların artacağı da çok açık bir gerçek. Çocukların yalnızca eğitimle bağı koparılmıyor, yaşam hakları da tehlike altında. Ayrıca yatılı olarak kalmaları esnek, uzun saatler çalıştırılmalarının da önünü açacak.
Yine açıklanan mesleki ve teknik eğitim politika belgesi ile meslek liselerinin içine ortaokul bölümlerinin açılması, ilk ve ortaokuldan itibaren çocukların, velilerin mesleki eğitime yönlendirilme çalışmalarının yapılacak olması, 7. ve 8. Sınıflardan itibaren zanaat atölyeleri eliyle çocukların MESEM’lere, bu bölge okullarına yönlendirilmesi, işletmeler içinde yatılı yerler olmadığı durumda kamu binalarının çocukların “çocuk işçi” olarak çalıştırılması için kullanılacak olması MESEM’le 14 yaşına düşürülen çocuk işçiliği yaşını daha da küçük yaşlara indirecek, çocuk işçiliği daha da yaygınlaşacaktır. Tüm bu çalışmalar aynı zamanda mesleki eğitim kurulu adıyla işletme sahipleri ve İŞKUR ile birlikte yapılacaktır.
Çocuklarımızın eğitim hakkından sorumlu olan bakanlık çocuk işçiliğini yaygınlaştırma bakanlığı haline getirilmiştir.
İŞGÜCÜ UYUM PROGRAMI SONLANDIRILMALI, TÜM OKULLARA KADROLU TEMİZLİK VE YETERLİ YARDIMCI PERSONEL ATAMASI YAPILMALI!
Açıklanan İşgücü Uyum Programı (İUP)ile okullarımızda yıllardır artarak süren okul temizliği sorunu daha da artacaktır. Haftanın 3 günü asgari ücretin yarısı karşılığında güvencesiz çalıştırılacak temizlik görevlileri, yardımcı personel uygulaması hem emeğin yok sayılması hem de haftanın diğer günleri için okul temizliği açısından başta sağlık sorunları olmak üzere yaşanan sorunları daha da artması anlamına gelmektedir. Eğitimin sürekliliği ilkesi de ihlal edilmektedir.
İUP sonlandırılmalı, tüm okullara yeterli kadrolu temizlik, yardımcı personel ataması yapılmalıdır.
MÜFREDAT GERİ ÇEKİLMELİ, ÇEDES VE TÜM PROTOKOLLER İŞBİRLİKLERİ SONLANDIRILMALIDIR!
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli en temel program geliştirme ilkeleri dahi yok sayılarak hazırlanmıştır. Dünya’da tek bir örneği olmayacak şekilde gerekçesi yoktur, ihtiyaç analizi ve pilot uygulamaları yapılmamıştır. Öğretim programının sarmal müfredat olduğu bilgisine dahi sahip olmayan kişiler tarafından seyreltme adıyla konular çıkarılmıştır. Oysa ki geçmiş müfredatta konular tekrar etmemekte, aynı konular farklı sınıflarda, sınıf düzeylerine uygun olarak farklı içerik ve biçimlerde yer almaktaydı. Başta öğretmenler, eğitim sendikaları olmak üzere alanın, sorunların gerçek bilgisine sahip öznelerle hazırlanmamıştır. Geri bildirim için 26 program,1 ortak program,3000’i aşkın sayfa için yalnızca 14 gün süre verilmiş, geri bildirimler doğrultusunda ise kamuoyuna tek bir açıklama, taslakta da tek bir değişiklik yapılmamıştır.
Bu müfredat laik, bilimsel, parasız eğitimi hedef alan çocukların eğitimden koparılarak çocuk yaşta işçiliği yaygınlaştırmayı amaçlayan bir öğretim programıdır. Fizikten, matematiğe, sosyal bilgiler dersinden kimyaya tüm dersler “fıtrat, şükür, kader, iffet…” vb. değerler adıyla bu ifadeler, içeriklerle biçimlendirilmiş, öğretim programının laik, bilimsel niteliği tamamen ortadan kaldırılmıştır. Müfredatta ve ders içeriklerinde sürekli karşımıza çıkan vurgu çocukların üstün yararı değil, sektörün, piyasanın ihtiyaçlarıdır. Girişimcilik, rekabet, piyasa, sektör vb. kavramlar da tüm ders içeriklerinde yer almaktadır. Ahilik ve girişimcilik dersi ve ahilik projesiyle usta-kalfa-çırak ilişkisinin İslam tarihine dayandığı, ahilik ve fütüvvet vurgularının ustaya, patrona koşulsuz itaat anlamına geldiği vb. ifadelerle öğretim programının içeriği, ahilik dersi, projesi ile din, inanç çocuk yaşta işçiliğin yaygınlaşmasına, emek sömürüsüne, eşitsizliğe, güvencesiz çalıştırılmaya ikna aracı haline getirilmektedir.
Maarif Modeli, ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) Projesi ve sermaye ve STK adı altında tüm tarikat yapıları ile hayata geçirilen protokoller, işbirlikler, projeler laik, kamusal eğitimi hedef almaktadır, çocuk hakkı, eğitim hakkı ihlalidir ve bir an önce sonlandırılmalıdır.
Çocuklarımıza söz verilen ücretsiz okul yemeğinden, taşımalı eğitimdeki çocukların yemek ve ücretsiz servis hakkından “tasarruf” gerekçesiyle vazgeçilmiş ancak yalnızca genel seçim sonrasında özel meslek lisesi sahiplerine 0’e varan oranda teşvik, destek açıklanmış, STK adı altındaki tarikat yapılarına da kamu, halkın kaynaklarından milyonlar aktarılmaktadır.
Kamu kaynaklarının, vergilerimizin protokol, işbirliği, destek, teşvik adı altında çeşitli sermaye gruplarına, tarikat yapılarına aktarımına son verilmelidir.
SALGINDA YALNIZ BIRAKILAN ÇOCUKLARIMIZ DEPREM SONRASI DA YALNIZ BIRAKILDI!
Depremin yaşandığı 11 ilde 4 milyonu okul çağında olan yaklaşık 5 milyon çocuk ve öğretmenler sorunlarla baş başa bırakıldı.
Depremler nedeniyle birçok okul yıkıldı veya hasar aldı. Son açıklamalara göre, deprem bölgesinde 936 okul kullanılamaz hâle gelirken bu sayı derslikler için 11 bin 738’di. Depremin eğitim ortamlarına etkisinin en güçlü olduğu il gerek oransal gerekse sayısal olarak Hatay oldu. Hatay’da neredeyse iki derslikten biri, dersliklerin yüzde 45,4’ü kullanılamaz hâle geldi. MEB 11 bin 738 dersliğin yeniden yapımı için planlama yapıldığını söyledi. Ancak, bu çalışmaların hangi aşamada olduğuna ilişkin kamuoyu ile paylaşılan bir bilgi yok.
Hasarlı veya yıkılan okullar nedeniyle eşleştirilen okullarla birlikte ikili eğitime devam eden kurum sayısı arttı. İkili öğretim nedeniyle sınıf mevcutları arttı, okullar gün aydınlanmadan başlayıp geç saatte karanlıkta bitiyor. Temel çözümlerden biri tüm öğrenciler için ücretsiz ulaşımın sağlanmasıydı ancak bu konuda da adım atılmadı.
Eğitime erişimdeki sorunlar, okullarda kaynak, internet ve elektrik altyapılarında ciddi sorunların bulunması eşitsizliği her geçen gün artırıyor.
Yapılan son anketlerden Türkiye Koruma Sektörü İhtiyaç Analizi anketini cevaplayan ailelerden yüzde 21,8’i çocuklarından hiçbirinin deprem sonrasında okula gitmediğini söylüyor. Tüm çocuklarının okula gittiğini söyleyen ailelerin oranı ise yüzde 61,9.
Birçok hasarlı okulun ihalesi için 1 Ağustos tarihi belirlendi. On sekiz aydır yapılabilirdi, yapılmadı. Bu durumda okullar eğitim öğretim yılına hazırlanmadı ve binlerce çocuk yine mağdur edildi.
Deprem bölgesindeki illere yeterli eğitim bütçesi açıklanmalı, ayrılmalı, ihtiyacı olduğunu belirten tüm öğrencilere burs desteği verilmeli, okullara ulaşım için ücretsiz servis uygulaması yaşama geçirilmeli, başta nüfusun yoğunlaştığı yerleşim yerlerinde, kırsal alanlarda güvenli eğitim ortamlarının sağlanmalı, her okula en az bir psikolojik danışman ve rehber öğretmen ataması yapılmalı, yıkılan, hasarlı okulların, dersliklerin inşası tamamlanmalı, kaynak, internet, elektrik alt yapı sorunlarının çözülmeli, deprem bölgesindeki öğretmenlere de ekonomik ve psikolojik destek sağlanmalı, deprem bölgesindeki okul terkleri için önlem alınmalıdır.
Narin’i bir çocuğumuzu daha laik, kamusal eğitimin ortadan kaldırılması, cezasızlık indirimleri, faili belli ama meçhul bırakılan politikalar sonucunda kaybettik. Acımızı anlatmaya yetecek sözcük yok. Sözün tükendiği yerdeyiz. Deprem bölgesinde ve ülkenin her yerinde yüzlerce kayıp, istismara uğramış, yaşamları ellerinden alınmış çocukların ülkesi haline geldik.
Laik, kamusal eğitim mücadelesi çocuklarımızın yalnızca eğitim haklarına değil yaşamlarına da sahip çıkma mücadelesidir.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
'Türkiye’de eğitimin geleceği; Çocuk yoksulluğu ve okul terkleri'
Veli-Der raporuna göre, Türkiye’de çocuk işçiliği ve okul terkleri artıyor. Yoksulluk, yüksek eğitim maliyetleri ve yönetmelik değişiklikleri, 2024-2025 eğitim yılında eğitimde ciddi eşitsizliklere neden oluyor.
Öğrenci Veli Derneği’nin (Veli-Der) hazırladığı 2024-2025 eğitim-öğretim yılı raporu, Türkiye'de artan yoksulluk ve deprem gibi faktörlerin, çocuk işçiliği ve okul terklerinde önemli artışlara yol açacağını ortaya koyuyor. Veli-Der tarafından hazırlanan raporun tamamı şöyle:
"Salgında ve sonrasında artan yoksulluk ve depremle çocuklarımız için kamusal eğitim hakkı, ücretsiz okul yemeği için gerekli önlemler alınmazsa çocuklarımızın fiziksel, akademik gelişiminde ciddi bir gerileme olacağı, okul terklerinin artacağı, “çocuk işçiliğinin”, çocuk yaşta evliliklerin artacağı, çocukların köktenci yapıların hedefi haline geleceği bilimsel bir gerçekti. Bizim ülkemizde hepsi yaşandı.
*Salgın öncesi MESEM’lerdeki öğrenci sayısı 160 bin iken bu sayı bir buçuk milyona yaklaşan (1 milyon 264 bin) bir rakama ulaştı. Nisan 2022 verilerinde MESEM’lerdeki 18 yaş altı öğrencilerin oranı yüzde 46’ydı. Yoksulluktan kaynaklı 9.10.11. sınıfta asgari ücretin üçte birini,12. sınıfta asgari ücretin yarısını alabilmek için çocuklarımız akın akın okullarını terk ediyor.
*İş Kanunu’na göre 15 yaşından küçük çocukların ağır işlerde çalışması yasak iken “çocuk işçiliği” MESEM eliyle 14’e düşürüldü ve çocuklarımız metal fabrikaları gibi çok tehlikeli iş yerlerinde bile çalışmak zorunda bırakılıyor. Son 7 ayda MESEM’li 8 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını kaybetti.
*Gerçeği örtme aracı haline gelen TÜİK verilerinde dahi 5-17 yaş arasında 720 bin çocuk işçi olarak çalıştırılıyor.
*MEB’in açıkladığı son verilerde okulda olması gereken 2 milyonu aşkın çocuk (2 milyon 9 bin 480) örgün eğitim dışında.
*TÜİK 2022 verilerine göre üç çocuktan biri (yüzde 35,3) açlık riskiyle karşı karşıya. Eurostat 2021 verilerine göre ülkemizde çocuklarımızın yüzde 45,2’si açlığı, yetersiz beslenmeyi yaşıyor. PISA 2022 raporunda “Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?” sorusuna öğrencilerin verdiği cevapla Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 19,2 ile son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu.
Finlandiya’dan Çad’a, Almanya, Fransa, Çin’den Kamboçya’ya 418 milyon çocuk ücretsiz okul yemeği hakkına ulaşabiliyorken kamuda tasarruf gerekçesiyle seçim öncesi söz verildiği halde ülkemizde ilk vazgeçilen çocuklarımız, çocuklarımızın ücretsiz okul yemeği hakkı oldu.
Okul yemeği, çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli gıdaya erişimini, akademik başarısını, okula hazırlığını artırmanın yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek, özel eğitime ihtiyaç duyan ve dezavantajlı tüm çocukların eğitime erişimini sağlamak gibi birçok önemli işlevi yerine getirmektedir. Aynı zamanda, çocuklarımızın okuldan kopmaması için en temel kamusal önlemlerden biridir. Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’nun bir parçası olarak bugün bir kez daha MEB’i ve siyasi iktidarı kamusal sorumluluklarını yerine getirmeye, okul öncesinden itibaren çocuklarımıza bir öğün ücretsiz okul yemeği ve ücretsiz su uygulamasını hayata geçirmeye çağırıyoruz.
ARTAN YOKSULLUK EN ÇOK ÇOCUKLARIMIZI VURUYOR! KAMUSAL EĞİTİM İÇİN YETERLİ BÜTÇE!
Ülkemizde halkın yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştığı ve ekonomik krizin her geçen gün arttığı tabloda yoksulluk en çok çocuklarımızı etkiliyor.
*Özel okullaşma ülke tarihinin en yüksek oranına yüzde 24’e ulaştı. Özel okullarla kamu okulları arasındaki eşitsizlik her geçen gün artıyor. Eğitimin paralı hale getirilmesiyle kamu okulları arasındaki eşitsizlik te derinleşiyor.
*OECD raporunda Türkiye’deki kamu okulları için yarı-özel ifadesi kullanılıyor. Türkiye’de Anayasa’daki “Temel eğitimin ilk kademesi olan ilk öğretim, öğrenim çağındaki kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve temel ve orta eğitim Devlet okullarında parasızdır.” maddesine rağmen okullardan bağış adı altında toplanan kalemler başta olmak üzere okul yemeğinden, servislere, okul giderlerine verilen ücretlerle ülkemizde parasız, kamusal eğitimin olmadığı belirtiliyor.
*Gıda enflasyonu OECD ortalamasında 2023’te yıllık yüzde 7 artarken, aynı oran Türkiye’de 2023 için yüzde 72 oldu. Yoksulluk arttıkça çocuklar gıdaya erişemiyor, yetersiz beslenme çocukların fiziksel gelişimini, akademik başarısını olumsuz etkiliyor.
*TÜİK tarafından 29 Ocak 2024 tarihinde Gelir Dağılımı İstatistikleri (2023) yayımlandı. En zengin yüzde 5’lik grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 5’in 31 katı! En zengin yüzde 10’luk grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 10’un 15 katı! Artan eşitsizlik en çok çocukları etkiliyor
*TÜİK verilerine göre eğitim harcamaları yüzde 120 artış gösterdi. Öğrencilerin temel kırtasiye harcamaları yüzde 71,9, giyim harcamaları yüzde 62,5, okula başlama masrafı yüzde 64,9 arttı. Gerçek artışın ise bu verilerin çok daha üzerinde olduğunu biz veliler fazlasıyla yaşıyor ve biliyoruz. Bir okul çantasının dolması ve okul kıyafeti bir öğrenci için en az 2500-3000 TL’ye ulaşmıştır.
*Servis ücretleri de zamlandı. Üç büyükşehirde Ankara’da yüzde 40, İzmir’de yüzde 20, İstanbul’da olarak açıklandı. 2024-2025 öğretim yılı için yapılan zamla 0-3 km. arası en kısa mesafe yaklaşık 17 bin lira oldu. Yine bir öğrencinin günlük beslenme gideri –ki bu rakam sağlıklı beslenmeyi ifade etmemektedir- en az 100 liradır. Bir çocuğun yalnızca beslenme ve ulaşım gideri aylık en az 4000 TL’ye ulaşmıştır.
*Ayrıca MEB her sene okullarda para toplanmadığını açıklasa da biz veliler bu açıklamanın hiçbir gerçekliği olmadığını biliyor ve yaşıyoruz. Bağış adı altında kayıt parası, aidat, okul kırtasiye, fotokopi gideri vb. isimler adı altında okullarda para toplanmaya devam edilmektedir. Kamu okulları da paralı hale getirilmiştir.
Tüm bu rakamlar, bilgiler ışığında ülkemizde eğitimin parasız olduğunu söylemek mümkün mü?
Yoksulluk, açlık sınırı altında geliri olan tüm ebeveynlerin, ailelerin çocuklarına maddi eğitim desteği verilmeli, eğitime acilen yeterli bütçe ayrılmalıdır.
OKUL TERKLERİ 2 MİLYONU AŞARAK TÜRKİYE TARİHİNİN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ULAŞTI!
Yoksulluğun, eşitsizliğin artışı; parasız, kamusal eğitim için gerekli önlemlerin alınmadığı, yeterli bütçenin eğitime aktarılmadığı koşullarda okul terki artışı bilimsel bir gerçek. Okullarından ayrılan lise çağındaki öğrenci sayısı 2 milyon 9 bin 480’e ulaştı. Açık öğretim ortaokuluna giden öğrencilerin tüm öğrencilere oranı ise bir önceki yıla göre 3,2’den 6,1’e yükseldi. Bu sayılar buzdağının görünen yüzü bile değil. MEB okul terkinde yaşanan gerçek sayıları gizlemek için her türlü yönteme başvuruyor.
*Okullulaşma verilerinde okula kayıt durumu esas alınıyor. Çocuğun okula kayıt olması ise devamsızlık, eğitimden erken ayrılma göstergeleri olmadan okula devam etme göstergesi olamaz.
*Verilerde yaşa göre değil kademelere göre net okullulaşma oranı kullanılıyor. Bu oran üzerinden eğitim dışındaki çocuklar tespit edilemez.
*2022-23/2023-2024 eğitim yılı için yaşa göre ayrıştırılmış veriler yayınlanmadı.
*2020 yılına kadar düzenli olarak paylaşılan farklı kademeler ve program türleri için devamsızlık göstergesi, 2021, 2022, 2023 yıllarında paylaşılmadı. MEB’in 2024 yılı Bütçe Teklifi’nde bu verilere yer verilmedi.
Oysa ki yalnızca salgın öncesi 2019’da genel ortaöğretimde yüzde 25,1 olan devamsızlık oranı, mesleki ve teknik ortaöğretimde yüzde 40,7’ye kadar çıkıyordu.
Ayrıca çocukların kamusal eğitim hakkından sorumlu olan MEB, çocukların okul dışına çıkışını teşvik için art arda yönetmelikler yayınlıyor.
8 Eylül 2023 yönetmeliğiyle;
*9. sınıfta başarısızlık nedeniyle sınıf tekrarına kalan öğrencilerin kayıtları açıköğretim kurumlarına ek olarak mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) alınabileceği,
*Deprem bölgesinde bazı il ve ilçelerdeki geçici barınma merkezlerinde ikamet eden ve taşıma yolu ile eğitim hizmeti alan öğrencilerin açık liseye geçebileceği,
*Hafızlık eğitimi alan çocukların örgün eğitim dışına çıkabileceğini yönetmelik eliyle düzenledi.
13 Ağustos 2024 ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle;
*Özel eğitim gereksinimi olan, örgün eğitim kurumlarında okuma hakkını kaybeden, sınıf tekrarına kalan, bulunduğu il/ilçede gidebileceği okul türü bulunmayan, ortaokul mezunu olup tercih yapmadığı için bir okula yerleşemeyen, devamsız olan, hafızlık eğitimi alan, anne veya babası vefat eden, hakkında koruma kararı verilen …. Çocuklar açıköğretim liselerine geçiş yapabilirler, denilerek çocukların okul dışına çıkması yönetmelik eliyle düzenlendi.
Çocukların okul dışına çıkışını hızlandıracak bu yönetmelikler geri çekilmeli, başta ücretsiz okul yemeği, çocuklara düzenli burs, maddi eğitim desteği olmak üzere kamusal önlemler hayata geçirilmelidir.
ÇOCUKLARIMIZIN UCUZ İŞGÜCÜ HALİNE GETİRİLMESİNE SON VERİLMELİDİR!
Yoksulluktan, eşitsizlikten, gelecek kaygısından kaynaklı Mesleki Eğitim Merkezlerindeki (MESEM) öğrenci sayısı 1 milyon 246 bine ulaştı. MESEM’lerde 9.10.11 sınıftaki öğrencilere asgari ücretin üçte biri,12. sınıfta asgari ücretin yarısı veriliyor. Bu ücretler kamu kaynaklarından karşılanarak çocuklar bedava iş gücü haline getiriliyor. Yoksulluktan kaynaklı çocukların eğitimle bağı koparılıyor, MESEM’lere mecbur bırakılıyor. Son 8 Ayda 8 çocuk MESEM’lerde iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
Mart 2024’te mesleki eğitimde istihdam odaklı yeni program açıklandı. Açıklanan programla ilk adım atıldı ve geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen eğitim öğretim yılı açılışında Milli Eğitim bakanı 4 yeni okul modelinin uygulanacağını açıkladı. Bölge, ihtisas, sektör içi ve sektöre entegre olmak üzere 4 yeni okul programı ile bölge okullarının, sektör içi okulların (meslek liselerinin) işletmelerin yoğun olduğu yerlerde, organize sanayi bölgelerinin içinde açılacağı, sayılarının artışı için kamu kaynakları ile teşviklerin artırılacağı ve pansiyonlu, yatılı olacağı açıklandı. Büyük işletmelerin içinde açılacak sektör içi okullarda, çocukların 9. ve 10. sınıfta işletmenin içinde açılmış okullarda eğitim alacaklarını, 11 ve 12. sınıfta ise eğitimle hiçbir bağları kalmayacağını ve işletmelerde çalıştırılacakları açıklandı. Sektör dışı okullar da işletmelerle bağı kurularak faaliyet yürütülecek.
Bu yeni okul modelleri ile çocukların eğitimle bağının kopacağı, çocuk yaşta işçiliğin daha da fazla artacağı açık bir gerçek. İşletmelerin, organize sanayi bölgelerinin içindeki okullarda da aynı MESEM’lerde olduğu gibi iş cinayetlerinin, yaralanmaların artacağı da çok açık bir gerçek. Çocukların yalnızca eğitimle bağı koparılmıyor, yaşam hakları da tehlike altında. Ayrıca yatılı olarak kalmaları esnek, uzun saatler çalıştırılmalarının da önünü açacak.
Yine açıklanan mesleki ve teknik eğitim politika belgesi ile meslek liselerinin içine ortaokul bölümlerinin açılması, ilk ve ortaokuldan itibaren çocukların, velilerin mesleki eğitime yönlendirilme çalışmalarının yapılacak olması, 7. ve 8. Sınıflardan itibaren zanaat atölyeleri eliyle çocukların MESEM’lere, bu bölge okullarına yönlendirilmesi, işletmeler içinde yatılı yerler olmadığı durumda kamu binalarının çocukların “çocuk işçi” olarak çalıştırılması için kullanılacak olması MESEM’le 14 yaşına düşürülen çocuk işçiliği yaşını daha da küçük yaşlara indirecek, çocuk işçiliği daha da yaygınlaşacaktır. Tüm bu çalışmalar aynı zamanda mesleki eğitim kurulu adıyla işletme sahipleri ve İŞKUR ile birlikte yapılacaktır.
Çocuklarımızın eğitim hakkından sorumlu olan bakanlık çocuk işçiliğini yaygınlaştırma bakanlığı haline getirilmiştir.
İŞGÜCÜ UYUM PROGRAMI SONLANDIRILMALI, TÜM OKULLARA KADROLU TEMİZLİK VE YETERLİ YARDIMCI PERSONEL ATAMASI YAPILMALI!
Açıklanan İşgücü Uyum Programı (İUP)ile okullarımızda yıllardır artarak süren okul temizliği sorunu daha da artacaktır. Haftanın 3 günü asgari ücretin yarısı karşılığında güvencesiz çalıştırılacak temizlik görevlileri, yardımcı personel uygulaması hem emeğin yok sayılması hem de haftanın diğer günleri için okul temizliği açısından başta sağlık sorunları olmak üzere yaşanan sorunları daha da artması anlamına gelmektedir. Eğitimin sürekliliği ilkesi de ihlal edilmektedir.
İUP sonlandırılmalı, tüm okullara yeterli kadrolu temizlik, yardımcı personel ataması yapılmalıdır.
MÜFREDAT GERİ ÇEKİLMELİ, ÇEDES VE TÜM PROTOKOLLER İŞBİRLİKLERİ SONLANDIRILMALIDIR!
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli en temel program geliştirme ilkeleri dahi yok sayılarak hazırlanmıştır. Dünya’da tek bir örneği olmayacak şekilde gerekçesi yoktur, ihtiyaç analizi ve pilot uygulamaları yapılmamıştır. Öğretim programının sarmal müfredat olduğu bilgisine dahi sahip olmayan kişiler tarafından seyreltme adıyla konular çıkarılmıştır. Oysa ki geçmiş müfredatta konular tekrar etmemekte, aynı konular farklı sınıflarda, sınıf düzeylerine uygun olarak farklı içerik ve biçimlerde yer almaktaydı. Başta öğretmenler, eğitim sendikaları olmak üzere alanın, sorunların gerçek bilgisine sahip öznelerle hazırlanmamıştır. Geri bildirim için 26 program,1 ortak program,3000’i aşkın sayfa için yalnızca 14 gün süre verilmiş, geri bildirimler doğrultusunda ise kamuoyuna tek bir açıklama, taslakta da tek bir değişiklik yapılmamıştır.
Bu müfredat laik, bilimsel, parasız eğitimi hedef alan çocukların eğitimden koparılarak çocuk yaşta işçiliği yaygınlaştırmayı amaçlayan bir öğretim programıdır. Fizikten, matematiğe, sosyal bilgiler dersinden kimyaya tüm dersler “fıtrat, şükür, kader, iffet…” vb. değerler adıyla bu ifadeler, içeriklerle biçimlendirilmiş, öğretim programının laik, bilimsel niteliği tamamen ortadan kaldırılmıştır. Müfredatta ve ders içeriklerinde sürekli karşımıza çıkan vurgu çocukların üstün yararı değil, sektörün, piyasanın ihtiyaçlarıdır. Girişimcilik, rekabet, piyasa, sektör vb. kavramlar da tüm ders içeriklerinde yer almaktadır. Ahilik ve girişimcilik dersi ve ahilik projesiyle usta-kalfa-çırak ilişkisinin İslam tarihine dayandığı, ahilik ve fütüvvet vurgularının ustaya, patrona koşulsuz itaat anlamına geldiği vb. ifadelerle öğretim programının içeriği, ahilik dersi, projesi ile din, inanç çocuk yaşta işçiliğin yaygınlaşmasına, emek sömürüsüne, eşitsizliğe, güvencesiz çalıştırılmaya ikna aracı haline getirilmektedir.
Maarif Modeli, ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) Projesi ve sermaye ve STK adı altında tüm tarikat yapıları ile hayata geçirilen protokoller, işbirlikler, projeler laik, kamusal eğitimi hedef almaktadır, çocuk hakkı, eğitim hakkı ihlalidir ve bir an önce sonlandırılmalıdır.
Çocuklarımıza söz verilen ücretsiz okul yemeğinden, taşımalı eğitimdeki çocukların yemek ve ücretsiz servis hakkından “tasarruf” gerekçesiyle vazgeçilmiş ancak yalnızca genel seçim sonrasında özel meslek lisesi sahiplerine 0’e varan oranda teşvik, destek açıklanmış, STK adı altındaki tarikat yapılarına da kamu, halkın kaynaklarından milyonlar aktarılmaktadır.
Kamu kaynaklarının, vergilerimizin protokol, işbirliği, destek, teşvik adı altında çeşitli sermaye gruplarına, tarikat yapılarına aktarımına son verilmelidir.
SALGINDA YALNIZ BIRAKILAN ÇOCUKLARIMIZ DEPREM SONRASI DA YALNIZ BIRAKILDI!
Depremin yaşandığı 11 ilde 4 milyonu okul çağında olan yaklaşık 5 milyon çocuk ve öğretmenler sorunlarla baş başa bırakıldı.
Depremler nedeniyle birçok okul yıkıldı veya hasar aldı. Son açıklamalara göre, deprem bölgesinde 936 okul kullanılamaz hâle gelirken bu sayı derslikler için 11 bin 738’di. Depremin eğitim ortamlarına etkisinin en güçlü olduğu il gerek oransal gerekse sayısal olarak Hatay oldu. Hatay’da neredeyse iki derslikten biri, dersliklerin yüzde 45,4’ü kullanılamaz hâle geldi. MEB 11 bin 738 dersliğin yeniden yapımı için planlama yapıldığını söyledi. Ancak, bu çalışmaların hangi aşamada olduğuna ilişkin kamuoyu ile paylaşılan bir bilgi yok.
Hasarlı veya yıkılan okullar nedeniyle eşleştirilen okullarla birlikte ikili eğitime devam eden kurum sayısı arttı. İkili öğretim nedeniyle sınıf mevcutları arttı, okullar gün aydınlanmadan başlayıp geç saatte karanlıkta bitiyor. Temel çözümlerden biri tüm öğrenciler için ücretsiz ulaşımın sağlanmasıydı ancak bu konuda da adım atılmadı.
Eğitime erişimdeki sorunlar, okullarda kaynak, internet ve elektrik altyapılarında ciddi sorunların bulunması eşitsizliği her geçen gün artırıyor.
Yapılan son anketlerden Türkiye Koruma Sektörü İhtiyaç Analizi anketini cevaplayan ailelerden yüzde 21,8’i çocuklarından hiçbirinin deprem sonrasında okula gitmediğini söylüyor. Tüm çocuklarının okula gittiğini söyleyen ailelerin oranı ise yüzde 61,9.
Birçok hasarlı okulun ihalesi için 1 Ağustos tarihi belirlendi. On sekiz aydır yapılabilirdi, yapılmadı. Bu durumda okullar eğitim öğretim yılına hazırlanmadı ve binlerce çocuk yine mağdur edildi.
Deprem bölgesindeki illere yeterli eğitim bütçesi açıklanmalı, ayrılmalı, ihtiyacı olduğunu belirten tüm öğrencilere burs desteği verilmeli, okullara ulaşım için ücretsiz servis uygulaması yaşama geçirilmeli, başta nüfusun yoğunlaştığı yerleşim yerlerinde, kırsal alanlarda güvenli eğitim ortamlarının sağlanmalı, her okula en az bir psikolojik danışman ve rehber öğretmen ataması yapılmalı, yıkılan, hasarlı okulların, dersliklerin inşası tamamlanmalı, kaynak, internet, elektrik alt yapı sorunlarının çözülmeli, deprem bölgesindeki öğretmenlere de ekonomik ve psikolojik destek sağlanmalı, deprem bölgesindeki okul terkleri için önlem alınmalıdır.
Narin’i bir çocuğumuzu daha laik, kamusal eğitimin ortadan kaldırılması, cezasızlık indirimleri, faili belli ama meçhul bırakılan politikalar sonucunda kaybettik. Acımızı anlatmaya yetecek sözcük yok. Sözün tükendiği yerdeyiz. Deprem bölgesinde ve ülkenin her yerinde yüzlerce kayıp, istismara uğramış, yaşamları ellerinden alınmış çocukların ülkesi haline geldik.
Laik, kamusal eğitim mücadelesi çocuklarımızın yalnızca eğitim haklarına değil yaşamlarına da sahip çıkma mücadelesidir.”
En Çok Okunan Haberler