'Sadece Cumhuriyet'i kuran değil, onun değerlerini koruyan parti olmak önemlidir'
'Sadece Cumhuriyet'i kuran değil, onun değerlerini koruyan parti olmak önemlidir'
Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, CHP'de devam eden "o gitsin, bu gelsin" şeklindeki bir tartışmayı doğru bulmadıklarını belirterek, "Türkiye'de toplumsal demokratik bir değişim gerekiyor. Sadece Cumhuriyet'i kuran değil, Cumhuriyet'in değerlerini koruyan parti olmak önemlidir. CHP Atatürkçü düşünce sistemi yoluna girmelidir" dedi.
Haber Giriş Tarihi: 23.06.2023 23:20
Haber Güncellenme Tarihi: 24.06.2023 10:41
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
ZAFER OPSAR / BURSAPORT
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, Türkiye'nin çok ciddi bir sürecin içinden geçtiğini, bu dönemde Cumhuriyet'in, aydınlanma devrimlerinin sahiplenilerek korunmasının önemli olduğunu söyledi. Cumhuriyet'in ana sütunu olan laikliğin önemine vurgu yapan Akdoğan, "Başımıza gelenlerin önemli nedeni laik eğitimin kaldırılmış olmasıdır. Bu yıkıcılığa karşı mücadele verilmesi gerekiyor" dedi.
ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, beraberinde şube yöneticileri ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Cumhuriyet'in 100. Yılı'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "100. Yıl için ne yapılıyor?" diye soran Akdoğan, "100. Yıl'da nerede siyasi partiler, nerede sivil toplum örgütleri? Cumhuriyet önemli değerler, devrimlerle kurulmuştur. 6 ok bütün partilerin sahiplenmesi gereken değerlerden oluşuyor. Cumhuriyet bizim cumhuriyetimiz olmaktan çıkmıştır" ifadelerini kullandı.
CHP'de devam eden liderlik tartışmalarına değinen Akdoğan, "O gitsin, bu gelsin şeklindeki bir tartışmayı doğru bulmuyoruz. Türkiye'de toplumsal demokratik bir değişim gerekiyor. Türkiye parlamenter siteme veda ettiği 2018'den bu yana bir karşı devrim yaşıyor. Referandum bir karşı devrimdir. Cumhuriyet'i kuran parti olmak önemlidir ama onun değerlerini koruyan parti olmak gerekir" diye konuştu.
100. Yıl'da yeniden Atatürk Cumhuriyeti
"Bizler kutup yıldızımız Mustafa Kemal Atatürk’ün yol göstericiliğinde Cumhuriyetimizin temel değerlerini ve devletimizin kurumlarını, bize bırakılan Anadolu topraklarını, çevre, doğal ve tarihi mirasımızı her alanda korumak sorumluluğu içindeyiz" diyen Gürhan Akdoğan, şunları kaydetti:
"Bu sorumluluk bilinci içinde son seçimlerden sonra ülke gündemi Cumhuriyet Halk Partisinde değişim taleplerine odaklandı. Bir demokratik kitle örgütü olarak herhangi bir siyasi partinin içişlerine karışmak gibi bir niyetimiz olmamakla beraber eğer bu parti Atatürk’ün kurduğu partiyse onu ve faaliyetlerini değerlendirme hakkını kendimizde görürüz. Ayrıca Atatürkçü Düşünce sistemi ile kuruluş felsefesinden, Aydınlanma devrimlerinden, Cumhuriyetin temel değerlerinden, tam bağımsızlık ülküsünden bölünmez bütünlük, üniter ve ulus devlet modelinden sapma gördüğümüz her alanda müdahil oluruz. Bu kapsamda aşağıdaki görüşlerimiz değişim sürecine ve taleplerine ilişkin değerlendirme ve dostça önerilerimizdir.
“Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet Halk Partisidir”
Bu söz, Derneğimizin de adını taşıyan, Cumhuriyet Halk Partisinin kurucusu, daha önemlisi ülkemizin kurtarıcısı, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e aittir. Cumhuriyeti kuran parti olmakla gurur duymak elbette çok önemlidir. Ama Cumhuriyeti ve onun tüm kurumlarını koruyan, ona her koşul altında sahip çıkan CHP’nin, Atatürk’ün partisi olarak kalması için mücadele etmek günümüzün en yakıcı konusudur. Türkiye’nin onurlu geçmişinde Cumhuriyet Halk Partisi vardır. Türkiye’nin onurlu geleceğinde de Cumhuriyet Halk Partisi olacaktır.
Cumhuriyetin, 100 yıllık tarihi boyunca, en ağır darbeleri aldığı günümüzde nerede ise sadece adının bırakıldığı bir dönemde, Cumhuriyet yıkıcılığına karşı mücadele etmeyen bir parti üyesinin, parti suçu işlemiş sayılması gerektiği bir dönemdeyiz. CHP si kişilerle değil düşüncelerle ilgilidir. Cumhuriyet Halk Partisi tarihten gelen kökleriyle buluşup sınanmış programını günümüz koşullarında da izlemelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi dünya çapında bir tarihi arkasında taşıyan bir parti. Cumhuriyet Halk Partisi sıradan bir iktidar organizasyonu değil. İktidardan pay kapma amacına yönelik günün şartları içinde şekillendirilmiş bir iktidar arayışının yön verdiği bir kuruluş hiç değil. Cumhuriyet Halk Partisi bir devletin şekillenmesi mücadelesi içinde sorumluluk üstlenmiş daha devlet, Meclis, Silahlı Kuvvetler yokken var olan, Anadolu işgal altındayken oluşmuş olan bir parti. Müdafaa-i Hukuk Hareketi. İşgale karşı bağımsızlık ruhuyla ortaya çıkan insanların dayanışmasından kaynaklanan bir direniş hareketi ve bir siyasi yapılanma.
Ülkemizin örnek ve model olarak bütün dünyada ilgiyle izlenen Kuvayı Milliye destanı sonrasında bu modernleşme tarihinin temelinde iki temel siyasi ilke vardır:
Birincisi: ırk, kan, kafatası ölçülerini reddeden ve etnik kimlikleri yerel, yöresel bağımlılıkları aşan bir ulusal kimlik anlayışı. Etnik ve sosyolojik kimliği inkâr etmeden ama onun tutsağı da olmadan daha yüksek bir ulusal kimliğe geçişi amaçlayan uluslaşma politikası. Etnik kimlik herkesin kendi şerefidir. Ama etnik kimliğimiz ne olursa olsun hepimiz Türk Milletinin eşit birer parçasıyız. Bizim modernleşme deneyimimizin temelinde böyle bir uluslaşma anlayışı vardır. Burada Atatürk’ün önemli sözünü hatırlatalım "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."
İkinci temel ilke ise din, siyaset ve laiklik anlayışıyla ilgilidir. Müslüman bir toplumda en geniş din ve ibadet özgürlüğü ile laik bir devlet düzeninin birlikte sürdürülebilmesi pek çok kişinin gözünde Türkiye’yi örnek bir ülke haline getirmektedir. Aslında İslamiyet ile laikliğin beraberliği Türkiye’nin modernleşme başarısının temel dayanağıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi; Akıl ve bilimden ayrılmayan namus ve liyakat esaslı yönetim anlayışı ve aydınlanma devrimleri ile onca yoksulluk, yoksunluk, borç ve yıkıma karşın kısa sürede uçak üreten bir sanayi ülkesi ve kendini doyuran 7 ülkeden biri olan modern bir Türkiye’yi yaratmıştır. İki Dünya Savaşı arası dönemin ve 1929 Büyük Buhranının bütün kısıt ve zorluklarını aşarak gemiyi limana ulaştıran kurucusu Atatürk’ü çok erken yitirmesi talihsizliği ile ona eklemlenen 2. Paylaşım Savaşı’nın yarattığı küresel yıkımın olumsuz etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Cumhuriyet halk Partisi bu olumsuz ortamda girdiği 14 Mayıs 1950 seçimlerini, emperyal güçlerin İslam coğrafyasındaki tek Laik Cumhuriyeti güdümlerine alma ve bir din devletine dönüştürme hedefleri sonucu kaybetmiş, iktidarı Demokrat Parti’ye devretmiştir.
ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan
"Türkiye 73 yıldır sağ partiler tarafından yönetiliyor"
Ülkemiz 73 yıldır -kısa süreli birkaç koalisyon hükümeti dışında- genellikle Cumhuriyetimizin “laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti nitelikleri ve Aydınlanma Devrimleri ile sorunlu sağ partiler tarafından yönetilmektedir.
Son olarak 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 faşist darbelerinin solsuz ve soluksuz bıraktığı ortamın ürünü olarak 2002 Kasım’ında iktidara gelen Siyasal İslamcı AKP; Cumhuriyet kazanımlarını geriletmiş, Laik Cumhuriyet düşmanı F. Gülen cemaatinin kamuda kadrolaşmasına olanak sağlamış, “mezardaki ölülere bile oy kullandırın” denilen 12 Eylül 2010 referandumunda yetmez ama evetçilerinde katkısıyla yargıyı da aynı cemaate teslim etmiştir. Bu süreç 21. yüzyılda demokrasimizin darbe kalkışması ihanetine uğramasına neden olmuş, bastırılan bu hain girişimin ardından diğer tarikat ve cemaatlerle iş birliği sürdürülmeye devam etmiştir. Bu süreçte dış borç, yolsuzluk ve yoksullukta rekor kırılmış, laiklik ilkesi ağır tahribata uğramış, kuvvetler ayrılığı yok edilmiş demokratik hukuk devleti erozyona uğramış, ekonomi krizden krize sürüklenmiş, ama yine de AKP son seçimleri kazanabilmiştir. Bu süreçte CHP; kuruluş felsefesinden, antiemperyalist özünden uzaklaşmış, Kemalist ideolojisinden utanır olmuş, kendi olmaktan vazgeçmiş, “Son 10 yılda en çok değişen parti biziz”, “30’ların CHP’si değiliz”, “Biz neyi terk ettiysek saray artık tam odur” ve benzeri söylemlerle başkalaşmış, hiçbir dahli olmayan kimi uygulamalar için yapılan -herhangi bir olumlu yanıt da alınamayan- “helalleşme” çağrıları yapılmıştır. O kadar ki; tarihin ilk antiemperyalist ulusal bağımsızlık savaşı meydanlarında doğmuş, kurulduktan 50 gün sonra devlet kurmuş “Atatürk’ün Partisi”; “Benim ömrüm CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçti”, “Zamanı geldiğinde Anayasanın ilk 4 maddesini değiştirebiliriz”, “Anayasadan Türklük çıkarılmalıdır”, “Türkiye’nin bugün Said Nursî modeline ihtiyacı olduğunu düşünüyorum”, “İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti 10 misli artırdı” diyen Laik Cumhuriyet karşıtları ile aynı noktaya getirilmiştir.
Derneğimiz adını aldığı Atatürk’e, kurucularına, on binlerce üyesine ve aziz milletimize duyduğu sorumlulukla “6’lı Masa’nın 28 Şubat 2022’de yayınlanan ilk “Mutabakat Metni ”ne ilişkin eleştirilerini duyurduğu 2 Mart 2022 tarihli basın açıklaması ve gazete ilanlarından itibaren seçime kadar geçen süreçte yüz yüze görüşmeler, basın açıklamaları ve gazete ilanları ile uyarılarını defalarca yinelemiş bir demokratik kitle örgütü olarak bu soruyu da -bu kez duyulması dileğiyle- yine dostça bir uyarı ile yanıtlamak isteriz.
"CHP’yi CHP yapan değerlere yabancılaşma son bulmalı"
Öncelikle değişimden kastedilenin; sadece kişilerin, kurulların değil, onlarla birlikte politikaların da değişmesi, CHP’yi CHP yapan değerlere yabancılaşmanın son bulması, temel değerlerimize, devrimlerimize Altı Ok ilkelerine, parti programına uyulması, anti emperyalist anlayışa, tam bağımsızlık ve bölünmez bütünlük ilkelerine sadık kalarak süregelen yenilgilerin nedeni olan yönelişlerden, savrulmalardan kurtulunması olduğu görülmelidir.
Beklenen;
- Yıllardır uygulanan neoliberal politikalarla üretimden kopmuş, fabrikalarını, ulusal varlıklarının önemli bölümünü özelleştirmelerle yitirmiş, milyonlarca geçici sığınmacı ile demografik yapısı bozulmuş, etnik ve dini ayrımcılıkla kutuplaştırılmış insanlarımızın özlemlerine yanıt verecek
- Lider merkezli değil politikaların tabandan tavana oluşturulup örgütlerce halkla buluşturulduğu, parti içi demokrasiyi kurumsallaştıran, emeğin en yüce değer olduğu bilinciyle dünyaya bakan
- Emperyalizmi yenilgiye uğratan ilk ulusun çocukları olmanın özgüvenini taşıyan, gerektiğinde özeleştiriden kaçınmayan, yanlış gördüğünde eleştirmekten korkmayan bir Demokratik Toplumcu Değişimdir.
Ne yapılmalı?
Ülkemizin acil gereksinimi;
Yeniden, laik bilimsel eğitimdir.
Yeniden, 1921 değil, 24 ün devrimci 1961 anayasasının özgürlükçü esas alan demokratik hukuk devletidir.
Yeniden, kuvvetler ayrılığıdır.
Yeniden, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğüdür.
Yeniden, kadın-erkek eşitliğidir.
Yeniden, ulusal birlik ve iç barıştır.
Yeniden, sınır güvenliğidir.
Yeniden, toplumcu kamucu sağlık sistemidir.
Yeniden, bölge merkezli karşılıklılık esaslı onurlu dış politikadır.
Öyleyse CHP bir an önce; başarısı kanıtlı, günümüzde de geçerli olduğu yaşananlarla doğrulanmış, dünyaca örnek alındığı da pek çok yabancı devlet ve bilim insanı açıklamalarıyla ortada olan Atatürkçü düşünce sistemi yoluna girmelidir.
Yeni TBMM yapısına bakıldığında; önümüzdeki dönemde Laik Cumhuriyetimizi ve Cumhuriyet kazanımlarımızı korumakta hepimize çok daha zorlu görevler düşeceği ortadadır. En önemli dayanağımız Atamız’dan miras ideolojimiz (Kemalizm), en değerli gücümüz Laik Cumhuriyet’in yetiştirdiği, Ulusumuz’un büyük çoğunluğunu oluşturan nitelikli insan kaynağımızdır. Bu dayanak ve güçle demokratik toplumcu değişimi gerçekleştirmek umuda giden ilk adım olacaktır."
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
'Sadece Cumhuriyet'i kuran değil, onun değerlerini koruyan parti olmak önemlidir'
Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, CHP'de devam eden "o gitsin, bu gelsin" şeklindeki bir tartışmayı doğru bulmadıklarını belirterek, "Türkiye'de toplumsal demokratik bir değişim gerekiyor. Sadece Cumhuriyet'i kuran değil, Cumhuriyet'in değerlerini koruyan parti olmak önemlidir. CHP Atatürkçü düşünce sistemi yoluna girmelidir" dedi.
ZAFER OPSAR / BURSAPORT
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, Türkiye'nin çok ciddi bir sürecin içinden geçtiğini, bu dönemde Cumhuriyet'in, aydınlanma devrimlerinin sahiplenilerek korunmasının önemli olduğunu söyledi. Cumhuriyet'in ana sütunu olan laikliğin önemine vurgu yapan Akdoğan, "Başımıza gelenlerin önemli nedeni laik eğitimin kaldırılmış olmasıdır. Bu yıkıcılığa karşı mücadele verilmesi gerekiyor" dedi.
ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, beraberinde şube yöneticileri ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Cumhuriyet'in 100. Yılı'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "100. Yıl için ne yapılıyor?" diye soran Akdoğan, "100. Yıl'da nerede siyasi partiler, nerede sivil toplum örgütleri? Cumhuriyet önemli değerler, devrimlerle kurulmuştur. 6 ok bütün partilerin sahiplenmesi gereken değerlerden oluşuyor. Cumhuriyet bizim cumhuriyetimiz olmaktan çıkmıştır" ifadelerini kullandı.
CHP'de devam eden liderlik tartışmalarına değinen Akdoğan, "O gitsin, bu gelsin şeklindeki bir tartışmayı doğru bulmuyoruz. Türkiye'de toplumsal demokratik bir değişim gerekiyor. Türkiye parlamenter siteme veda ettiği 2018'den bu yana bir karşı devrim yaşıyor. Referandum bir karşı devrimdir. Cumhuriyet'i kuran parti olmak önemlidir ama onun değerlerini koruyan parti olmak gerekir" diye konuştu.
100. Yıl'da yeniden Atatürk Cumhuriyeti
"Bizler kutup yıldızımız Mustafa Kemal Atatürk’ün yol göstericiliğinde Cumhuriyetimizin temel değerlerini ve devletimizin kurumlarını, bize bırakılan Anadolu topraklarını, çevre, doğal ve tarihi mirasımızı her alanda korumak sorumluluğu içindeyiz" diyen Gürhan Akdoğan, şunları kaydetti:
"Bu sorumluluk bilinci içinde son seçimlerden sonra ülke gündemi Cumhuriyet Halk Partisinde değişim taleplerine odaklandı. Bir demokratik kitle örgütü olarak herhangi bir siyasi partinin içişlerine karışmak gibi bir niyetimiz olmamakla beraber eğer bu parti Atatürk’ün kurduğu partiyse onu ve faaliyetlerini değerlendirme hakkını kendimizde görürüz. Ayrıca Atatürkçü Düşünce sistemi ile kuruluş felsefesinden, Aydınlanma devrimlerinden, Cumhuriyetin temel değerlerinden, tam bağımsızlık ülküsünden bölünmez bütünlük, üniter ve ulus devlet modelinden sapma gördüğümüz her alanda müdahil oluruz. Bu kapsamda aşağıdaki görüşlerimiz değişim sürecine ve taleplerine ilişkin değerlendirme ve dostça önerilerimizdir.
“Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet Halk Partisidir”
Bu söz, Derneğimizin de adını taşıyan, Cumhuriyet Halk Partisinin kurucusu, daha önemlisi ülkemizin kurtarıcısı, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e aittir. Cumhuriyeti kuran parti olmakla gurur duymak elbette çok önemlidir. Ama Cumhuriyeti ve onun tüm kurumlarını koruyan, ona her koşul altında sahip çıkan CHP’nin, Atatürk’ün partisi olarak kalması için mücadele etmek günümüzün en yakıcı konusudur. Türkiye’nin onurlu geçmişinde Cumhuriyet Halk Partisi vardır. Türkiye’nin onurlu geleceğinde de Cumhuriyet Halk Partisi olacaktır.
Cumhuriyetin, 100 yıllık tarihi boyunca, en ağır darbeleri aldığı günümüzde nerede ise sadece adının bırakıldığı bir dönemde, Cumhuriyet yıkıcılığına karşı mücadele etmeyen bir parti üyesinin, parti suçu işlemiş sayılması gerektiği bir dönemdeyiz. CHP si kişilerle değil düşüncelerle ilgilidir. Cumhuriyet Halk Partisi tarihten gelen kökleriyle buluşup sınanmış programını günümüz koşullarında da izlemelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi dünya çapında bir tarihi arkasında taşıyan bir parti. Cumhuriyet Halk Partisi sıradan bir iktidar organizasyonu değil. İktidardan pay kapma amacına yönelik günün şartları içinde şekillendirilmiş bir iktidar arayışının yön verdiği bir kuruluş hiç değil. Cumhuriyet Halk Partisi bir devletin şekillenmesi mücadelesi içinde sorumluluk üstlenmiş daha devlet, Meclis, Silahlı Kuvvetler yokken var olan, Anadolu işgal altındayken oluşmuş olan bir parti. Müdafaa-i Hukuk Hareketi. İşgale karşı bağımsızlık ruhuyla ortaya çıkan insanların dayanışmasından kaynaklanan bir direniş hareketi ve bir siyasi yapılanma.
Ülkemizin örnek ve model olarak bütün dünyada ilgiyle izlenen Kuvayı Milliye destanı sonrasında bu modernleşme tarihinin temelinde iki temel siyasi ilke vardır:
Birincisi: ırk, kan, kafatası ölçülerini reddeden ve etnik kimlikleri yerel, yöresel bağımlılıkları aşan bir ulusal kimlik anlayışı. Etnik ve sosyolojik kimliği inkâr etmeden ama onun tutsağı da olmadan daha yüksek bir ulusal kimliğe geçişi amaçlayan uluslaşma politikası. Etnik kimlik herkesin kendi şerefidir. Ama etnik kimliğimiz ne olursa olsun hepimiz Türk Milletinin eşit birer parçasıyız. Bizim modernleşme deneyimimizin temelinde böyle bir uluslaşma anlayışı vardır. Burada Atatürk’ün önemli sözünü hatırlatalım "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."
İkinci temel ilke ise din, siyaset ve laiklik anlayışıyla ilgilidir. Müslüman bir toplumda en geniş din ve ibadet özgürlüğü ile laik bir devlet düzeninin birlikte sürdürülebilmesi pek çok kişinin gözünde Türkiye’yi örnek bir ülke haline getirmektedir. Aslında İslamiyet ile laikliğin beraberliği Türkiye’nin modernleşme başarısının temel dayanağıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi; Akıl ve bilimden ayrılmayan namus ve liyakat esaslı yönetim anlayışı ve aydınlanma devrimleri ile onca yoksulluk, yoksunluk, borç ve yıkıma karşın kısa sürede uçak üreten bir sanayi ülkesi ve kendini doyuran 7 ülkeden biri olan modern bir Türkiye’yi yaratmıştır. İki Dünya Savaşı arası dönemin ve 1929 Büyük Buhranının bütün kısıt ve zorluklarını aşarak gemiyi limana ulaştıran kurucusu Atatürk’ü çok erken yitirmesi talihsizliği ile ona eklemlenen 2. Paylaşım Savaşı’nın yarattığı küresel yıkımın olumsuz etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Cumhuriyet halk Partisi bu olumsuz ortamda girdiği 14 Mayıs 1950 seçimlerini, emperyal güçlerin İslam coğrafyasındaki tek Laik Cumhuriyeti güdümlerine alma ve bir din devletine dönüştürme hedefleri sonucu kaybetmiş, iktidarı Demokrat Parti’ye devretmiştir.
ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan
"Türkiye 73 yıldır sağ partiler tarafından yönetiliyor"
Ülkemiz 73 yıldır -kısa süreli birkaç koalisyon hükümeti dışında- genellikle Cumhuriyetimizin “laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti nitelikleri ve Aydınlanma Devrimleri ile sorunlu sağ partiler tarafından yönetilmektedir.
Son olarak 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 faşist darbelerinin solsuz ve soluksuz bıraktığı ortamın ürünü olarak 2002 Kasım’ında iktidara gelen Siyasal İslamcı AKP; Cumhuriyet kazanımlarını geriletmiş, Laik Cumhuriyet düşmanı F. Gülen cemaatinin kamuda kadrolaşmasına olanak sağlamış, “mezardaki ölülere bile oy kullandırın” denilen 12 Eylül 2010 referandumunda yetmez ama evetçilerinde katkısıyla yargıyı da aynı cemaate teslim etmiştir. Bu süreç 21. yüzyılda demokrasimizin darbe kalkışması ihanetine uğramasına neden olmuş, bastırılan bu hain girişimin ardından diğer tarikat ve cemaatlerle iş birliği sürdürülmeye devam etmiştir. Bu süreçte dış borç, yolsuzluk ve yoksullukta rekor kırılmış, laiklik ilkesi ağır tahribata uğramış, kuvvetler ayrılığı yok edilmiş demokratik hukuk devleti erozyona uğramış, ekonomi krizden krize sürüklenmiş, ama yine de AKP son seçimleri kazanabilmiştir. Bu süreçte CHP; kuruluş felsefesinden, antiemperyalist özünden uzaklaşmış, Kemalist ideolojisinden utanır olmuş, kendi olmaktan vazgeçmiş, “Son 10 yılda en çok değişen parti biziz”, “30’ların CHP’si değiliz”, “Biz neyi terk ettiysek saray artık tam odur” ve benzeri söylemlerle başkalaşmış, hiçbir dahli olmayan kimi uygulamalar için yapılan -herhangi bir olumlu yanıt da alınamayan- “helalleşme” çağrıları yapılmıştır. O kadar ki; tarihin ilk antiemperyalist ulusal bağımsızlık savaşı meydanlarında doğmuş, kurulduktan 50 gün sonra devlet kurmuş “Atatürk’ün Partisi”; “Benim ömrüm CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçti”, “Zamanı geldiğinde Anayasanın ilk 4 maddesini değiştirebiliriz”, “Anayasadan Türklük çıkarılmalıdır”, “Türkiye’nin bugün Said Nursî modeline ihtiyacı olduğunu düşünüyorum”, “İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti 10 misli artırdı” diyen Laik Cumhuriyet karşıtları ile aynı noktaya getirilmiştir.
Derneğimiz adını aldığı Atatürk’e, kurucularına, on binlerce üyesine ve aziz milletimize duyduğu sorumlulukla “6’lı Masa’nın 28 Şubat 2022’de yayınlanan ilk “Mutabakat Metni ”ne ilişkin eleştirilerini duyurduğu 2 Mart 2022 tarihli basın açıklaması ve gazete ilanlarından itibaren seçime kadar geçen süreçte yüz yüze görüşmeler, basın açıklamaları ve gazete ilanları ile uyarılarını defalarca yinelemiş bir demokratik kitle örgütü olarak bu soruyu da -bu kez duyulması dileğiyle- yine dostça bir uyarı ile yanıtlamak isteriz.
"CHP’yi CHP yapan değerlere yabancılaşma son bulmalı"
Öncelikle değişimden kastedilenin; sadece kişilerin, kurulların değil, onlarla birlikte politikaların da değişmesi, CHP’yi CHP yapan değerlere yabancılaşmanın son bulması, temel değerlerimize, devrimlerimize Altı Ok ilkelerine, parti programına uyulması, anti emperyalist anlayışa, tam bağımsızlık ve bölünmez bütünlük ilkelerine sadık kalarak süregelen yenilgilerin nedeni olan yönelişlerden, savrulmalardan kurtulunması olduğu görülmelidir.
Beklenen;
- Yıllardır uygulanan neoliberal politikalarla üretimden kopmuş, fabrikalarını, ulusal varlıklarının önemli bölümünü özelleştirmelerle yitirmiş, milyonlarca geçici sığınmacı ile demografik yapısı bozulmuş, etnik ve dini ayrımcılıkla kutuplaştırılmış insanlarımızın özlemlerine yanıt verecek
- Lider merkezli değil politikaların tabandan tavana oluşturulup örgütlerce halkla buluşturulduğu, parti içi demokrasiyi kurumsallaştıran, emeğin en yüce değer olduğu bilinciyle dünyaya bakan
- Emperyalizmi yenilgiye uğratan ilk ulusun çocukları olmanın özgüvenini taşıyan, gerektiğinde özeleştiriden kaçınmayan, yanlış gördüğünde eleştirmekten korkmayan bir Demokratik Toplumcu Değişimdir.
Ne yapılmalı?
Ülkemizin acil gereksinimi;
Yeniden, laik bilimsel eğitimdir.
Yeniden, 1921 değil, 24 ün devrimci 1961 anayasasının özgürlükçü esas alan demokratik hukuk devletidir.
Yeniden, kuvvetler ayrılığıdır.
Yeniden, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğüdür.
Yeniden, kadın-erkek eşitliğidir.
Yeniden, ulusal birlik ve iç barıştır.
Yeniden, sınır güvenliğidir.
Yeniden, toplumcu kamucu sağlık sistemidir.
Yeniden, bölge merkezli karşılıklılık esaslı onurlu dış politikadır.
Yeniden, özgür basın, özgür bilim, özgür sanattır.
Yeniden, kendini doyuran, yüksek teknolojili ürün üreten karma ekonomidir.
Yeniden, güçlü demokratik kitle örgütleri, güçlü sendikalar, örgütlü toplumdur.
Yeniden, gençlerimize fırsat eşitliği, iş güvencesidir.
Yeniden, kendi gücü ile kalkınacağına inanan millettir.
Yeniden, tarikat cemaat kuşatmasından, bölücü terörden kurtulmuş devlettir.
Yeniden, yarınlarına güvenle bakan Türkiye’dir
Kısacası, yeniden Atatürk Cumhuriyeti'dir.
Öyleyse CHP bir an önce; başarısı kanıtlı, günümüzde de geçerli olduğu yaşananlarla doğrulanmış, dünyaca örnek alındığı da pek çok yabancı devlet ve bilim insanı açıklamalarıyla ortada olan Atatürkçü düşünce sistemi yoluna girmelidir.
Yeni TBMM yapısına bakıldığında; önümüzdeki dönemde Laik Cumhuriyetimizi ve Cumhuriyet kazanımlarımızı korumakta hepimize çok daha zorlu görevler düşeceği ortadadır. En önemli dayanağımız Atamız’dan miras ideolojimiz (Kemalizm), en değerli gücümüz Laik Cumhuriyet’in yetiştirdiği, Ulusumuz’un büyük çoğunluğunu oluşturan nitelikli insan kaynağımızdır. Bu dayanak ve güçle demokratik toplumcu değişimi gerçekleştirmek umuda giden ilk adım olacaktır."
En Çok Okunan Haberler