SON DAKİKA
Hava Durumu

Mehmet Gedik'in ölümünü kim, nasıl yorumladı?

Bursa basınında köşe yazarları Mehmet Gedik'in silahlı saldırı sonucu öldürülmesini köşelerinde değerlendirdi.

Haber Giriş Tarihi: 24.04.2011 11:11
Haber Güncellenme Tarihi: 24.04.2011 11:11
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Mehmet Gedik'in ölümünü kim, nasıl yorumladı?

Eski ANAP Milletvekili Mehmet Gedik'in ölümü Bursa basınında da geniş yankı uyandırdı. Köşe yazarları Gedik'in ölümü ve siyasi yaşamıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

İşte Mehmet Gedik'le ilgili köşelere yansıyanlar:
 

Adnan BAŞTOPÇU (Olay Gazetesi)

Kravatsız politikacının ölümü...

ANAP İl Başkanlığı, Bursa milletvekilliği, ANAP Genel Başkan Yardımcılığı gibi görevlerde bulunmuştu Mehmet Gedik. Böylesi görevlerde bulunan birinin 'kravatlı hayat'la barışık olması gerekir değil mi? Değildi.
Kravat Mehmet Gedik'te, alakasız bir yere kelebek konmuş gibi dururdu.
Mehmet Gedik'in genç denebilecek bir yaşta (58) öldürülmesi Bursa'da özellikle siyaset ve medya dünyasında hakiki bir şok dalgası yarattı.
Bir öldürülme vakasının ardından olayı kravat üzerinden değerlendirmeme gelince, sebepsiz değil.
Kravat eğer bir simge ise, misal 'salon siyaseti'nin simgesi ise 'evet efendim, sepet efendim, hakkıaliniz var beyefendi, istirham ederim, zatıaliniz de...' gibi lakırdıların kullanıldığı yere özgüyse...
Mehmet Gedik istisnaydı.
Eğilip bükülmeli siyaset yapmadı.
Düz adamdı.
Bana göre doğru bildiğini söyleyen bir tarzı vardı.
Başkaları 'hod-zot' cinsinden biri olduğunu da söyleyebilir.
Sevdirdiyse kendini bu hususiyetleri sebebiyleydi.
ANAP için 4 eğilim muhabbeti yapılırdı ya eskiden, Gedik bu eğilimler içinde, herhalde kendini 'sosyal demokrat' olarak niteler, tanımlardı.
Başka bir şey anlatmak içimden geçmiyor şimdi. Yine kravatla devam edelim. Bir gün gazetede bir resmini gördüm. Nedense o gün kravatın hiç yakışmadığı boynuna bir tane 'emanet' kravat takmıştı. Ama görseniz, kravat demezsiniz. Göbeğin çok üzerinde nihayete eren, el kadar bir şey!
Hemen klavyeye sarıldım ve 'Dünya kadar malın olacağına, fındık kadar kravatın olsun' minvalli bir yazı döşendim. Ertesi gün bu yazı, bir TV programında okundu ve üstelik Gedik canlı yayına bağlandı. 'Ne diyorsunuz bu yazıya?' diye soruldu. Normal bir politikacı en basitinden 'yazacak şey bulamadılar şimdi de kravatımızla uğraşıyorlar falan der' değil mi?
Sıra dışıydı dedik ya. Gedik, bu satırların fakir yazarının her dakika duyamayacağı türde son derece onore eden şeyler söyledi. (Mizaha tolerans her politikacıda bulunmayan bir özellik)

Son bir anı ile bitireyim. Bir haberle ilgili dönemin muhabirlerinden arkadaşım Yasemin Taydaş'la görüşmeye gazeteye geldi. Yanında da bir grup arkadaşı ile birlikte. 'Bir grup arkadaş'ın gazeteye girişine kapıda tesadüfen tanık oldum. Gedik girdi gazeteye verdi bir selam geçti. Arkasından bir kişi daha. İkinci, üçüncü, dördüncü derken onuncu kişi de geçti! Sonra yirminci, otuzuncu, kırkıncı, ellinci, yüzüncü, yüzellinci!..(N'oluyoruz ya!) Saymayı bıraktım! Benim gözler faltaşı.
Baskın mı var, ne var?
Ne oldu bu kadar kalabalık gelecek?
5 dakika sonra 'panoramik' bir açıdan gördüğüm manzara şuydu.
Karşılıklı iki sandalye konmuş, yemekhaneye!
Yasemin ve Gedik 'karşılıklı' oturmuş, konuşuyorlar. Sandalye bulabilen şanslı 50 kadar kişi biraz mesafe bırakarak çevrelemiş bunları. Kalan 200-250 kişi de ayakta daire şeklinde konuşlanmış, konuşulanları dinliyorlar.
Bu olayın esrarı neydi?
Yasemin'e sordum, 'deli ya işte' falan diye geçiştirdi.
Şimdi düşünüyorum da. Bizim Yasemin 'Sayın Gedik sizin teşkilattaki gücünüzden pek emin değilim' falan dediyse bir ara, O da teşkilattaki gücünün bir bölümünü göstermeye gelmişti herhalde Yasemin'e!...
Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.
 

Yusuf KAYIŞOĞLU (Olay Gazetesi)

Bıçkın bir delikanlının hazin sonu

Mehmet Gedik, siyasetin sert ama dobra yüzüydü.
İçindekini hemen belli eden biriydi.
Anavatan'ın kudretli ismiydi.
İki dönem milletvekilliği, genel başkan yardımcılığı, il başkanlığı gibi siyasetin bütün kademelerinden geçmişti neredeyse...
İçinde kalan bir uhde belki büyükşehir belediye başkanlığıydı.
Bir şey istediği gibi olmadığında yumruğunu masaya vurur, içindeki kızgınlığı da, sevinci de anında belli ederdi.
Boynunu içine çekip sesini boğarak konuştuğunda herkes bilirdi ki heyecanı had safhada...
O anlarda ya uzak duracaksın ya da sessizce dinleyeceksin...
Siyasetin bıçkın delikanlısıydı yani...
Rajonu keser, rahatlar ve sonra dinlerdi...
Bu topraklara has insanlardan birisi olduğu için konuşmalarına virgül ve noktayı küfürle koyardı.
Hani içimizde bazı insanlar vardır ya...
Küfürsüz edemezler; ettikleri küfür de kimseyi incitmez ama...
Önceki akşam Mudanya'da Trabzonspor'un Eskişehirspor'la berabere kaldığı maçı seyrettikten sonra kendisi gibi bir Çaykaralı tarafından öldürülen Mehmet Gedik de öyle insanlardan birisiydi.
Mertti.
İyiydi.
Danışmasını sever, duygularını Karadeniz insanına özgü o coşkuyla dille getirirdi.
Fırtınalı, heyecan dolu bir hayatı geride bırakarak kendi arzusu dışında bu dünyadan ayrılan siyasetin bıçkın delikanlısına ne yazık ki Allah rahmet eylesin demekten başka yapacak bir şeyimiz yok...
 

Özlem Yağmur BUĞDAY (Olay Gazetesi)

Gedik ailesinin ve tüm yakınlarının başı sağ olsun!

Kendisini tanıdığımda okulu henüz bitirmiş tıfıl bir muhabirdim. Mehmet Gedik'se ANAP'ın en haşmetli dönemlerinin Genel Başkan Yardımcısı...
Tuhaf ve hatta sorun olan şuydu ki, henüz böylesi siyasi pozisyonlara atfedilen doğa üstü önemi kavrayamayacak kadar idealisttim.
"Mehmet Gedik önemli bir basın toplantısı yapacak." Denildi. Kalkıp gittik. Bekle Allah başlamaz. Bekle Allah huzura kabul etmez.
Aradan epey bi zaman sonra,
"Böyle bir saygısızlığa tahammül edemem!" Diyerek, ANAP'lıların inanamayan bakışları arasında il merkezini terk etme kararlılığımı gösterdim.
"Yok daha neler?" nidaları arasında partililer haber vermiş olacak ki, Mehmet Gedik toplantıyı yapacağı odanın kapılarını açtırıp bizi içeri kabul etti. Yüzüme, "Bre gafil!!!" dercesine öyle bir bakışı vardı ki, o an mesleği bırakmaya karar verdiysem de kuyruğu dik tutma azmiyle yine partililerin şaşkın nazarları arasında kendisiyle bir güzel kapıştım. Hatta, "Tavrının kabul edilemez olduğuna dair" bir de söylev çektim.
Bu hakikatli tanışmanın ardından Mehmet Gedik'le uzun yıllar çalıştık. Siyasi azmine tanık olduğum bir çok seçim dönemi geçirdik.
Derken Gedik aktif siyasal yaşamdan çekildi ve işte o zaman O'nun politikadan arınmış dost yüzünü tanıma fırsatım oldu. Güncel siyasetin figürlerini çekiştirdiğimiz sohbetler ile babamı kaybettiğim o travmatik süreçteki manevi desteğini unutamam...
Ani kaybı gerçek bir şok.
Başta ailesi olmak üzere tüm sevenlerinin başı sağ olsun. 
 

Okan Tuna (Bursa Hakimiyet)

Yakın dostu Mehmet Gedik gözlerinin önünde öldürüldü

Onu yakından tanıyan herkes bilirdi.
Mehmet Gedik'in en büyük özelliği, içindeki dışarı vurmasıydı.
Düşündüğünü söyleyen bir yapıya sahipti.
Dobra ve netti.
Bu nedenle "içi dışı bir" bir adamdı.
Bu nedenle;
Gazeteciler de itibar ederdi söylediklerine.
Söylediklerinden "acaba mı" diye bir algıya kapılmazdık.
Karadeniz'in hırçınlığıyla olsa gerek, normal konuşurken bile sesini yükseltir ama sözü de dinlenirdi.
Bursa siyasetinde imzası olan il başkanlarından da biriydi.
Pratikti, hızlıydı.
Yeri geldiğinde lideri Mesut Yılmaz'a bile telefonla nasıl sitem ettiğini bilirdik.
1987'de;
ANAP çatısından TBMM'ye girmesiyle tanınırlılığı daha da artan Gedik, 1995 yılından beri de aktif siyaset içinde değildi.
Ne var ki;
Yakın dostlarıyla sık sık buluşup, güncel meseleleri konuşurdu.
Biz de;
Son olarak Trabzonspor'un uzatma dakikalarında galip geldiği Gençlerbirliği-Trabzonspor maçını birlikte izlemiştik 3 hafta önce.
2-1'lik galibiyete çocuklar gibi sevinmişti.
Sert bir sesle de;
"Okan, göreceksin şampiyon biz olacağız, bunu unutma" demişti.
O akşam;
Mehmet Gedik, taşıma ruhsatlı silahının da otomobilinden çalındığını anlatmıştı.
Sonra da;
O meşhur kahkahasını atıp "boşver iyi oldu, uzak durmak lazım zaten" demişti.
Ne kadar da ilginçmiş meğerse.
Ve;
Daha da ilginci, o akşam çok sayıda kişiden oluşan buluşmada Gedik'in yanındaki kişilerden biri de Bursa eski defterdarı ve hemşehrisi Muzaffer Karakaş'tı.
O da Gedik gibi Trabzonspor hastasıydı.

Mudanya'da;

Cuma gecesi de yine maç başındaydılar ki, gece hiç kimsenin ummadığı şekilde bitti.
Eski bürokrat Karakaş, Gedik'in gözlerinin önünde öldürülmesinden sonra sinir krizleri geçirip hastaneye kaldırıldı ve hayatı boyunca belleğinden silinmeyecek sahneye tanıklık etti ki ne kadar acı.
Yakın siyasi dönemin en etkili ve renkli isimlerinin başında gelen Mehmet Gedik'i bugün ikinci memleketi Mustafakemalpaşa'da öğle vaktinde son yolculuğuna uğurlayacağız.
İyi ve özel bir insandı, tanıyan herkesin başı sağolsun.


Ahmet Emin YILMAZ (Olay Gazetesi)

Mehmet Gedik Bursa siyasetinin dosdoğru adamıydı

Mehmet Gedik'i 1983 yılında Anavatan Partisi'nin kuruluşu sırasında tanıdık. Gencecik bir inşaat mühendisiydi. Mustafakemalpaşa'da Yaşar Yenipazar ile birlikte ANAP'ı kuran isimdi.
Daha ilk günden farklılığını gösterdi.
Hani deli dolu denir ya... Tam öyle biriydi.İnandığını hiç tartışmayan, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen, dostu için her şeyi yapabilecek kadar da gözünü karartan özelliklere sahipti.
Bu özellikleriyle de sevildi, sivrildi.
1987 seçimlerinde Mustafakemalpaşa İlçe Başkanlığı'ndan milletvekilliğine yükseldiğinde Meclis'teki ilk günü için Ankara'ya beraber gitmiştik.
Özal'ın cumhurbaşkanı olmasından sonra ANAP içindeki liderlik yarışında dönemin ANAP Bursa İl Başkanı olan Feridun Pehlivan ile birlikte Mesut Yılmaz'ın yanında yer alan birkaç kişiden biriydi.
Hatta...
Gedik-Pehlivan ikilisi Yılmaz'a başbakanlığın yolunu açtılar.
Sonrasında...
Gedik'i partinin üst organı MKYK'da gördük. Hem de en yüksek ikinci oyla seçildi. Gençlik ve Kadından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu.
1995 seçimlerinde Yılmaz onu listeye koymayınca küsmedi, dönüp büyük bir mütevazılıkla ANAP Bursa İl Başkanlığı'nı üstlendi.
Milletvekilliğindeki gibi farklı bir il başkanı oldu. Yine doğru bildiğini sonuna kadar savundu, yine dost bildiğini hiç yalnız bırakmadı.
Bu uğurda başına işler geldi, ciddi sorunlar bile yaşadı.
Bursa'ya emeği geçti. Çevre Yolu'nun yatırım programına alınması için defalarca Ankara'ya gittiğini çok iyi biliyoruz.
Farklı bir siyasetçi olmasına, iz bırakmasına karşın yeniden Meclis'e gitme gibi bir hayali yoktu. En büyük hayali Bursa'ya belediye başkanı olmaktı. 2004 ve 2009'da bu hayaline yaklaştı da.
Uzun süredir sessizdi. Mesleğine, inşaat işlerine yoğunlaşmıştı.
Hafta başında CHP'deki operasyon sonrasında telefon etmiş biraz laflamıştık. Mudanya Yolu'nda Bademli Kavşağı'nda yapımını bitirdiği Gedik Plaza'yı görmemizi istemişti. Dün için orada buluşmak üzere sözleşmiştik.
Fakat...
Cuma gece yarısına doğru, Mudanya'da boynuna dayana bir tabancadan çıkan 4 kurşunla yaşamını yitirdi.
O dört kurşuna maç tartışmasının neden olduğu, Gedik'in küfürlü konuştuğu anlatılıyor. En azından yakalanan sanık öyle söylüyor.
Mehmet Gedik'i herkes tanıyor. Yüksek sesle konuşur, kavga eder gibi anlatır. Ama çevresini rahatsız edecek bir küfürbaz değildir. Hele bir restoranda yan masaları rahatsız edecek şekilde davranmazdı.
Saldırganın tanıdığı bir kişi olması, hatta birlikte yemek yediği eski Bursa Defterdarı ve müsteşar Muzaffer Karakaş'la tanıştırmış olması da böyle düşünmemize neden oluyor.
Ama...
Hangi nedenle olursa olsun, gerçek olan şu: Mehmet Gedik öldürüldü. Bursa, kendisine hizmet etmiş bir evladını kaybetti.
Dosdoğru bir siyasetçiyi yitirdik. Hepimizin başı sağ olsun.


Selahattin ADIGÜZELLER (Olay Gazetesi)

Gedik'in ardından...

"Dediğim dedik, Mehmet Gedik" diye takılırdım...
Gerçekten de öyleydi...
ANAVATAN Partisi'nde il başkanlığı yaptığı dönemlerde de milletvekilliği yaparken de...
Tez canlıydı...
Partisinin Büyükşehir Belediye Başkanı Erdem Saker'le yaptıkları yüksek sesli tartışmalarını duyanlar, içeride kavga ediyorlar zannederdi...
Bir bakarlar ki, az sonra odadan sarmaş dolaş, gülerek çıkıyorlar.
Basınla arası da iyiydi...
Hakkındaki en ağır eleştirilere karşı bile hep hoşgörüyle yaklaşırdı...
Aktif siyasetten kopsa da, siyasi gündemden, Bursa'dan, hiç kopmadı...
Hayatı geldiği gibi yaşamayı seviyordu.
Ölüm haberine üzüldüm...
Çok sevdiği Trabzonspor'un şampiyonluğunu göremeden, adi bir cinayete kurban gitmesine üzüldüm...
Siyaset yaptığı dönemde, partiye Çaykaralı hemşerilerini doldurmakla eleştirilirdi Gedik...
Ölümünün de Çaykaralı bir hemşerisinin elinden olması ne acı!
Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine, sevenlerine sabır diliyorum.    


Erhan Cem ÖZTÜRK (Gerçek Gazetesi)

Gedik'in ardından

Cuma akşamı Anavatan Partisi eski milletvekili Mehmet Gedik'in Mudanya'da vurulduğunu duyduğumda buz kestim. Uzun yıllardır tanıdığım ve 1999 seçimlerinde sık görüştüğüm Gedik maç sonrası oturduğu restoranda yan masadaki müşteri ile çıkan tartışma da hayatını kaybetmiş. Bakar mısınız? Ne hale geldik. Mehmet Gedik'in basit bir tartışma sonucu vurulması da bireysel silahlanmanın bir sonucu. Bir diğer ayrıntı da özellikle alkollü mekanlara müşterilerin silahla alınmama kuralının önemi. Alkol şişede durduğu gibi durmuyor. Çoğu zaman sonuçları hiç de iyi olmuyor. Aynı Mehmet Gedik olayında olduğu gibi. Bu konuda işletmeler daha hassas olmalı. Gedik'e Allah'tan rahmet ailesinde başsağlığı diliyorum...


 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.