SON DAKİKA
Hava Durumu

'Düşlediğimiz gelecek Atatürk'ün düşlediği gelecektir'

Mudanya 2. Kitap Günleri'nde düzenlenen etkinlikte konuşan CHP Parti Meclisi Üyesi Eren Erdem, "Cumhuriyet projesinin amacı, gençliği dünyaya entegre, dünyayla yarışan, dünyayla rekabet eden bir vizyonla bütünleştirmek. Düşlediğimiz gelecek Mustafa Kemal Atatürk'ün düşlediği gelecektir." dedi.

Haber Giriş Tarihi: 23.08.2020 02:27
Haber Güncellenme Tarihi: 23.08.2020 02:27
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
'Düşlediğimiz gelecek Atatürk'ün düşlediği gelecektir'

PELİN AKDEMİR / BURSAPORT

Mudanya Belediyesi ile Yayıncılar Kooperatifi (YAYKOOP) işbirliğiyle düzenlenen Mudanya 2. Kitap Günleri'nde CHP Parti Meclisi Üyesi gazeteci-yazar Eren Erdem, "Geçmişten Geleceğe Türkiye" oturumunda konuştu.

Mütareke Meydanı'nda düzenlenen oturumda Mudanya Mütareke binasını göstererek, "Bu binanın, bu devletin kuruluşunda çok kritik bir rolü vardır." sözüyle konuşmasına başlayan Eren Erdem, geçmişe değil geleceğe dair konuşmak istediğini belirtti.

Erdem, nasıl bir gelecek istediklerini örnekler vererek aktardı:

"Biliyorsunuz bizde iki tür köprü var. Birisi yap-işlet-devret modeliyle yapılan köprü, birisi de öz kaynaklarla yapılan köprü. İkisi arasındaki fark nedir? Bir fıkra geldi aklıma. Vakti zamanında büyük millet meclisinde kapılar değişecek. Kapılar için bir ihale açılmış. Marangozlar gelecek, ölçecekler, fiyat verecekler, ihale yapılacak, kapılar değişecek. İki tane millet vekilini komisyona koymuşlar. İki tane şirket gelmiş, fiyat vermişler. Şirketlerden birisi beş lira, öbürü 25 lira demiş. Kapı aynı kapı. Vekillerden birisi sormuş, 'Bu beş lira diyor, sen niye 25 diyorsun?' O da demiş ki 'Sayın vekilim 10 lirasını sana vereceğim, 10 lirasını kendim alacağım, beşi de buna vereceğim. Böylece kapıları yapacağız.' İhaleyi bu almış. Yap-işlet-devret modeli bu. 10 lirayı aracı götürüyor, 10 lirayı müteahhit götürüyor, 5 lirayı da gariban taşerona kalıyor. Taşeron da dök betonu. Aslında 5 liraya yapabilirken 25 liraya yapıyoruz. Sonra da çıkıp övünüyoruz. Geleceği kurabilmemizin yolu geçmişten ders almakla mümkün."

"Biz betona, müteahhitlere yatırım yaptık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Karadeniz'de doğal gaz bulunduğuna ilişkin açıklamasını hatırlatan Erdem, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanı doğal gaz meselesi açıkladı. Bütün bankalar aynı anda döviz bozdurmaya başladılar. Neden? Açıklama yapılırken dolar düşsün, böylece açıklama etkiliymiş gibi görünsün. Peki düştü mü? 15 dakika sonra dolar 7,40'a çıktı. Nasıl olsa birileri çıkacak diyecek ki 'bu dış güçlerin oyunu'. Geleceği kurmanın yolu güçlü olmaktan geçer. Mesela Almanya'nın dış güçlerle ilgili bir problemi var mı? Yok. Dış güçler Alman ekonomisine müdahale edebiliyor mu? Edemiyor. Ya da Finlandiya ekonomisine müdahale edemiyorlar. Çünkü bu ülkeler güçlü ülkeler. Çünkü bu ülkeler sanayiye, üretime, insana yatırım yaptılar. Biz neye yatırım yaptık? Biz betona, müteahhitlere yatırım yaptık. Üretirsek büyür ve güçleniriz. İsmet İnönü'nün paydaşı olduğu Cumhuriyet projesinin amacı, gençliği dünyaya entegre, dünyayla yarışan, dünyayla rekabet eden bir vizyonla bütünleştirmek. Düşlediğimiz gelecek Mustafa Kemal Atatürk'ün düşlediği gelecektir."

"Hangi ülkede dolandırıcılar kendini hakim veya savcı diye tanıtır?"

Mahkeme kararıyla bir gazetecinin tutuklandığı zaman vatandaşın bir kısmının 'banane' dediğini aktaran Erdem, şöyle konuştu:

"Bu kararın vatandaşa bir maliyeti var. Evet, o insanın haksız yere özgürlüğü elinden alınıyor. Bir de bunun vatandaşa maliyeti var. Ertesi gün Avrupa'da bir gazetede haber 'Türkiye'de gazeteci haber yaptığı için tutuklandı.' Sonra birkaç gazeteci daha tutuklanıyor. Yatırımcı, 'benim bu ülkeye yatırım yapmam bana zarar veriyor' diyor. Şu anda Avrupa sathında en yüksek faizi veren ülke biziz ama kimse parasını buraya getirmiyor. Dövizde bundan yükseliyor. Getirmemesinin sebebi geleceğinden korkuyor. Sizlere daha önce şöyle bir mesaj geldi mi? 'Sevgili yurttaşlar, size telefon edip kendisini hakim veya savcı olarak tanıtan...'  Hangi ülkede dolandırıcılar kendini hakim veya savcı diye tanıtır? Yargıya güven o kadar düşük ki emniyet mesaj atıyor. Adaleti tesis etmeden bir makul gelecek hayali, bir düş inşa edemeyiz. Bunun için mahkemeleri özgür bırakmak lazım. Geleceği kurmamızın yolu öncelikle adaletten geçer."

Bir sonraki aşamanın üretmek ve üretimi desteklemek olduğunu dile getiren Erdem, "İsrail'de AR-Ge'ye ayrılan pay bütçenin yüzde altısı civarında. Amerika'da ona yakın bir durumda. Avrupa ülkelerinde yüzde üç ile dört arasında. Bizde 0,50. O da zaten aktarılmıyor. AR-GE, bir ülkenin teknoloji inovasyon anlamında yapacağı araştırma geliştirme faaliyetlerinin bütçesidir. Yani sizin AR-Ge payınız yüksekse yapay kalp üretirsiniz, uçak yaparsınız, milyon dolarlık şirketler ortaya çıkar. Bizim para üç tane müteahhittin cebine, bir de çok muhterem bir zatın saray harcamalarına." diye konuştu.

"Devlet Alevi dedesi adı altında bir inanç önderi tanımıyor"

Dinleyicilere "Bizim ülkemizde inanç özgürlüğü var mı?" diye soran Eren Erdem, cezaevinde yaşadığı bir olayı şöyle anlattı:

"Beş yüz gün hapishanede kaldım. Tutuklandığım gün baş gardiyan bana haklarımı saydı. 'Mensup olduğun inancın din görevlisiyle görüşme hakkına sahipsin' dedi. Ben de 'Emin misin?' diye sordu. Bu bir anayasal hak. Dilekçe yazıldığı an din görevlisiyle görüşülmesi yasal zorunluluk. İşin enteresan kısmı. Eğer Hristiyan'sanız dilekçe yazıyorsunuz rahip geliyor. Eğer Musevi'yseniz haftada iki saat bir haham ile görüşebiliyorsunuz. Eğer Sünni mezhebine tabi iseniz İmam ile haftada iki saat, hatta isterseniz üç-dört kere de görüşebiliyorsunuz. Ama tutuklandınız. Velhasıl kelam Alevi, Bektaşi inancına mensupsunuz. Dede gelmiyor. Niye? Devletimiz Alevi dedesi adı altında bir inanç önderi tanımıyor. Böyle bir inanç önderi yok. Aleviler tanıyor. Devlet sadece tanıdığı inanç liderleri açısından inanç özgürlüğünü savunur. Elin Avrupalısı tanıyor. Bizimkiler başlıyor ki 'bak bizi içerden bölmeye çalışıyorlar'. Sen de tanı, fırsat verme. De ki 'Ben laik, seküler bir devletim. Nasıl ki bu ülkedeki mütedeyyin, muhafazakar yurttaşlarımızın bizim her zaman karşısında olduğumuz yıllarca kısıtlanmış haklarını bir hak olarak tanıyorsam bütün farklılıkları da tanıyacağım'. Bu perspektif olmadan bizim geleceği inşa etme şansımız yoktur. Biz ancak Türkiye'deki bütün siyasi düşünce, ideolojik kanatları bir ortak noktada buluşturabilirsek geleceği kurabiliriz."

"1 Mayıslarda Cem Küçük'ün en önde yürüdüğünü göreceğiz"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmalarında herkesi kucaklayan bir üslup kullandığını, bunun da bazen tepkilere yol açtığını dile getiren Erdem, "Kılıçdaroğlu, bir yerde demeç verirken Abdullah Gül'e Abdullah Bey dediği zaman 'Abdullah Gül CHP'nin adayı olacak galiba' deniyor. 'Abdullah Bey' dedi. Ne desin? 'Ne haber Apo' mu desin? Bu bir nezaket. Türkiye'nin tüm taraflarına kayda değer bir şekilde dikkate alma hassasiyeti. Biz bu hassasiyetle ancak geleceği inşa edebiliriz." dedi.

"Kafamızı geleceğin dünyasına, endüstri devrimine, sanayi 4.0'a, inovasyona, yazılım ve kodlama devrimine çevirdiğimiz gün ülke bambaşka bir noktaya gelecek." diyen Erdem, cezaevinden bir yaşantısını daha paylaştı:

"Bizim insanımız değişime olan inancını yitirmiş. Cezaevinde gardiyan arkadaşlar yüzde doksan devlet memuru, düzgün insanlar. Televizyon dizilerinde resmedildiği gibi kötü değiller. Yüzde altısı-yedisi partizandır. 8-10 tane partizan gardiyan vardı cezaevinde. Arada iğneli konuşmalar oluyordu. Kendisini 'Reisçi' olarak tanımlayan bir gardiyana 31 Mart seçimlerinin ardından 'Ne oldu? Dün akşam nasıl yendik ama sizi' dedim. 'Sayın vekilim, ne alakası var. Ben devlet memuruyum. Bizim ne ilgimiz var' dedi. Değişimin dinamitleri çok güçlü. En hızlı değişenler en partizan olanlardır. Türkiye'nin geleceğinde çok büyük ihtimalle 1 Mayıslarda Cem Küçük'ün en önde yürüdüğünü göreceğiz. Türkiye'nin geleceğinde 'aslında benim babam 68 kuşağındaydı' açıklaması yapan havuz yazarları göreceğiz. Ama şu kesin olacak; seçimden bir gün sonra gazetelerde 'biz AKP'yi çok uyarmıştık' diye yazılar yazacaklar. Bizim düşlediğimiz gelecekte en fazla konuşacak olanlar bizi eleştirecek olanlardır. Dünyaya örnek bir ülke inşa etmemizin tek yolu bu. Eğer bir ülkeyi kalkındırmak istiyorsanız muhaliflerinizin sesinin daha yüksek çıkmasını sağlamalısınız."

"İnsan insanın bacağını ısırır mı?"

Kötü bir milletvekilliği dönemi yaşadıklarını söyleyen Erdem, Mecliste yaşanan kavgayı şu sözlerle anlattı:

"Milletvekili olduktan sonra üç buçuk sene içerisinde bir darbe girişimi, dört seçim gördük. Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasası değişti. Parlamentoda karşımızda çok garip bir grup vardı. Mecliste bir gün kavga çıktı. Bizim grup 90 kişi, AKP grubu 200 kişi. Bizim arkadaşların etrafını çevirmişler. 15 kişi bir kişiyi dövmeye çalışıyor. Araya girdim, ayağım birinin ayağına takıldım, düştüm. Ertesi gün bir haber 'Eren Erdem benim bacağımı ısırdı.' Habertürk beni aradı; 'Bir şey diyecek misin?' diye. 'Evet, diyeceğim. Benim de bir damak tadım var. Öyle her bacağı ısırır mıyım?' dedim. Konu büyüdü. 'Epitel doku testi yaptıralım' dedim. Bir ülkenin parlamentosunda konuşulan konuya bakın. Sizi buna itiyor. Hadi bu adam düzeysiz, medya da hemen mikrofonu ağzımıza uzatıyor. İnsan insanın bacağını ısırır mı?"

Milletvekili seçildiğinde annesini arayıp işinin çok zor olduğunu söylediğini anlatan Erdem, "Türkiye'nin en seçkin insanlarının içine gidiyorum. Ben kimim ki? Hepi topu iki bin tane kitabın üstünden geçmişim, 15 tane kitap yazmışım, 2500 makale yazmışım, konferans, televizyon programı... İçeri bir girdim. Kendimi ordinaryüs zannettim. Bir AK Partili arkadaşa sordum; 'Milletvekili grubunu nasıl oluşturdunuz?' Dedi ki; 'Dört tane güreşçi koyduk.' 'Niye? Spor meselesiyle ilgili mi?' diye sordum. 'Yok, kavga çıkarsa onlar dalsın. Beş tane topçu koyduk. İki tanesi zaten reisin amca çocuğu' dedi. Biz ön seçim yaptık. Ben sandıktan çıkarak milletvekili oldum. Bu da vizyon, o da vizyon." İfadelerini kullandı.

"Mutlu bir ülkeyi hep beraber kuracağız"

Vatandaşların demokrasiyle arasındaki ilişkinin temsili düzeyde olduğunu vurgulayan Erdem, "Oy verdik, yapın işte dediğin zaman siyaset alanını tamamen terk etmiş, birkaç tane seçilmişin sırtına yüklemiş oluyorsun. Gelecek yurttaşların demokratik sorumluluk almasıyla kurulabilir. Siyasete aktif katılarak demokratik sorumluluk alınabilir." dedi.

Bursa'da geçen dönem Büyükşehir'in kıl payı kaybedildiğini söyleyen Erdem, önümüzdeki seçimlerde güzel şeyler olacağına inandığını ifade etti.

Bir müjdesi olduğunu söyleyen Erdem, genellikle anketlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi'ne 3 puan fazla yazan bir anket firmasının sahibiyle konuştuğunu aktardı:

"Anket firmasının sahibi şöyle söyledi: 'Son yaptığım ankette her şeyi ekledim, göz hakkı koydum, saray hakkı koydum, bütün hakları ekledim. Cumhur İttifakı'nın toplamında yüzde 45'ın üstünü göremedim. Millet İttifakı'nı da yüzde 55'in altına bir türlü düşüremedim.' Şu anda biz nerede anket yaptırsak sonucun bu olduğunu görüyoruz. Türkiye bir değişime açıktır. Düşünürlerimiz düşünceleriyle, tarihçilerimiz tarih perspektifiyle, aydınlarımızın entelektüel birikimleriyle, emekçilerimiz alın teriyle, işçilerimiz mücadelesiyle güzel bir geleceği, mutlu bir ülkeyi hep beraber kuracağız."

"Dünyanın en büyük silikon vadisini kuracağız"

Yüksek teknoloji ve inovasyonun Türkiye'nin bir şansı olduğunu dile getiren Erdem, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu alanı kaçırırsak biz yüz yıl belimizi doğrultamayız. Eğitim sistemimizi buna uygun hale getirmemiz lazım, buna para ayırmamız lazım, toplumumuzun ve gençlerimizin buna inanması lazım. Buna yönelik bir projemiz var. Anadolu'da bir özel bölge oluşturuyoruz. Bir şehir kadar bir yer. Özel idare olacak. Burada üretim yapan teknoloji firmaları, bütün vergilerden muaf olacak. Türkiye'de kurulmuş yerli teknoloji firmalarını üretim yapması için teşvik edeceğiz. Dünyanın en büyük, en kapsamlı silikon vadisini kuracağız. Sadece yazılım veya kodlama değil, yapay kalpten tutun da robot teknolojisine kadar çalışmalar burada yapılacak. Bu işi bugün başlatırsak beş yıl sonra sadece yazılım olarak sağladığımız katma değerle milli geliri üç kat arttırabiliyoruz. Sadece sağladığımız istihdamla işsizliği 500 bin bandına çekebiliyoruz. Yakında bütün bu projelerle yurttaşın karşısına çıkacağız. Gençlerimizin bilimle, teknolojiyle uğraşmasını istiyoruz. Patentli marka üretmek, Türkiye'nin değerini arttırmak, dünyayla rekabet etmek, Türk Lirasının bütün dünyada en geçerli para birimlerinden biri olmasını, pasaportumuzun itibarlı olmasını, dünyanın her yerine vizesiz vatandaşlarımızın özgürce seyahat etmesini istiyoruz."

Eren Erdem, konuşmasının ardından imza standında kitaplarını imzaladı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.