SON DAKİKA
Hava Durumu

Demirtaş'tan 'Davutoğlu' çıkışı: O da mı terörist?

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yargılandığı davanın duruşmasında, "Ahmet Davutoğlu, yargının ne hale geldiğini beyan etmek zorunda kalıyor. Biz söyleyince tarafız da bu da mı taraf? Ahmet Davutoğlu da mı terörist? O da mı yargıya düşman? O da mı vatan haini?" diye konuştu.

Haber Giriş Tarihi: 24.04.2019 15:50
Haber Güncellenme Tarihi: 24.04.2019 15:50
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Demirtaş'tan 'Davutoğlu' çıkışı: O da mı terörist?

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması bugün görüldü.

4 Kasım 2016'dan beri Edirne Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde bulunan Demirtaş'ın yargılandığı davanın duruşması Ankara Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görüldü. Demirtaş duruşmaya, Edirne Cezaevinden SEGBİS yoluyla bağlandı.

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun çıkışını değerlendiren Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:

"Büyük ve ünlü akademisyen ve siyasetçi, Ortadoğu'da barışın mimarı kişinin sözlerinden alıntı yaparak devam edeyim -Ahmet Davutoğlu- ki kendisi Türkiye'nin bu hale gelmesinden de sorumludur. Tutuklandığımızda başbakandı, bütün bu kararların altında da imzası vardı. Bugün de kendince muhteşem(!) tespitler yapan Davutoğlu'ndan dinleyelim, yargı ne haldeymiş. Bu hale getirenlerden biri de kendisi değilmiş gibi: 'Hukuk güç biriktirme alanı değil, gücü denetleme alanıdır.' Bunları söyleyen, siyasi tarihimizin en büyük hukuksuzluğuna imza atan başbakanlardan biri. 'Milletvekillerinin yasama süreci içindeki etkinliği güçlendirilmelidir' diyen Davutoğlu, bizi milletvekili kimliğimizle cezaevine gönderen başbakan olarak tarihe geçmiştir. Ahmet Davutoğlu, yargının ne hale geldiğini beyan etmek zorunda kalıyor. Biz söyleyince tarafız da bu da mı taraf?"

"AHMET DAVUTOĞLU DA MI TERÖRİST"

Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ahmet Davutoğlu da mı terörist? O da mı yargıya düşman? O da mı vatan haini? Hayır. Bizi öyle ilan ettiniz de, ona ne diyeceksiniz? Yargı konusunda durum dediği gibidir ama öyle bir iki yazı yazmakla da bu vebalden kurtulamaz. Dokunulmazlıkların kaldırılması tartışılırken bizim teklifimiz, Meclis iç tüzüğündeki usule uygun kaldırılmasıydı. Ama Davutoğlu, 'Bu çok uzun sürer, başka bir formül bulalım' dedi. Mustafa Şentop bu formülün mucididir. Bugün bizim seçilmiş milletvekili olarak hapiste olmamızın sebeplerinden biridir Mustafa Şentop. Eminim ki, o da Davutoğlu gibi ileride 'Biz o dönemler çok yanlışlar yaptık' diyecektir de, anlam ifade etmeyecektir."

"BU MUAMELEYİ KINIYORUM"

Demirtaş, ifadesinde şunları kaydetti:

"Barış ve demokrasinin güçlenmesi için; sağduyunun, diyaloğun hakim olabilmesi için yapılan açlık grevleri devam ediyor. Hem arkadaşlarıma selamlarımı gönderiyorum hem de kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyorum.

Gebze Cezaevi önünde çocukları için oturma eylemi yapan annelerimize yönelik onur kırıcı muameleleri asla kabul etmeyeceğimizi, annelerin gözyaşlarının rengi olmayacağını hatırlatarak kınıyorum.

Aralarında dosyamı takip eden avukatların da olduğu bir grup avukat arkadaşıma Kızılay Meydanında sert bir müdahalede bulunulmuş, işkenceye varan uygulamalar yapılmıştır. Avukat arkadaşlarımı selamlıyor, kendilerine reva görülen bu muameleyi kınıyorum."

"NE HİKMETSE BU SAVCI TAM 4 BUÇUK YIL BEKLEMİŞ"

Dava dosyasına da değinen Demirtaş şu ifadeleri kullandı:

"Savcı 15 no'lu fezlekede, 8 Nisan 2011'de suç işlediğimi iddia ediyor. Bir yürüyüş. Peki bu fezleke yürüyüşten hemen sonra mı hazırlanmış? Hayır. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra, 6 Ekim 2015'te hazırlanmış. Bu fezleke, 7 Haziran ile doğrudan bağlantılıdır.

Ne hikmetse bu savcı tam 4 buçuk yıl beklemiş, 7 Haziran seçimlerinden sonra da fezleke düzenleyip Meclise göndermiş. Bu fezleke Mecliste tartışılmadan, Anayasaya aykırı bir şekilde dokunulmazlıklarımız kaldırıldı. Fezleke de, aradan geçen 4 buçuk yıla rağmen kelimesi kelimesine iddianameye dönüştürüldü.

Ben ve milletvekili arkadaşlarımın, evlerimiz basılarak kaçırılırcasına alınmamızın, birçok fezleke ve iddianamenin tamamında olduğu gibi, hukuk ve yargı alet edilerek yapılan ahlaksızca bir komplodan başka bir şey olmadığı, bu fezlekeyle de anlaşılmaktadır.

Erdoğan ve Davutoğlu tarafından, bugün olduğu gibi, kamuoyuna açık bir şekilde yargının baskı altına alınması ve Hükümete yakın medya tarafından 24 saat bunun propagandasının yapılması sonucu savcılar harekete geçmiştir."

"KEŞKE PARTİM ERDOĞAN'DAN BU KADAR HIZLI ORGANİZE OLABİLSE"

Savcının fezlekesini eleştiren Selahattin Demirtaş, şunları kaydetti:

"Savcı '8 Nisan 2011'de KCK bir çağrı yapmış, BDP de bu çağrının yayınlandığı gün 2 bin 600 kişiyi toplamış, sivil Cuma namazı kılmışlar' diyor. Keşke partim Erdoğan'dan bu kadar hızlı organize olabilse. Ama o kadar zorlama ki. O kadar uyduruk ki.

Haftalar öncesinden -medyaya da yansıyacak şekilde- partimin Diyarbakır il teşkilatı çalışma yapıyor, hazırlık yapıyor. Emniyet ile Valilik ile görüşmeler yapıyor.

Alana malzemeler, günler öncesinden getirilmiş. Fakat savcı, şansını denemek için bir haber sitesinde çıkan haber üzerine 'BDP aynı gün bu etkinliği planladı' diyerek aleni bir komplo kurmaya çalışıyor.

[15 no'lu] Fezleke bir ciddiyetsizlik, bunu iddianameye dönüştürmek başlı başına suç. Zaten bu iddianameyi düzenleyen savcı hakkında HSK'ye yaptığımız suç duyuruları var. Cemaat ile ne kadar ilişkili olduğuna dair AKP'lilerin açıklaması var.

O gün benim grup başkanvekilim Bengi Yıldız dövüldü. Diyeceksiniz ki, 'Ne var canım, ana muhalefet partisinin genel başkanı da dövülüyor, bu gayet hoş karşılanıyor.' Doğru. Kendi hukuk ve ahlak anlayışlarıdır."

"SADECE BENİM SESİM BIRAKILMIŞSA DELİL KARARTMA VAR DEMEKTİR"

Demirtaş, dosyada yer alan bilirkişi raporunda eksiklikler olduğunu belirtti. Demirtaş şu ifadeleri kullandı:

"CD çözümü yapan bilirkişi raporunda eksiklikler var. Bu haliyle de suç oluşturan bir şey yok da, CD çözümlerine göre sanki orada ben tek başıma konuşmuşum. Herkes susmuş, ben konuşmuşum. Herkes susmuş da sanki ben tek konuşmuşum. Polis müdürleri ne demiş, en küçük bir bilgi göremiyorsunuz. Emniyet Müdür Yardımcısıyla konuşuyorum ama bilirkişiye göre ben tek başıma konuşmuşum, kendi kendime konuşmuşum. Ya da CD'de ses kaydı ayıklanmış, sadece benim sesim bırakılmışsa delil karartma var demektir, CD'yi görmedim ben.

Emniyet Müdür Yardımcısı 'Biz burayı ablukaya aldık çünkü polislerimizden biri telsizini düşürdü. Telsizi bulana kadar bırakmayacağız buradakileri.' Aynen bunu söyledi. Milletvekillerine Dağkapı Meydanı'nda fiili gözaltı yapmış. 'Olur mu öyle şey' dedim. Yani arkadaşlarımı hırsızlıkla suçluyor. Polis memuru da Allah bilir, telsizini nerede düşürmüş. Ben de kendisine bu hukuksuzluğu anlatmaya çalışıyorum. Bakın bunlar raporda yok. Biz tartışırken haber geliyor, telsizi kaç yüz metre ileride bulduk diye. Ablukayı kaldırıyorlar, bu defa çadır tartışması başlıyor. Ben de diyorum ki, meydanın kenarında bir park var, ne trafiği etkiliyor ne bir şeyi. Bu kez de diyorlar 'toplayın çadır malzemelerini.' Polis yasa dışı bir şekilde çadır malzemelerini götürdü. Biz de alandan ayrıldık. Ne yürüyüş var ne slogan var. Hiçbir şey yok ama 15 sene hapis cezası isteniyor.

Havuz medyasının bir gazetecisi TV'de 'Demirtaş, örgütün kongresinin 21 no'lu elemanı' diyor. Avukatım programın yapımcısına ulaşmak istiyor ama bağlamıyorlar. Gece gündüz algı oluşturmaya çalışıyorlar."

"İNSANIN İÇİN ACIYOR, YARGI NASIL BU HALE GELEBİLİR DİYE"

Demirtaş, mahkemeden hiç tahliye talebinde bulunmadığını belirterek "Ben hiç tahliye talep etmedim, etmeyeceğim de. Ama mahkeme heyeti olarak tutukluluğuma devam kararı verirken işte bu fezlekelere, bu CD çözümlerine atıf yaptınız. Yalan, iftira, komplo. Başka bir şey yok. İnsanın için acıyor, yargı nasıl bu hale gelebilir diye" dedi.

"SAVUNMA YAPMA NEDENİM ADALET BEKLENTİSİ DEĞİL, ADALET MÜCADELESİDİR"

Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü:

"Beni buraya atmanızın sebebi buydu. Yüksekdağ'ın ve tüm arkadaşlarımızın içeri atılmalarının sebebi buydu. Amacınız seçimlerde etkimizi kırmaktı. Ama ne halkımız ne de partimiz boyun eğdi. Sandıkta da halk dersini verdi. Seçimden sonra siyaset de yargı da yeni bir değerlendirme yapmak zorundadır. Bu gidişat iyi bir gidişat değildir. Ülke artık Anayasasızlık ve hukuksuzlukla yönetilemez. Bunu defalarca söyledim. Irkçılığı, faşizmi, baskıyı, zulmü, otoriterliği halk sandıkta silip süpürecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Benim savunma yapma nedenim adalet beklentisi değil, adalet mücadelesidir. Savunma yapmam ülkede adaletin, yargının ve hukukun üstünlüğünün güçlenmesi içindir. Halkıma ve kamuoyuna duyduğum sorumluluğun gereğidir.

Size (mahkeme heyeti) doğrudan bir talimat gelmese de kamuoyunda oluşturulan algı, bir baskı kurma yöntemidir. Son seçimlerde, AKP Genel Başkanı meydan meydan dolaşarak benim videolarımı izletti. Beni yargılamaya, hüküm kurmaya çalıştı. Hatta bazı AKPli belediyeler, yol kenarına koydukları dev ekranlarda bizim videolarımızı 24 saat izletti. Sesli. Gelen geçen izlesin diye. Daha biz yargılanmadan, kamuoyunda mahkumiyet algısı oluşması için.

Bugüne kadar hiçbir merci hakikatin peşinde olmadı. Ne emniyet, ne savcı, ne bizi 1,5 yıldır yargılayan hakimler, ne itirazlarımızı yaptığımız AYM hakikatin ve adaletin peşinde olmadı. Kimse hakikatin, adaletin peşinde koşmadı."

"CEZAEVİ YÜZÜ GÖRMESİN DİYE ADLİ KONTROLE SERBEST BIRAKILIYOR"

Selahattin Demirtaş, ifadesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırıya da değindi. Demirtaş şunları söyledi:

"Bir Tweet attı diye hukuk profesörünü dahi evinden alıp tutuklayan yargı, Ana muhalefet liderine yönelik linç girişiminde bulunan darp eden kişiyi, cezaevi yüzü görmesin diye adli kontrole serbest bırakılıyor. Neden? Toplum korkuyu iliklerine kadar hissetsin diye. Peki başarılı olunuyor mu? Bunu son seçimler ortaya koydu.

Benim bu yargılamalardaki savunmalarım; Bir adalet ve Umut beklentisi değildir, Bir adalet mücadelesidir. Tarihsel sorumluluğum gereğidir.

Bize yapılan bütün komplolara rağmen milyonlarca insan bizim arkamızda durdu, 'size inanmıyoruz' dedi ve iktidara kaybettirdi. Seçim sürecinde meydanlardakini çokça 'Öcalan'ın heykelini dikeceğiz' sözlerimin olduğunu gösterdi. Hatta 24 saat yayınladılar. Ben 'Öcalan'ın heykelini dikeceğiz' dediğim günde Erdoğan'ın elinde İmralı'dan gelen Öcalan'ın iki mektubu vardı. Bu mektuplar çözüm sürecini başlatacak olan mektuplardı ve bu mektuplar üzerine çözüm süreci başladı. O dönemde AKP cenahında 'bu sefer kesinlikle barış olacak ve barışı yapanların heykeli dikilecek' şeklinde bize güvence veriyorlardı. Ben de buna atıf yaparak yapmış olduğum bir sözdür. O fezlekenin sırası geldiğinde söyleyeceklerime siz de şaşıracaksınız. Üstelik bu hususu elinde Öcalan'ın mektuplarını elinde bulunduran Erdoğan da biliyordu.

Erdoğan'ın seçim sürecine eşbaşkanlarımız ve milletvekili arkadaşım Temel'in Kürdistan söylemine ilişkin söylemlerine; Kürdistan vardır biz de bu vatanın eşit ve özgür yurttaşlarıyız ve kimsenin haddine olmadığı gibi gidin buradan demeye hakkı da yoktur."

(Odatv.com)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.