LGS 4 Haziran’da: ‘Sınav odaklı sistem fırsat eşitsizliği yaratıyor’
LGS 4 Haziran’da: ‘Sınav odaklı sistem fırsat eşitsizliği yaratıyor’
4 Haziran’da yapılacak LGS ile ilgili uzmanlar, sınav odaklı sistemin özel ve kamu okullarında eğitim gören öğrenciler arasında fırsat eşitsizliğine neden olduğunu söylüyor.
Haber Giriş Tarihi: 03.06.2023 10:16
Haber Güncellenme Tarihi: 03.06.2023 10:16
Kaynak:
Fikir İşçisi
https://www.bursaport.com
PELİN AKDEMİR / BURSAPORT
İlk kez 2017-2018 eğitim öğretim yılında uygulanmaya başlanan Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınav, 4 Haziran 2023 tarihinde gerçekleştirilecek. LGS, merkezi sınavla öğrenci alacak ‘nitelikli okul’ kapsamındaki fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, mesleki ve teknik Anadolu liselerinin Anadolu teknik programları ve proje uygulayan ortaöğretim kurumlarına öğrenci seçmek amacıyla yapılıyor. LGS’ye girmek zorunlu değil. LGS’ye girmeyen veya LGS’de başarılı olamayan öğrenciler de okul puanlarıyla adreslerine en yakın okullar arasında tercih yapabiliyor.
Ancak uzmanlar, sınav sisteminin öğrenciler arasında fırsat eşitsizliğine neden olduğunu belirtiyor.
EN AZ 1 MİLYON 300 BİN ÖĞRENCİ SINAVA GİRECEK
Bu yıl LGS’ye girecek öğrenci sayısının en az 1 milyon 300 bin olması bekleniyor. İki oturumlu sınavın birinci oturumda Türkçe, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Yabancı Dil derslerinden 50 soru, ikinci oturumda Matematik ve Fen Bilgisi derslerinden 40 soru olacak. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, bu yıl 6 Şubat depremleri nedeniyle sınavda sadece ilk dönem konuları yer alacak. Sınav sonuçları 26 Haziran’da açıklanacak.
Baran Aydın ve Ecem Yalçın, bu sene LGS’ye girecek sekizinci sınıf öğrencilerinden ikisi... Baran Aydın, sınava özel okulda aldığı eğitimle hazırlanıyor, Ecem Yalçın ise devlet okulunda okuyor. Her iki öğrenci de sınava hazırlık senelerini ‘yorucu’ olarak değerlendiriyor. Ecem Yalçın, devlet okulunda LGS’ye yönelik herhangi bir çalışma programı olmadığından hazırlanmak için okuldan sonra dershaneye gittiğini söylüyor. Baran Aydın ise okulda LGS’ye yönelik özel program olduğunu belirterek burada sınava hazırlandığını anlatıyor.
‘DERSHANEYE GİTMESEM OKULDAKİ EĞİTİMLE SINAVDA HİÇBİR ŞEY YAPAMAM’
Öğlen 13.00’te okulu biten Ecem Yalçın, deneme sorularını dershanede çözdüğünü, 19.30 gibi eve gelince de tekrar çalıştığını dile getirdi.
Ecem Yalçın, “Okul yetmiyor. Soru çözebilmek için ekstra kaynak alıyorum. Eve gelince ödevlerimi tamamlamaya çalışıyorum, kendime zaman ayıramıyorum. Dershaneye gitmesem okuldaki eğitimle LGS’de hiçbir şey yapamam” diye konuşuyor.
Baran Aydın ise okuldaki çalışmanın kendisine yettiğini şu şekilde ifade ediyor: “Okulda sınava yönelik kamp dönemi olduğunda her gün deneme soruları çözüyoruz. Ödevlerimiz, birinci dönemin konularına yönelik oluyor. Haftada 3 gün ve hafta sonları ek ders oluyor. Okul benim için yeterli oluyor. Okulun kendi kaynakları var. Zaten okulda bütün gün çalışıyoruz. Eve gelince de yorgun oluyorum.”
‘ÇOCUKLARA DA YAZIK OLUYOR’
Baran Aydın’ın annesi Neval Yalçın, aynı zamanda özel sektör öğretmeni… Neval Yalçın, öğrencilerin hedefsiz olduğunu gözlemlediğini ileterek, “İlk defa bu sene daha LGS’ye girmeden özel okulda kayıtlar doldu. Bütün 8. sınıflar özel okulda okumaya devam edecekler. Günümüz Türkiye’sinde çocukların hedeflerinin olmaması da normal. Öyle yetişiyorlar. Ailelerin kaygısı da devlet okullarındaki güvenlik sorunları. Özel okulda çocukların güvende olduğu düşünülüyor. Yoğun çalıştığım için ben de çocuğumu özel okula gönderiyorum” diyor.
Ecem Yalçın’ın babası Altan Yalçın da “Kitap ücretleri özellikle çok yüksek. Çocuklara da yazık oluyor. Hiç kendilerine zaman ayıramıyorlar. Henüz çocuklar ama bir yerlere gelebilmek için günün 12 saati çalışmak zorundalar. Okul yeterli olmadığı için ekstra kursa gönderiyoruz” diye konuşuyor.
‘ÖĞRENCİNİN YAŞAMSAL VE EĞİTSEL OLARAK ALDIĞI HİÇBİR ŞEY OLMUYOR’
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Umut Erkurt, özel okullarda yedinci sınıfın ikinci yarısından itibaren LGS’ye yönelik çalışma programının olduğunu söyledi. Devlet okullarındaki eğitim içeriğiyle özel okullardaki eğitim içeriğinin burada ayrıştığını kaydeden Erkurt, “Öğrencinin yaşamsal ve eğitsel olarak kazandığı hiçbir şey olmuyor. Çocuklar eğitim ve öğretimden tamamen uzaklaşıp sınava dönük ezberleme bilgiler alıyorlar ve sürekli soru çözümü oluyor. Ama her ne olursa olsun kaynak, elektronik sistemler, etütler, bire bir dersler, hafta sonu kurslarıyla devlet okullarındaki öğrencilerden çok daha şanslılar. Doğrudan doğruya eğitimde fırsat eşitsizliği ortaya çıkıyor” diye konuştu.
‘ÇOCUKLARIN BÜTÜN YAŞAMININ SERMAYEYE KURBAN EDİLMESİDİR’
Özel okullardaki sermayeci anlayışın artık devlet okullarına da yansımaya başladığına dikkat çeken Erkurt, “Topyekûn eğitimde çürüme görüyoruz” sözleriyle özel okul öğrencisinin algısını şöyle dile getirdi:
“Özel okuldaki öğrencilerin çoğu ailelerinin parasına güvenerek sınava hazırlanmak konusunda boş vermişlik içerisinde oluyorlar. Çünkü yarın özel bir liseye, devamında özel bir üniversiteye gideceğini biliyor. Tam olarak bizi bu özel okul bataklığının içerisine ittiler. Hatayla olan bir durum değil. Bu, çocuklarımızın bütün yaşamının sermayeye kurban edilmesidir. Bu iktidarın varlık sebebi de buradan doğuyor.”
6 Şubat depremleri nedeniyle alınan kararla ikinci dönemin konularını LGS’de çıkmayacağı için yüzeysel anlattıklarını belirten Erkurt, “Bizim eğitim sistemimiz ilk kademeden itibaren çarpık olduğu için hangi kademeye gelirse gelsin öğrenci her zaman eksik. Eğitimdeki çürümenin boyutu anlatılabilecek düzeyde değil. Eğitimin her kademesinde bir devrim yapılması gerekiyor. Öğrenci, her yıl tekrarlanan ezbere bilgiden bu eğitim sisteminden bir enkaz olarak çıkıyor” ifadelerini kullandı.
‘ASIL SORUN SINAV ODAKLI SİSTEM VE EĞİTİMİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ’
Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, devlet ve özel okullarında ortaya çıkan fırsat eşitsizliğinin nedenini, “AKP-MHP döneminde, yani 21 yıllık süre içinde “Türkiye’yi şirket gibi yönetme” politikasının bir yansıması olarak kamusal eğitim her geçen gün tasfiye edildi, kamu okullarının niteliği düşürüldü ve emekçilerin orta katmanlarının çocuklarını özel okullara yönlendiren bir süreç başladı” sözleriyle aktardı. Pandemi ve Maraş merkezli depremler nedeniyle milyonlarca çocuğun eğitim hakkından uzak kaldığını ifade eden Kurul, sınav odaklı eğitim sisteminin yarattığı eğitim eşitsizliklerinin siyasal iktidarın ve kamuoyunun çok az ilgisini çektiğini belirtti.
Sadece özel okullar ile değil ‘nitelikli liseler’ uygulamasıyla devlet okulları arasında da eşitsizliklerin derinleştiğini vurgulayan Kurul, fırsat eşitsizliğini şu cümlelerle anlattı:
“Özel okullarda ‘okul başarı puanları’ daha yüksek tutularak artı bir puanla sınava girişin önü açılıyor. Ayrıca özel okulların sınıflarında az sayıda öğrencinin olması, öğrencileri başarı odaklı olarak daha çok yönlendirilmeleri, başarı düzeylerine göre bu okullarda başarı sınıflarının oluşturulması, özel okul öğrencilerinin velilerin desteği ile evdeki eğitim ortamlarının daha iyi olması gibi nedenler sınavlarda başarının önünü açıyor. Bu bağlamda okulların öğrencileri devlet okullarındaki öğrencilere göre “başarı odaklı olsa” da nitelikli eğitime daha çok erişebiliyorlar. Devlet okullarında da özel okullardaki işleyişe mekanizmalar oluşturuluyor, başarılı öğrenciler için ayrı sınıflar oluşturma, hafta sonu Destekleme ve Yetiştirme Kursları gibi, ancak asıl sorun sınav odaklı bir sistem ve eğitimin özelleştirilmesi.”
‘REKABETÇİ ORTAM ÖĞRENCİLERİN DEMOKRASİ VE HOŞGÖRÜ ANLAYIŞINI KAZANMASINI ENGELLİYOR’
Kurul, özel okul öğrencilerinin, bireyci, rekabetçi ve yarışmacı ortamlarla karşılaşması, hınç ve hırs insanı haline gelmelerinin demokrasi, hoşgörü, barış, dayanışma, kolektif çalışma, ötekini anlama ve anlayış, etik sorgulama gibi insani davranışlara yönelmelerini engelleyerek başka bağlamda bir eğitim hakkından yoksun kalmalarına yol açtığını ifade etti. Velilerin özel okulu tercih etmesinin sadece LGS ve YKS’de başarı elde etmesi olmadığını belirten Kurul, devlet okullarında eğitimin niteliğinin düşmesi, okullarda demokratik bir iklimin olmayışı, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin, etnik ve inanca ilişkin ayrımcılıkların yapılması, öğretmenlere ve öğrencilere değer verilmemesi nedenlerinin de etkili olduğunu söyledi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
LGS 4 Haziran’da: ‘Sınav odaklı sistem fırsat eşitsizliği yaratıyor’
4 Haziran’da yapılacak LGS ile ilgili uzmanlar, sınav odaklı sistemin özel ve kamu okullarında eğitim gören öğrenciler arasında fırsat eşitsizliğine neden olduğunu söylüyor.
PELİN AKDEMİR / BURSAPORT
İlk kez 2017-2018 eğitim öğretim yılında uygulanmaya başlanan Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınav, 4 Haziran 2023 tarihinde gerçekleştirilecek. LGS, merkezi sınavla öğrenci alacak ‘nitelikli okul’ kapsamındaki fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, mesleki ve teknik Anadolu liselerinin Anadolu teknik programları ve proje uygulayan ortaöğretim kurumlarına öğrenci seçmek amacıyla yapılıyor. LGS’ye girmek zorunlu değil. LGS’ye girmeyen veya LGS’de başarılı olamayan öğrenciler de okul puanlarıyla adreslerine en yakın okullar arasında tercih yapabiliyor.
Ancak uzmanlar, sınav sisteminin öğrenciler arasında fırsat eşitsizliğine neden olduğunu belirtiyor.
EN AZ 1 MİLYON 300 BİN ÖĞRENCİ SINAVA GİRECEK
Bu yıl LGS’ye girecek öğrenci sayısının en az 1 milyon 300 bin olması bekleniyor. İki oturumlu sınavın birinci oturumda Türkçe, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Yabancı Dil derslerinden 50 soru, ikinci oturumda Matematik ve Fen Bilgisi derslerinden 40 soru olacak. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, bu yıl 6 Şubat depremleri nedeniyle sınavda sadece ilk dönem konuları yer alacak. Sınav sonuçları 26 Haziran’da açıklanacak.
Baran Aydın ve Ecem Yalçın, bu sene LGS’ye girecek sekizinci sınıf öğrencilerinden ikisi... Baran Aydın, sınava özel okulda aldığı eğitimle hazırlanıyor, Ecem Yalçın ise devlet okulunda okuyor. Her iki öğrenci de sınava hazırlık senelerini ‘yorucu’ olarak değerlendiriyor. Ecem Yalçın, devlet okulunda LGS’ye yönelik herhangi bir çalışma programı olmadığından hazırlanmak için okuldan sonra dershaneye gittiğini söylüyor. Baran Aydın ise okulda LGS’ye yönelik özel program olduğunu belirterek burada sınava hazırlandığını anlatıyor.
‘DERSHANEYE GİTMESEM OKULDAKİ EĞİTİMLE SINAVDA HİÇBİR ŞEY YAPAMAM’
Öğlen 13.00’te okulu biten Ecem Yalçın, deneme sorularını dershanede çözdüğünü, 19.30 gibi eve gelince de tekrar çalıştığını dile getirdi.
Ecem Yalçın, “Okul yetmiyor. Soru çözebilmek için ekstra kaynak alıyorum. Eve gelince ödevlerimi tamamlamaya çalışıyorum, kendime zaman ayıramıyorum. Dershaneye gitmesem okuldaki eğitimle LGS’de hiçbir şey yapamam” diye konuşuyor.
Baran Aydın ise okuldaki çalışmanın kendisine yettiğini şu şekilde ifade ediyor: “Okulda sınava yönelik kamp dönemi olduğunda her gün deneme soruları çözüyoruz. Ödevlerimiz, birinci dönemin konularına yönelik oluyor. Haftada 3 gün ve hafta sonları ek ders oluyor. Okul benim için yeterli oluyor. Okulun kendi kaynakları var. Zaten okulda bütün gün çalışıyoruz. Eve gelince de yorgun oluyorum.”
‘ÇOCUKLARA DA YAZIK OLUYOR’
Baran Aydın’ın annesi Neval Yalçın, aynı zamanda özel sektör öğretmeni… Neval Yalçın, öğrencilerin hedefsiz olduğunu gözlemlediğini ileterek, “İlk defa bu sene daha LGS’ye girmeden özel okulda kayıtlar doldu. Bütün 8. sınıflar özel okulda okumaya devam edecekler. Günümüz Türkiye’sinde çocukların hedeflerinin olmaması da normal. Öyle yetişiyorlar. Ailelerin kaygısı da devlet okullarındaki güvenlik sorunları. Özel okulda çocukların güvende olduğu düşünülüyor. Yoğun çalıştığım için ben de çocuğumu özel okula gönderiyorum” diyor.
Ecem Yalçın’ın babası Altan Yalçın da “Kitap ücretleri özellikle çok yüksek. Çocuklara da yazık oluyor. Hiç kendilerine zaman ayıramıyorlar. Henüz çocuklar ama bir yerlere gelebilmek için günün 12 saati çalışmak zorundalar. Okul yeterli olmadığı için ekstra kursa gönderiyoruz” diye konuşuyor.
‘ÖĞRENCİNİN YAŞAMSAL VE EĞİTSEL OLARAK ALDIĞI HİÇBİR ŞEY OLMUYOR’
‘ÇOCUKLARIN BÜTÜN YAŞAMININ SERMAYEYE KURBAN EDİLMESİDİR’
Özel okullardaki sermayeci anlayışın artık devlet okullarına da yansımaya başladığına dikkat çeken Erkurt, “Topyekûn eğitimde çürüme görüyoruz” sözleriyle özel okul öğrencisinin algısını şöyle dile getirdi:
“Özel okuldaki öğrencilerin çoğu ailelerinin parasına güvenerek sınava hazırlanmak konusunda boş vermişlik içerisinde oluyorlar. Çünkü yarın özel bir liseye, devamında özel bir üniversiteye gideceğini biliyor. Tam olarak bizi bu özel okul bataklığının içerisine ittiler. Hatayla olan bir durum değil. Bu, çocuklarımızın bütün yaşamının sermayeye kurban edilmesidir. Bu iktidarın varlık sebebi de buradan doğuyor.”
6 Şubat depremleri nedeniyle alınan kararla ikinci dönemin konularını LGS’de çıkmayacağı için yüzeysel anlattıklarını belirten Erkurt, “Bizim eğitim sistemimiz ilk kademeden itibaren çarpık olduğu için hangi kademeye gelirse gelsin öğrenci her zaman eksik. Eğitimdeki çürümenin boyutu anlatılabilecek düzeyde değil. Eğitimin her kademesinde bir devrim yapılması gerekiyor. Öğrenci, her yıl tekrarlanan ezbere bilgiden bu eğitim sisteminden bir enkaz olarak çıkıyor” ifadelerini kullandı.
‘ASIL SORUN SINAV ODAKLI SİSTEM VE EĞİTİMİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ’
Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, devlet ve özel okullarında ortaya çıkan fırsat eşitsizliğinin nedenini, “AKP-MHP döneminde, yani 21 yıllık süre içinde “Türkiye’yi şirket gibi yönetme” politikasının bir yansıması olarak kamusal eğitim her geçen gün tasfiye edildi, kamu okullarının niteliği düşürüldü ve emekçilerin orta katmanlarının çocuklarını özel okullara yönlendiren bir süreç başladı” sözleriyle aktardı. Pandemi ve Maraş merkezli depremler nedeniyle milyonlarca çocuğun eğitim hakkından uzak kaldığını ifade eden Kurul, sınav odaklı eğitim sisteminin yarattığı eğitim eşitsizliklerinin siyasal iktidarın ve kamuoyunun çok az ilgisini çektiğini belirtti.
“Özel okullarda ‘okul başarı puanları’ daha yüksek tutularak artı bir puanla sınava girişin önü açılıyor. Ayrıca özel okulların sınıflarında az sayıda öğrencinin olması, öğrencileri başarı odaklı olarak daha çok yönlendirilmeleri, başarı düzeylerine göre bu okullarda başarı sınıflarının oluşturulması, özel okul öğrencilerinin velilerin desteği ile evdeki eğitim ortamlarının daha iyi olması gibi nedenler sınavlarda başarının önünü açıyor. Bu bağlamda okulların öğrencileri devlet okullarındaki öğrencilere göre “başarı odaklı olsa” da nitelikli eğitime daha çok erişebiliyorlar. Devlet okullarında da özel okullardaki işleyişe mekanizmalar oluşturuluyor, başarılı öğrenciler için ayrı sınıflar oluşturma, hafta sonu Destekleme ve Yetiştirme Kursları gibi, ancak asıl sorun sınav odaklı bir sistem ve eğitimin özelleştirilmesi.”
‘REKABETÇİ ORTAM ÖĞRENCİLERİN DEMOKRASİ VE HOŞGÖRÜ ANLAYIŞINI KAZANMASINI ENGELLİYOR’
Kurul, özel okul öğrencilerinin, bireyci, rekabetçi ve yarışmacı ortamlarla karşılaşması, hınç ve hırs insanı haline gelmelerinin demokrasi, hoşgörü, barış, dayanışma, kolektif çalışma, ötekini anlama ve anlayış, etik sorgulama gibi insani davranışlara yönelmelerini engelleyerek başka bağlamda bir eğitim hakkından yoksun kalmalarına yol açtığını ifade etti. Velilerin özel okulu tercih etmesinin sadece LGS ve YKS’de başarı elde etmesi olmadığını belirten Kurul, devlet okullarında eğitimin niteliğinin düşmesi, okullarda demokratik bir iklimin olmayışı, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin, etnik ve inanca ilişkin ayrımcılıkların yapılması, öğretmenlere ve öğrencilere değer verilmemesi nedenlerinin de etkili olduğunu söyledi.
En Çok Okunan Haberler