Bursa Su Kolektifi: Marmara Denizi’ne ölümcül darbe
Bursa Su Kolektifi: Marmara Denizi’ne ölümcül darbe
Marmara Denizi’nin kirlilik sorunu, 'Nilüfer Derin Deşarj Projesi'yle tehlikeye girdi. Bursa Su Kolektifi, projenin deniz için ölümcül olacağını savunarak durdurulmasını istedi.
Haber Giriş Tarihi: 20.05.2025 00:18
Haber Güncellenme Tarihi: 20.05.2025 13:07
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Marmara Denizi’nin yıllardır süren kirlilik sorunu, şimdi bir başka tehlikeyle karşı karşıya. Bursa Su Kolektifi, AKP Bursa İl Başkanlığı tarafından 13 Mayıs 2025’te kamuoyuna duyurulan “Nilüfer Derin Deşarj Projesi”ne sert tepki gösterdi. Kolektif, projenin Marmara Denizi için ölümcül sonuçlar doğuracağını belirterek, projenin derhal durdurulmasını talep etti.
AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, kamuoyuna yaptığı açıklamada, 96 kilometrelik hatta sahip Nilüfer Çayı'nı Karacabey Boğazı'na akıtacak kapalı bir sistem üzerinde çalıştıklarını söyledi. Bursa Su Kolektifi, bugün (20 Mayıs) Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü önünde konuya ilişkin basın açıklamasında bulundu. Basın açıklamasını, Figen Ovat ve Hüseyin Gün okudu.
2021 yılında görülen müsilajın ardından Marmara Denizi Özel Koruma Bölgesi ilan edildiği ve Marmara Denizi Eylem Planı'nın uygulamaya alındığı hatırlatıldı.
Ovat, "Planda kaçak deşarjlarla mücadele, OSB arıtmalarına yönelik kesin hükümler, müsilaj nedeni gübre, deri, gıda sanayine ve denizi soğutma suyu olarak kullanan tesislere karşı özel önlemler yoktu. Denizin yüzeyindeki müsilaj toplanarak “müsilaj bitti” algısı uyandırıldı. AKP iktidarı denizin kirletilmesini engellenmek için gereken iradeyi göstermedi. Üç yıl sonra Ekim 2024'te müsilaj yeniden ortaya çıktı. Müsilaj, denizaltında daha önce görülmemiş büyüklükte kütleler ve deniz tabanını tül gibi saran yoğun yapılar oluşturdu. 2025 yılı ilk aylarında deniz suyunu filtreleyen pina, sünger, mercan, midyeler ile denize oksijen veren deniz çayırlarının üstününü örterek onları hızla ölüme sürüklemeye başladı. Son 23 yılda AKP iktidarı tarafından denetimsiz bırakılan sanayi, maden, tarım ve evsel atık sular, Marmara Denizi'ni foseptik çukuruna çevirdi. Böylelikle Marmara Denizi derinliğinin yüzde 98'inde yaşayan canlıklar oksijensiz bırakılarak ölüme terk edildi" dedi.
'TOZU, PİSLİĞİ HALI ALTINA SÜPÜRMEKTİR'
Nilüfer Çayı’na boşalan arıtma tesislerinin atık suyunu, Karacabey Boğazı'ndan Marmara Denizi’ne kapalı kanal ile taşımayı amaçlayan projeye iki yıldır çalışıldığının açıklanmasına yönelik Bursa Su Kolektifi, geçen yıl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne böyle bir proje olup olmadığını sorduğunda, "Böyle bir proje yok" yanıtını aldıklarını belirtti. Kolektif, bu durumu kamu kurumlarının halkı yanıltması olarak değerlendirdi.
Hüseyin Gün, "Bilinmelidir ki, yapılmak istenen tozu pisliği halı altına süpürmektir. Bazı atık su arıtma tesisleri gözümüzün önünde böylesine kirli deşarj yaparken, Bakanlık bunu bile engellemezken, kapalı kanala artık arıtma bile yapmaya gerek duyulmadan deşarj yapılmayacağını kimse söyleyemez. Ayrıca kanun, kirlilik yükü çok daha yüksek atık suyun denize derin deşarj yapılmasına izin vermektedir. Nilüfer Çayı, sanayi ve evsel atık su arıtma tesisleri tarafından gerektiği gibi arıtılmaması ve kaçak deşarjlarla kirletilmektedir. 23 yılda bu yana iktidarda olan AKP isteseydi, elinde bulundurduğu devletin gücüyle Nilüfer Çayını ve ülkemizdeki tüm derelerin temiz akmasını sağlayabilirdi. Halkın çıkarına olan derelerin temiz akmasıdır. AKP, halkın değil sermayenin çıkarını, ona zarar vermeyen yolu seçerek dere, göl ve denizlerimizin kirletilmesine göz yumduğu artık çok daha görünür durumdadır" dedi.
Kolektifin açıklamasında, Bursa’daki organize sanayi bölgelerine (OSB) ait atık su arıtma tesislerinin, arıtılmış su adı altında yoğun kirli suyu Nilüfer Çayı’na deşarj ettiği belirtildi. Deliçay’a dökülen partikül yüklü su ve Badırga Deri OSB'nin içinde deri parçaları barındıran atıkları, çevresel yıkımın boyutlarını gözler önüne serdiği ifade edildi. Çevre Bakanlığı’nın deşarj noktalarına yerleştirilen otomatik ölçüm cihazları ile su kalitesini anlık izleyebildiği halde, sonuçların halka açık şekilde paylaşılmadığı, ağır kirlenmelere rağmen yaptırımların uygulanmadığı vurgulandı. Açıklamada, "Bakanlık küçük parasal cezalar keserek bir şey yapıyormuş gibi gözükmeye çalışıyor. Şüphesiz bu durum, AKP iktidarının devleti şirketlerin çıkarlarına göre yönetmesinin sonucudur. Şüphesiz bu durum devleti kamusal değil şirket gibi yönetmenin sonucudur" denildi.
'BURSA VE TÜRKİYE'YE EN BÜYÜK İHANET'
Bursa Su Kolektifi, Nilüfer Derin Deşarj Projesi’nin Marmara Denizi’ne yapılacak en büyük ihanet olduğunu savundu. Ovat, açıklamada, “Gözler önündeyken Nilüfer Çayı bu kadar kirli akıyorsa kapalı kanalda çok daha kirli akacaktır. Proje durdurulmazsa Marmara Denizi’nde kirlilik patlama noktasına gelecek, oksijensiz bölge su yüzeyine ulaşacak. Bilim insanları oksijensiz bölgede çeşitli reaksiyonlar sonucu deniz yaşamı ve insanlar için son derece tehlikeli Hidrojen Sülfür gazının yüzeye ulaşacağını, denizin çürük yumurta gibi kokacağını, müsilajın süreklilik kazanacağı uyarılarını yapıyorlar. Bu uyarılar, denizi daha da fazla kirletmeyin, anlamına gelse de AKP iktidarı kirletmenin önüne geçmediği gibi daha da yoğun kirletecek Nilüfer derin deşarjı gibi akıl dışı projeleri açıklaması halkın değil sermayenin çıkarını gözetmesinin sonucudur. Günümüzde yaşadığımız su kıtlığı iklim krizi ile birlikte gelecekte daha da derinleşecek. Yeraltı suyu tükenecek" denildi.
Arıtma tesislerinin atık suyu ileri biyolojik ve kimyasal arıtarak, atık su deşarjı yapmadan, arıtma çamurlarını 1200 derecede yakan niteliğe dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen Gün, "Şüphesiz ki Bursa’ya ve Türkiye’ye en büyük ihanet Nilüfer kapalı kanal projesini yapmak olacaktır" sözleriyle açıklamasını tamamladı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bursa Su Kolektifi: Marmara Denizi’ne ölümcül darbe
Marmara Denizi’nin kirlilik sorunu, 'Nilüfer Derin Deşarj Projesi'yle tehlikeye girdi. Bursa Su Kolektifi, projenin deniz için ölümcül olacağını savunarak durdurulmasını istedi.
Marmara Denizi’nin yıllardır süren kirlilik sorunu, şimdi bir başka tehlikeyle karşı karşıya. Bursa Su Kolektifi, AKP Bursa İl Başkanlığı tarafından 13 Mayıs 2025’te kamuoyuna duyurulan “Nilüfer Derin Deşarj Projesi”ne sert tepki gösterdi. Kolektif, projenin Marmara Denizi için ölümcül sonuçlar doğuracağını belirterek, projenin derhal durdurulmasını talep etti.
AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, kamuoyuna yaptığı açıklamada, 96 kilometrelik hatta sahip Nilüfer Çayı'nı Karacabey Boğazı'na akıtacak kapalı bir sistem üzerinde çalıştıklarını söyledi. Bursa Su Kolektifi, bugün (20 Mayıs) Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü önünde konuya ilişkin basın açıklamasında bulundu. Basın açıklamasını, Figen Ovat ve Hüseyin Gün okudu.
'AKP DENİZİN KİRLETİLMESİNİ ENGELLEMEK İÇİN GEREKLİ İRADEYİ GÖSTERMEDİ'
2021 yılında görülen müsilajın ardından Marmara Denizi Özel Koruma Bölgesi ilan edildiği ve Marmara Denizi Eylem Planı'nın uygulamaya alındığı hatırlatıldı.
Ovat, "Planda kaçak deşarjlarla mücadele, OSB arıtmalarına yönelik kesin hükümler, müsilaj nedeni gübre, deri, gıda sanayine ve denizi soğutma suyu olarak kullanan tesislere karşı özel önlemler yoktu. Denizin yüzeyindeki müsilaj toplanarak “müsilaj bitti” algısı uyandırıldı. AKP iktidarı denizin kirletilmesini engellenmek için gereken iradeyi göstermedi. Üç yıl sonra Ekim 2024'te müsilaj yeniden ortaya çıktı. Müsilaj, denizaltında daha önce görülmemiş büyüklükte kütleler ve deniz tabanını tül gibi saran yoğun yapılar oluşturdu. 2025 yılı ilk aylarında deniz suyunu filtreleyen pina, sünger, mercan, midyeler ile denize oksijen veren deniz çayırlarının üstününü örterek onları hızla ölüme sürüklemeye başladı. Son 23 yılda AKP iktidarı tarafından denetimsiz bırakılan sanayi, maden, tarım ve evsel atık sular, Marmara Denizi'ni foseptik çukuruna çevirdi. Böylelikle Marmara Denizi derinliğinin yüzde 98'inde yaşayan canlıklar oksijensiz bırakılarak ölüme terk edildi" dedi.
'TOZU, PİSLİĞİ HALI ALTINA SÜPÜRMEKTİR'
Nilüfer Çayı’na boşalan arıtma tesislerinin atık suyunu, Karacabey Boğazı'ndan Marmara Denizi’ne kapalı kanal ile taşımayı amaçlayan projeye iki yıldır çalışıldığının açıklanmasına yönelik Bursa Su Kolektifi, geçen yıl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne böyle bir proje olup olmadığını sorduğunda, "Böyle bir proje yok" yanıtını aldıklarını belirtti. Kolektif, bu durumu kamu kurumlarının halkı yanıltması olarak değerlendirdi.
Hüseyin Gün, "Bilinmelidir ki, yapılmak istenen tozu pisliği halı altına süpürmektir. Bazı atık su arıtma tesisleri gözümüzün önünde böylesine kirli deşarj yaparken, Bakanlık bunu bile engellemezken, kapalı kanala artık arıtma bile yapmaya gerek duyulmadan deşarj yapılmayacağını kimse söyleyemez. Ayrıca kanun, kirlilik yükü çok daha yüksek atık suyun denize derin deşarj yapılmasına izin vermektedir. Nilüfer Çayı, sanayi ve evsel atık su arıtma tesisleri tarafından gerektiği gibi arıtılmaması ve kaçak deşarjlarla kirletilmektedir. 23 yılda bu yana iktidarda olan AKP isteseydi, elinde bulundurduğu devletin gücüyle Nilüfer Çayını ve ülkemizdeki tüm derelerin temiz akmasını sağlayabilirdi. Halkın çıkarına olan derelerin temiz akmasıdır. AKP, halkın değil sermayenin çıkarını, ona zarar vermeyen yolu seçerek dere, göl ve denizlerimizin kirletilmesine göz yumduğu artık çok daha görünür durumdadır" dedi.
'PROJE DURDURULMAZSA KİRLİLİK PATLAMA NOKTASINA GELECEK'
Kolektifin açıklamasında, Bursa’daki organize sanayi bölgelerine (OSB) ait atık su arıtma tesislerinin, arıtılmış su adı altında yoğun kirli suyu Nilüfer Çayı’na deşarj ettiği belirtildi. Deliçay’a dökülen partikül yüklü su ve Badırga Deri OSB'nin içinde deri parçaları barındıran atıkları, çevresel yıkımın boyutlarını gözler önüne serdiği ifade edildi. Çevre Bakanlığı’nın deşarj noktalarına yerleştirilen otomatik ölçüm cihazları ile su kalitesini anlık izleyebildiği halde, sonuçların halka açık şekilde paylaşılmadığı, ağır kirlenmelere rağmen yaptırımların uygulanmadığı vurgulandı. Açıklamada, "Bakanlık küçük parasal cezalar keserek bir şey yapıyormuş gibi gözükmeye çalışıyor. Şüphesiz bu durum, AKP iktidarının devleti şirketlerin çıkarlarına göre yönetmesinin sonucudur. Şüphesiz bu durum devleti kamusal değil şirket gibi yönetmenin sonucudur" denildi.
'BURSA VE TÜRKİYE'YE EN BÜYÜK İHANET'
Bursa Su Kolektifi, Nilüfer Derin Deşarj Projesi’nin Marmara Denizi’ne yapılacak en büyük ihanet olduğunu savundu. Ovat, açıklamada, “Gözler önündeyken Nilüfer Çayı bu kadar kirli akıyorsa kapalı kanalda çok daha kirli akacaktır. Proje durdurulmazsa Marmara Denizi’nde kirlilik patlama noktasına gelecek, oksijensiz bölge su yüzeyine ulaşacak. Bilim insanları oksijensiz bölgede çeşitli reaksiyonlar sonucu deniz yaşamı ve insanlar için son derece tehlikeli Hidrojen Sülfür gazının yüzeye ulaşacağını, denizin çürük yumurta gibi kokacağını, müsilajın süreklilik kazanacağı uyarılarını yapıyorlar. Bu uyarılar, denizi daha da fazla kirletmeyin, anlamına gelse de AKP iktidarı kirletmenin önüne geçmediği gibi daha da yoğun kirletecek Nilüfer derin deşarjı gibi akıl dışı projeleri açıklaması halkın değil sermayenin çıkarını gözetmesinin sonucudur. Günümüzde yaşadığımız su kıtlığı iklim krizi ile birlikte gelecekte daha da derinleşecek. Yeraltı suyu tükenecek" denildi.
Arıtma tesislerinin atık suyu ileri biyolojik ve kimyasal arıtarak, atık su deşarjı yapmadan, arıtma çamurlarını 1200 derecede yakan niteliğe dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen Gün, "Şüphesiz ki Bursa’ya ve Türkiye’ye en büyük ihanet Nilüfer kapalı kanal projesini yapmak olacaktır" sözleriyle açıklamasını tamamladı.
En Çok Okunan Haberler