Özgür Özel: CHP ağır bir saldırı altında

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP'nin Türkiye tarihinin en zor döneminde ağır bir saldırı altında olduğunu belirterek, "Türkiye’nin iktidar değiştirme umudunun en güçlü olduğu yerde, dünyanın en bilinen metropolünde üç seçim üst üste; birincide hazmedemeyip seçimi iptal ettirenlere milletin demokrasi tokadıyla, en son sonuncusunda 1,1 milyonun üzerinde farkla seçilmiş belediye başkanına, geleceğin Cumhurbaşkanı’na, geleceğin iktidarına darbe yapanlara karşı meydan meydan direnmeye ve bu savaşı kazanmaya ant içtik" dedi.

Haber Giriş Tarihi: 16.10.2025 00:49
Haber Güncellenme Tarihi: 16.10.2025 00:49
https://www.bursaport.com

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Sarıyer’de gerçekleştirilen 62'nci Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı. Bir hayali olduğunu belirterek konuşmasına balayan Özel, "Hayalim şudur: Hani Saraçhane’de gençler Taksim’e gitmek isteyip de onlara engel olması için polise kanunsuz emir verip, onları karşı karşıya getirdiler ya. Seçim akşamı gelecek. Sandıkları bekleyeceğiz, sonucu alacağız. Ertesi gün akşam saat 20.30’da Bozdoğan Kemeri’nin önünde polisler ve gençlerle omuz omuza halay çekeceğiz. Bu memlekette gençler kurtulmadan polis kurtulmaz. Emekli kurtulmadan çalışan kurtulmaz. Çiftçi kurtulmadan esnaf kurtulmaz. Kimse tek başına kurtulmaz. Hep birlikte kurtulacağız. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz.” dedi.

“ERDOĞAN FAKİRİ SEVMİYOR, DÜŞENE DE HİÇ ACIMIYOR”

Ekonominin durumunun hç iy olmadığını fakirliğin her geçen gün arttığını belirten Özgür Özel, "Resmi rakamlarla yoksulluk sınırı 91 bin lira. Yani bir haneye 91 bin lira girmiyorsa, o hane yoksul. Biz vatandaşla miting yapıyoruz, meydanın yüzde 90’ı zaten resmi rakama göre de ülkenin yüzde 86’sı bu rakamın altında gelir alıyor. Öyle olunca da Erdoğan, en yüksek vergiyi de faizi de yoksuldan topluyor. Bakın bitmiş, tükenmiş, son çaresi kredi kartını kredi kartıyla kapatmak olmuş ya da ‘nakit avans’ dedikleri yani eksi bakiyeci olmuş insanlardan yüzde 95 faiz alıyor. Resmi faiz oranı yüzde 40. Bunun biraz üzerinde işletmelere, fabrikalara kredi dağıtıyorlar. Ama İbrahim Amca’ya emekli maaşı yetmemiş, kredi kartından çekmiş ve minimum tutarı ödeyebilmiş, üstüne faiz: Yüzde 95. Ya da gitmiş bankadan nakit avans çekmiş, eksi bakiyeye düşmüş: Yıllık yüzde 95. Bu Recep Tayyip Erdoğan nasıl birisi biliyor musunuz? Zengini seviyor, fakiri sevmiyor. Hatta düşene hiç acımıyor. Yere düşene bir tekmeyi de vuran düzen, Tayyip Erdoğan’ın saray düzenidir. İşte AK Parti iktidarı, hep yere düşene tekme vuran iktidardır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin anlayışı tökezleyenin koluna girer, yere düşeni kaldırır. Yarası olanın yarasını sarar. Asla yere düşene vurmaz. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, düşenin, ezilenin, kırılanın ve devletten bir şey bekleyenin partisidir. Çünkü Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.” diye konuştu.

CHP lideri Özel'in konuşmasından bazı bölümler şöyle:

“Geçen gün anlattıklarımı bir amcam duymuş. Diyor ki ‘Ben bu ülkede bir vergi adaletsizliği olduğunu biliyordum. Ama yüzde 89’u bilmiyordum’ diyor. ‘Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa.’ Güldüm, dedim ‘Söyle bunu.’ ‘De ki’ dedi Tayyip Bey’e, hani o diyor ya ‘Ey CHP.’ Sen de de ki ona ‘Erdoğan, senin üstadın var Necip Fazıl Kısakürek. Bak ne diyor Necip Fazıl Kısakürek? ‘Allah’ın 10 kulu bekleye dursun, bir kişiye tam dokuz. Dokuz kişiye, bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa’ diyor. Vallahi biz tabii sosyal demokratlar olarak adil bir vergi düzeninden, eşit bir vergi düzeninden, doğru bir vergi düzeninden yanayız. Geçmişte Tayyip Bey’e çok oy vermiş Memduh Amcam, Necip Fazıl’ı ezbere bilen Memduh Amcam da bizimle aynı yerde buluştu. Çünkü biz sosyal demokratların, muhafazakâr demokratların, milliyetçi demokratların, Kürt demokratların, liberal demokratların, sosyalist demokratların bir arada durabildiğini gösteren Türkiye İttifakı’yız. Türkiye İttifakı’na sözümüz olsun: Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarında hem de öyle çok beklemeden, ilk 100 gün içinde, kredi kartlarında… Tabii öyle ticaret için kullanılır, başka şeyde olur değil. Gerçekten ihtiyaçtan takibe düşmüş, yoksul vatandaşın, eskinin orta direğinin, yani Mahmut hocanın, Ayşe Teyzenin, Pelin Ablanın borcuna uygulanan bu faizleri elbette düşüreceğiz. Ama ant olsun ilk 100 gün içinde bu takibe düşmüş kredi kartlarının bütün faizlerini sileceğiz. Borcun anaparasını da böleceğiz. Söz veriyoruz. Ayrıca çiftçiler çok zor durumda. Bunların tarım kredileri ile ilgili faizleri kaldıracağız, anaparalarını böleceğiz. Eksi bakiyeye düşmüş hesaplarda faizlerini sileceğiz, anaparasını böleceğiz, iktidarımızın ilk 100 gününde bu faiz sarmalından, AK Parti’nin kara düzeninden kurtaracağız. Rahat bir nefes aldıracağız. Söz veriyoruz.”

“EKREM BAŞKAN’IN SUÇU ÇOK AĞIR!”

“Bir de malum bu AK Parti’nin kara düzeni sürsün isteyenler, 19 Mart darbesine giriştiler. 30 Ekim 2024 gününde yani bundan 15 gün sonra bir sene olacak, sevgili Ahmet Özer’i, Türkiye’nin en büyük ilçesine kayyım atayarak Silivri Cezaevine koydular. Sonra Beşiktaş’la devam ettiler, sevgili Rıza Başkan’la. Sonrasında 16 belediye başkanına uzanacak bu darbe sürecini başlattılar. Biz Cumhuriyet Halk Partililerin, Ekrem Başkan’ın bir tane suçu var. Suçsuz yere yatmıyor içeride, kimse öyle sanmasın. Çok ağır bir suçu var; Recep Tayyip Erdoğan’ı yenme suçu. Bu suçu biri Beylikdüzü’nde, üç kez İstanbul Büyükşehir‘de, dört kez üst üste işledi. Bir kez daha işleyeceğini bildikleri için ondan korktular, iftira attılar, Silivri’ye kapattılar. O Silivri’ye girdiği günlerde, biz Saraçhane‘de iken Tayyip Erdoğan çıktı ve dedi ki ‘Çok değil, bir aya kalmaz insan içine çıkamayacaklar. Birbirlerinin, ailelerinin yüzlerine bakamayacaklar’ dedi. Şimdi Sarıyer’deyiz, televizyonlar canlı yayında. Aha da Recep Tayyip Erdoğan, Sarıyer’in gözünün içine bakıyorum. Birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Diyoruz ki ‘Arkadaşlarımız masumdur, senin savcıların iftiracıdır, sen iftiracısın. Tam 210 gün geçti, arkadaşlarımız içeride, bir kör kuruş ispatlayamadılar. Her gün attıkları iftiraları biz çürüttük, yenisini attılar. Arkasında duramadılar. Ama biz arkadaşlarımızın arkasında durmaya devam ediyoruz.”

“AKILLARI SIRA MANSUR BAŞKAN’I YILDIRACAKLAR”

“Tayyip Bey’in bir diğer korkusu da malum Mansur Başkan. Geçtiğimiz hafta da bu sefer Mansur Başkan’ın üzerine hem de kendisinin bir iddiayı duyar duymaz soruşturma başlattığı, iç denetim yaptırdığı ve iç denetimden temiz çıktığı, Sayıştay denetiminin temiz çıktığı, mülkiye müfettişlerinin denetiminin temiz çıktığı bir süreçten sonra adının ne tanık, ne sanık olarak geçmediği iddianameden, efendim Devlet Memurları Kanunu’nun bilmem neyine göre izin alıp üstünde tepinip, Mansur Başkan’ı yıldırmak, korkutmak, akılları sıra Ekrem Başkan’dan sonra Mansur Başkan’a yürümeye kalkacaklarını sanıyorlar. Mansur Başkan’ı seviyor musunuz? Mansur Başkan’a güveniyor musunuz? Sonuna kadar arkasında mısınız? Buradan Ankara’ya bir alkış alayım, Mansur Başkan duysun. Ankara’da da İstanbul’da da İzmir’de de Antalya’da da Adana’da da arkadaşlarımızın uğradıkları saldırıların siyasi olduğunu, AK Parti açısından çıkar amaçlı olduğunu, arkadaşlarımızın kamuyu zarara uğratmadıklarını ve en ufak bir beytü'l mala el uzatmadıklarını biliyoruz. O yüzden milletin de yüzde 70’i bize, yüzde 30’u Tayyip Erdoğan’a, onun medyasına, onlarca televizyonun, gazetesinin yalanlarına değil dönüyorlar bize inanıyorlar.”

“O İDDİANAMELERİ YAZIN, GETİRİN”

“Söz verdikleri iddianameleri yazmıyorlar. Akın Gürlek kendisi çıktı ve dedi ki ‘Eylül ayında bir iddianame, ekim ayında bir iddianame.’ Ekimin sonuna yaklaşıyoruz daha eylül başında çıkacak iddianame çıkmadı. İstanbul Büyükşehir’in iddianamesi ekimde çıkacaktı, şimdi duyuyorum ki savcılardaymış. Savcılar diyormuş ki ‘Ayrı ayrı iddianameler yapalım.’ O da diyormuş ki ‘Büyük konuştuk, turpun büyüğü diye Cumhurbaşkanımız söyledi.’ ‘Ahtapot’ dedik, ‘Kafa’ dedik, ‘Kollar’ dedik, ‘Şimdi bunların hepsini birbirine ilişkilendirmelisiniz.’ Elinde alakasız iftiracıların her bir savcının bambaşka motive etme yöntemiyle ama tehditle evladının sağlığıyla yaşlı annesiyle, babasıyla, üç kuşaktır gelen şirketine el konulmasıyla, geri verilmesi ile attırdıkları imzalar ve iftiranameler birbirini tutmuyor. Birbirine ulaşmıyor. Asla birbiriyle örtüşmüyor. İşte o yüzden buradan sesleniyoruz. ‘O iddianameleri yazın, getirin yargılanmak için değil bu kara düzeninizi yargılamak için bekliyoruz.’

“8 ÇEYREK ALTIN OLMAZSA GELİN HESABINI BANA SORUN"

“Değerli Sarıyerliler, bir hususu açıklık getirelim. Eylemimizin soru - cevap kısmına geçmiş bulunuyoruz. Ama bunu da çok uzatmayacağız. Şimdi diyor ki ‘Nasıl?’ diyor, ‘Kimse kaybetmeyecek, AK Parti kaybetmeyecek mi?’ AK Parti kaybedecek, Recep Tayyip Erdoğan kaybedecek, bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacak. Ama AK Partililer kaybetmeyecek. Niye kaybetmeyecek? Birincisi, belki üye yapayım, üye yapmışlar. Torun mülakata girecek, üye yapmışlar. Oğlan sınava girecek, üye yapmışlar. ‘Kömür yardımı’ demişler üye yapmışlar. Bu insanlar şimdi pişman ama korkuyor, ‘iktidar değişirse bana bir şey olur mu’ diye. Kimseye bir şey olmaz. Hatta iktidar değişince AK Partililer ve MHP’liler de kazanacak. Çünkü onun da emeklisi 16 bin 880 lira alıyor. Onun da asgari ücretlisi 22 bin lira alıyor. AK Parti’den önce en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altındı, şimdi 2 çeyrek altın. CHP gelir ilk başta iki olur dört olur altın ama günü gelir hak ettiği maaşı bulur. Cumhuriyet Halk, Partisi ağız tadıyla iki dönem iktidar olsun, 8 çeyrek altın olmazsa gelin hesabını benden sorun. Çeyrek altın kaç? 8 bini geçti 9 bine geliyor. Şimdi en düşük emekli maaşı 70 bin lira olsa fena mı? Brüksel’de alıyorlar o maaşı, kimse ‘çok’ demiyor. Asgari ücret 85 bin lira olsa fena mı? Brüksel’de alıyorlar, kimse ‘çok’ demiyor. Belçikalıya helal olan Türk milletine haram olamaz kardeşim. Bu kadar net. Bu düzen değişecek, AK Partilisi de kazanacak, CHP’lisi de kazanacak.”

“BU İŞLERİ YAPTIRMAK İÇİN SİZE BİR ZEKERİYA ÖZ LAZIM”

“Bakın mesela bu kadar yokluk varken, bu parayı çarçur etmekten ziyade bu işleri yaptırmak için size bir Zekeriya Öz lazım. Bu işleri yaptırmak için Zekeriya Öz‘e normal makam arabası yetmez, zırhlı Mercedes vermen lazım. Bugün bu kumpası kurdurmak için diğer savcılar düz dairede otururken, birisine sadece 52 milyon lirayla tadilatı yapılacak villa lazım. O kadar yanlış işi ancak bu kadar büyük rüşvetle yaptırabilirsin. O yüzden açıkça söylüyoruz. Tarihin en zor döneminde bu kadar ağır bir saldırı altında partimiz. Türkiye’nin iktidar değiştirme umudunun en güçlü olduğu yerde, dünyanın en bilinen metropolünde üç seçim üst üste; birincide hazmedemeyip seçimi iptal ettirenlere milletin demokrasi tokadıyla, en son sonuncusunda 1,1 milyonun üzerinde farkla seçilmiş belediye başkanına, geleceğin Cumhurbaşkanı’na, geleceğin iktidarına darbe yapanlara karşı meydan meydan direnmeye ve bu savaşı kazanmaya ant içtik.”

“HAZMEDEMİYORLAR, BİR KÖR KURUŞ BİZE DEĞİL”

“Şimdi önce Erdoğan’ın yaptığı haksızlığa, AK Partililerin yaptığı haksızlığa değinelim. Sonra Sarıyer’de olmanın bir gerekliliği var, onu yerine getirelim. Sonra artık başka bir yere gelip hep birlikte bitireceğiz. Birincisi, 19 Mart sürecinde ‘Saraçhane’de meydanı görmeyenleri biz de görmüyoruz’ deyip bir boykot listesi ilan etmiştik. O listeye üniversite kampüslerinden öğrencilerin rahatsız olduğu bir kahve şirketini dahil etmiştik. Gençlerle görüştüler. Aylar süren görüşmelerden sonra biz kendimizin, partimizin değil; gençlerin bir talebini bir buluşma noktası olarak ortaya koyduk. O şirket, ‘Biz madem ki kampüslerde rahatsızlık yaratıyoruz, kampüslerdeki bütün kârımızı aktaralım bir yere’ dediler. Bizim bunu partimize alacak halimiz yok. Dedik ki ‘19 Mart darbesinin mağdur ettikleri var. Bursu kesilen gençlere burs, yurttan atılan gençlere yurt, mağdur kimse oraya aktaracağız.’ Bunu geçen hafta ilan ettik. Allah var, çatıştık ama şirketin yöneticileri, sahibi gayet üsluplu, gayet efendi bir süreç yönettiler. Kendileri açısından da gençlerin takdirine bıraktık, onların da takdiriyle bir noktaya getirdiler. Hazmedemiyor adamlar, Tayyip Erdoğan diyor ki ‘Boykot yaptığı şirketleri haraca bağlamış.’ Eğer bir kör kuruş bize ise Allah bin kere benim belamı versin. Ama bu kadar gerçek bir durum varken bu iftirayı atanları da milletin vicdanına havale ediyorum. Yazıklar olsun.”

“ÇALIŞANLARINA HÜRMETEN NTV ÖNÜNDE YAPMADIK”

“Bir iş yaptık hep beraber. Sonuç aldık, hazmedemiyorlar. Ama şu kadarını söyleyelim: Cumhuriyet Halk Partisi’nin esas meselesi Saraçhane’yi görmeyen, göstermeyen, bu meydanlara şaşı bakan, iktidar yandaşlarıyla güya merkez medyadaki ana muhalefetin gücünden ürküp iktidara, yani parayı bizden kazanıp bu meydandan parayı kazanıp saraya hizmet edenlerdi. Onlardan bir tanesi de NTV televizyonu. Sarıyer’de doğru mu? Şimdi bu NTV, Gezi’de de penguen yayınlardı biliyorsunuz. Sonra bu NTV bizi göstermedi, meydanı görmedi, biz de boykota karar verdik. Şimdi reytingleri 0.43 olmuş. İyi olmuş mu? Emeğinize, elinize sağlık. Sarıyer mitingini NTV’nin önünde yapacaktık da, dedik ki bakın arkadaşlarla konuşuyoruz, bir genç arkadaşımız dedi ki ‘Efendim orada yaparsınız, orada çalışan emekçilerden birinin çocuğu yarın miting NTV’nin önündeymiş diye o gece huzursuzlanır, bir şey olmaz ama onun da vebali bizim üstümüze kalır.’ Çalışanlara hürmetten, ailelerine saygıdan, emeğe saygıdan mitingi burada yaptık. Ama bu NTV… Nusret diye lokantada eti, içeceği bize satıyor. Günaydın’da, Mezzaluna’da parayı bizden kazanıyor. Volkswagen arabaları, Audileri, Skoda’ları, Seat’ları bizim belediyelere, bizim seçmenlere satıyor. Ondan sonra Kral TV’de müzik, Star TV’de diziyi bizim kitleye izlettiriyor, hizmeti saraya yapıyor. Bu NTV’nin bütün lokantalarını, bütün araçlarını ve bütün televizyonlarını sonuna kadar protesto etmeye devam. Sonuna kadar. Buradan bir kez daha şunu söyleyeyim, geçen gün Taksim’de çelenk koyarken, yanılmıyorsam CNN’nin kameramanı anons çekiyordu, tepki göstermişler. Kameramanı aradım, muhabiri aradım, Ankara temsilcisini aradım. Boykot etmek başka, emekçiye kötü davranmak başka. Sözümüze kıymet veren herkese şunu söylüyorum. Kimi boykot ediyorsak yönetim anlayışını boykot ediyoruz. Kameramanına, muhabirine sonuna kadar sahip çıkıyoruz, saygı duyuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi böyle bir partidir.”

“BUGÜN ÜLKEYİ YÖNETENLER ESKİ SÜRÜM SİYASETÇİLER”

“Değerli Sarıyerliler, son olarak tüm yaşadıklarımızı ne için yaşıyoruz bir üstünden geçelim. Bugün ülkeyi yönetenlerin ruhu maalesef 90’larda kalmış. Bugün ülkeyi yönetenler eski sürüm siyasetçiler. Bakın o zaman beyaz Toroslar vardı. Şimdi orada AK Toroslar’ın başı oturuyor. Sokak ortasında işlenen cinayetler oluyordu, Ankara’nın ortasında, İstanbul’un ortasında cinayetler işleniyor. Ekonomik kriz, siyasi kriz, yargı krizi 90’ların çok daha ilerisinde. Zengini kollayan, fakiri ezen bir düzen, bu ülkede ve bu topraklarda hiç olmadığı kadar acımasız. Çünkü onlar bu düzene alışmışlar. Akılları sıra vatandaşı da alıştırmışlar. Bu düzenin değişmesini istemiyorlar. Karşımızda dünyanın da başında büyük bir dert. Maalesef Trump Biden‘ı 78 yaşındaki Trump kendinden iki yaş büyük Biden’ı ‘Yaşlısın’ diye diye yendi. Bugün Erdoğan rahmetli Erbakan‘a ‘Yaş 70, iş bitmiş’ diyordu. Allah gani gani rahmet eylesin, Karaoğlan Ecevit‘e, ‘Bülent Ecevit’in sağlık sorunu memleketin yönetim sorunu olmuştur. Ölünce mi bırakacaksın be adam?’ diyordu. Şimdi Erdoğan, ben kimsenin lafına bir şey demem ama Trump ile Biden‘ın dünyayı sürüklediği yer gibi, şimdi de Erdoğan ve belli bir yaşın üzerindekilerin akran dayanışması gençlerin umutlarını köreltiyor. Ben gençten şunu anlarım. 10’uncu Yıl Marşı’nda diyor ya ‘10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan.’ Demin o balonları yollayan ablam, yaşı benden fazla ama ruhu benden genç. Böylesi lazım bize, böylesi. Ama belli bir yaşa gelmiş, muhakeme yeteneğini kaybetmiş, sinirlenmiş, yanında etrafında yola çıktığı kimse kalmamış, yanlışını söyleyemedikleri, devamlı milletin sırtından ağır vergilerle inmeyen, emeği sömürten, bu ülkenin Boeing alacak Türk Hava Yolları karar vereceğine, kendi geleceğine trampa yapmak için Trump’a veriyor. Gaz alacak, pahalısını Trump’tan alıyor. Nadir elementlerin pazarlığını Oval Ofis’te yapıyor. Bu anlayış; artık bu ülkeye bırakın kazandırmayı, ısrarla kaybettiriyor. Bunun için biz bu anlayışa karşı genç kadrolarımızla, her yaştan genç, Türkiye’nin yarınlarına inanan seçmenlerimizle, maalesef ‘Fırsatını bulursam yurtdışına giderim’ diyordu gençler 31 Mart‘ta anlaşma yaptık, bir seçim daha beklemeye karar verdiler, o gençlerin geleceğine olan inancımızla büyük bir mücadeleyi hep beraber veriyoruz.”

“BU, KAZANMAYI ÖĞRENMİŞ CHP’NİN RUHUDUR”

“Şimdi şunu söyleyeyim, 31 Mart seçimlerinde önemli mücadelelerden bir tanesini bütün İstanbul’da olduğu gibi Arnavutköy’de de verdik. Arnavutköy, Cumhuriyeti Halk Partisi’nin en zayıf olduğu yerlerden biriydi. Küçük bir farkla seçimi kaybettik. Arnavutköy, Kanal İstanbul rezaletinin yaşandığı ilçelerden biri. Orada inanılmaz gelecek hafta konuşacağımız, neler yaptığını bildiğimiz, bütün Türkiye’nin gözlerinin önüne haftaya çarşamba bu vakitlerde sereceğimiz büyük bir rezalet var. Buradan bütün İstanbul’u, AK Parti’nin kalesi diye bilinen ama demokrasinin kalesi olmaya bir seçim kalmış Arnavutköy‘e bekliyorum. Bir kale siyasetini bitirmeye, hep birlikte Arnavutköy‘e. Ayrıca İstanbul’da 39 ilçeden 28 hedefledik 26’sını kazandık. Türkiye’de, Ege’de hiç alınmadık bir il bırakmadık. Türkiye coğrafyasının yüzde 65’ini, ekonominin yüzde 80’inin 31 Mart’ta hep birlikte kazandık. Parti başaracağına inanıyordu. İçinizde sandık görevlileri vardır, bir göreyim ellerini, süper. Seçim akşamı saat 06.00’da yani sandıklar açılırken mesaj geldi hepinizin cebine değil mi? Ne geldi? Eskisi gibi mesaj gelmedi, eskiden şöyle atıyorduk maalesef. ‘Anadolu Ajansı'na ve TRT’nin yaptığı dezenformasyona inanmayın. Moral bozucu bu haberlerden etkilenmeyin. Görev yerinizi bırakmayın. Islak imzalı tutanağı ilçe binasına verene kadar görevinizi yapın.’ 31 Mart ruhu ne? 31 Mart ruhu şu: Aynı mesaj yine geldi. O saatten daha önce geldi. Ama şöyle geldi. ‘Birazdan Türkiye’nin dört bir yanından güzel haberler alacaksınız. Sevinip de sandığı bırakmayın. Son ıslak imzalı tutanağı ilçeye teslim edene kadar görevinizin başından ayrılmayın.’ Bu, değişimin ruhudur. Bu, kaybetmekten bıkmış, kazanmayı öğrenmiş Cumhuriyet Halk Partisi’nin ruhudur. Bu değişim partide gerçekleşti, eskisiyle yenisiyle omuz omuza başarıya koştuk. Aday belirlerken de seçim sırasında da sonrasında da hep şunu bildik. Biz o seçimi kazanırız. Onun bir önemi yok. Önemli olan gelecekte yapılacak ilk seçimi kazanmak. Şimdi adayımız Silivri’de olsa da arkadaşlarımız hapis olsa da İstanbul il binamıza da, binanın kendisine dava açılsa, kongresine dava açılsa, il başkanına dava açılsa da, beş bin polis saldırsa da her türlü kurumsal saldırı, yargı operasyonu olsa da siz hep beraber iktidara yürüyor musunuz? Hep birlikte iktidara yürüyor muyuz? Bundan sonra kazanmaya alıştık, hep kazanacak mıyız? Türkiye’ye kazandıracak mıyız? Buna inanıyor muyuz? Yürüyelim mi? Hadi yürüyelim arkadaşlar.”