Taraf Gazetesi'ndeki AKP kavgası büyüyor

AKP iktidarının demokrasi, özgürlükler, Kürt sorunu ve Suriye konusunda izlediği politikalar Taraf Gazetesi yazarları arasındaki ayrışmayı derinleştirdi. Ahmet Altan, kendisine "AKP'ye Kürt sorunu üzerinden muhalefet ettiğini" ileri süren Alper Görmüş'e, "Bu yakışık alıyor mu Alperciğim?" diye yanıt verdi.

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
https://www.bursaport.com

Ahmet Altan'ın yönetimindeki Taraf Gazetesi'nde AKP'ye yönelik muhalefetin dozunun artması ve bazı yazarların AKP'yi savunması ile alevlenen tartışma sonucu gazete ile bazı yazarların yolları ayrılmıştı.

Altan, "Türkiye böyle yolunu kaybetmiş ördek yavrusu gibi oradan oraya savrulmaya başlayınca bütün kurumlarda da 'gidilecek yol' konusunda ciddi kırılmalar ve çatlamalar ortaya çıktı" diye başladığı yazısında gazete yazarları Alper Görmüş ve Yıldıray Oğur'a yanıt verdi.

Türkiye'deki kırılmalardan Taraf Gazetesi'nin de payını aldığını yazan Ahmet Altan, "Biz de kendi aramızda ayrışıyoruz ve üslup da gittikçe ağırlaşıyor" dedi. Altan, AKP'ye, demokrasiden, insan haklarından, eşitlikten, özgürlükten, adaletten uzaklaştığı için karşı çıktığını belirterek, Alper Görmüş'ün eleştirilerine yanıt verdi.

İşte Ahmet Altan'ın bugünkü yazısı: Taraf'ta kavga

Türkiye böyle yolunu kaybetmiş ördek yavrusu gibi oradan oraya savrulmaya başlayınca bütün kurumlarda da "gidilecek yol" konusunda ciddi kırılmalar ve çatlamalar ortaya çıktı.

Güneydoğu'ya en azından duygusal bir soluk aldıracak olan Diyarbakır Emniyet Müdürü'nün "insanca" açıklamalarına Başbakan Yardımcısı gönülden destek verirken, Başbakan, "insan olan dağdaki teröristin ölümüne ağlar" diyen müdüre "bu salonda insan yok" diye cevap verip alkış alan MHP lideriyle birlikte yüklendi.

Bu "kırılmadan" elbetteTaraf da payını alıyor.

Biz de kendi aramızda ayrışıyoruz ve üslup da gittikçe ağırlaşıyor.

Gazeteciliğe ve köşe yazarlığına bu gazetede başlamış, beş yıl bu gazetenin yazıişlerinde çalışmış Yıldıray Oğur, yazısını demokratların "gözüne gözlük" önererek bitirmenin zekâya, zarafete, saygıya, terbiyeye uygun olup olmadığını bile sorgulayamaz hâle geldiyse, bizim de artık meselelerimizi açıkça ve net tartışmamız gerekiyor demektir.

Yıldıray Oğur

Aynı gün Alper Görmüş, gazeteyi sert bir şekilde eleştiren bir yazı yazdı.

"Hür orduya jandarma servisi" başlığını eleştiriyordu.

Bu başlıkla ilgili söylediklerinde haklı, koyduğu ölçüler de doğru.

Ama o haber de doğru.

Ve, niye doğru olduğunu haberi yapan Tuğba Tekerek, Görmüş'ü arayarak ona anlattı.

Alper, "bu, toplumun mutlaka öğrenmesi gereken bir haber; bir kişiyi korumak için haberi zayıflatamazsınız, elinizde kayıtlar varsa olduğu gibi yayımlamalıydınız" deseydi...

Ya da, "kendinizi birilerini korumak zorunda hissettiğiniz zaman haberi hiç kullanmamalısınız" deseydi, hiç itirazım olmazdı.

Ama Alper öyle yapmıyor ve hiç yapmaması gereken bir işe soyunup "niyet okumaya" girişiyor.

Ve, o niyeti de yanlış okuyor.

Alper'e göre ben "AKP'nin Kürt meselesini çözme iradesini kaybettiğini" düşündüğüm için manşetleri ve haberleri "kullanışlı bir tarzda" yorumluyorum.

Biri Alper Görmüş'e "sen kendi fikirlerin nedeniyle manşetleri zorlar ve onları kullanışlı yorumlar mısın" dese büyük bir ihtimalle "hayır" der, bana "Alper böyle bir şey yapar mı" diye sorsalar ben de "hayır" derim.

Alper kendisinin yapmayacağı, ahlaka da pek uygun düşmeyen bir işi benim yapacağıma nasıl bu kadar rahat inanıyor, nasıl kendisini böyle "ahlaken" üstün görüyor, nasıl kendini bu kadar rahat "karar mercii" konumuna yerleştiriyor?

Bu yakışık alıyor mu Alperciğim?

Bu ilk itirazım biraz "şahsiydi", şimdi gelelim işin esasına, AKP'ye muhalefete ve aramızdaki ciddi görüş farklılıklarına.

Ben, Alper'in sandığı gibi AKP'ye "Kürt meselesini çözme iradesini kaybettiği" için karşı çıkmıyorum.

AKP'ye, demokrasiden, insan haklarından, eşitlikten, özgürlükten, adaletten uzaklaştığı için karşı çıkıyorum.

Kürt meselesi sadece PKK meselesi değil benim için, PKK'yı yenebilirsiniz, susturabilirsiniz, yok edebilirsiniz, PKK'yla anlaşabilirsiniz ama "demokrasi, insan hakları, özgürlük, eşitlik, adalet" yoksa Kürt meselesini çözemezsiniz.

Türklerle Kürtler "eşit" olmadığı sürece o mesele orada durur.

Sadece Kürt meselesi durmaz, ibadethaneleri verilmeyen Alevilerin meselesi de durur, Başbakan'ın "at o yazarı" diye bağırdığı iklimde fikir özgürlüğü meselesi de durur, Başbakan'ı eleştiren öğrenciler hapislere atıldığı sürece "muhalefet etme" özgürlüğü meselesi de orada durur, nasıl doğum yapacakları bile devlet tarafından belirlenen "kadınlar" meselesi durur, kuralları hâlâ 12 Eylül yasalarıyla belirlenen "siyaset" meselesi orada durur, Sayıştay denetiminden kaçırılan "ordu" meselesi orada durur, Uludere'de korunan suçlularla birlikte "yaşama özgürlüğü" meselesi durur, işkenceci polisin terfi ettirilmesiyle "işkence" meselesi durur, Suriye'de bizi savaşın eşiğine getiren emrivakilerle "tek adam" meselesi durur.

Kürt meselesi de dâhil bütün bu meseleler birbirine bağlıdır ve bunların çözümü Başbakan'ın artık yanına bile yaklaşmadığı "Kopenhag kriterlerinde", demokraside, insan haklarında, özgürlükte ve kurumsallaşmış bir eşitliktedir.

Şimdi Alper ve "AKP'ye güvenen" diğer yazar arkadaşlarımız, "Kürt meselesi demokrasi olmadan da çözülür" diyorlarsa, bunu neye dayandırdıklarını...

"Kürt meselesi demokrasi olmadan çözülmez" diyorlarsa, bütün bu saydığım konularda nasıl demokrasiye doğru bir gidiş gördüklerini açıklarlarsa minnettar kalırım.

Hepimiz net olalım, hepimiz düşüncelerimizi net biçimde anlatalım.

Bu, niyet okumaktan da, "gözlük" önermekten de, Başbakan için Başbakan'ın gazetelerinde kullanılamayacak ifadelerin, Başbakan'ı savunmak için bu gazetede bu gazete için kullanılmasından da daha iyidir.

Alper Görmüş

ALPER GÖRMÜŞ NE YAZMIŞTI? Taraf'taki endazeyi kaçırmış manşetlerin zirvesi!

Taraf yazarları arasındaki, mealen "AK Parti günümüzde nedir" konulu tartışma iyice ele avuca gelmeye başladı...

Benim görebildiğim kadarıyla tartışma, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) Kürt meselesini çözme iradesinin devam edip etmediği sorusu etrafında şekillenmeye başladı, oradan da buralara sıçrandı.

Tabii, Kürt meselesi Türkiye'nin geleceğinin nasıl şekilleneceğini dolaysız olarak belirleyecek önemde bir mesele olduğu için, AK Parti'nin onu çözme iradesinin devam edip etmediği sorusuna verilen cevap, ister istemez "AK Parti nedir" sorusuna verilen cevapları da belirliyor.

Dolayısıyla, AK Parti'nin Kürt meselesini çözme iradesinin devam edip etmediği sorusuna "ediyor"cevabını verenlerin (mesela Gürbüz Özaltınlı, Yıldıray Oğur, Melih Altınok) AK Parti değerlendirmesiyle, "etmiyor" cevabını verenlerin (mesela Ahmet Altan) AK Parti değerlendirmesi de farklı oluyor.

Ben bu tartışmada kendimi "ediyor" diyenlere daha yakın hissediyorum. Fakat bu "ağır" konuya şimdilik girmeyeceğim.

Bugün, "etmiyor" çizgisini benimseyen ve o nedenle bir süredir AK Parti'ye karşı sert bir muhalefet çizgisi izleyen Taraf'ın bu çerçevedeki haberleriyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.

"Bu kadarı da olmaz" dedirten manşet

Açık söyleyeyim, ben ne zamandır bu tercih doğrultusunda şekillenen başlık ve manşetlerde, yıllardır eleştiregeldiğim bir "muhalif" yazıişleri anlayışının yansımalarını görüyorum: Haberi kâh abartarak, kâh kullanışlı bir tarzda yorumlayarak, haberin, kendisine muhalefet edilen gücü zor duruma düşürme kapasitesini arttırdığını sanmak!

Oysa bu "tarz" kesinlikle istenen sonucu doğurmuyor. Tam tersine, bir yandan özünde haklı olan muhalif pozisyonun inandırıcılığını törpülüyor, bir yandan da kendisine muhalefet edilen gücü"mağdur" konumuna taşıyor.

Ben aslında bu söylediklerimi örneklerle ele almayı planlıyor, bunun için de Balyoz dizisinin bitmesini bekliyordum. Fakat Taraf'ın 7 ekim tarihli manşetini görünce dayanamadım.

Manşet, çok ciddi bir iddiayı dile getiriyordu: "Hür Ordu'ya jandarma servisi..."

Yani: Apaydın kampındaki muhalifler jandarma araçlarıyla Suriye sınırına taşınıyor, sonra da kampa geri getiriliyorlardı.

Bu dev iddia, Tuğba Tekerek'in, bölgede bir buçuk aydır akademik bir çalışma yürüten Koç Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şenay Özden'le yaptığı söyleşinin şu bölümüne dayandırılıyordu:

Tuğba Tekerek: "Ben şöyle bir şey duydum. Jandarma aracı savaşmak için Suriye'ye gitmek isteyenleri Apaydın kampından alıyor, sınıra götürüyor. Dönerken de muhalifler sınırda silahlarını bırakıyor, yine jandarma aracıyla kampa götürülüyorlar. Sizin böyle bir tanıklığınız oldu mu?"

Şenay Özden: "Görmedim ama evet ben de duydum bunu."

İşte hepsi bu kadar... Taraf yazıişleri, buradan "Hür Ordu'ya jandarma servisi..." gibi bir manşet cümlesi ve "Yrd. Doç. Dr. Şenay Özden, Esed'e karşı savaşan Suriyeli muhaliflerin Apaydın kampından jandarma araçlarıyla sınıra götürüldüğünü doğruladı" gibi bir spot üretebilmiş!

Taraf okurlarına çağrı

Bu örnek, zannediyorum sorunun ne olduğunu ve ne kadar büyük olduğunu ortaya koymaya yeter.

Balyoz dizisinden sonra Taraf'ın endazeyi kaçırmış manşetlerine ve haber başlıklarına geniş bir biçimde geri dönmek üzere şimdilik burada kesiyorum.

Bitirirken bütün Taraf okurlarına sesleniyorum: Gelin, bu işi birlikte yürütelim... Siz de rahatsızsanız ve varsa böyle tesbitleriniz, lütfen örnekleriyle bana yazın, ki gazetemizin güvenilirliğini önemli ölçüde zedeleyen bu gidişatla ilgili olarak uyarı görevimizi yerine getirmiş olalım.