
PELİN AKDEMİR/ BURSAPORT
Pek çok sektörde olduğu gibi kültür sanat dünyasında da korona virüsü salgını nedeniyle ekonomik zorluklar yaşayan özel tiyatrolar geleceğini göremiyor. Pandemiden dolayı Mart ayında perdelerini kapatmak zorunda kalan özel tiyatrolar 4 aydan daha uzun bir süre kapalı kaldı. 1 Temmuz'da kapılarını yeniden açan tiyatrolar pandemi koşullarında hem seyirci kitlesi bulmakta zorlanıyor hem de devletten istediği desteği alamıyor.
Öte yandan salgının yayılımında yeniden artış görülmeye başlanmasıyla 11 Eylül'de alınan önlemler arasında açık alanda yapılması yasaklanan etkinliklere tiyatrolar dahil edilmiş, tepkiler sonucunda bu yasaklama kaldırılmıştı.
2001 yılında Yiğit Arı, Burak Satıbol, Dilek Çelebi, Ayhan Taş, Özlem Türay, Ayça Işıldar Ak tarafından kurulan ve Doğaçlama Tiyatro'nun gösteri biçimlerinden biri olan Tiyatro Sporu'nu Türkiye'de ilk defa seyirciyle buluşturan Mahşer-i Cümbüş tiyatro topluluğu oyuncularından Yiğit Arı, özel tiyatroların bugün içinde bulundukları durumu anlattı. Mahşer-i Cümbüş tiyatro topluluğunun bu sene 20. sezonunu oynamaya başladığını belirten Arı, "Özel tiyatrolar olarak hepimiz kırgınız. Kızgın ya da öfkeli değil, kırgınız. Unuttular bizi. Ama biz onları unutmadık. Her şey yoluna girdiği zaman biz yine sahneye çıkıp oyunlar oynamaya, hoşça vakit geçirmeye devam edeceğiz. Bu ne insanların ne de bizim suçumuzdu. Hem yerel yönetimler hem de Kültür Bakanlığı tarafından unutulduk. Unutulmayacağımız günlerin inşasını hep birlikte başaracak şekilde çalışmaya, üretmeye, oynamaya, ısrarla sanatımızı icra etmeye devam etmek zorundayız." diye konuştu.

"İNSANLARI DOĞAÇLAMA TİYATROYLA TANIŞTIRIYORUZ"
2001 yılında kurulan Mahşer-i Cümbüş'ün uzun soluklu bir televizyon geçmişi ve şehir turneleri var. Mahşer-i Cümbüş'ün kuruluşundan bugüne kadar nasıl geldi? Mahşer-i Cümbüş ekibi şuan nerede, ne yapıyor?
Mahşer-i Cümbüş 2001 yılında Ankara'da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunu bir grup genç tarafından kuruldu. İlk iki sene Ankara'da oyunlarımızı oynadık. Sonra hep beraber İstanbul'a geldik ve İstanbul'da devam ettik. 2005 yılında Beyoğlu'nda Hayalhane'yi kiraladık ve Hayalhane'de yerleşik sahnemizde oyunlarımızı oynamaya başladık. 2007 yılında ise Anında Görüntü Show televizyonda yayına başladı. 3-4 sene yaklaşık 100 bölüm kadar doğaçlama televizyon şovu gerçekleştirdik. Bu haliyle Mahşer-i Cümbüşe de doğaçlama tiyatroya da bir popülerlik kazandırdı. Televizyon programı bittikten sonra 16 yıldır Hayalhane'de varlığımızı sürdürüyoruz. Aynı zamanda turneler gerçekleştiriyoruz. Özellikle seyirci kitlemizin olduğu şehirlere her sene mutlaka birkaç kere gitmeye gayret ediyoruz. Ayrıca şimdiye kadar gitmediğimiz şehirlere mümkün mertebe gitmeye gayret gösteriyoruz. Bunun yanı sıra belediye etkinliklerine katıldığımız oluyor. Kimi zaman özel şirketlerin kendi kapalı gruplarına düzenledikleri çeşitli etkinliklerde sahne alıp doğaçlama tiyatro yapıyoruz. Festivallere katılıyoruz, atölyeler yapıyoruz, öğrencilerimiz var. Mahşer-i Cümbüşün Hayalhane'de gerçekleştirdiği kurslar var. Bu kurslara katılan insanları da doğaçlama tiyatroyla tanıştırıyoruz. Bunun dışında bir kere Almanya'ya bir kere Avusturya'ya turneye gittik. 20 yılda yaklaşık olarak 2000 sahne gösterisi gerçekleştirmişizdir. Ama bizim asıl sahnemiz İstanbul Beyoğlu'ndaki ismini Hayalhane dediğimiz Mahşer-i Cümbüş Hayalhanesi'nde gerçekleşiyor. Pandeminin olmadığı bir dönemde her hafta Cuma ve Cumartesi günleri sezon boyunca oyunlarımızı oynuyorduk. Tabi şuan işler biraz değişti.
2007'de yayınlanmaya başlayan Anında Görüntü Show programıyla Mahşer-i Cümbüş ekibi olarak televizyona çıktınız. Fakat seyirci, sizi televizyon ve sinemadan ziyade sahnelerde gördü. Neden sahne?
Çeşitli televizyon ve sinema projelerinde zaman zaman toplu şekilde yer aldık. Televizyon programının ve bu sektörün diğer alanlardaki yaptığımız işlerin ekip olarak tanınmamıza etkisi oldu fakat asıl gücümüzü sahneden alıyoruz. Çünkü ismimizi de bu şekilde tarif ediyoruz. Mahşer-i Cümbüş tiyatro topluluğu bir doğaçlama tiyatro topluluğudur ve oyunlarını hep doğaçlama metodu üzerinden dizayn eder. İki tane oyunumuz var. Bunlar; tiyatro sporu ve beyin fırtınası. Tiyatro sporu, müsabakaya dayanıyor. Karşılıklı iki takım doğaçlamalarla yarışıyor. Beyin fırtınasında ise bütün ekip doğaçlama oyunlar oynuyorlar. Seyirciler de sahnede canlı performans, karşılıklı iletişim halinde olunmasının çok daha keyifli olduğunu, tiyatroda televizyon programından daha samimi ve daha iç içe bir durumu olduğunu söylüyorlar. Biz de sahnede olmayı çok seviyoruz. Fakat bu bundan sonra böyle işler yapmayacağımız anlamına gelmiyor. Ekipçe fırsat buldukça, projelerimiz oldukça sektörün diğer alanlarında etkinlikler yapmayı planlıyoruz.
"TİYATROLAR PANDEMİDEN ÖNCEDE ZOR DURUMDAYDI"
Özel tiyatrolar salgından en olumsuz etkilenen sanat kuruluşları oldu. Özel tiyatroların salgından önceki durumu nasıldı? Özel tiyatroların bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmasında tamamen salgının mı etkisi oldu?
Elbette pandeminin özel tiyatrolara etkisi ekonomik anlamda çok büyük oldu. İçişleri Bakanlığı kararnamesi gereği uzun süre sahnelerimizi kapalı tutmak zorunda kaldık ki doğruydu. Salgının şiddetli günleriydi. Ama tiyatroların içinde bulunduğu ekonomik krizi açıklamak için sadece pandemiyi bahane etmek ya da pandemiden bahsetmek gereksiz. Çünkü zaten pandemiden öncede tiyatrolar rahat nefes alamıyorlardı. Pandemi zaten zor koşullarda iş yapan tiyatroların işlerini iyice zorlaştırdı. Hatta zorlaştırmayı bırakın imkansız hale getirdi. Kültür Bakanlığı'nın hangi özel tiyatroları destek verdiği açıklandı. Türkiye'nin önde gelen bir çok tiyatrosu bu destekten pandemi öncesindeki vergi borçlarından dolayı faydalanamadı. Biz de vergi borcumuzdan dolayı ödenek alamadık. Buradan zaten pandemiden önce tiyatroların çoğunun vergi ve sigorta borçları olduğunu anlıyoruz. Demek ki pandemiden öncede tiyatroda işler düşünüldüğü kadar yolunda gitmiyormuş. Şevket Çoruh'un da dediği gibi tiyatrolar para basmıyorlardı. Çünkü pahalı bir sanat. Sahne kiraları çok yüksek, turneye gidildiğinde konaklama, yemek, yol masrafları inanılmaz büyük paralar. Türkiye'nin ekonomik şartları da belli. Çok büyük miktarda paralara bilette satamazsınız. Bunlardan dolayı tiyatrolar pandemiden öncede zor durumdaydı. Pandemi tuz biber oldu. Artık zor durumu bırakın tiyatrolar batmanın ve kapanmanın eşiğine gelmiş durumdalar. Kimileri 'böyle gidersek kısa bir süre sonra tiyatromuzu kapatmak zorundayız' diye açıklama dahi yapmaya başladılar. Çok acı ama ne yazık ki durum bu.
Pandeminin başlamasıyla birlikte Mart ayında kapanan özel tiyatrolara getirilen yasaklama 1 Temmuz'da kaldırıldı. Özel tiyatrolar salgın sürecini nasıl geçiriyor? 1 Temmuz'dan sonra tiyatrolar nasıl bir süreç yaşadı?
Biz 11 Mart'ta son oyunumuzu oynadık. 1 Temmuz'dan bu zamana kadar Mahşer-i Cümbüş olarak, pandemi kurallarına uygun bir şekilde üç ya da dört oyun oynadık. Zaten salon kapasitesinin yarısını doldurabiliyoruz. Bilet fiyatlarında artışların olması da seyirciyi etkiledi. Şimdiye kadarki salon doluluklarının çok azını oynuyoruz. Hayalhane 150 kişilik bir salon. Pandemiden dolayı 75 kişiyi içeri alabiliyoruz. Pandeminin koşulları da henüz yumuşamış değil. Son zamanlarda vaka sayılarındaki artış insanların kapalı alanlara girmekten korkmasına sebep oluyor. Özel tiyatrolar, 1 Temmuz'dan itibaren aşağı yukarı bizim gibi üçer dörder oyun oynayabilmiştir sanıyorum.
Tiyatro, zaten haftada bir ya da iki kere oyun oynayabilir. Her akşam salonları tıka basa dolduracak kadar tiyatro izleyicisi yok Türkiye'de. Zaten oyunlarımızın sayısı belli. 1 Temmuz'dan sonra hem kurallar gereği hem insanların yaşadığı tedirginlik gereği az sayıda seyirciye oyunlarımızı oynuyoruz.
Televizyon ve internet günümüzün iletişim aracı. Salgın döneminde tiyatrolar kapatılsa da televizyon ve internet vardı. Tiyatro yerine televizyon ya da internete yönelmeyi düşündünüz mü? Düşünmediyseniz neden düşünmediniz?
Tiyatro sanatı özü itibariyle seyredenin ve oynayanın karşı karşıya, yan yana ve canlı bir ilişkiyle gerçekleştirdikleri bir tiyatro edimi. İnternet üzerinden çalışmalar yapılsa bile tiyatronun gerçek tadını vermiyor. Özellikle daha önceden çekilmiş oyunların youtube ya da çeşitli internet mecralarına konularak seyredilmesi hiçbir işe yaramıyor. Türkiye'deki toplulukları geçin, dünyanın çok bilinen, çok önemli toplulukları bunu yaptılar. Mesela Royal Shakespeare Theater, İngiltere'de daha önce oynadığı ve çektiği Shakespeare prodüksiyonlarını paylaşıma açtı. Ben de izledim ama bilgisayarın başından izlemek salonda oturup canlı seyretmek gibi olmuyor. Biz de düşündük. Çağa ayak uydurmak zorundayız. Yakın zamanda oyunumuzu internet üzerinden canlı yayınlamaya çalışacağız. Youtube ya da zoom üzerinden mi olur. Teknik donanım istiyor. Bu da ayrıca bir masraf. Niyetimiz var ama üstesinden geldiğimiz takdirde bunun bir tüketicisi, izleyicisi olacak mı? İnsanlar evlerinde, bilgisayar başında Mahşer-i Cümbüşün oynadığı bir oyunu zoom üzerinden izlemeyi tercih edecekler mi?
"ÖNCELİKLE VAZGEÇİLEN MESLEK GRUBUNDAYIZ"
Salgının Türkiye'de görülmeye başladığı ilk aylarda özel tiyatrolar devlet desteğinden mahrum bırakıldı. Özel tiyatroların bu süreçte beklentisi neydi? Devlet nasıl destek sağlayabilirdi?
Salgın boyunca ne yazık ki devlet tarafından unutulmuş durumdayız. Bu da bizim yüzümüze bir başka gerçeği çarpmış oldu. Salgın, memleketimizin tiyatroya karşı ne kadar umursamaz olduğunu bir kez daha ortaya çıkartmış oldu. Bizler öncelikle vazgeçilen bir meslek grubu içerisindeyiz. Salgın ortaya çıkınca ilk kapatılan tiyatrolar, sinemalar oluveriyor. İlk bizi gözden çıkartıyorlar. Bırakın salgın sürecinde devlet desteği almayı, her sene rutin olarak başvurulan Kültür Bakanlığı tarafından özel tiyatrolara verilen ödenekten dahi faydalanamadık. Ama bir yandan elektrik, su, tiyatronun bütün faturaları gelmeye devam ediyor. Sigortalar işliyor. Tiyatronun kirasını ödemeye devam etmek zorunda kalıyoruz. Devlet tarafından kapatılmış bir iş alanının kirası aynı şekilde işlemeye devam ediyor.
Salgın döneminde bazı belediyelerin tiyatro emekçilerine sahne tesis etmek gibi destekleri oluyor. Belediyelerden bu süreçte herhangi bir destek aldınız mı? Yerel yönetimler tiyatro emekçilerine nasıl destekte bulunabilirler?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 'Sokakta Sanat' etkinliğine katıldık. İstanbul'un çeşitli yerlerinde belediye etkinlikleri oluyor ama bu etkinlikler özel tiyatroların ihtiyacını karşılamanın yanından bile geçmeyecek kadar ekonomik destek veriyor. İşler gittikçe kötüye gidiyor. Belediyelerin ödediği oyun kaşeleri normalde olanın çok düşüğü. Bir de vergi borcu olmadığına dair belge istiyorlar. Eğer vergi borcunuz varsa belediye size anlaştığı parayI ödemiyor. O parayı vergi borcunuza istinaden vergi dairesine yatırıyor. Bu destek mi köstek mi? Bilemedim. Ekonomik olarak zor durumda kaldığımız bir dönemde vergi borçlarımızı ödemek için oyunlara çıkıyor olmamız ve paranın belediye tarafından vergi dairesine yatırılıyor olması haksızlık. Böyle bir süreçte bu kural biraz gevşetilebilirdi. Fakat biz bulduğumuz her fırsatta oyunlarımızı oynamak için elimizden geleni yaptık. Yerel yönetimlerin ve Kültür Bakanlığı'nın, hatta belki firmaların sponsorluklarının çok daha yoğun olması gerekiyordu. Bütün meslektaşlarım aynı şeyi söyleyeceklerdir, kimse dönüp yüzümüze bile bakmadı.
"TALEPLERİMİZ HİÇ KARŞILIK BULMADI"
Tiyatro emekçileri, vergi ve sigorta ödemelerinden muaf tutulmaları gerektiğini her seferinde dile getirmeye çalışıyorlar. Bu talebe hükümetten bir karşılık alabildiniz mi?
Özel tiyatroların çeşitli vergi indirimleri, sigorta primlerinde iyileştirme gibi talepleri pandemi döneminden öncede çok sık dile getirildi. Hatta Ferhan Şensoy, gazete ilanlarının etkili olduğu dönemlerde, 'Kültür Bakanlığı bize ödenek vermesin, bizim gazete ilanlarını karşılayacak kadar bize sponsor olsun, bu bile bize yeter' demişti. Ama ne yazık ki böyle bir şey hayata geçirilmiyor.
Mahşer-i Cümbüş bir limited şirket olarak bütün vergi yükümlülüklerine sahip. Hiçbir indirim ya da iyileştirme olmadı. Pandemi döneminde sadece sigorta ödemeleri önümüzdeki aylara ötelendi. Önceden de vergi muafiyetleri konusunda taleplerimiz olmuştu ancak taleplerimiz hiç karşılık bulmadı. Türkiye'de tiyatro, çok fazla insanın umurunda olan bir alan değil. Kültür Bakanlığı'nın, yerel yönetimlerinde fazla umurunda değil.
Salgının ne zaman biteceği belirsizliğini korurken tiyatroların ertelenen vergi ve prim ödemeleri günü geldi bile. Aylardır kapalı kalan, salgından dolayı seyirci bulamayan özel tiyatrolar ödemelerini nasıl yapmayı düşünüyor? Özel tiyatrolar ne kadar dayanabilir?
Ödemelerimizin günü geldi, geçiyor bile. Kira borcu hiç ertelenmedi. Sürecin nasıl ilerlediğini bilmediğimiz için bu borçları nasıl ödeyeceğimiz konusunda hiçbir fikrimiz yok. Her şey yolundayken bile zorlukla ayakta tutabildiğimiz tiyatrolarımız, yarı yarıya kapasiteyle oynadığımız ve oyun sayılarının onda bire düştüğü bir süreçte bu borçlarımızı ödememize imkan yok. Salgının etkileri uzun süre bu şekilde devam ederse hiçbir tiyatro topluluğu şimdiki kazanç oranlarıyla borçlarını ödeyemezler.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2020-2021 sanat sezonu için bazı özel tiyatrolara 12 milyon TL destekte bulunulacağını duyurdu. Pandemi sürecinde bu destek özel tiyatrolar için yeterli olacak mı?
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın her sene verdiği ödenekten başka bir yaklaşımı yok. Pek çok özel tiyatro faydalanamadı. Haluk Bilginer'in ekibi Oyun Atölyesi, Kadıköy Moda Sahne faydalanamadı. Kavuğun yeni sahibi Şevket Çoruh'un tiyatrosu Baba Sahne, vergi borcundan dolayı bu ödenekten faydalanamadı. Kavuklusuna sahip çıkmayan bir Kültür Bakanlığı diğer tiyatrolara ne kadar sahip çıkar?
"BİLET FİYATLARI ARTACAK, SEZONLAR UZAYACAK"
Özel tiyatroların salgın dönemini en az zararla atlatabilmesi için tiyatro emekçilerinin bir araya gelmesi zorlukları ve verilen çabaları görünür kılmaz mı? Taleplerin dile getirilmesinde tiyatro emekçilerinin bir araya gelerek attığı bir adım oldu mu?
Bu süreçte tiyatroların yan yana geldiği oldu. Tiyatro Kooperatifi bir etkinlik başlattı. Ama bunlar cılız yan yana gelişlerden ileriye gidemedi. Toplantılar yapıldı, talepler iletildi ama bir sonuç alınamadı.
Salgından sonra ayakta kalmayı başaran tiyatroları nasıl sorunlar bekliyor? Pandemi özel tiyatroları nasıl değiştirecek?
Özellikle ekonomik sorunlar bekliyor. Bu süreç büyük bir oranda borçlarımızı ödeyerek geçecektir. Bazı değişiklikler olabilir. Tiyatro sanatı daha pahalı bir sanat haline gelebilir. Ülkemizin koşullarında özel tiyatroların bilet fiyatları zaten yüksek. Salon kapasiteleri düşünce bütün tiyatro toplulukları bilet fiyatlarında yenileme yapmak zorunda kaldılar. Normalde tiyatro sezonu Ekim'den Mayıs'a sekiz aylıktır. Yazın açık hava tiyatrolarında oyunlar olur. Benim öngörüm bilet fiyatları artacak ve tiyatro sezonları uzamaya başlayacak. Bu sene Eylül ayının başında oynamaya başladık. Seyirci kitlesi az olsa bile işimizi yapmaya devam edebileceğimiz duygusuyla sezona başladık.
"TİYATRONUN KAYNAĞI HAYATTIR"
Tiyatro, kendisini yenileyip devam etmesi için nasıl bir yöntem kullanıyor? Mahşer-i Cümbüş bu yenilenme için ne yapıyor? Yeni yetişen tiyatro oyuncularını ne bekliyor?
Sanat devingen bir yapıdır. Çağının düşüncesine, bilimine, felsefesine, toplumsal yapısına, ekonomik koşullarına göre şekillenir, değişir, ilerler. Zaten bu böyle olmasaydı biz hala milattan önce beşinci yüzyılda ortaya çıkan antik yunan tiyatrosundaki gibi tragedyalar oynayıp, ayaklarımızın altına kothurnusler bağlayıp, büyük kostümlerle, büyük salonlarda antik yunan düşüncesinin ya da inancının gereği olan oyunları oynardık. Tiyatronun kaynağı hayat olduğu için hayat ilerleyip değiştikçe, tiyatronun ilerleyip değişmesi de kaçınılmazdır.
Tiyatro toplulukları, tiyatronun hangi alanı üzerinde faaliyet gösteriyorlarsa o alan üzerinde daha derinlemesine çalışmalar yaparak tarzlarını ve yöntemlerini geliştirmek zorundalar. Mahşer-i Cümbüş, bir doğaçlama tiyatro topluluğudur. Pandemi olmasa bile sanatımızı geliştirmek, ilerletmek zorundayız. Doğaçlama tiyatro yapısı gereği sürekli olarak kendi içerisinde devinmeye, kültürel-sosyal hayatla yakın ilişkiler kurmaya yatkın bir tür. 20 sene içerisinde oyunumuzun şekli bizim bilgi birikimimize ve deneyimimize bağlı olarak gelişti. Mahşer-i Cümbüş tiyatro topluluğunun gelecek nesillere de taşınmasını sağlayacak alt kadrolar yaratmak zorundayız. Uzun yıllar yaptığımız atölyeler ve kurslar sonrasında alt yapılardan yetiştirdiğimiz öğrencilerimizi de ana sahneye dahil ederek oynamak istiyoruz. Vakti geldiğinde bayrağı onlara devredebilecek ve nesilden nesile aktarılacak bir yapı oluşturmaya çalışıyoruz.
Mahşer-i Cümbüş Tiyatro Topluluğu
Mahşer-i Cümbüş, 2001 yılında Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü'nde okuyan Yiğit Arı, Burak Satıbol, Dilek Çelebi, Ayhan Taş, Özlem Türay, Ayça Işıldar Ak tarafından kurulmuş ve geleneksel Türk Tiyatrosu'nun en önemli özelliği olan doğaçlama geleneğini devam ettiren bir topluluktur. Topluluk, daha sonra Fatih Pestil ile Fatih Günay katılımıyla bugünkü halini alır.
Mahşer-i Cümbüş, Doğaçlama Tiyatro'nun gösteri biçimlerinden biri olan Tiyatro Sporu'nu Türkiye'de ilk defa seyirciyle buluşturmuştur. 2003 yılında Ankara'dan İstanbul'a taşınan Mahşer-i Cümbüş, 2005 yılında kendi sahneleri olan Hayalhane'yi açarlar. Grup, 2007 yılında Anında Görüntü Show isimli programla televizyonda yer aldı. Mahşer-i Cümbüş, 2019 yılında Hamburg, Berlin ve Viyana'yı kapsayan bir Avrupa turnesi yapmıştır.