BUSİAD'dan Nilüfer Çayı raporu: 'Bursa'nın aort damarı tıkandı'

BUSİAD Yeşil Bursa Çalışma Grubu, "Nilüfer Çayı, Herkesin bildiği sır" çalışmasını sundu. Dernek Başkanı Buğra Küçükkayalar çayın temizlenmesi gerektiğini vurguladı. Çalışma, çayın kirliliği ve üzerindeki baskıya dikkat çekiyor, çözüm önerileri sunuyor.

Haber Giriş Tarihi: 18.10.2025 10:13
Haber Güncellenme Tarihi: 18.10.2025 10:13
https://www.bursaport.com

Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği'nin (BUSİAD) Yeşil Bursa Çalışma Grubu tarafından hazırlanan 'Nilüfer Çayı, Herkesin bildiği sır' çalışmasını basın mensuplarıyla paylaştı.

Podyum Davet'te yapılan toplantıda dernek başkanı Buğra Küçükkayalar, "Bir kenti insan vücuduna benzetirsek Bursa'nın aort damarı Nilüfer Çayı'dır diyebiliriz. Bursa'nın aort damarı olan Nilüfer Çayı'nda oksijen ve su yok denilecek kadar az. Aort damarı temizlenmezse Bursa kısa süre içinde terk edilen bir kent haline dönüşebilir" diye konuştu.

Konunun gündemde sürekli tutulması gerektiğini belirten Küçükkayalar, sunum yapması için Hüsamettin Çoban'a kürsüyü bıraktı. Nilüfer Çayı hakkında bilgi veren Çoban, Susurluk Havzasının bir alt kolu olduğunu belirterek, aslında içme suyu kaynağı olduğunu söyledi. "Nilüfer Çayı sosyal ve kültürel yapının gelişmesine de katkıda bulunmuş. Sanayinin gelişmesinde, şehrin dinamiğini oluşturan Nilüfer Çayı. Bursa'yı Bursa yapan Nilüfer Çayı" diyen Çoban, günümüzde Nilüfer Çayı üzerinde ciddi anlamda baskılar olduğunu söyledi.

'Endüstriyel atık suları evsel atık sularına karışıyor'

Tarımsal, endüstriyel ve yerleşim alan faaliyetlerinden kaynaklanan baskıların olduğunu söyleyen Çoban, "Nereden, nasıl geldiği belli olmayan deşarjlar var. Yerleşim alanı çok fazla artmış durumda. 22 organize sanayi bölgesinin dışında bir çok sanayi tesisi var. Bütün bunlar Nilüfer Çayı'nı baskılayan, üzerinde etkisi olan faaliyetler olarak karşımıza çıkıyor. Tarımsal faaliyetlerde pestisitler kullanılıyor. Yani kimyasal. Hem sızıntı hem yüzey suyu nedeniyle Nilüfer Çayı'na kimyasal su veriyoruz. Tarımsal sulamada kullanılması Nilüfer Çayı’nda debiyi azaltıyoruz. 107,95 kilometre karelik bir tarımsal alan Nilüfer Çayı'ndan besleniyor. Kanalizasyon ve evsel atıkların oluşturduğu baskılar var. Kanalizasyon alt yapısının yetersiz olması, endüstriyel atık suların evsel atık sularına karışması. Bir arıtma tesisinin kuruluyor olması yetmiyor, yeterli düzeylilikte olması gerekiyorki suyu arıtabilsin" diye konuştu.

'Su dolum tesisleri de yakın zamanda üretimi durdurabilir'

Yağmurun oluşması için soğuk bir bölgenin olması gerektiğini belirten Çoban, Uludağ'ın eskisi gibi soğuk olmadığını, yağış sularının göl ve akarsularla taşınması gerekirken suyu taşıyacak bir akarsuyun olmadığını, bu nedenle suyun olmadığını belirtti. Suyun yüzde 70'inin tarımda kullanıldığını ve bunu da vahşice kullandıklarını, sanayinin yer altından su çektiğini, yerleşim alanlarının artması nedeniyle bugün Bursa'nın suyunun olmamasının normal olduğunu söyleyen Çoban, şöyle konuştu:

"Bir de imar baskısı var. Nilüfer Çayı’nın yatakları üzerinde ciddi anlamda yapılanmalar yapılmış. Nehir yataklarının daraltılması ve yapılaşma taşkınlara sebep oluyor. İklim değişikliğinde en belirgin özellik bir ayda yağacak yağmur bir günde yağabiliyor. Eğer bir değişikliğe gidilecekse bu imar baskısının da göz ardı edilmemesi gerekiyor. Yakın zamanda su olmadığı için su dolum tesislerinin de üretimi durduğunu duyarsanız şaşırmayın. Çünkü gerçekten su yok."

'Biyolojik intihar gerçekleşmek üzere'

Müsilajın sebebinin azot ve fosfor oranının artması ve suyun sıcaklığının artması olduğunu söyleyen Çoban, "Nilüfer Çayı da müsilaja sebep olan birinci faktörlerden. Yani biyolojik intihar gerçekleşmek üzere. Ağır metal yükünün yüksek olan Nilüfer Çayı kenarında bulunan toprak yapısında ve yer altı sularındaki etkisi de unutulmamalıdır" dedi.

Çözüm olarak ne sunduklarını Çoban, maddeler halinde şöyle özetledi:

"-Nilüfer Çayı Komisyonu kurulması,

-Kirlilik kaynaklarının envanterinin çıkarılması,

-Fiziksel temizlik ve restorasyon

-Nilüfer Çayı su kalitesinin iyileştirilmesi,

-Ekolojik Rehabilitasyon,

-Halk katılımı ve bilinçlendirme,

-Düzenli izleme ve raporlama,

-Yerel yönetimlere ve işletmelere destekler."

Çoban, su geri kazanım projelerinin yapılması gerektiğini, yağmur sularının kullanılabilir düzeye getirilmesi gerektiğini, halkın bilinçlendirilmesinin önemini vurguladı.

Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Çoban, "Bursa'daki su krizinin yabancılar bizden daha çok farkında. Bu nedenle tekstil Bursa'dan gidiyor. Su stresiyle ilgili hesaplamalar biliniyor, tedarikçiler seçilirken buna göre seçiyorlar" dedi. Çoban, su üretim tesisleri yerine doğal kaynakların korunmasını gerektiğini belirterek, deniz suyunun arıtılmasının maliyetinin çok yüksek olduğunu fakat Gemlik'te deniz suyunun kullanılması için çalışmaların yapılmaya başlandığını aktararak, "Nihayetinde deniz suyunun kullanımına doğru gidiyoruz" dedi.