SON DAKİKA
Hava Durumu

"Sen bana 'Bey' de abicim !"

Yazının Giriş Tarihi: 14.04.2015 11:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.04.2015 11:05

Ne garip! Olay'a giden yolum, yani seni Haber Müdürüm olarak tanıdığım yolum, bir hastane odasında başlamıştı, bizleri terkettiğin (başka türlüsünü söylemeye dilim varmadı Abi!) haberini yine bir hastane odasında aldım.

Ablamın yanında refakatçı iken tanıştığım bir kişi sayesinde, OLAY'ın ilk çalışanları arasında yer almıştım, şimdi de eşime refakat ederken öğreniyorum kaybını. Ağabey çok yandı be içim!

29 Ekim 1987'de tanıdığımda seni, Allah var hoşlanmamıştın benden. Nerden mi anlıyordum, başından savmak için elime verdiğin "dandik" fotoğraf makinesinden, yazdığım haberleri elinde topaklayıp, topaklayıp çöp kutusuna atışından, daktilo vermeyişinden, yüzüme sert müdür edasıyla bakıp, "işimiz var bu kızla" dercesine bakışından...

Sen böyle davrandıkça ne kızar ne öfkelenirdim sana. Aklıma bile gelmezdi kızmak; iyi gazeteci olacam ya, daha bir bileylerdi bu davranışların beni! Hatta bilmediğim gazeteciliği öğrenmek adına, senin nazarında haberlerim kabul görsün diye her gün haber avına çıkardım.

Herkes "Erdal Ağabey" derdi sana, bense, biraz diplomatik bir kafaya sahip oluşumdan en çok da senin bu mesafeli duruşundan, "Erdal Bey" derdim.

Sen hatırlamazsın, bir keresinde koca Bursa'yı dört dönmekten öylesine bitkin düşmüştüm ki (çünkü yeni yetme bir gazeteci olarak, haber bana gelmezdi, sokak sokak ben arardım haberlerimi) öfke ile geldim gazeteye; "Yok işte, Bursa kazan ben kepçe dolandım, ayaklarıma kara sular indi, bulamadım haber maber" diye diklendim sana.

Çünkü sen birilerini habere yollarken, bana hiçbir şey demezdin.

Bu çocuksu tavrıma, bıyık altından da olsa, ilk kez içten bir tebessümle karşılık vermiştin.

Belki de bu tebessümünün verdiği cesaretle, birkaç gün sonra gelip yanına, tüm naifliğimle, "Herkes size ağabey derken, benim Bey diye hitap etmem farkındayım tuhaf kaçıyor, bilemedim; size Bey mi diyim, ağabey mi?" dediğimde, yine o bıyık altı gülümsemenle, bana diktin gözlerini, dayadın ellerini masaya, "Sen bana Bey de, Abicim!" dedin.

O gün bugündür benim de Erdal Ağabeyim oldun.

Haa, bak neyi hatırladım bir de... az maskara etmedin beni, şu daktilo muhabbetinden.

Valla hiç de dediğin gibi değildi konu, ama öyle esprili anlatırdın ki ben bile itiraz edemeden gülerek dinlerdim seni:

"Öldürecekti bu kız beni ya, toplantı yapıyoruz, kapıdan uzanır, 'pardon, bir şey diyeceğim (bu arada da beni taklit edercesine, sağ elinin işaret parmağıyla bir dakika dercesine bir davranış da sergilerdin) daktilom daktilom ne oldu? derdi abicim!"

Erdal Ağabey! Yitiminle, ömrün ne kadar kısa ve değerli olduğunu bir kez daha kavradım. Ne kadar çok insanın birbirini kırdığı, küstürdüğü, ihanet ettiği medya sektöründe ne koltuklar kimseye kalıyor, ne sanlar! Ardında bir hoş seda bırakmaktan gayrı ne önemli olabilir ki?

Seni hep güzel anılarla hatırlayacağım ve özleyeceğim Erdal Ağabey! Gazeteciliği OLAY'ın mutfağında öğrenmiş biri olarak, bu mutfaktaki HABER MÜDÜRÜM olan seni hiç unutmayacağım.

twitter.com/zuhalinkalemi
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.