SON DAKİKA
Hava Durumu

Darü'l harp

Yazının Giriş Tarihi: 13.12.2019 14:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.12.2019 14:22

İslam Fıkhı veya İslam Hukuku, devletleri, İslami esaslara göre yönetilen devletler ve İslami esaslara göre yönetilmeyen devletler diye ikiye ayırır.

İslam hukukçuları, bu ayrım ekseninde devletin siyasi, ekonomik ve hukuk düzeninin İslami esaslara göre belirlendiği, yönetim, yargı ve yasama güçlerinin İslami otoritenin elinde olduğu ülkelere dârülislam, bahse konu çerçevede İslam düzeninin bulunmadığı ülkelere de dârülharp ülkesi demişler.

Ama aynı zamanda bu tanımlamaya itibar eden İslam müellifleri de dahil, hepsi bahsin Kur'an'da olmadığını da söylüyorlar. Yani tanımlamanın kaynağı hadislere dayanıyor...

İslam hukukçuları veya Arapça tabirle fukaha, İslam'ın mesajlarını açıklarken, Kur'an ve sünnet çerçevesinde geliştirilen hukuk kültürüne, geleneğine ve uygulama çeşitliliğine atıf yaparlar. Yani, İslam'a göre yaşadığını iddia ettikleri değişik toplumların, dine dair kurallarla ilgili uygulama çeşitliliğini, farklı tutum ve davranış kalıplarını birer zenginlik sayarak İslam öğretisinin içine dahil ederler.

İşte Kur'an'da olmayan dârülharp ve dârülislam kavramları da, İlahiyatçı Prof. Dr. Ahmet Akbulut hocanın dediği gibi, İslamiyet öncesi Arap geleneğine boğdurulmuş İslam'ın sahada ve süreçte uydurulmuş kavramları olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bu konuda mezhep imamlarının görüşleri de birbirinden farklıdır.

Konunun ülkemiz açısından önemi

Bu hususta epey kaynağa bakmış olmama rağmen, konuyu dini perspektiften irdelemek ihtisasım dışında olduğu için, meselenin ülkemiz, ülkemiz siyaseti ve devlet idaresi açısından ne ifade ettiği üzerinde durmak istiyorum.

İslam hukuku kaynaklarında, İslami esaslara göre yönetilmeyen ülke aynı zamanda "küfür" yönetiminde bir ülke olarak kabul edilmektedir. Yani dârülharp ülkesi, kafirlerce yönetilen, küfür hakimiyetindeki ülke demekmiş...

Geliştirilen bu argüman üzerinden, böyle bir ülkede Müslüman olanların neleri yapabileceği anlatılmaktadır.

Buna göre İslam ülkesinde yasak olan birçok şey, dârülharp ülkesinde Müslümanlara helal imiş.

Yani devlet malını zimmetine geçirmek, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve akla gelebilecek her türlü ahlaksızlık mubahmış dârülharp ülkesinde.

Ayrıca böyle bir ülkede devlete vergi verilmezmiş.

Hatta İslam ülkesinde haram kabul edilen faiz ve zina bile, dârülharp ülkesinde Müslümalara helal imiş.

Bunlar bahse konu kötülüklerden sadece birkaç tanesidir.

Türkiye dârülharp ülkesi mi?

Türkiye'de dârülharbe ve Türkiye'nin de bir dârülharp ülkesi olduğuna inanan Siyasal İslam geleneğinden gelen çok sayıda kişi var.

İyi hatırlıyorum, 1980 askeri darbesi öncesi siyasal kargaşa, anarşi ve terör ortamında, bu görüşü savunan Milli Görüş'ün Akıncı gençliği ile çok tartışırdık.

Gerçi bugün geleneğin İslamını savunan, akla değil nakle itibar eden sözde İslam otoriteleri arasında da açıkça Türkiye'nin dârülharp ülkesi olduğunu söyleyen yok. Çünkü bunu açıkça beyan etmek suçtur.

Ancak bugün siyasette ve devlette görev yapan, bu görüşte çok sayıda insanın olduğunu düşünüyorum. Zira dönemin İslamcılık siyaseti, bu insanların, siyaset ve kamu yönetimi üzerinden devlete sızmalarını kolaylaştırmıştır.   

Kanaatim odur ki, Ak Parti iktidarları döneminde siyaset üzerinden servet devşirmiş, bir anda zenginleşmiş, pek çok kişinin yakından bildiği bazı kişiler, hırsızlıklarına, yolsuzluklarına bu uydurma hadislere dayalı dârülharp kavramı ile kılıf bulup, kendilerini rahatlatmaktadırlar.

Büyük tehlike

Bir devlet için, tabiatı ile ülkemiz için en büyük tehlikelerden biri budur diye düşünüyorum. Bu düşünceye, inanışa mensup kişilerin ülkemiz ve devletimiz için, en az PKK ve FETÖ kadar tehlikeli olduklarına inanıyorum. 

Düşünebiliyor musunuz, siyaset veya bürokrasi yolu ile devletin herhangi bir  makamında görev yapan kişi, kamu malını çalmayı, rüşvet almayı, hırsızlık yapmayı ve her  türlü gayr-i meşru işi kendisine İslami açıdan bir hak olarak görüyor ve bundan ötürü de Allah'a  hiçbir hesap vermeyeceğini düşünüyor ise, başka hiçbir ahlaki değere de sahip değilse, o devlet, o ülke için bundan daha büyük bir tehlike  olabilir mi?     

Böyle bir ülkenin batmaması mümkün mü?

Hele böyle düşünen kişiler siyasette etkin yerlerde olursa, o ülkeye bundan daha büyük kötülük yapılabilir mi?

Cemaatler üzerinden devlete sızma

Kanaatim odur ki, dârülharp kafasında pek çok kişi, kimi dini cemaatlerin bünyesinde vardır. Cemaatlerin devlete sızması, başka pek çok bakımdan sakıncalı olmakla birlikte bu mesele bakımından da çok tehlikelidir.

Zira en tehlikeli insan, yaptığı kötülüklere dinden referans uyduran insandır. Tarih boyunca İslam dünyası bunun acılarını çok çekti.

Bugün de Afganistan'da, Suriye'de, Irak'ta, Nijerya'da ve diğer İslam ülkelerinde IŞİD, El Kaide, Boko Haram ve benzeri sapkın örgütlerin sığındıkları yer, bu sahte ve uydurma dini gerekçelerdir.

Ne yazık ki bizim ülkemizde de, bu düşüncede, bu inanışta olan, küçümsenemeyecek sayıda insanlar vardır. Bu zihniyetteki insanların özellikle devlet kurumlarında, kamu yönetiminde görev almalarına müsaade edilmemelidir.

Bunun en kestirme yolu, dini cemaatlerin siyasete ve devlete sızmasını, devlet içinde örgütlenmesini önlemektir.  

Unutmayalım ki bu bela, FETÖ'den de daha sinsi bir beladır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.