SON DAKİKA
Hava Durumu

Yarası olanlar ve olmayanlar!

Yazının Giriş Tarihi: 27.12.2013 08:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.12.2013 08:56

Benim tarafım yoktur. Ortada bir yanlış varsa, babamın oğlu, arkadaşım ya da oğlum bile olsa affetmem, hatasını söylerim.

Çünkü bir dostun, bir dostuna, kardeşin kardeşe, babanın oğula, oğulun babaya, komşunun komşuya, yoldaşın yoldaşa yapabileceği en büyük iyiliğin ona hatasını söylemek olduğunu düşünüyorum...

Lakin günümüzde bu geçerli bir yöntem değil tabi.

Hele ki siyasette...

Müsadenizle, taraf olmayan, hatta uzun süredir bertaraf edilmiş, bir gazeteci eskisi, sanatla iştigal eden bir TC yurttaşı olarak bir durum değerlendirmesi yapmak istiyorum.

Durum derken, aslında Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ile uluslararası çapta ünlü vaizimiz, hoca efendimiz Fethullah Gülen arasında yaşanan malum iktidar savaşını kastediyorum.

İki tarafa da yakın değilim. O nedenle her iki tarafı da objektif değerlendirebileceğimi düşünüyorum.

***

Sürecin bu noktaya nasıl geldiğini hepimiz biliyoruz. Dershanelerin kapatılma kararı, ardından operasyonlar, yolsuzluklar, bakanların istifaları, kabine değişiklikleri vs vs...

Yolsuzluk iddialarının ayyuka çıkması sonrası Başbakan Erdoğan'ın doğrudan cemaati ve Sam Amca'yı suçlaması, Okyanus ötesinden sert tepkiler gelince çark edip, sadece cemaate yönelik (topyekûn) saldırıya geçmesi üzerine Hoca efendinin ünlü beddualı açıklaması dünya siyaset tarihinin unutulmazları arasına girdi.

Gülen hoca ne dedi, nasıl bir beddua etti? O söylediklerinden kim gocunmalı, kim kaşınmalı, bir de ben irdelemek istiyorum.

Ne demişti Fetullah Gülen?

"...dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur'an'ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha'ya aykırıysa, İslam'ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın! evlerine ateş salsın!"

Bakın, "yapmışlarsa ve aykırıysa" vurgularına dikkat. Yani eğer iddialar doğruysa, o suçları işlediyseler, yerin dibine batsınlar, evleri ateşlerde yansın, demeye getiriyor ve araya da, "bizi de onları da" demeyi ihmal etmiyor.

Yani bu söylenen suçları ve günahları işlediysen vay haline, yok eğer işlemediysen de üstüne alınma, takma kafana, demenin amiyane tabiridir bu!

Ve de yarası olan gocunsun durumu.

***

Peki bu beddualı açıklamadan sonra Başbakan ve AKP'liler günlerdir neden gocunuyorlar dersiniz? Evet, hem gocunuyor, hem de kaşınıyorlar...

Suçluluk psikolojisinin tüm semptomları ortada...

Bir suçlunun yapabileceği her gaflet apaçık okunuyor. Konuştukça kendini fena ele veriyor.

Fena halde bir panik havası hakim AKP camiasında.

Soruşturma kapsamında oğlu Bilal'in adının da geçmesi üzerine Erdoğan son açıklamasında, "..orası bir öğrenci yurdu, Bilal Erdoğan'ın oteli değil. Oradan dolaşıp bana gelmek istiyorlar" dedi ya...

Eyvallah, diyelim ki dış güçlerin maksadı gerçekten de bu. Eğer saklayacak, gizleyecek bir sırrı yoksa, yaptıklarının doğru olduğuna inanıyorsa, oğluna da, sana da ulaşmalarından bir tereddüdü olmaması gerekir öyle değil mi?

Tıpkı Sayın Erdoğan'ın dediği gibi, "Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz" E o zaman bu telaşı niye?

Madem partinin adı gibi AK ve pak, hiçbir soruşturmadan, sorgudan çekinmemesi gerekmez mi Başbakan'ın?

Bizzat kendi elleriyle oğlunu da kendini de yüce Türk adaletine sunması gerekmez mi?

"E madem bu olayda cemaatle birlikte dış güçler vardı da, önce harladığınız ABD'ye, ne oldu da sonra fısladınız" diye soruyor sokaktaki adam! AKP'ye oy verenlerin aklı karışık, "biz kime oy vermişiz de tüyü bitmemiş yetimimin 100 milyar avrosu yolsuzlukta heba olmuş?" diyor, nerede diyor, nerede konuşuyor biliyor musunuz?

Yolda, sokakta, kahvede, dolmuşta, trende, vapurda, ara sokaklarda, evde, camide, tarlada, dağda, bayırda, ovada, kırda, çadırda, kısaca hemen her yerde yolsuzluk, operasyon konuşuluyor ve herkesin kafasında şu soru var?

Recep Tayyip Erdoğan neyden çekiniyor? Soruşturmayı engellemek için çırpınmasının altında yatan asıl gerçek ne? Erdoğan Bayraktar istifa ederken ne demek istedi? Gerçekten Ali Ağaoğlu için o emirleri Başbakan mı verdi? Verdiyse neden verdi, yoksa bu emri vermesi için ona dış güçler mi baskı yaptı?

***

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Gezi Parkı Direnişi sırasında da dış güçlerin parmağı olduğunu iddia etmişti ve "Yüzde 50'yi evlerinde zor tutuyorum" demişti. O gün evlerinde zor tutulan "Yüzde 50"nin kaçta kaçı cemaate yakın acaba? Ve eğer bu olaylardan sonra evde zar zor tutulanların sayısı yüzde kaça düşmüş veya yükselmiş olabilir mi?

Bu sorular herkesin kafasını da, midesini de bulandırmış durumda...

Kafası bulunanlar ağlamak, midesi bulananlar kusmak istiyor, her ikisini yapmak isteyen benim gibiler ise tuvalete gidip tamamen rahatlamak istiyor, lakin pisiliğe bulaşmamış tuvalet bulmak çok zor(!)

Son Söz: Bu bir veda değil. Yıllardan sonra Bursa'da yerel bir gazeteden editör olarak teklif aldım. 14 yıllık işsizliğim bitiyor gibi. Gibi, diyorum zira at izinin, it izine karıştığı şu koşullarda neyin olacağı belirsizdir. Hele ki benim gibi yıllarca bertaraf edilmiş birinin bulanık sulara gazeteci olarak dönmesi hayra alamet değil! Neyse, sonuçta ekmek parası, bindim bir alamete gidiyorum gıyamete. Tekrar bu portalda ve bu köşede görüşmek umuduyla, düşünce ve eleştirilerime tahammül eden herkese ve Bursaport editörü arkadaşlarım başta Zafer Opsar ve Özcan Yazıcı'ya teşekkürler!

twitter.com/inSanatDernegi

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.