SON DAKİKA
Hava Durumu

Muharrem İnce'ye mi inanalım, Levent Gültekin'e mi?

Yazının Giriş Tarihi: 13.07.2018 07:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.07.2018 07:38

Levent Gültekin'in Medyascope.tv'de yaptığı konuşmayı dinliyorum, bir taksici ile yaşadığı ansını anlattı. Taksicinin, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tercihini Erdoğan'dan yana kullandığını, Muharrem İnce'yi kastederek, "Çakma Erdoğan'a niye oy vereyim ki?" demiş Gültekin'e.

Levent Gültekin'in bu tepkiye alaycı bir gülücük savurduğunu, anıyı anlatırken verdiği tepkiden anlayabiliyorum.

Anladığımız kadarıyla seçmen, Meral Akşener'i FETÖ'cü iftirasıyla, Temel Karamollaoğlu'nu CHP ile iş birliği yaptığı için, Muharrem İnce'yi de, (o taksi şoförünün yaptığı gibi) Erdoğan'ı taklit ettiğini düşündüğü için sevmemiş ve istemeye istemeye gidip yine Erdoğan'ı tercih etmiş.

Bakar mısınız algıya?

Sn Erdoğan, (Levent Gültekin'in tabiriyle) kötünün iyisi ve alternatifsiz olduğu için halk tarafından tercih ediliyor...

Peki bu gerçek mi yoksa, böyle bir algı mı yaratılıyor?

Böyle bir algı oluştuysa buna kim zemin hazırladı dersiniz?

Levent Gültekin babamın oğlu değil. Seçim öncesi yazdıklarını, Cumhurbaşkanı adayı olduğunda verdiği mücadelesini destekleyenlerden biri de bendim. Yazılarımı takip edenler bilir; özellikle sol cenah tarafından acımasızca eleştirilirken "Vurun kahpe Levent Gültekin'e(!)" başlıklı 8 Aralık 2016'da bir yazı kaleme almıştım.

Gerçekten de yazdıklarını samimi ve cesur buluyordum Levent'in. Açıkçası, "bu cesareti nereden, nasıl ve kimden alıyor?" diye de sormuyor değildim ama, yine de muhalif düşüncedeki vatandaşların duygularına tercüman dolduğu için fikirlerine değer verip saygıyla karşılıyordum.

24 Haziran seçimlerinden sonra da kendisini izlemeye ve dinlemeye devam ettim ama artık samimiyetini sorgulamaya başladım ve iktidarı eleştirirken kimden cesaret aldığını ve kime güvendiğini anladım.

Dedim ya, ne Levent babamın oğlu, ne de Muharrem İnce, Recep Tayyip Erdoğan hiç değil...

Ben burada bir durum değerlendirmesi ile saptama yapıyorum, samimiyetleri sorguluyorum.

Ruşen Çakır'ın sahibi olduğu, YouTube kanalı Medyascope.tv'de Levent Gültekin'in Muharrem İnce hakkında iddialarını dikkatle izledim.

Gültekin, Ankara'da edindiği kulis ve özel bilgilere göre, 24 Haziran gecesi Muharrem İnce'nin ortadan kaybolma gerekçesini, çok emin kaynaklara dayandırarak, "Muharrem bey, seçim bitiminden itibaren alkol almaya başlıyor. Saat 11.00'e kadar tahmin ediyorum biraz fazla alıyor. O saatten itibaren televizyon karşısına çıkamayacak duruma geliyor. Ve eve kapatıyorlar" şeklinde tane tane anlattı.

Bunu duyunca şok oldum. İnanmak istemedim. Levent Gültekin o kadar kendinden emin konuştu ki, inanmamak elde değil!

Eğer gerçekten bu iddia doğru ise "Muharrem İnce'nin siyasi hayatı bitti" dedim kendi kendime. "Bu saatten sonra değil bir partiye genel başkan, ülkeye Cumhurbaşkanı, mahalleye muhtar, amatör spor kulübüne başkan bile olamaz, olmamalı..."

Ve eğer bu bilgi iktidar partisinin ve elbette Sn Erdoğan'ın elinde varsa, İnce'yi lime lime edecek, insan içine çıkamaz hale getirecektir, diye düşündüm.

Peki Sn Erdoğan bu konudan haberdar değil midir sizce, eğer biliyorsa bu fırsatı kaçırır mıydı?

Hemen, İnce'nin kampanyasını yakından takip eden samimiyetine ve dürüstlüğüne inandığım CHP milletvekili bir arkadaşımı aradım ve işin aslını sordum.

"İnce o gece gerçekten konuşma yapamayacak kadar sarhoş mu oldu?"

Muharrem İnce'yi iki aylık seçim kampanyası boyunca yakinen takip ettiğini ve bir kere bile içtiğine ya da sarhoş olduğuna tanıklık etmediğini, o gece içki içmiş olmasının da mümkün olamayacağını söyledi değerli dostum.

Zaten Muharrem İnce de, Habertürk Tv'de Didem Arslan'ın sunduğu Türkiye'nin Nabzı programında bu soruya, 24 Haziran gecesi bulunduğu ortamı anlatarak yanıt verdi:

"O gece etrafımda eşim, kardeşlerim, torunlarım, vekiller, ekip arkadaşlarım. Vardı böyle bir şey olması mümkün mü? Ellerimizde telefonlar sürekli diğer seçim bölgelerinden bilgi almaya çalışıyorduk" dedi.

İtham çok ağır, Levent Gültekin eğer bu iddiasını kanıtlayamazsa, çok büyük bir vebalin altına girmiş demektir.

Çünkü bu iftiraya girer...

Bu bilgiyi her kim verdiyse Levent'e belli ki çok güvendiği biri olmalı; ya da o geceyle ilgili elinde somut (görüntü gibi) kanıtlar bulunmalı.

Fakat Levent Gültekin, olayı (bir videodan) gözleriyle görmüş gibi değil, başkasından duymuş gibi aktardı ki, işte bu samimiyetini sorgulamama neden oluyor.

Onun gibi biri çok emin olmadığı bir konuda böylesine vebal gerektiren bir olayı, "kendinden çok emin" bir üslupla anlatması ciddi bir zaafiyet ortaya çıkarıyor.

Başta anlattığı taksici anısı ve daha önce İnce'ye yönelik vurguları, önyargı gafletinin içinde olduğu izlenimi yaratıyor.

Bir daha anımsatıyorum; ne İnce ne de Gültekin babamın oğlu; kaldı ki, değil kardeşim, babam olsa bile ortada bir yanlış varsa, samimiyetsizlik sezersem, kimsenin gözünün yaşına bakmam.

Levent'in samimiyetini sorguluyorum artık. İddiasını kanıtlamak zorunda. Eğer gerçekse Muharrem İnce'nin siyasi hayatı bitmeli...

Yok eğer kanıtlayamazsa, belli ki birilerinin ve muhtemelen İnce karşıtı CHP'lilerin oyununa gelmiş...

24 Haziran gecesi sızmadıysa ki, bana da inandırıcı gelmiyor o iddia, büyük bir olasılıkla etrafında bulunan CHP'lilerin yönlendirmesi, seçimi kaybetmenin çöküntüsü ile konuşmayarak çok stratejik ve büyük bir hata yaptı Muharrem İnce.

Ne yapıp edip bir-iki kelime konuşmalıydı. Engin Altay'ı değil Yaşar Tüzün'ü dinlemeliydi...

Çünkü bu saatten sonra sarsılan imajını tekrar toparlaması kolay olmayacak.

Çünkü ona inan ve umutlanan seçmeni hala sorguluyor ve kafası çok karışık.

Çünkü İnce'nin sadece karşı tarafta değil, kendi parti örgütünde de düşmanı çok.

Diğer partilere oy veren seçmen Selahattin Demirtaş'ı ziyaret ettiği için ona kızıyor.

Kendi seçmeni ise Erdoğan'ı tebrik etmesini hazmedemiyor.

Sevsek de sevmesek de, kızsak da, çatlasak da patlasak da Erdoğan seçimi kazandı. Erdoğan bizim düşmanımız değil; gerçi kendisini eleştiren herkesi düşmanlaştırsa da, ben kimsenin düşmanı değilim... Burada Muharrem İnce ile aynı düşünüyorum. Her ne kadar İnce'nin kazanması halinde Erdoğan'ın onu tebrik etme olasılığı olmasa da rakibi kutlamak etik olarak doğru bir hareket.

Gazeteciler de ayrı bir alem; Levent Gültekin'in söyledikleri ortada; e Yılmaz Özdil, İnce'ye resmen savaş açmış durumda. Ruşen Çakır gibi sosyalistler ise seçim mitinglerinde, Cuma namazından, anasının, bacısının türbanlı olmasından, Allah'tan namazdan niyazdan da söz etmesinden gıcık kapmış görünüyor ama Türkiye halkının yüzde 70'nin muhafazakar olduğunu, Muharrem İnce'nin onların dilinden konuşabildiğini unutuyorlar!

İnce bu halka kendini dinletmeyi başardı.

Çok zorlu bir seçim kampanyasından istediğini alamayarak çıksa da geniş kitlelere ulaştı.

Amma ve lakin, CHP başta olmak üzere, kendilerine ulusalcı diyen kesimin ve sol cenahın bu tutumu olduğu sürece değil Muharrem İnce, Mustafa Kemal Atatürk dirilip gelse hiçbir şey değişmeyecek!

Evet, sağcısına, solcusuna, muhafazakarına, milliyetçisine; İnce bu güruha çok kalın geldi(!) anlaşıldı...

NOT: Yazıya son noktayı koymuştum ki, Twitter'da Levent Gültekin'in şu paylaşımını gördüm, "başka söze gerek yok!" diyor ve aynen aktarıyorum:

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.