SON DAKİKA
Hava Durumu

Bu iş bir vaizin işi olabilir mi?

Yazının Giriş Tarihi: 21.07.2016 01:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.07.2016 01:01

-Vaiz?

-Evet, vaiz, Muhammed Fethullah Gülen... 27 Nisan 1941 yılında Erzurum'un Pasinler ilçesi Korucuk köyünde doğmuş. tr.wikipedia.org'ta yer alan bilgilere göre daha 4 yaşındayken Kur'an öğrenmeye başlamış. İlkokulu dışarıdan tamamlamış, ortaokul mezunu olduğu iddia edilen, gençlik yıllarında komünizim ile mücadele eden derneklerde yöneticilik yapmış, hiç evlenmemiş, ürkütücü derecede karanlık gözlü, sözde bir din görevlisi, vaiz, imam...

Bir vaiz, nasıl olur da uluslararası bir örgüt kurup, bir ülkenin ve insanlarının kaderiyle oynayabilecek düzeye gelebilir?

Bunu tek başına yapabilir mi?

Yapabilir diyelim; peki neden?

Ne için?

Nasıl olur da, 40-50 yıllık planlar kurabilir ilkokul ya da ortaokul mezunu bir din görevlisi?

Yapabilir de, bu plan bir ülkeyi topyekûn ele geçirebilecek şekilde planlanıp tasarlanabilir mi?

Gencecik beyinleri, daha ilkokul ya da ortaokul çağlarında, ekonomik ve dini zaaflarından, fakirliklerinden yararlanıp onları ele geçirip kontrolü altına alacak, beyinlerini yıkayacak, ruhlarını zehirleyerek devletin en kritik noktalarına girmeleri için akla hayale gelmeyen hileler, üçkâğıtlarla yükselmelerini sağlayacak ve sonuçta ülkeyi kargaşaya sürüklemeleri için, onları yıllarca sinsi bir şekilde gizlenmelerini öğretecek ve zamanı gelince de uyandırıp kaosu başlatacak...

Ve bu karanlık idealleri için, gözlerini kırpmadan masum, silahsız halka kurşun sıkacak, bomba yağdıracak, en azılı terör örgütünden farksız davranıp insanlık onurunu ayaklar altına alırcasına kan akıtacak...

Niye?

Bir vaiz, imam ya da bir asker bunu neden yapmak ister? Karşında düşman varsa evet de, ya kendi halkına? Bu insanlar nasıl bir hipnozun altında ki...

Koca koca, yaşlı başlı generaller, paşalar vatanına değil de bir vaize biat ediyorlarsa, bu iş bir vaizin işi olabilir mi gerçekten?

İşte ben bunu anlayamıyor, merak ediyor ve soruyorum; nasıl bir egodur bu, nasıl bir ruh hali?

Değil bir ülkeyi, dünyayı versek ve desek ki, "al, yerkürenin tamamı senin, istediğini yap" desek, mutlu olacak mı?

15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan akşam ve gecesinde olanlar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık, en trajik en kabus dolu saatlerini yaşattılar ülkeye.

Yıllardır iddia edilen, bununla ilgili savcıların soruşturmalar, davalar açtığı, devletin ilgili makamlarına raporların sunulduğu, birçok gazeteci ve yazarın sayısızca makaleler, kitaplar kaleme alıp, haykırdığı, uyarmasına rağmen, sadece lafta kalan, "cemaat, orduya, yargıya ve emniyete sızdı" sözlerinin gerçekliği işte o kanlı ve karanlık cumayı cumartesiye bağlayan gece ortaya çıktı!

Bu gerçek beni hiç şaşırtmadı, çünkü cemaat ve dolayısıyla Fethullah Gülen denen ve aslında bir kukla olduğunu düşündüğüm, arkasında farklı bir yapılanmanın bulunduğunu tahmin ettiğim vaizin gerçek yüzü ve niyeti kanıtlanmış oldu.

Acım çok büyük, yüreğim çok derin yanıyor. Çünkü bunları defalarca uyarmış, söylemiş ve yazmıştık.

Şu noktadan sonra tekrar da olsa şunu sormak gerek: Neden önlem alınmadı, neden sızmalara göz yumuldu?

Gülen Cemaati'nin bu düzeye gelmesine kimler yardım ve yataklık etti?

Cemaate, "Ne istediniz de vermedik?" diyen liderin, bugün ülkenin düştüğü bu durumdan hiç mi, suçu, günahı yok?

Ülkeyi 14 yıldır yöneten siyasi partinin ve liderinin bunun hesabını vermesi gerekmiyor mu?

Ortada ciddi bir zaaf var; ülkenin geldiği noktada kimsenin kimseye güveni kalmadı. Ordunun, emniyet teşkilatının, yargının neredeyse tamamı çöktü, Türkiye Cumhuriyeti bitme aşamasında...

Tüm bu olanlara rağmen ayakta kalan tek insan Recep Tayyip Erdoğan...

Cuma gecesi televizyonlara cepten 4,5G aracılığı ile yaptığı açıklama ve halkı sokağa çıkma çağrısında ve ardından basın toplantısındaki rahatlığı, damadının sırıtan, gevşek tavırlarına hala anlam verebilmiş değilim!

Erdoğan artık sadece bir Cumhurbaşkanı ya da siyasi bir partinin doğal lideri değil, ülkenin tek tanrısı gibidir...

Tek bir sözüyle tüm seçmenlerini yollara dökmeyi başardı ve beş gecedir, yandaşları meydanlarda, sözüm ona demokrasiye sahip çıkıyorlar da, sadece kendilerinden olanlara hayat hakkı tanıyorlar.

Evet, yaşanan bu trajik olayı protesto etme hakları var, hepimizin var... Lakin 200 kusur cenaze ortada varken... Yüreği kan ağlayan analar, babalar var, mazlumların kanı yerde, yas tutmak gerekirken, havai fişeklerle, kornalarla, "Ya Allah Bismlillah Allahu Ekber" nidalarıyla şov yapmak, meydanlarda toplanan kalabalıklara belediye başkanlarının ve vekillerin kendi partilerinin propagandasını yapması hangi vicdana, hangi izana sığar?

Ordu içine sızmış cemaat güdümlü bir darbe girşiminin açtığı yara çok derin, sarılır mı yara, yoksa kangren mi olur, kısa zamanda göreceğimizi düşünüyorum.

Ancak bir gerçek var ki, geleceğimiz kan karanlık...

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurup bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti ağır yaralı...

Hepimiz bu emanete hıyanet ettik, sadece onlar değil, sen, ben, hepimiz...

Bu iş, Erzurumlu bir vaizin işi olabilecek kadar basit ve küçük bir hareket olmadığı ortada. Belli ki, Atatürk'ün emperyalistlerle savaşarak kurucu önderlik ettiği bu ülkeden birileri intikamını almak için, içimizdeki kanı bozuklarla iş birliği içindeymiş...

Ve belli ki, bunun için kullanılan en güçlü ve hastalıklı argüman din imiş.

Allah sonumuzu hayretsin!

@SuatOktySnck

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.