SON DAKİKA
Hava Durumu

Babasız evlatlar, evlatsız babalara dair

Yazının Giriş Tarihi: 16.06.2019 07:26
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.06.2019 07:26

Geldi çattı yine bir Babalar Günü daha.

Bu arada anımsatmak isterim ben bir babayım.

Allah bağışlasın 3 tane aslan gibi evladım var ve onlarla birlikte "Sen Ne Dersin" Youtube kanalını birlikte yürütüyoruz.

Yani, tam bir "babalar ve oğulları" işletmesi gibiyiz, Allah nazardan saklasın.

Anneler Günü gibi tantanalı kutlanmasa da, Babalar Günü tüm dünyada olduğu gibi yurdumuzda da kutlanıyor.

Can Yücel bir şiirinde "ben en çok babamı sevdim" der ya... Bense annemle babam arasında ayırım yapamayanlardanım.

Hem ana hem de baba, ikisi de kıymetli ve kutsaldır benim için.

O nedenle "Ana gibi yar, baba gibi diyar bulunmaz" atasözünü severim,

Kimi seversen sev, hiçbir kadın seni anan gibi sevmez, sevemez...

Nereye gidersen git, baba gibi bilge, baba gibi içten, baba gibi hasret gideren, baba gibi güvenli diyar bulamaz insan...

Babalar Günü'nün de, özellikle sosyal medyanın bu kadar içimize işleyip ruhumuzu dejenere ettiği bir çağda, tüketim çılgınlığının elinde ne hale geldiğini ve içinin boşaltıldığını görüyor ve üzülüyorum.

Ama yapacak bir şey yok. Zira 50'sini devirmiş bizim jenerasyonun gençliklerinde bazı değerlerin daha saf ve temiz olduğunu, anımsamak için özel günlere ihtiyaç duyulmadığını unutmamak gerek.

Evet; Babalar Günü bugün! Peki hangisi daha acı, babasını yitiren evlatlar için mi trajik, yoksa evladını yitiren, "evlat acısı" yaşayan bir babanın acısı mı daha derin?

Böyle soru mu olur demeyin...

Bir süredir her Babalar Günü'nde aklıma Soma'da, Ermenek'te, eve ekmek götürmek için madene inip de çıkamayan babalar ve evlatlarını anımsarım...

Soma'da babasının maden kazasında kaybeden minik yüreklerin acısı...

Ermenek'te maden ocağının su dolması nedeniyle içerde kalan oğlu için "Oğlum yüzme bilmezdi" diyen Ayşe nine ve kara lastikli ayakkabılarla çömeldiği yerde kalakalan Recep babayı nasıl unuturum!

Ve son Çorlu'daki tren kazasında evlatlarını yitiren analar ve babalar var aklımda şimdi...

Acılara acı ekleniyor bu coğrafyada...

Şehit ana ve babalarını saymıyorum bile.. Zira onların acısı nasır bağladı ama Çorlu'da yaşanan tren kazasında olanlar o kadar taze ki ve onların maruz kaldığı muameleyi hangi baba, hangi ana yüreği hak ediyor, bu coğrafyanın insanı olmak suçmuş gibi...

Yapılan her kabahat, yapanın yanına kâr kalıyor ne yazık ki.

Çorlu'da trajediyi yaşayan aileler Anayasa Mahkemesi önünde ortak bir toplantı düzenleyip bildiri okumak istiyorlar ve polis buna müdahale ediyor.

Sorarım ne için?

Neyden korkuyorsunuz?

Cumartesi Anneleri'nden korkuyorlar, babalardan korkuyorlar, gençlerden korkuyorlar...

Bir devlet kendi halkından vatandaşından korkar mı?

O acılı babalar analar meramını anlatsa, iki laf edip bildirilerini okusa ne olur, söyler misiniz, devlet ya da kamu ya da toplum ne zarar görür? Bu devlet ne zaman mazlumun yanında olacak, ne zaman mazluma derman olacak?

Evet, bugün bir Babalar Günü daha ve babalar yaralı, babalar acılı, bu ülkede yaşamak çok sancılı...

Mutlu azınlık çok daha mutlu, mutsuz çoğunluk çok daha mutsuz ve bu ülkeyi 17 yıldır, adında adalet olan siyasi parti yönetiyor...

Ve geniş bir toplum kesimi bunları hala destekliyor...

Ve bu partinin ülkeye başbakanlık yaptırdığı, şimdilerde belediye başkanı olmaya çalıştığı Binali Yıldırım da bir baba ve onun karşısında mücadele eden genç adam Ekrem İmamoğlu da baba! Deneyimli Gazeteci Mehmet Y. Yılmaz, T24 internet sitesindeki son yazısında Binali Yıldırım'a neden oy vermeyeceğini "Binali Bey, sırrını ver, oyumu al!" başlıklı yazısında anlatmış ve bazı, sorması basit ama yanıt vermesi zor sorular yöneltmiş.

"Binali Bey'e kızgınlığımın nedeni bencil bir kişi olması" diye yazmış Yılmaz ve şöyle devam etmiş, anlatmaya; 

Binali bey, Çok önemli bir bilgiye sahip ama bunu büyük bir kıskançlıkla kendisine saklıyor, sadece çocukları ile paylaşıyor.

Çalışkan ve zeki çocuklara Türkiye Cumhuriyeti'nin sunduğu kaliteli bedava eğitim olanaklarından yararlandı. Ülkenin en iyi üniversitelerinden birinde okudu, gemi mühendisi oldu.

Okulunu bitirince master da yaptı ve yine diğer çalışkan ve zeki Türk çocukları gibi devlet hizmetine girdi, memur oldu.

O günden sonra milletvekili seçilene kadar hep kamuda çalıştı. Bir belediye yatırımı olan İDO'da genel müdürlük de yaptı. Sonra da milletvekili oldu, bakan oldu, başbakan oldu.

Yani neresinden baksanız sermaye biriktirecek bir işte çalışmadı.

Ancak herkesten farklı olarak bildiği bir şey vardı ki onu çocuklarına öğretti.

Çocukların bugün 17 şirketi 28 gemisi, iki adet de süper yatı var.

Binali Bey işte bu işin sırrını kendisine sakladığı için oyumu alamayacak.

Şu açık oturumda bu sırrı bir anlatsa, hem oyumu vereceğim, hem ikna edeceğim arkadaşlarımın oyunu kendisine verdireceğim.

Binali Bey, bu işin sırrı nedir? Benim 28 gemide gözüm yok vallahi, bir "bonzai tekne" alabileceğim kadar sır verseniz işimi görür. Bu işler kurulurken hangi duaları ettiniz? Başkasının indirdiği hatimleri de bu dualara eklemek gerekiyor mu? Kestiğiniz kurban sayısı kaçtır, kurbanları nerede kesmemizi önerirsiniz? Küçük tasarruflarınızı gemi alabilecek hale getirirken hangi faizsiz bankacılık işlemlerini yaptınız?

Mehmet Yılmaz'ın yazısı böyle. Yazının tamamının linkini yazının altında paylaşacağım, merak eden devamını oradan okuyabilir.

İşte bu Binali Yıldırım şimdi İstanbul'a belediye başkanı olmak istiyor ve seçmenine diyor ki, "beni seçin"

Tüm bunlara rağmen İstanbullular Binali beyi belediye başkanı yapar mı?

Ne diyor Che Gevera, "Özgürlüğün büyük düşmanı halinden memnun köleleridir"

Che yakın tarihte yaşamış, oysa 971 yıl önce doğmuş ve yaşamı boyunca yaptıklarıyla günümüze ışık tutmuş olan Ömer Hayyam ne diyor, "Celladına âşık olmuşsa bir millet, İster ezan, ister çan dinlet, İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet. Müstahaktır ona her türlü zillet"

10 asır önce yaşanan sorunlar bugün hala devam ediyorsa yarınlara dair ister istemez karamsar oluyor insan!

Elbette bu bir kader değil...

Peki, kader değilse nedir bu Ortadoğu ve Mezopotamya'nın talihsizliği?

Bunu anlamak için size Agora filmini tavsiye ediyorum. Çünkü bu filmde Ortadoğu'nun sorunlarının kaynağı da işleniyor. İzlemeyeniniz varsa, mutlaka ama mutlaka izlesin...

Ve günün mana ve ehemmiyetine uygun şiir Can Yücel'dan geliyor, ne diyordu Can baba, babası için?

Ben hayatta en çok babamı sevdim

Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk

Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek

Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim

Bilmezdi ki oturduğumuz semti

Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi

Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi

Atlastan bakardım nereye gitti

Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,

Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a

Bi helallaşmak ister elbet, diğ'mi oğluyla!

Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,

Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin

Koştururken ardından o uçmaktaki devin,

Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için

Açıldı nefesim, fikrim, canevim

Hayatta ben en çok babamı sevdim.

---

Babalar, babalar gününüz kutlu olsun!

"SİYAH ŞAPKALI ADAM" videosunu izlemek için TIKLAYIN!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.