SON DAKİKA
Hava Durumu

Araştıran ve karıştıran gazeteciler cumhuriyeti!

Yazının Giriş Tarihi: 02.12.2013 08:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.12.2013 08:56

Araştırmacı ve karıştırmacı gazetecilikteki son örnek Mehmet Baransu...

Daha önce bu unvan Uğur Dündar'ındı...

Yaşlandı, haklı olarak da AKP iktidarı ile papaz olanlar kontenjanından, muhalif kanatta ahkâm kesmeye başladı. Dündar sosyal medyayı kullanma becerisinden yoksun olunca da meydan bizim gibi gençlere kaldı(!)

İşte bu genç kalemlerden Baransu durdu durdu, öyle bir anda haberini patlattı ki, ortalığı karıştırdı, karıştırmakla kalmadı, tozu dumana kattı...

O nedenle Mehmet kardeşime de "araştırmacı ve karıştırmacı gazeteci" demeye karar verdim.

2004 yılında alınan MGK kararlarında başta, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve dava arkadaşlarının bu kararların altına imza attığının ortaya çıkması en çok iktidarı zor durumda bıraktı.

Amma ve lakin hem ortalık karıştı, hem de benim gibilerin aklı.

Ortada garip bir durum var.

Şimdi, MGK irtica endişesiyle başta cemaatin önünü kesmek için bir dizi kararlar almış ya, iktidar da o kararlara imza atıp uygulamaya koymuş, diyorlar ya...

Peki, o kararlar uygulandıysa, geldiğimiz bu durum nedir aga?

O kararlara, o uygulamalara rağmen, nasıl oluyor da cemaat, başta emniyet teşkilatı olmak üzere bilimum kamu, kurum ve kuruluşun içine bu kadar aleni sızıp, bugün iktidarın dahi başına bela olduğu iddia edilebiliyor?

Peki madem MGK kararlarını hazırlayan askerler "Ergenekoncu" diye içeri atıldı, altına imza koyanlar ne olacak?

Yani Başbakan RT Erdoğan, dönemin Dışişleri Bakanı, bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Abdüllatif Şener, Vecdi Gönül ve Abdülkadir Aksu'dan söz ediyorum...

O belgenin en üstünde imzası bulunanlardan biri de dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer.

Peki niye onlara laf eden kimse yok?

Bunlar iddia olmaktan çıkmış somut belgelerle ortaya dökülmüş ve dökülmeye devam edecek gibi görünüyor!

AKP, iktidarına ortak çıkan, gücünü paylaşmak istemediği cemaat fenomeni ile durduk yerde neden savaşa girsin?

Belli ki, ortada ciddi bir "ülkeyi paylaşamama" durumu söz konusu!

***

Vay be, nasıl bir coğrafyada yaşıyoruz böyle...

Askerler paylaşamaz, siyasiler paylaşamaz, cemaat ve tarikatlar paylaşamaz, şeriat isteyenler paylaşamaz, terör örgütü (Pekaka) paylaşamaz, dış güçler paylaşamaz,

Ülkenin geldiği duruma bakar mısınız, paylaşalım derken bölünüp lime lime olacaz da kimse farkına değil! :(

Her gün ayrı bir gündem. Kaoslardan kaos beğenin!

Yaza girerken Gezi Parkı olayları, kışa girerken de cemaat ile çatışma...

Her şey ama her şey birden bire başlamadı elbet, ne olduysa Başbakan Erdoğan'ın Mayıs ayındaki ABD gezisinden sonra oldu.

ABD'de ne olduysa, ne yaşandıysa, bugün ortaya çıkan kaosun kaynağının orası olduğunu düşünüyorum.

Artık git gide birilerinin o sanal düğmeye bastığına inanmaya başlayacam gerçekten de. Özellikle de Mehmet Baransu'nun, 'bavulunda tuttuğunu' itiraf ettiği özel belgeleri neden aylarca gizlediğini ve ortaya çıkarmak için bugüne kadar neden beklediğini çok merak ediyorum.

Kendisi her ne kadar, (G.Saray taraftarlığı hariç) cemaat başta olmak üzere hiçbir örgüt, organ ya da fraksiyona yakın olmadığını röportajlarında söylemiş olsa da, birden sıkı bir cemaat savunucusu haline bürünmesi bana ilginç geliyor.

Bazen benzer bir tutumu Ahmet Hakan da seziyorum. Ancak Hakan, cemaat dahil her kesime cesurca eleştiriler getirerek daha objektif bir duruş sergiliyor. Baransu ise başta hoca efendisi olmak üzere cemaate asla toz kondurmuyor ve çok başarılı(!) bir 'gönüllü avukat'lık örneği ortaya koyuyor.

***

Tüm bu olanlardan sonra Başbakan Erdoğan yurdun dört bir sathında yaptığ açıklamalarla, tıpkı Gezi Parkı olayları sırasındaki gibi yanan ateşe benzin dökmeye devam ediyor. Hoca efendi de Pensilvania dolaylarından kuvvetli ve mübarek nefesiyle ateşe üflemekten geri kalmıyor. Lakin bu üfleme ateşi söndürmek için mi, yoksa körüklemek için mi yapılıyor, anlaşılabilmiş değil!

***

Aklıma gelmişken bir de şu Kamer Genç olayı hakkında bir iki satır karalamak istiyorum ki, konu içim de ukde kalmasın!

Bir kere Kamer Genç, patavatsızlığı belgeli bir parlamenter...

Ancak, Başbakan Erdooğan'ın değerli eşi Emine hanıma söylediklerini duydum da, bir hakaret, bir küfür algılayamadım.

Bu kadar yaygara, gürültü kopunca, "Kamer ağabeyimiz yine ne yaptı, acaba hakikaten sarhoştu da küfürler mi yağdırdı, diye düşünürken, meğerse först leydimiz Emine hanıma kaba şekilde "Sen hangi sıfatla burada konuşma yapıyorsun?" diye seslenmiş.

Şimdi bu küfür mü?

Bu küfürse eğer, AKP Milletvekili Zeyid Aslan'ın Kamer Genç'in anası hakkında dedikleri, uyurken fotoğrafını çeken bayan gazetecilerin bacak aralarına söyledikleri ne ola ki?

Geçin Zayid Aslan'ı...

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, yabancı değil kendi vatandaşı olan köylüsüne "ananı da al git", sanatçısına "ulan hepiniz oradaydınız", gazetecisine: "bunlar köpekleriyle yatar, köpekleriyle kalkarlar", "sizi tasmalarınızdan kurtardık", vatandaşına: "artistlik yapma" gibi bir takım ifadelerine ne demeli?

Yani bunları Başbakan ve AKP'li vekiller söyleyince hakaret olmuyor da, Cehapeli bir vekil ve bir de Kamer Genç söyleyince ve başbakanın eşine "sen" deyince hakaret oluyor, öyle mi?

***

Neyse...

Havalar da soğudu, kış geldi, önümüzde çok acımasız, sert ve göz yaşartıcı bir mevsim var, demedi demeyin. Kışlıklarınızı bavullarınızdan çıkarın(!), aşınızı olun, nezle, grip, hatta zatürre bir şey değil de özellikle aklınızı, vicdanınızı üşütmeyin, zira en çok onlara ihtiyaç duyacağımız günler ve geceler kapıda, ona göre!

Allah yardımcımız olsun...

https://twitter.com/Suatsh

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.