SON DAKİKA
Hava Durumu

Termik santrale karşıyım, DOSAB'ta ve her yerde

Yazının Giriş Tarihi: 19.08.2014 00:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.08.2014 00:07

Yapılan açıklamada ÇED sürecinde "halkın katılım toplantısı yapılmaması, bunun yerine istek, öneri ve görüşlerin doğrudan Valilik, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Bakanlığa iletilebileceği" belirtiliyor.

Bu açıklamanın ardından Bursa kamuoyu konuyu tartışmaya başladı. Siyasi partiler, dernek ve STK'lar, medya ve özellikle de Demirtaş'a yakın mahallelerde yaşayan halk, "Buhar ve Enerji Üretim Tesisi" olarak adlandırılan ama aslında "Termik Santral" olan projeye karşı çıkıyorlar. 49 MW gücünde planlanan tesis kömür yakacak ve Demirtaş Organize Sanayi Bölgesinde yer alan fabrikalar için buhar üretecek. Kömürün de ağırlıkla Dursunbey'den geleceği ve yılda 500 bin ton kömür yakılacağı ifade ediliyor.

DOSAB yetkilileri bu tesis ile üyelerine daha ucuz sıcak su ve buhar vereceklerini, maliyetlerin düşeceğini belirtiyorlar. Evet, kapitalizmin tek ölçütü "kar" ve bunu sağlamanın yolu da maliyet düşürmek, ne pahasına olursa olsun!

Peki Bursa halkı neden bu tesise karşı çıkıyor? Çünkü termik santraller hem küresel ısınmaya neden olan sera gazlarını(karbon dioksit) hem de hava kirliliğine neden olan gaz ve parçacıkları havaya salarak, ayrıca kül dağlarına ve asit yağmurlarına neden olarak insan sağlığına ve doğaya zarar vermektedir. Termik santralin çevreye verdiği zararlar yanında, bu santralde kullanılan kömürü üreten madende çalışan işçilerin yaşadığı kazalar, solunum hastalıkları, maden bölgesinde tarımın olumsuz etkilenmesi gibi yan etkileri de var.

DOSAB özeline geldiğimizde ise santralin yapılacağı bölgeye komşu mahallelerde onbinlerce insan yaşamakta ve bölgede tarım yapılmaktadır. Özellikle bu bölgede yaşayanların tesisten ciddi biçimde etkilenecekleri açıktır. DOSAB yetkililerinin "santralin çevreci olduğu" açıklamasını duyunca aklımıza "ben çevrecinin daniskasıyım" diyen Sayın Erdoğan geldi. DOSAB yetkilileri kusura bakmasınlar ama söze değil yapılan işe bakmak gerek. Santralde kömürün yakılması sonrası ortaya çıkacak külün nasıl ve nerede depolanacağı belirsizdir, bu durum büyük risk yaratmaktadır. Ayrıca soğutma için gerekli olan günlük 10.000 ton civarında su nereden sağlanacak? Sularımızın giderek tükendiği bu dönmede yer altı sularının yok edilmesi kabul edilemez.

Ülkemizde şu anda kömürle çalışan 22 adet termik santral bulunmakta ve 7 termik santral de yapım aşamasındadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 2010-2014 stratejik planında, AKP'nin 2023 vizyonuna uygun olarak kömür ön plana çıkarılmaktadır. Bazıları lisans bazıları da ÇED aşamasında olan 80 yeni termik santral yapımı planlanmış durumdadır. Mevcut termik santral kurulu gücü 13 bin MW iken, kurulmak istenen yeni termik santrallerin kurulu gücü 65 bin MW dolayındadır ki, bu rakam akıl almaz biçimde yüksektir.

Hayali enerji talep tahminleri ile ve enerji bağımsızlığı, kalkınma söylemleri ile Türkiye bir kömür tuzağına sürüklenmektedir. Türkiye'nin daha çok enerji üretimine değil, ürettiği enerjiyi daha akıllı kullanmaya ihtiyacı vardır. Kömürü bir enerji kaynağı olarak kullanmaktan vazgeçmeli, mevcut santralleri bir plan dahilinde kapatırken yeni hiçbir termik santrale izin verilmemelidir. Ülkemiz temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları olan rüzgar, güneş ve jeotermal açısından zengindir ve bu kaynaklar ihtiyacımız için yeterlidir.

DOSAB da yapılmak istenen termik santrale kuşkusuz ki karşıyım, ama sadece ona değil, Kozağaçlı'da ve diğer yerlerde yapılmak istenen termik santrallere de karşıyım. Türkiye'de kömürlü termik santrallerin neden olduğu hava kirliliği her yıl 7.900 kişinin ölümüne neden olmaktadır. Kömür, iklim değişikliğinin en büyük nedeni olan sera gazları arasında başta gelen karbon dioksitin de en önemli kaynağıdır. Sera gazı salımını 1990-2012 arasında yüzde 133 arttıran Türkiye, bu artışı büyük ölçüde kömür ve diğer fosil yakıt kullanımına borçludur.

DOSAB termik santraline karşı çıkarken "yerinden yönetim" in önemini de vurgulamak gerek. Bursa'da yapılmak istenen bir santrale ya da başka bir tesise Ankara'dan karar veren "merkezi yönetimi" değil, Bursa'da ne yapılacağına Bursa'da yaşayanların karar vermesini öngören "yerinden yönetim" ya da "yerel özerklik" savunmak, tam da bu tür olaylarda ihtiyacımız olandır.

twitter.com/aserdaresen


 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.