SON DAKİKA
Hava Durumu

Muhalefet, ama nasıl?

Yazının Giriş Tarihi: 03.09.2013 11:28
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.09.2013 11:28

Muhalefet etmek ise ülkemizde iktidarın yaptıklarına karşı çıkmak olarak anlaşılmakta ve genel olarak böyle uygulanmaktadır. Muhalif olmak, karşı olmak demektir. Ekşi Sözlük'te yer alan muhalif tanımlarından birkaçı bence olması gereken muhalefet anlayışını çok güzel açıklıyor; "muhalefet ezber bozmaktır, iktidarın oluşturduğu kabullere karşı durmaktır", "kendisini iktidarın dışında tanımlayan ve iktidarla mücadelesini kendi siyasi gündemini uygulama amaçlı, sürdüren grup".

Gelelim ülkemizdeki muhalefet anlayışına. 11 yıldır AKP tarafından yönetilen Türkiye, muhalefet olmaması nedeniyle bir süre daha aynı parti tarafından yönetilecek gibi görünüyor. Halk, iktidarı değiştirmek istediğinde karşısında güvenilir, ne istediğini bilen ve söyleyen bir alternatif arar. Ne yazık ki ülkemizde bu henüz yok, ya da var ama kendini anlatamıyor, sesini duyuramıyor.

Türkiye'de muhalefet dendiğinde akla öncelikle CHP, daha sonra da MHP geliyor. CHP'yi anlatmaya gerek yok, herkes biliyor. Karşı çıkmanın, eleştirmenin dışında kendi projesini anlatmak, sorunlara ilişkin önerilerini açıkça ortaya koymak gibi bir derdi pek yok. Öte yandan tutarlı, güvenilir bir siyaset izlemediği için iktidar seçeneği olamıyor. "Değişim", "yeni CHP" söylemlerine karşın devletin partisi olmaktan vazgeçerek, halkın partisi olabilmiş değil, belki buna niyeti de yok . MHP'nin ise salt milliyetçilik söylemi ve kullanım süresi çoktan dolnuş politikalar ile yapabileceği fazla bir şey olduğunu söylemek olanaksız.

BDP'ye gelince, aslında CHP ve MHP'ye göre daha tutarlı ve etkili bir çizgi izlediklerini söylemek yanlış olmaz. Ancak onlar da "Kürt partisi" kimliğinden sıyrılıp, "Türkiye partisi" haline gelebilmiş değiller. BDP'nin de içinde yer aldığı HDP belki bunu başarabilir, izleyip, göreceğiz. Sol, sosyalist kulvarda yer alan onlarca parti ve grup ise ne yazık ki henüz "arkadaş grubu" olmaktan kurtularak iddialı bir muhalefet partisi konumuna ulaşabilmiş değiller.

Muhalefet söz konusu olunca akla ilk gelenlerden biri de "muhalif basın" oluyor. Basın üzerindeki çeşitlik kısıtlamalara karşın, görevini elinden geldiğince yapmaya çalışan basın organları yok değil. Basın desteği olmadan muhalefet işlevinin yeterince yerine getirilmesinin neredeyse olanaksız olduğunu düşündüğümüzde, basının önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Ancak ne yazık ki ülkemizde bugün "muhalif basın" adına rol alanların bir bölümü muhalefet etmeyi iktidara hakaret etmek, küfür etmek, onları aşağılamak olarak algılıyor. Sözcü gazetesi ve Emin Çölaşan, Bekir Çoşkun, Yılmaz Özdil gibi yazarlar AKP'ye ne kadar hakaret ederlerse, o kadar iyi muhalefet yaptıklarını düşünüyorlar. Ya da vatandaşın bunu istediğini düşünerek hareket ediyorlar. Lümpen bir tarzla AKP karşıtı yurttaşların "yüreğini soğutuyorlar" ve bunun adı muhalefet oluyor. Ne yazık ki bu anlayış yüzbinlerce satıyor. Bu durumda hala "AKP neden her seçimde kazanıyor?" diye sormanın anlamı var mı?

Muhalefet, iktidarın kabullerine karşı, kendi kabullerini topluma sunmaktır. Buna yaparken de kimseye hakaret etmeden, kimseyi ötekileştirmeden, her kesime ve görüşe saygı duyarak hareket etmektir. Ulusalcı siyasetçi ve basın organlarının yaptığı sözde muhalefet, aslında iktidara ilaç olmaktadır. Bunların her sözü, iktidar cephesindeki safların sıklaşmasına yol açmakta, ortada duran yurttaşların da iktidara yaklaşmalarına yardımcı olmaktadır.

AKP'ye karşı geliştirilecek muhalefet, eski statükocu rejime yaslanmayan, bir yandan eleştirirken, diğer yandan da uygulanabilir seçenekler sunan demokratik, eşitlikçi, ekolojist ve özgürlükçü bir değişimi dile getiren anlayışta olmalıdır. Kuşkusuz ki eleştirler, kimseyi aşağılamadan, ötekileştirmeden yapılmalıdır.

Eşit, adil, özgür ve yeşil bir dünya/Türkiye için bu muhalefet tarzına ihtiyacımız var.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.