SON DAKİKA
Hava Durumu

Kim çözer?

Yazının Giriş Tarihi: 18.06.2016 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.06.2016 00:03

Bana göre "terör" Kürt sorununun bir sonucu ve sorun çözülmeden PKK bitmez. Aslında demokratikleşme ve ekonomik sorunların çözümü de Kürt sorununa bağlı. Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü birlikte gerçekleşecek ve bunu ekonomik, sosyal gelişmeler izleyecek diye düşünüyorum.

Kürt halkının varlığının, haklarının inkarına dayalı olan bu sorun hep vardı ama 1980 sonrası PKK sürece dahil olup çatışmalar ve ölümler yaygınlaşınca sorunun varlığı daha görünür hale geldi. Son otuz beş yılda yaşanan çatışma ve saldırılarda elli bine yakın insan yaşamını yitirdi. Otuz binden fazla militanı ölen PKK, pek çok kez yok edilmesine karşın yeniden canlandı.

Gelmiş geçmiş tüm iktidarlar Kürt halkını ve haklarını yok sayarak konuyu "terör" sorunu olarak gördüler ve silahla, PKK ile savaşarak çözeceklerini düşündüler. Sorun çözülmediği, hatta yok sayıldığı için PKK bitmedi, bitti denildiği dönemin ardından daha güçlü olarak tekrar geri döndü.

2013 yılında AKP iktidarı Erdoğan liderliğinde ezber bozan bir adım attı. Kürt halkı vardır, Kürt sorunu vardır ve bu sorunu biz demokratik yoldan çözeceğiz diyerek çözüm sürecini başlattı. AKP ve Erdoğan hakkında var olan kuşkulara karşın, barış umudu ile bu sürece destek verildi. Yaklaşık 2,5 yıl boyunca ölümler büyük ölçüde durdu, çatışmalar sona erdi. Ancak öyle anlaşılıyor ki hem AKP hem de PKK karşı tarafa güvenmediği için bu süreçte kendi tahkimatını da yapmış.

7 Haziran Seçimlerine barış ortamında gidildi ve "seni başkan yaptırmayacağız" sloganı ile seçimlere giren HDP önemli bir başarı sağladı, 80 milletvekili kazandı. Bu sonuç Erdoğan'ın başkanlık hayalini bitirdiği gibi, AKP'nin tek başına iktidarına da son verdi. Bunun ardından "bana yaramayan barış kimseye yaramasın" diyen AKP ve Erdoğan masayı devirdi, barış süreci bitti.

20 Temmuz 2015 Suruç katliamıyla başlayan yeni süreç en acı dönemlerimizden biri oldu. Bugüne kadar sekiz canlı bomba saldırısı ve Sur, Cizre, Nusaybin, Yüksekova gibi yerlerde yaşanan çatışmalar, katliamlar sonucu binden fazla insan yaşamını yitirirken, kentler yakıldı, yıkıldı. Ancak yıkılan sadece kentler olmadı, başta Kürt halkı olmak üzere halkların barış ve bir arada yaşam umudu da büyük yara aldı.

Bugün artık AKP'nin bu sorunu çözeceğine ilişkin bir beklenti kalmadı. Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın "sonuna kadar gideceğiz, son terörist ölene kadar savaş" çığlıkları çözüm umutlarını yok etti. Genelkurmay Başkanı da yaptığı açıklamada "yenemeyeceğimiz, alt edemeyeceğimiz terörist yok" diyerek olaya salt "terör" sorunu olarak bakıldığını ortaya koyuyor. 17-25 Aralık ardından AKP'nin Ergenekon-MHP-TSK koalisyonu ile birlikte hareket etmesi çözüm sürecinin bitişinin işaretiydi.

MHP'yi çözüm konusunda dikkate almaya bile değmez, çözüm ve barış sözcüklerini duymaya bile tahammülleri olmadığı biliniyor. CHP ise en büyük soru işareti! Bir yandan "Kürt sorununu ancak biz çözeriz" derken, diğer yandan çözüm aracı olan müzakerelere, görüşmelere karşı çıkıyor. AKP'yi çözüm sürecini sona erdirdiği için suçlayacağı yerde, "neden görüştünüz" diyerek itiraz ediyor. Bir sorun, sorunu yaratan kişilerle konuşarak, müzakere edilerek çözülür, dünyada bunun başka bir örneği yok! CHP'nin müzakere etmeden Kürt sorununu nasıl çözeceği muamma!

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun HDP'li vekilleri Meclis'ten atmayı amaçlayan dokunulmazlık tasarısına "anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz" demesi çözüm konusunda CHP'ye bağlanan umutları bitirdi. CHP'nin başkanlık konusundaki kimi açıklamaları ve "EMASYA Protokolü" konusundaki tavrı da AKP'ye nefes aldırıyor. "sosyal demokrasi" ile "ulusalcılık" arasında bocalayan CHP, son tercihte devletten yana tavır alarak çözümden uzak olduğunu ilan ediyor.

Gelelim HDP'ye! Kürtlerin, Sosyalistlerin ve diğer mağdur kesimlerin ülke tarihinde ilk kez bir araya gelerek oluşturduğu Halkların Demokratik Partisi Kürt sorununun demokratik çözümünü açıkça savunan ve arkasında duran tek parti (Meclis'te temsil edilen partiler arasında). Aslında HDP'nin kuruluşu da, Kürt siyasi hareketinin bağımsızlık ve ulus devlet talebinden vazgeçerek, Türkiye sınırları içerisinde kimlikleri tanımlanmış ve eşit haklara sahip biçimde birlikte yaşamı savunmasına dayanıyor. 

7 Haziran seçimlerinde HDP'nin toplumun tüm kesimlerinden aldığı destekle yüzde 13.1 oy oranına ulaşması Kürt sorununun çözümü konusunda umutları yeşertmişti. Ancak devlet içindeki tekçi, milliyetçi çözüm karşıtları ile AKP'nin başkanlık hesapları birleşince süreç bitti. Kürtler içindeki milliyetçi kesimler de bu plana isteyerek ya da istemeyerek katkıda bulundular.

Bugün gelinen noktada HDP'li vekiller Meclis'ten atılmak isteniyor. Bunun anlamı barış umutlarının tümden yok olmasıdır. Ülke hızla bir iç savaşa doğru yol alıyor. Tek çare tüm siyasi partilerdeki ve siyaset dışındaki demokrasiden, barıştan, özgürlükten yana vicdanlı kişilerin bir araya gelmesidir. Tüm partilerde böyle kişiler olduğuna eminim. Ancak bir demokrasi cephesi ülkeyi uçurumun kenarından geri döndürebilir.

@aserdaresen

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.