SON DAKİKA
Hava Durumu

'Kafalarını ezeceğiz!'

Yazının Giriş Tarihi: 08.09.2015 09:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.09.2015 09:53

Geçtiğimiz günlerde yeni kurulmuş olan geçici hükümetin "tarafsız" İçişleri Bakanı yaptığı bir açıklamada, "Terörle mücadelede sonuna kadar gideceğiz, Gerektiğinde de çok şedit bir şekilde kafalarını ezeceğiz" ifadesini kullandı. Bu ifade kamuoyunda büyük tepki yarattı.

Hukuk devletinin söz konusu olduğu, demokrasi ile yönetilen bir ülkede her suçun cezası bağımsız mahkemelerde yapılan yargılamalar sonucu adalet tarafından verilir. Karşı taraf şiddet kullansa bile hukuk devletinin buna yanıtı yasal sınırlar içerisinde olur. Hukuk devleti hiçbir zaman kafaları ezmez, yargısız infaz yapmaz, vatandaşın yasal haklarını kaba kuvvet kullanarak önlemeye çalışmaz. Ancak ne yazık ki "ileri demokrasi" uygulandığı söylenen ülkemizde bunların hepsi yapılmakta.

Aslında İçişleri Bakanının sözleri sembolik, benzer uygulamaları pek çok ilimizde görmekteyiz. Onlarca yerde "güvenlik bölgeleri" ilan edilerek yasal haklar yok sayılmakta, Hakkari, Şırnak, Diyarbakır gibi iller ve ilçelerinde sokağa çıkma yasakları ilan edilerek bölge halkı saatler ve günler boyu her türlü haktan yoksun biçimde ateş altında bırakılmaktadırlar.Operasyonlarda "etkisiz hale getirilen" örgüt elemanları yanında sivil halktan, hatta çocuklardan ölümler olduğu görülmektedir.

Türkiye 1980'li yıllardan bu yana süren kirli savaşta kırk binden fazla yurttaşını yitirmiştir. Bu savaşın bir tarafı olan PKK dört, beş kez yok edilmesine karşın yeniden güçlerini toparlamış ve varlığını sürdürmüştür. Bugün iktidarın ve Erdoğan'ın "sonuna kadar, bitirene kadar mücadele sürecek" sözlerine kendilerinin de inandığını sanmıyorum. Bugün herkes görüyor ki Kürt sorunu çözülmeden PKK yok edilemez. Hele bugünkü gibi baskı ortamlarında öldürülen her PKK'linin yerini yenileri almaktadır.

2013 yılı başında Kürt sorununun varlığını tanıyan ve bunu çözme sözü veren, artık anaların ağlamayacağını ilan eden AKP ne yazık ki bugün tüm sözlerini unutmuş ve tam tersini yapar hale gelmiştir. Bu sürecin kendilerine oy getirmediğini görünce "Kürt sorunu da neymiş, Kürt sorunu falan yok" söylemine evrilen Erdoğan masayı devirmiş ve süreci bitirmiştir.

Kürt sorununun ancak demokrasi ile çözüleceği bilinmesine karşın antidemokratik uygulamalar, baskı ve şiddet ile sorun çözme girişimlerinin mantıklı hiçbir yönü yoktur. Kuşkusuz ki PKK'nin uyguladığı şiddet ve saldırılar da hiçbir biçimde kabul edilemez. Ancak bizim muhatabımız PKK değil devlettir ve bu sorunun demokratik olarak çözümünü devletten talep etmek durumundayız.

Çatışmaların yeniden başladığı bir buçuk ay içinde asker, polis, sivil iki yüze yakın yurttaşımız yaşamını yitirmiştir. Önceki gün Dağlıca'da on altı askerimizi kaybettik. Yaşamını yitiren canların yanında, her ölüm ülkede Türkler ve Kürtler arasındaki duygusal kopuşu hızlandırmakta, bu çatışmalı süreç ülkeyi hızla bölünmeye götürmektedir.

PKK Kürt sorununun bir sonucudur ve sorun çözülmeden yok edilmesi mümkün değildir. Kürt sorunun çözümü ise ülkemizdeki Kürt yurttaşların insan olmaktan kaynaklanan haklarının teslim edilmesine dayanmaktadır. Eşit yurttaşlık, ana dilde eğitim, özyönetim(özerklik) hakkı bu sorunun çözümüne ilişkin temel konulardır ve hiçbiri de ülkenin bölünmesine yol açmayacaktır. Tüm çağdaş ülkelerde geçerli olan bu hakların verilmemesi için bu kadar insanın ölümüne yol açmak akıl dışıdır.

Einstein "aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlar alacağını umanlar aptallardır" demişti. Yıllardır tekrarlanıp sonuç alınamayan yöntemleri şimdi çözüm olarak karşımıza getirenlerin bu kadar aptal olduğunu sanmıyorum. Bence sonuç getirmeyeceğini bildikleri bu yöntemi seçim kazanmak ya da başka nedenlerle yeniden uygulamaya sokmuşlardır ki bu durum aptallıktan da kötüdür.

Barıştan başka çare yok. Devlet kafaları ezmekten, PKK de her türlü şiddet kullanımından vazgeçmeli, sorunun çözümünü siyasetçilere bırakmalıdırlar.

@aserdaresen
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.