SON DAKİKA
Hava Durumu

Milli Eğitimin cahil üyeleri!

Yazının Giriş Tarihi: 17.05.2018 10:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.05.2018 10:29

Daha önceden yazmış olduğum 'İtiraz Dilekçesi ve Torpil Bakanlığının Pinokyosu' yazılarımı okuyanlar anlatacağım konunun yabancısı olmayacaktır. Fakat okumayanlar için konuyu kısaca özetleyeyim. Ben öğretmenim. 2016 yılında gecemi gündüzüme katarak çalıştığım KPSS'den 80,16 puan aldım. O dönemde (15 Temmuz darbe girişiminden sonra) ilk kez karşımıza çıkan mülakatlara girmeye hak kazandım. İlk mülakat sonucum 49 gelerek atanma şansım kalmadı. Nedenini öğrenmek için çok uğraştıysam da başarılı olamadım.  İtiraz ettim, sonuç vermedi. OHAL komisyonuna başvurdum, 'biz ilgilenmiyoruz' dediler. Ne kimse bir açıklama yapma gereği duydu, ne de ilgilenmek istedi.

Dava açtım beklemeye başladım.

Mayıs 2017'de yapılan mülakatlara aynı KPSS puanı ile tekrar katıldım. Bu sefer gelen sonuç 50. Yine aynı itirazlar, yine aynı sonuçsuz kalan mücadele.

Milli Eğitim'e açtığım dava geçtiğimiz ay (2018 Nisan) sonuçlandı. Danıştay'dan çıkan kararda aynen şunu diyor: Davacının başarısız sayıldığı sözlü sınavın dayanağı olan Yönetmelik hükmünün Danıştay 12. Dava Dairesi'nin kararı ile hukuka ayrılığı tespit edilerek yürütülmesinin durdurulduğu...

Yani bu mülakat bu hukuka uymaz.

Kararda, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan 30 gün içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere harekete geçmeleri istendi. Bunun üzerine Ankara'ya Milli Eğitim Bakanlığı'na dilekçe gönderdim. 3 Mayıs günü beni tekrar mülakata çağırdılar.

Benimle birlikte 11 kişi vardı. Türkiye'de binlerce öğretmen mağdur oldu mülakatlardan dolayı. Sadece 11 kişi dava açmış veya davayı kazanmıştı.

Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nde yapılan mülakatta 3 komisyon üyesi var. Ortada oturan görevli konuştu, iki yanda oturan görevliler sessizce dinlediler. Önümde yelpaze şeklinde dizilmiş zarflardan bir tane çektim. Benimle konuşan görevli rahatlamam için kendimi tanıtabileceğimi söyledi. Tanıttım ve KPSS'den kaç puan aldığımı, önceki mülakatlarda verilen puanları söyledim.

Görevli, 'Hocam, bu iyi not alınca ben aldım, kötü not alınca öğretmen verdi oldu' dedi.

'Yok, mülakatta 'bu puanlar devletin elinde on kere değişiyor' demişlerdi de onu söylemek istemiştim.' dediğimde, nedense görevlinin tepkisi 'Bizim gibi görevliler mi? Yoksa dışardan birileri mi dedi?' diye sormak oldu. Gerçekten kendisinin vereceği puanın geçerli olacağını mı düşünüyordu acaba?

Hatırlatmam gerekirse, mülakatta hiçbir kayıt düzeneği veya verilen cevapları not tutma yok.

Bu sefer zarflarda 4 soru var. Zarftan çıkan ilk soru; Ölçek düzeylerinden (türlerinden) iki tane söyleyiniz.

Hatırlayamadım. Görevliye soruda neyi kastetmek istediğini sordum. Görevlinin cevabı aynen:

"Hocam, başka mülakatta bunu anlatmayım ama bu konuda biz sizden daha cahiliz."

Filme hoşgeldiniz! Ne işiniz var o zaman o koltukta? Nerden bileceksiniz  benim doğru veya yanlış cevap verdiğimi de bana puan vereceksiniz. Vereceğiniz puanlar, bir meslek, aş, ekmek, bir gelecek, farkında mısınız?

Gel de anlatma!

İkinci soru; Türkiye'nin Kafkaslar, Ortadoğu ve Balkanlarla doğrudan teması olmamasına rağmen orada yaşanan sorunlar üzerinde önemi nedir?

Aklıma gelen ilk şeyler, coğrafi konum, geçiş, bağlantı noktası, politika. Görevli, 'Hocam, o nedir?' diye soruyor, ben 'Ne nedir?' diyorum, 'Biz seni konuşturmaya çalışıyoruz' diyor, bu soruda da anlaşamıyoruz.

Üçüncü soru; Ekosistem modeli nedir? Öğretmen derste nasıl yararlanır?

Fen Bilgisi sorusu. Ben dil öğretmeni, soru fen bilgisi. 12 sene önce Kimya, Biyoloji, Fizik dersine dönmeye çalıştım saniyeler içinde. Hafızadan silmişim, hiçbir şey yok. Kendi alanıma yönelik anlatayım dedim, görevli ağız büktü.

Dördüncü soru; Etkileşimli tahta, bilgisayar gibi araçların derste kullanılması hakkında ne düşünüyorsunuz? Alanınıza yönelik açıklayınız.

Nihayet tam cevap vereceğim bir soru çıktı. Dilde görsellerin kullanılması ve dinleme alıştırmaları öğretmene her zaman yardımcıdır. Kelimenin Türkçesini söylemeden rahatlıkla öğretebilirsiniz. Dinleme alıştırmaları ile hem öğrencide kulak dolgunluğu olur hem de öğrencinin telaffuzu düzelir. Fakat öğretmen dersi tamamen etkileşimli tahtaya bırakmamalı, rehber rolünü devam ettirmeli. 'Ücretli öğretmenlik yaptığım okulda kullanıyorum' diyerek bitirmiştim ki, görevli 'Hocam, ücretli diye ayırmasak' dedi.

'İyi de ben ayırmıyorum, ben zaten öğretmenim.'

Çıkabilirsiniz.

Bir mülakat daha böyle bitti. Çok geçmedi bir hafta sonra önce Milli Eğitim Bakanlığı'nın davayı istinaf mahkemelerine taşıdığı dava dilekçesi geldi. Daha sonra mülakat sonucu. Bu sefer 55. Beşer beşer arttırmaya başladı Milli Eğitim puanlarımı. Beş dava sonrasında KPSS'den aldığım 80 puana ulaşabileceğim.

Fakir Baykurt, Efkar Tepesi kitabında 'Aydın kıyımı sürecek mi?' hikayesi ile başarılı öğretmen Cevdet Kudret'in 1960'da yaşadığı mağduriyeti anlatır. Takma isimle ders kitabı çıkarmak zorunda kalan Cevdet Kudret'in okullarda beş yıl boyunca başarılı bulunarak okutulan kitabının kendisi yazdığı anlaşılınca kaldırılmasını anlatır hikaye. Cevdet Kudret ne yapsa da kurul kararıyla kabul edilen kitabının kafadan bir buyrukla kaldırılmasına engel olamaz.

Baykurt, diyor ki: Demir tavında dövülür, güzel çağında sevilir. Tav geçtikten, çağ geçtikten sonra gelecek 'hak teslimi', hak teslimi sayılmaz.

Çağlar geçiyor da, Türkiye'de insanların tutumları bir türlü değişmiyor. Ahmed Arif yazıyor, 'Bunlar, Engerekler ve çıyanlardır; Bunlar, Aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır; Tanı bunları, Tanı da büyü...'

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.