SON DAKİKA
Hava Durumu

Üyesine inanmayan halka inanır mı?

Yazının Giriş Tarihi: 20.03.2011 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.03.2011 00:00

Delegeler 171 milletvekili aday adayı arasından tercihte bulunacak ve sonuçta bir sıralama ortaya çıkacak...

Buna siyaset dilinde temayül deniliyor...

Türkçesiyle "eğilim"...

Yani delegelerin "eğilimi" belirlenmiş olacak...

Ortaya çıkacak sonuçlar da milletvekili listesi oluşturulurken dikkate alınacak kriterler arasında yer alacak...

En azından parti temsilcilerinin açıklaması bu yönde...

AK Parti'de Ankara'ya gitme arzusu taşıyan adayların bir kısmı son bir hafta içerisinde yoğun biçimde teşkilatları ziyaret etti...

Bu ziyaretler sırasında ve medya ile kamuoyuna yansıyan haberlerde gördük ki, "seçilmek isteyen", "seçecek olanla" doğrudan, sıcak bir temas kuruyor ve kendisini, yapacaklarını, planlarını, hedeflerini anlatıyor...

Bir nevi "ikna" etmeye, "razı" etmeye, "gönlünü kazanmaya" çalışıyor...

Bunun için emek harcıyor, delegelere bir şeyler anlatıyor, siyaset yapıyor...

Hakiki siyaset...

Kimisi bir haftaya, kimisi bir aya, kimisi de birkaç aya sığdırıyor bu çalışmalarını...

Tabii yıllardır teşkilatlarda çalışıp bu telaşı yaşamayan beher miktarda vekil aday adayı da bulunuyor...

Bunca lafı şunun için sarf ediyorum...

Şimdi düşünün...

Eğer Türkiye'de adam gibi bir siyasi partiler yasası ve seçim kanunu olsaydı, neler olurdu?

Şahane olurdu!..

Ama yok!...

Eğer olsaydı bugün telaş içinde 3 bin 500 delegeye giden vekil adayı bu kez onbinlerce parti üyesine gidecekti. Üstelik öyle bir hatfa 10 güne sıkıştırmadan, aylar, yıllar öncesinde parti içerisinde çalışmak zorunda kalacaktı...

Gerçek demokrasiyi mi savunuyorsunuz, halka yaslandığınızı mı iddia ediyorsunuz, getirin kurun sandığı parti üyelerinin önüne, üye de özgürce tercihte bulunsun...

Hangi parti bunu yapıyor?

Hangi lider ve parti yönetimi, öyle göstermelik ön seçimler, temayüller değil, gerçek bir üye seçimine dayalı bir süreç işletiyor?

Hiçbirisi...

Üyesine güvenmeyen, üyesiyle demokratik ilişki geliştirip, kökleştiremeyen, halka nasıl güvenecek, nasıl demokratik ilişki kuracak?

Türkiye, tüm siyasi kurum ve kuruluşlarıyla, gerçek demokrasiden maalesef çok uzakta...

Türk halkı gerçek siyasetle ve demokrasiyle tanışamadı ne yazık ki...

Bu ülkede "darbelerle" tahkim edilmiş siyasete karşı derin bir inançsızlık ve güvensizlik var. Bir nevi siyasetle uğraşmak hala bir kusur, ayıplı bir uğraş gibi algılanıyor...

Bunu kırabilecek tek yol siyasetin kapılarını halka açmakken, tüm yollar ne yazık ki hala "Genel Merkezlere" çıkıyor...

Siyasete ilgi gösteren yurttaşlar partilerin yüksek surlarını aşıp içeri giremiyor. Parti üyeleri övünülecek bir istatistiki rakam olmanın dışında siyaseten bir varlık, güç olarak hiçbir anlam ifade etmiyor.

Demokrasiyi savunuyor ve halka inanıyorsanız, önce üyenize inanın ve güvenin. Üyeleriniz ve halk kendi yararına olanı arayıp bulacaktır...

Ama bugünkü siyasal sisteme ve partilere bakacak olursanız, halk adına ama halka rağmen siyaset üretiliyor...

Bugün sorunlarımızı çözer gibi gözüküyoruz ama hiçbir soruna köklü çözüm getiremiyoruz.

Neden?

Çünkü bizler, yurttaşlar sorunlarımızı bizzat avucumuzun içine alarak çözemiyoruz. Eğer mahallenizdeki sorunları, eğitim, sağlık, çevre, ulaşım, güvenlik sorunlarını çevrenizdeki insanlarla birlikte tartışıp, bulduğunuz çözümleri yakınızdaki temsilcilerle yukarıya taşıyamıyorsanız, lütfen sizin adınıza ve size rağmen çözüm üretmeye çalışan "sentetik demokrasiden" kurtulamazsınız.

Bugün demokrasimizi bu sentetik yapıdan kurtarıp gerçek demokrasiye dönüştürecek olansa hakim gözetiminde önseçimle adayların belirlenmesi ve yüzde 1'lere kadar inmiş seçim barajından geçiyor...

Siyasetin "bedeli" adaylık dosyasına ödenecek "tutarla" değil, üyelerin ve halkın arasında akıtılacak "terle" ödenmeli...

Peki bunu ölçecek bir "temayül" var mı şu anda? 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.