SON DAKİKA
Hava Durumu

İstanbul'daki Ayasofya da camiydi!

Yazının Giriş Tarihi: 08.11.2011 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.11.2011 00:05

AK Parti hükümetinin iki numarası...

Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'le birlikte Türk siyasetinin son 10 yılına damgasını vurmuş isimlerden birisi...

Partinin en kudretli ve saygı gören isimlerinin belki de ilk sırasında yer alıyor.

Kimileri, açık yürekliliği ve bazı açıklamaları karşısında öfkeye kapılsa da bence iktidarın en vicdanlı ve dürüst isimlerinden...

İktidar cephesinde Deniz Feneri Davası sürecinde O'nun kadar açık ve eleştirel bir tutum alan olmadı. Azınlık vakıflarının mallarının iadesinde de tarihi bir rol oynadı ve "gasp ettik" diyecek kadar açık yürekli davrandı...

Benzer başkaca örneklerle bu dizi uzatılabilir...

Türkiye'deki toplumsal "mağduriyet" üzerine epeyce kafa yormuş ve yer yer de açıkça tavır almış bir isim...

"Ne yazık ki Hz. Eyyüb sabrına sahip değilim" diyerek kimi keskin çıkışlarını itiraf edecek kadar da açık sözlü!..

Bülent Arınç, son olarak İznik'teki Ayasofya'nın restorasyonla yeniden camiye dönüştürülmesiyle ilgili sözleriyle gündemde...

Arınç, partisinin Bursa İl Teşkilatı'nın bayramlaşma töreninde Ayasofya Camisi'yle ilgili ilginç açıklamalarda bulundu...

Uzun konuşmasıyla Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılmasından duyduğu "büyük sevinci ve memnuniyetini" dile getiriyor...

Açıklamalarının özeti şu:

"İznik'in fethinin ardından Ayasofya 680 yıl boyunca, 1922'ye kadar cami olarak kullanıldı; şimdi yeniden eskisi gibi cami olarak hizmet verecek..."

Bu sözlerini bir takım kanun metinleriyle de gerekçelendirmeye ve anlamlandırmaya çalışıyor Arınç...

Şimdi ayrıntılarını burada yeniden aktaramayacağım sözlerinin geneline ve bütünlüğüne bakınca Bülent Arınç, neredeyse İznik'i 700 yıl sonra yeniden fethediyor!

Bülent Arınç da biliyor ki, sözünü ettiği "tarihi yapı" yalnızca 680 yıllık bir camii olarak değil ama ondan öncesinde yaklaşık 1000 yıllık kilise geçmişiyle bilinen bir "mabet"...

Salt, kilise ya da cami kimliğiyle ibadethane olmasından da öte Ayasofya, Hıristiyan dünyası için taşıdığı önem açısından da, Anadolu'da inşaa edilmiş herhangi bir kiliseden de başkaca öneme sahip...

Rivayet odur ki, Büyük Konsül'ün toplandığı ve Hıristiyan inancının bugünkü temellerinin atıldığı bir yerdir 'Ayasofya'...

Tarihte yaşanmış olan gerçeklikleri reddedemezsiniz; belki geçici bir süre farklı yansıtabilirsiniz ama tarihi gerçekliği değiştiremezsiniz.

Ama tarihe tüm geçmişi ve unsurlarıyla birlikte saygı gösterebilirsiniz. Hele hele o tarih milyonlarca farklı etnik ve dinden kişinin ortak mazisi ve kültürel değeri haline dönüşmüşse...

Siz kalkar o tarihten bir kesit alarak, "680 yıl boyunca" diyerek cümleler kurmaya başlarsanız; başkalarının Anadolu coğrafyasına bakarak farklı tarihsel kesitleri baz alıp kuracakları cümlelere verecek güçlü yanıtınız olmaz...

Bir coğrafyadan bir başka coğrafyaya gidebilir, göç edebilir, hatta fetihler yapabilirsiniz; ama bir coğrafyada inşaa edilmiş yapıları, alıp götüremezsiniz. Siz geldiğinizde yapılmış yapılar varsa ya onlarla yaşamayı öğrenirsiniz ya da yıkarsınız!..

Tarihi bilir ve saygı gösterirsiniz ama, tarihi durmadan canlı bir organizma gibi "geçmişteki haliyle" yaşayamazsınız ve yüzlerce yıl önce kendinize yurt edindiğiniz toprakları durmadan her yıl fethedemezsiniz...

(Sahi söyler misiniz, dünyanın hangi ülkelerinde İstanbul'un ya da Bursa'nın fethinin bilmem kaçıncı yıldönümü adı altında kutlamalar yapılıyor. Bileniniz var mı?)

"Osmanlı fethettiği her yerde en büyük ibadethaneyi camiye dönüştürüyordu" diyerek Osmanlı yönetim sistemiyle bugünü değerlendirmeniz de büyük hata olur...

Ayasofya, her şeyden önce Osmanlı fethinin bir parçası değil, ama taşıdığı tüm tarihi anlamlarıyla birlikte insanlık tarihinin bir parçasıdır...

Bu nedenle, 'Ayasofya' yalnızca İznik'e, Bursa'ya ve Türkiye'ye ait değildir; aynı zamanda dünya kültür mirasının bir parçasıdır.

Tıpkı Taliban'ın bombaladığı Buda heykelleri gibi, tıpkı Sırplar'ın yıktığı Mostar Köprüsü gibi, tıpkı şimdilerde Osmangazi Belediyesi'nin Balkanlar'da birer birer restore ettirdiği tarihi cami ve mekanların olduğu gibi...

Bizim İznik'i fethetmemizden çok, 700 yıl sonra yurt edindiğimiz bu topraklarda yarattığımız kültür ve medeniyettir önemli olan...

Medeniyet ise "yalnızca size ait olanı" değil, ama "insanlığa ait olanı" korumanız ve hoşgörüyle yaklaşmanızla oluşur!

Orayı ille de kilise, müze, camii olarak açmak zorunda değilsiniz. Ama orasını bir hoşgörü merkezi, hoşgörü anıtı haline getirebilirsiniz.

Bu, ne oranın 680 yıl boyunca cami olarak kullanılmasının, ne de bin yıl boyunca kilise olmasının gerçekliğini değiştirir. Orayı ne kilise, ne de cami olarak açmak zorunda değilsiniz...

Hoşunuza gitmiyorsa "müze" tabelasını da asmayın!

Orayı ne İslam-Osmanlı, ne de Hıristiyan tarihinin parçası olarak ele almanız da gerekmez; ama tüm değerleriyle birlikte insanlık tarihimizin bir parçası olarak görebilir, dünyayla öyle paylaşabiliriz...

Geçmişte ya da bugünkü kanuni durumu ne olursa olsun!

Bu yaklaşım, yer küre üzerindeki her kültürün ortak değerinin, ortak vicdanının yansımasıdır. Bu gerçek bir medeniyettir.

Buna benzer söylemle karşılaşınca hiddetlenmeye, tarihi kayıtları ve bir takım teknik mevzuatı terennüm etmeye gerek yok!

Her hukuki, kanuni metin olduğu gibi ve mevcut haliyle kabul edilecekse, o zaman yasa değişikliklerine, yeni Anayasa çalışmalarına da gerek yok.

Bu arada, eğer Bülent Arınç'ın İznik'teki Ayasofya ile ilgili yaklaşımını temel alacaksak, o zaman tutarlı olmalı. Örneğin, yüzlerce yıl cami olarak kullanılan İstanbul'daki Ayasofya'yı da Cami'ye dönüştürüp hizmete açmalarını beklemeliyiz...

Sanırım, oranın İznik'teki Ayasofya ile benzer tüm kanuni mevzuatını en iyi bilecek isimlerden birisi Bülent Arınç'tır...

Sahi orayı da camiye dönüştürecek misiniz, sayın Arınç? 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.