SON DAKİKA
Hava Durumu

Bursaspor 'Kırmızı Pazartesi' gibi: Cinayeti herkes biliyordu!

Yazının Giriş Tarihi: 18.08.2019 01:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.08.2019 01:00

Bursaspor için artık bazı gerçekleri daha açık konuşmak gerekiyor. Ne yazık ki siyaset-rant-medya üçgeni arasında Bursaspor son 6-7 yılda adım adım çökertildi. Bu çöküşü sağlayan mekanizma ve şebeke neredeyse isim isim biliniyor.

Kaostan çıkış için kilometre taşları ve kritik eşikler vardı, ama ne yazık ki o merhaleler çoktan aşıldı ve ne acı ki Türkiye'nin 5. Şampiyonu, Anadolu'nun umut ışıklarından birisi kapısına kilit vurmanın birkaç adım ötesine geldi.

600 milyon TL'nin üzerinde borç (ki mevcut başkan ve yönetimi dahi tam olarak bilmiyor; resmi evrakları takip edebilecek kurumsal bir yapı bile bırakılmamış), sıfıra yaklaşmış gelir kalemleri, FİFA ve TFF dosyaları nedeniyle kapıya dayanan cezalarla, "var ama olmayan yönetimle" Bursaspor'un bu kaostan çıkması mümkün gibi gözükmüyor.

Bir siyasi odak, birkaç medya patronu ve Bursaspor üzerinden kurulan rant düzenine dahil olan çapsız yöneticiler mekanizmasıyla kuşatılmış olan Bursaspor için gelinen bu aşamada imkanlar içerisinde bir çıkış yolunun bulunması için ortada ikna edici hiçbir bir emare bulunmuyor.

Güçlü taraftarlık duygularıyla kimse kulüpten ayrılmaya çalışan futbolcuları suçlamaya çalışmasın; çünkü o futbolculardan bekleyeceğimiz "vefa" duygusuyla uğrunda mücadele etmelerini isteyebileceğimiz geride bir kulüp, bir organizasyon bırakmadılar. Şu anda kulüpte başkanın, yöneticilerin, diğer idari birimlerin ne yaptıklarından, nerede olduklarından kimsenin haberi, bilgisi yok. 

Yine bugün hiç kimse kalkıp bazı futbolculara kahramanlık çağrıları yapmaya kalkmasın. Futbolcusunun telefonuna çıkmayan yöneticilerin olduğu, altyapıdaki gençlerin halini hatırını sormayan, basiretsiz, beceriksiz, darmadağın olmuş bir idari ve organizasyon yapı karşısında ne için, neye karşılık kahramanlık yapacaklar!

Mesut Mestan'ın istifa etmesi de artık kâr etmez. Keza çözüm Mesut Mestan, ya da Ali Ay gibilerin istifa etmesi değil, onların oralara seçilmesini sağlayan mekanizmanın bizzat kendisi sorun. Eğer hala kulüp için bir umut kırıntısı kaldıysa o sorun çözülmeden, hiçbir istifa çağrısının mantığı yok. Albert Einstein'ın dediği gibi, "hiçbir sorun, o sorunu yaratan bilinç düzeyiyle çözülemez..."

Zihniyet (bilinç) değişmeden Ali Ay gider, Veli Tay gelir, Mesut Mestan gider, Mutlu Destan gelir...

Kulüp kaosla boğuşurken Mesut Mestan'ı lütfen şenzlogtan kaldırıp bir gecede kente getirtip kulüp başkanlığına oturtan "odak", Bursaspor'da kendilerine rağmen başkaca bir yönetim yapısının ve anlayışının oluşmasına izin vermiyor. Bunun için ellerindeki her türlü güç ve tehdit mekanizması çok kullanışlı.

Bir iki ayak oyunu, bir çatık kaş, olmadı bir telefon yetiveriyor...

Kentine ve takımına bağlı, safiyane duygularla Bursaspor'a gönül vermiş, gerçek ama gerçekten gerçek Bursaspor taraftarı için zor ama çok zor günler. Bir tarafta şampiyonlukla taçlanmış gurur verici bir tarih, bir tarafta ise, Kocaelispor, Sakaryaspor, Gaziantepspor olmanın bir tık ötesi.

Yazının başında dedik ya, Bursaspor için bazı gerçekleri artık açık açık konuşmak gerekiyor diye... Böyle bir tablonun (sonucun) faturası bu kentte yaşayan herkese ait. Kimse kimseyi kandırmasın, üzerindeki sorumluluğu başkasına devretmesin. 

Sıralayalım...

Siyasetçi ve yerel yönetici: Her siyasi görüşten sempatizanı olan koca kulüp bir siyasi partinin arka bahçesi haline getirildi. Belediye, siyaset temsilcileriyle koca kulüp bir partinin şubesine dönüştürüldü. Bu hem kentteki birlikteliği sarstı, hem de ülkedeki algısı nedeniyle Bursaspor'u, hatta koca kenti hedef haline getirdi.

İş Dünyası: Kulüpte yönetici olmak rant mekanizmasında pay kapmanın makamı haline geldi. Sporla, futbolla, idarecilikle hiçbir alakası olmayan insanlar yönetici koltuklarına oturdu. Özellikle son 6-7 yılda yönetimlerde görev alanların temel motivasyonu ya menajer-yönetim rant oyununa girmek, ya da kendi işleri için ticari avantaj sağlama gayesi oldu.

Medya: Ne yazık ki gerçeği arayan, sorgulayan ve bunu açık yüreklilikle gündeme taşıyabilen bir yerel medya kalmadı (çoğu kişiye göre bu zaten hiç olmadı). Bu, kentin ebedi sorunlarından bir tanesi. Birkaç örnek dışında bunları yazabilecek gazeteci de kalmadı. 

Taraftar: Şampiyonluk ile övünen taraftar o destanın yazıldığı mabedinin yıkılmasını engellemedi. Taraftar grupları siyaset kuşatmasının ardında bölündü, boğuldu ve sesini çıkarmadı. Taraftar güç birliği yapıp kulübü çöküşe götüren sürece tepki göstermedi, engellemedi; hatta izledi... 

Sonuç: Bursaspor bir çöküş ve yok oluşun tam eşiğinde. Bu mali yapı, parçalanmışlık, ama daha önemlisi kulübü sarıp sarmalamış olan bu zihniyet yapısıyla bu çöküşü durdurmak neredeyse imkansız gibi gözüküyor. 

Bursaspor'un hikayesi Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi romanına benziyor; herkesin cinayetin işleneceğini bildiği ama hiç kimsenin de engel olmak için bir şey yapmadığı bir cinayet romanı gibi. 

Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın (Bursaspor'un) kimler tarafından öldürüleceği daha ilk satırlardan (Erkan Körüstan yönetimi döneminden) belliydi. Nasar'ın (Bursaspor'un) öldürüleceğini tüm kasaba (Bursa) bilmesine rağmen kimse buna engel olmak için bir şey yapmadı. 

... Ve Santiago Nasar öldürüldü.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.